İki ay önce piyasaya çıkan bu kitap, Bünyamin Bozkuş’un öykülerinden oluşuyor. “Cennetin Kenar Mahallesi” adındaki bu kitapta 11 öykü yer alıyor. Bozkuş, öykülerinde İstanbul’un Galata semtini insanlarıyla anlatıyor.
'Bünyamin Bozkuş, ilk kitabı "Cennetin Kenar Mahallesi"nde yepyeni öykü kişileri ile tanıştırıyor bizi. Galata'nın yüzlerce yıllık sokaklarında göçmeninden yoksuluna, esnafından evsizine, sanatçısından yalnızına, delisinden zenginine; tüm ötekiler aynı mekanda. Galata'nın değişmeden önceki zamanlarında geçen öyküler, hem birlikte yaşayan hem de uzlaşamayan insanların hayatlarına eğiliyor.'
Bünyamin Bozkuş
“Cennetin Kenar Mahallesi”
(Alakarga Yayınevi)
Etrafa bakınca ülkemizde
yayıncılık adına olağanüstü durumlar yaşandığını sanırsınız. Verilere
bakıldığında bizim ülkede kitap okuma oranının düşüklüğü had safhadadır ama görüntüye
baktığınızda sanki öyle değilmiş gibi bir durum var. Gazetelerde kitap ekleri birbiri ardına, devasa alışveriş
merkezlerinde kitaplar dizi dizi. Bazı yazarlara baktığınızda bir kitabın ilk
baskısı anında 100 bin ile başlıyor. Her yerde kitap fuarı ve kuyruk kuyruğa
imza günleri. Yahu yoksa kitap okunmuyor lafları bir maval mı? Yoksa bu da bizi
kıskanan Avrupa’nın bir oyunu mu?
Bütün bunlar tabi ki ayın
görünen yüzü. Parlatılan sadece bir iki best seller üzerine kurulu bir düzen.
Onların da yüzbinden başlayan satışları bir, iki yıl sonra ikinci el
dükkanlarında 5 kuruş bile etmiyor.
Kendi adıma açıkcası son
yıllarda yeni bir romancı ya da öykücü okumadım. Benim önyargımdan da olabilir
ama neye el attıysam itici bir elektrik hasıl oldu. O dükkanlara girdiğimde
gözüme doğru sokuşturulan kitaplardan hiç birine ilgi duyamadım. Kimi zaman da
aradığım yeni çıkan kitabı not edip gittiğimde o devasa dükkanlarda bulmak için
iğneyle kuyu kazıyordum. Hep best seller öneriliyor, yeni sürprizlere kepenk
kapatılıyordu.
Evet ülkemizde kitap okunmuyor,
bu doğru ama ben artık yayıncılarında okur yazar olmadığına inanmaya başladım. Edebiyat
ödül jurileri okumuyor, kitap eki çıkaran gazete yazarları da öyle.
Kimbilir belki şu anda kaç kaliteli romancı, öykücü yok olup gidiyor. Onları
tartacak bir terazi olduğunu sanmıyorum. Yayıncılar da zor durumda biliyorum
ama son 20 yıldır (hem de daha deniz bitmemişken) best seller dışında hiç bir
şeye değer vermediler. Şimdi deniz bitti, galiba best seller da kurtarmıyor.
Hadi gelin o zaman kaliteyi keşfe davet edeyim sizi. Biraz geç ama denemeye
değer.
Bana kızacaklarını biliyorum
ama kızsınlar umrumda bile değil. Onlar ne halt ederlerse etsinler ben iyi edebiyat ürününü arayan
biriyim. İnadına iyinin, kalitelinin ve içten olanın desteklenmesini isterim.
Tanınmışlık, çok satışın yanına yeni olanın keşfi de eklenmeli. Ben onların
devasa alışveriş merkezlerinde deli gibi iğneyle kuyu kazıp, yeni keşifleri
bulacağım. Kim okur kim duyar bilmem kendimce buradan önereceğim.
İki ay önce piyasaya çıkan bu
kitap, Bünyamin Bozkuş’un öykülerinden oluşuyor. “Cennetin Kenar Mahallesi”
adınmdaki bu kitapta 11 öykü yer alıyor. Bozkuş, öykülerinde İstanbul’un Galata
semtini insanlarıyla anlatıyor. Aslında her şey Galata Kulesinin çevresine bir
daire çekin o kadarcık alandan bir semti ve insanlarını geniş ve rengarenk
atmosferiyle bizlere sunuyor. Öykülerde kimi zaman bir kuş oluyor ve
kanatlarında uçarak çemberi genişletip, Karaköy’e inip vapur telaşında
geziniyorsunuz kimi zaman da Haliç’in balıkçı barınaklarında geziniyorsunuz. Bazen anlatıcı mekanı sokak olan bir insanın kafasındaki bir
bit oluveriyor. Yalnız, kimsesiz, kaybetmiş, perişan, zengin, güngörmüş,
sanatçı, balıkçı, usta, çırak, bakkal kısaca bir dizi Galata insanıyla bir öyküden bir öyküye yolculuk.
Kitaptaki öykülerden biri
olan "Perişan Rıfkı"'dan kısa bir bölümü not almışım, onu sizinle paylaşayım:
“Devir döndü, Galata’da yaşayanlar kovuldu,
apartmanlar boşaldı: o çatılarda kimsesizler, berduşlar, kaçaklar barındı.
Devir bir kez daha döndü, mermer küvetler amele kuvveti ile indirilip
Çukurcuma’daki uyanıklara yok pahasına satıldı. Daracık çatı katları, çamaşır
terasları ile birlikte ressam, yazar, şair milletinin dünya ile geçimsiz olan
bir kısmına kiraya verildi.”
Nasıl… Neredeyse bir
tarihçinin kalın kalın kitaplarda anlatamayacağını bir çırpıda sunmamış mı?
Edebiyat işte böyle bir şey. Yalınlıkla insanı takip ederek sunan bir belge.
"Perişan Rıfkı" öyküsünden
biraz daha bahsetmek isterim. Galata’da bir çatı katında Hilmi Bey ile başlayan
öykü, kedisi Avni’nin pencereden Torbacı Musaf’ın güvercini Perişan Rıfkı’ya
takılmasıyla devam ediyor. Buradan Perişan Rıfkı’nın bir kediden önce Musaf’ın
bir arkadaşının adı olduğunu öğrenip, onun öyküsüne dühul ediveriyoruz. Bir
sarmal halinde öyküden öyküye, karekterlerden karektere geçiyoruz.
"Hayalet" adlı öyküde uyumsuz bir
ressam anlatılırken, onun kimseyle konuşup, muhabbet etmemesi, “Dünyanın bu
henüz tamamlanmamış tablo hali onun insanlarla oturup muhabbet etmesine
engeldi.” sözleriyle vurgulanıyor.
Bünyamin Bozkuş’un “Cennetin
Kenar Mahallesi” isimli öykü kitabında sokakta yürürken gördüğümüz ama
farketmediğimiz sokak insanı Mahir’den , denizkızlarına, martılara, Osmanlı’dan
kalan konağın son bekçisi Mestan’a kadar
geniş bir yolculuk. Kimi zaman önemsemediğimiz bir pencerenin gerisinde
karaltı şeklinde görünen bir aşk ya da eski bir binanın üzerindeki yaprak
rölyefi bir büyük öyküye dönüşebiliyor.
APTULİKA