30 Nisan 2022 Cumartesi

Üç Ay Boyunca Yanlış İsimle Çıkan CCR Plağı.


İki gün önce Creedence Clearwater Revival'ın 1970 tarihli yılında verdiği Royal Albert Hall'daki konserinin bir belgesel film olarak çıkarılacağını duyurmuştum. Haberin sonunda da bu konserin kayıtlarının ilk defa yayınlanacağını ve bu konserin kayıt ve görüntülerinin 50 yıl boyunca Londra'daki bir kasada saklanmış olduğu bilgisi de eklenecekti.   

Haberi bu şekilde yazdım yazmasına ama içime de şöyle bir kuşku düşecekti: 

"İyi de ben bu konserin plağını 1980'li yıllardan hatırlıyorum..."

dedikten sonra, 

"Peki o zaman bu nasıl ilk defa oluyor?"

diye içimden geçirecektim. 

Ben bu albümü 1980'lerin başında bir arkadaşımın evinde görmüştüm. Bu arkadaşımın abisi ABD'de okuyordu ve mali durumları da iyi olduğu için dışardan bir çok plağı da getirebiliyorlardı. İşte o plaklardan biri de Creedence Clearwater Revival'ın "The Royal Albert Hall Concert" albümüydü. 


O günden bu yana o albümün 1970 tarihli Royal Albert Hall konseri olduğunu sanacaktım, oysa ki... diyoruz ve işin aslına bakıyoruz.

Aslında 1980 yılının Ekim ayında bu konser albümü "Royal Albert Hall Concert" ismiyle piyasaya çıkmış. Aşağı yukarı üç ay boyunca da piyasada bu şekilde satılmış. 31 Ocak 1981 tarihinde Cash Box dergisi bu konserin Royal Albert Hall konserinin kaydı olmadığını yazacaktı. 

Bu haberin üzerine bu kaydın Royal Albert Hall değil, 31 Ocak 1970 tarihli Kaliforniya Oakland konseri olduğu anlaşılacaktı. Böylelikle skandal bir hata ortaya çıkacaktı. Plak şirketi Fantasy Records, çıkan kopyaları satıştan çekerek yeni kapaklarda hatayı düzelterek, Royal Albert Hall yerine sadece "Concert" yazacaktı. 

Bu tip hatalar hep bizde olur ve üzerine konuşup, yıllarca alaya alırdık... ama bu tip şaşkınlıklar ABD'de de oluyormuş demekki. Hem de adamlar üç ay sonra uyanabilmişler iyi mi!


Hafta Sonu Blues Perişan Kütüphanesi'ne Katkı 192



Selim İleri
 "Dostlukların Son Günü"
 Bilgi Yayınevi
 (1. Baskı: Aralık 1975)


Selim İleri, daha lise yıllarımdan beri ismini bildiğim bir yazardır. 1970'li yıllarda ismini sık sık duysam da hiç bir kitabını okumuşluğum da olmamıştı. O dönemde ilgilendiğim yazarlar daha çok toplumcu konularda yazanlardı. Hani biraz o dönemin ön yargısıyla ona "bireyi anlatan" edebiyatçı diye bakardık  ama daha ötesinde bir yargım ve bilgim de yoktu hani.
Sonra 1980'li yıllara geldik ve Selim İleri romanlarından yapılmış filmler moda olacaktı ve o zaman da bu filmlerin etkisiyle ona "bunalım edebiyatı" diyecektik. Aradan bunca yıl geçti ama Selim İleri'nin değil bir kitabı, tek satırını bile okumamıştım. Şimdilerde yazarın bir kitabını görünce hemen okumak için atıldım. Üstelik kitabın öykülerden oluşması da benim tam aradığım şeydi hani. 
Kitabı buldum ama, resimde de gördüğünüz gibi oldukça yaralı bereli, ama inanın bana bu tedavi edilmiş hali. Onu ikinci el olarak bulduğumda darmadağın vaziyetteydi. Onu anca bu kadar onarabildim, şimdi gene de kütüphanemde mesut bahtiyar duruyor ve hayata dönmüş vaziyette. 

"Dostlukların Son Günü", 1975'te yayımlanmış ve bir yıl sonra da Selim İleri'ye Sait Faik Hikâye Armağanını kazandırmıştı.
Kitapta öyküler birbirinden bağımsız gibi gözükse de Kemal isimli çocuk hep var, Özellikle o çocuğun gözünden İstanbul'un eski çehresi ve çevresi işleniyor. Çocukluk ve komşu ablalar neredeyse ilk platonik aşk tadıyla işlenirken, bir yandan da onların öykülerine giriveriyoruz. O genç insanların hayalleri gerçekleşmese de , aşkları ayrılıkla sonuçlansa da o eski yılların ortamında çocuksu bir duyarlılık ve şiirsel dille sunuluyor. 
İlk başlarda kitabı okurken açıkcası bir kaç kere yarım bırakmayı da düşünmedim değil hani...zira siirsellik ve betimlemeler yorucu geldiği gibi yeşilçam melodramlarına benzer şeyler olacak gibi geldi. Ama öyküler ilerledikçe özellikle de 53. sayfadaki "Bütün İstanbul Bilsin" öyküsünden sonra benim için kapılar açılmaya başladı. Gene Kemal isimli çocuk var öyküde, annesiyle yaz tatilinde Üsküdar'da yaşayan bir akrabalarının konağına gidiyorlar. İşte orada İstanbul'un değişmeye başlayan silueti içinde, eskilerde kalmış bir aile ve konak. Burada çocuk dışarda oynayan sokak çocuklarına özeniyor. Ama çocuklar ona "muhallebi çocuğu" diye laf atarak dalga geçiyorlar. O sırada bir sokak satıcısı olan macuncu ona tahta sapa dolanmış macunu para almadan ısmarlıyor. Bu yeni dünya ile kurulan ilk temas köşkteki kalfanının çocuğun elinden macunu alıp, "Bu pis şeyleri yeme" diyerek çöpe atması ile son buluyor. 
Bir başka öykü olan "Sizinle İğrenç" Büyükada'da geçiyor ve çocuksu bir aşk ile zirveye tırmanan bir anlatımla son buluyor. Bu hikayeleri okurken 1970'li yıllarda İstanbul'un değişimi de sergileniyor. O günden bugüne olanları düşündüğümüzde bu öyküler bize masalsı bir atmosfer sunuyor bile diyebiliriz.
"Elbise Haritaları"nda terzilik yaparak hayatını kazanan Funda abla öyküye giriyor. Bu öyküde elbetteki dönemin toplumcu gerçekçi yaklaşımını görmek mümkün değil ama sınıfsal bir bakış söz konusu.

Kitabın ortalarına doğru Kemal isimli çocuk yerine genç olmuş kahramanlar giriyor. "Mecnunu Çok Dağlarda" isimli öyküde Çocuklukta yaşanan arkadaşlığa biçilen aşk damgası, aradan geçen yıllarda biten duygular ve isteksizce yapılan evliliklerle yiten çocukluk aşkı anlatılıyor.

Selim İleri bu öyküleri yazdığı yıllarda İstanbul'da politik atmosferin yükseldiği zamanlardı. Özellikle üniversitelerde sol hareketler yükseliyordu. Bir de 12 Mart darbesiyle gelen faşizm, ülkeyi baskı altına almış ve gençler hapishanelere, işkencelere ve hatta darağaçlarında idama gitmişti. Kitabın sonuna doğru yer alan dört öyküde bu ortamın yansımalarını görüyoruz. Üniversite'den bir arkadaşı içeri alınmış ve onun izini süren bir kahraman giriveriyor bir öyküye. Ancak bunlarda da Selim İleri'nin kahramanları yalnız ve küçük burjuva karekteriyle giriyor, öykülere. Bunun böyle olması da bence daha içten ve namuslu bir davranış. O günlerde bu tavır eleştirilir gibi olsa da şimdi baktığımda "miş gibi" yapmadığını anlıyorum. Bu öykülere bugün baktığımızda o dönemde yaşananlara Selim İleri penceresinden ve bir edebiyatçı hassasiyeti ile yaklaşılması, o günleri yaşatan hatta unutturmayan bir belge gibi sunarak, günümüze yansıtabiliyor. 

Kitabın sonunda yer alan "Şöyle Kalbim"deki Besim karekteri ve onun söylediği: "Çoğaldık biz," lafı oldukça can alıcı. Öyle ki öykünün sonunda yer alan, "Besim'in çoğaldığını kendi diliyle, kendi sesiyle, yürekten gelen bir inançla söylemesi yeni bir dönem değil midir?" 
Edebiyatın ve sanatın gücü az biraz da bu... ileriyi önceden görmek. Selim İleri belki toplumcu bir gözle yazmıyor ama sanat duyarlılığı ile ilerde olacak değişimi ya da çürümeyi "çoğaldık biz" diye seslendirdiği karekteriyle sunabiliyor. En azından ben böyle hissettim. 

Selim İleri'nin romanlarını da okumaya başlar myım? ...bilemem ama yazarın o dönemleri anlattığı öykülerinde, dönemin toplumcu modasına hiç uymadan kendi gibi baktığı için bana daha doğru geldi. Kim bilir, belki de o yüzden bunca zaman sonrası bile kalıcığını koruyabiliyor.  

APTULİKA

29 Nisan 2022 Cuma

Sahte Rakı grubunun yeni şarkısı: Ferdi Tayfur!



Bu sabah yeni çıkan çalışmalara bakarken Sahte Rakı grubunun yanında Ferdi Tayfur ismini görünce, kafamı iki elimin arasına alıp, "Amanin aman!" deyip, "Sahte Rakı da bir Ferdi Tayfur kavırı yaptı demekki" diye evhamlandım. Oysa bir baktım ki bu Sahte Rakı'nın parçasının ismiymiş.



Blues Rock grubu Sahte Rakı bu hafta çıkan teklisinin ismi "Ferdi Tayfur". Şarkıyı dijital platformlardan dinleyebilirsiniz. 

Şarkının sözlerini aşağıda bulabilirsiniz:

 İstemsiz uyandıran, 

kafamı bulandıran,

yola düşürmedin mi?

Muhatabım nerde?

Uyur nasıl gamsız...

hadi üşütmedim mi?


Gece üçte ben ve berduşlar

Hepsi Ferdi Tayfur olmuşlar


Çaresi bor mudur, 

yok mudur, zor mudur?


Peki neden burdayız?

İt gibi sokaktayız,

Bari bunu bi dinle!

,zaman bize karşı, 

Ruhumuz fena aşık

haklıyım tabi bi dur dinle

Gece üçte ben ve berduşlar

Hepsi Ferdi Tayfur olmuşlar


Ann Wilson'dan üçüncü buluşma: "Fierce Bliss"

 


Heart grubundan Ann Wilson yeni solo albümü "Fierce Bliss"i bugün (29 Nisan 2022) Silver Lining Music etiketiyle çıkarttı. 

Tüm zamanların önde gelen hard rock kadın vokallerinden biri olarak anılan Ann Wilson efsanevi grubu Heart ile yaptığı çalışmalarla rock tarihinde yerini almıştır. Wilson şimdilerde de üçüncü solo albümüyle yoluna emin adımlarla devam ediyor. 

Wilson, yeni solo albümü Fierce Bliss'in çoğunu Fame Studios, Alabama, Sheffield'deki Muscle Shoals'ta kaydetti ve  Tom Bukovac, Warren Haynes ve Kenny Wayne Shepherd gibi üç gitar ustası da albümün yapımcılığını üstlendi. 

Queen klasiği "Love of My Life"ın da yer aldığı albümde 1970'lerin unutulmaz plak kapaklarına imza atan Roger Dean da "Fierce Bliss" albümünün hem kapağını hem de logolarını oluşturmuş. 




Robin Trower yeni albümü "No More Worlds To Conquer "ı bugün çıkardı.



Rock ve blues gitarının büyük ustası Robin Trower, yeni albümü "No More Worlds To Conquer "u bugün (29 Nisan 2022'de) çıkardı.  Provogue/Mascot Label Group etiketiyle çıkan albümde 76 yaşındaki gitarist, pandemi döneminde oluşturduğu yeni şarkılarını bizlere sunuyor. 



 "No More Worlds To Conquer" albümünde Robin Trower gitarın yanısıra tüm parçalarda bas gitarları da çalmış. Ama vokali kendi yapmamış ve harika bir ses olan Richard Watts'a mikrofonu bırakmış. Davula da daha önceki kayıtlarında da yer alan  Chris Taggart'ı  alarak stüdyoya girmiş.  

Trower, albümün ismini Büyük İskender'den ilham alarak oluşturmuş:"No More Worlds To Conquer" / "Artık Fethedilecek  Dünya Yok".  Robin Trower, albüme bu ismi vermesinin sebebini de bugünlerde yaşanan küresel siyasetin durumuna yönelik eleştirilerinden kaynaklandığını açıklıyor.  Trower yaptığı açıklamada, "Bunlar kesinlikle benim günün politikacılarından memnuniyetsizliğimle ilgili. Sözlerini tutmayan politikacıları ve dünyayı yaşanmaz hale getiren sömürgenleri işaret ediyorum." diyerek durumu özetliyor. Albümde gene bu şekilde bakan "The Razor's Edge" ve  “Cloud Across the Sun” isimli parçalarda göze çarpıyor. 

1. Ball of Fire

2. No More Worlds to Conquer

3. Deadly Kiss

4. Birdsong

5. Losing You

6. Waiting for the Rain to Fall

7. Wither on the Vine

8. Cloud Across the Sun

9. Fire to Ashes

10. The Razor’s Edge

11. I Will Always be Your Shelter


28 Nisan 2022 Perşembe

Creedence Clearwater Revival'ın 50 Yıldır Kasada Saklanan Konseri !



Rock tarihinin en güzide grubu Creedence Clearwater Revival, şu sıralarda yeni bir belgesel filmle karşımızda. Grubun 1970 yılında Londra'da ünlü Royal Albert Hall'daki tarihi konseri etrafında   Creedence Clearwater Revival anlatılacak.

  Royal Albert Hall'daki Creedence Clearwater Revival konseri ilk kez tam tekmil yayınlanıyor. Ancak bu film sadece konser filmi olmayacak.  Grubun ilk çıkışından Woodstock'ta efsaneleşmesi, 1969'daki  yükselişine ve oradan da Avrupa'yı salladığı yıllara belgesel tadında gidilen filmde Royal Albert Hall konseri de tam olarak yer alacak. 

Belgeselde bir CCR hayranı olan Oscar ödüllü aktör  Jeff Bridges anlatıcı olarak ses verecek. Filmin yönetmenliğini Bob Smeaton yapacak. Biz Smeaton ismini daha öncede  The Beatles Anthology ve Jimi Hendrix'in Band of Gypsies - Live at Fillmore East'teki çalışmalarıyla da hatırlayabiliriz.

 Belgeselde, CCR konserlerinin kayıtları da dahil olmak üzere, daha önce hiç görülmemiş çok sayıda görüntü yer alacak. Orijinal Royal Albert Hall konser görüntüleri 50 yıl boyunca Londra'daki bir kasada saklanmıştı ve şimdi de bu proje için yeniden tamamen restore edilmiş.

 

27 Nisan 2022 Çarşamba

Autograph'in kurucusu bassist Randy Rand Öldü

 


Seksenlerin glam, hair metal grubu Autograph'nin elemanı Randy Rand hayata veda etti.

Autograph'ın  sosyal medya sayfalarına yapılan açıklamada,

 “Can dostumuz ve Autograph'ınin kurucusu da olan Randy Rand'ın beklenmedik vefatını duyurmaktan büyük bir üzüntü duyuyoruz” sözleriyle duyuruldu.  Grubun mesajı şu sözlerle devam ediyor: “Bu acı haberin üzüntüsünü yaşarken, Randy'nin son yıllarının bir müzisyen ve icracı olarak onun en mutlu yılları olduğunu bilerek biraz  teselli buluyoruz. O oldukça iyimser biriydi ve gruba pozitif enerji verirdi. Sahnede heyecanını hissederdiniz. Yeteneği ve performans gücüne bir de dinleyiciyle etkileşimi de eklenirdi."  



Autograph grubu 1983 yılında vokalist Steve Plunkett, gitarist Steve Lynch, davulcu Keni Richards, klavyeci Steven Isham ve bas gitarda da Randy Rand tarafından kurulmuştu. İlk olarak Van Halen konserlerinin açılışında ön grup olarak çıkan Autography, 1984 yılında ilk albümleri "Sign In Please"i çıkardı .  Billboard Hot 100 listelerinde bir anda 29. sıraya yükselen albümden “Turn Up the Radio” şarkısı da videosuyla MTV'nin vazgeçilmezi olacaktı.  

 Autograph , 1989'da dağılmadan önce , 1985'te "That's the Stuff" ve 1987'de "Loud and Clear" olmak üzere iki albüm daha yayınladı.

Grup dağıldıktan sonra müzikten kopan Rand, ticarete atılacaktı. Basçı, 20 yılı aşkın bir süredir el yapımı deri ürünler konusunda uzmanlaşmış bir işletme işletiyordu. Ancak, 2013'te Rand, Lynch ile yeniden bir araya geldikten sonra,  Autograph'ı tekrar kurmaya karar verdiler.  Böylece "Louder" (2016) ve "Get Off Your Ass" (2017) olmak üzere iki albüm yaptılar.  2019'da gitarist Lynch gruptan ayrıldı ama Rand yeni bir kadroyla grubu tekrar oluşturacaktı. Randy Rand ani ölümünden önce de grubun yeni çalışmaları üzerine yoğunlaştığı biliniyordu. 



 

Puslu Gece Ormanından Yeryüzüne Düşen Bezgin Adam



“Gerçekler gerçektir… yalan sadece bir yalandır” ... Tim Gartland, “The Thing About the Truth” parçasında böyle diyor.  Albümün adı olan "Truth" gibi gerçek ama bir o kadar da "cool".  İster gerçek, isterse "cool" diye tanımlayalım ama bir o kadar da sade ve iddiasız. Belki de hayatın iddia edilecek yanlarına da kıymet vermeyecek kadar farklı yerlerinde biri ... Tim Gartland. Belki de onu en iyi tanımlayan kapak fotografındaki duruşu ve albümün ismi. 

Bunca tanımı albümü dinlemeye başladığımda Tim Gartland'ın sesini duyduğumda yaptım. Hani bas ya da bariton diyebileceğimiz yapıda değil ama kalın bir sese sahip bir müzisyen. Kimi yerlerde bu ses için "rustik" tanımı kullanılmış... hadi gelin biz bu tanıma kaba ama etkileyici de diyelim. 

Tim Gartland, sadece bir vokalist değil, aynı zamanda bir armonikacı ve söz yazarı. Sesi ne kadar kalın ve ayrıcalıklıysa, armonikası da nevi şahsına münhasır ve tiz tonlarda. 2011'den beri albüm yapan Garland'ın bu beşinci albümü oluyor.  Albümün prodüktörlüğünü üstlenen Kevin McKendree klavyede yer alırken, davulda Kenneth Blevins, basta Steve Mackey ve gitarda Robert Frahm ve Ray DiSilvis'ten oluşan bir grup da Tim Gartland'a eşlik ediyor.  "Truth" albümünde kadın seslerinden oluşan geri vokaller tüm övgüleri hak ediyor.  

Yazıya dün gece başladım ve uykum gelince  de sabaha tekrar bir bakarım dedim. Eh hani itiraf edeyim belki de yayınlamayacaktım. Tim Gartland deyip, dinlediğim bir albüm olarak geçip gidecektim ama sabah kahvaltı ettikten sonra tekrar bir dinlemeye karar verecektim. 

Tekrar dinlediğimde gecenin pusu dağılmıştı ve ses daha harika geliverdi. Tim Gartland'ın sesi gecenin pusu dağılınca daha da iyi geldi. Hani sabahları bir radyo programı olsa harika giderdi. Sadece ses mi? Tabiki armonika da bonusu... yoksa bonusu ses mi?

APTULİKA





26 Nisan 2022 Salı

Liste Başı Plaklar - 26 Nisan 2022



Haftanın Liste Başı Plaklarına devam ediyoruz. Listedeki sıralamada sarı parantez albümün geçen haftaki durumunu, mavi renkli parantez ise kaç haftadır listede yer aldığını gösterir. (Y) ise albümün listeye yeni girdiğini belirtir. Anketimiz bir denek üzerinden yüz yüze görüşülerek yapılmıştır. 


Liste Başı Plaklar - 26 Nisan 2022




1 - TINSLEY ELLIS - Devil May Care (1) (3)

2 - THE DUKE ROBILLARD BAND - They Called It Rhythm &Blues (4) (4)

3 - JOSH SMITH - Bird of Passage (Y)


4 - GOV'T MULE - Heavy Load Blues (2) (3)

5 - JOHN MAYALL - The Sun Is Shining Down (3) (4)

6 - JOHNNY RAY JONES - Way Down South (5) (2)

7 - BONNIE RAITT - Just Like That (Y)

8 - TAJ MAHAL and RY COODER - Get On Board (Y)

9 - TOMMY CASTRO - A Bluesman Came To Town (7) (3)

10 - POPA CHUBBY - Emotional Gangster (8) (3)

11- MIKE ZITO - Blues For The Southside (6) (3)

12 - BETH HART - A Tribute To Led Zeppelin (9) (3)

13 - ALBERT CUMMINGS - Ten (10) (2)




Bir “Rakınroll böyle bişey “ masalı



 BİR “Rakınroll böyle bişey “ MASALI


Birimizde şapkanın ardında saklanan gözler , diğerimizde şapka olmasa da , şu an duyumsadığım o “rock n roll” marşının(*) melodi ve sözlerinin etkisiyle kapanmış gözler , ama çılgınca savrulan saçlar görünüyordu hapsolan fotoğrafta …


Lüzumsuz tutsaklığın sonsuza kadar sürmesi mümkün olmamıştır ,  birikir birikir , şişer , şişer , kabarır , bir yanardağa ya da bir sele dönüşür patlar , yakar ya da yıkar geçer elbet .  Bu  fotoğraf karesi de aktı gitti bir nehir gibi  gecede ; distorşınlı gitarlar , havada uçuşan notalar ve  çığlıklarla …  

Baktık durduk bi süre  , fotoğraf o anı bir kafese kapatırcasına  hapsetmiş olsa da , bi anda bizi kuş gibi zamanda yolculuğa uçuruverdi .

Agam  “Vay anasını tam da 12 seneye olmuş”  derken , ışınlayıverdim onu 87 kışına. Hani şu ağaçların toprağa küstüğü , denizin gökyüzünün mavisine hasret kaldığı , uçan kuşun kanadının donduğu , köpeklerin açlıktan uluyamadığı , beyazın kör ettiği  insanın, insanı göremediği o meşhur kışa . 

Agamın ağzından   “Akıp giden zamanın savurduğu insanlar gibi … “  sözleri dökülüverdi ve  sonra duraksadı , sustu bir süre. Belli ki zamanda bir yolculuğa kapı aralamıştık , yine notalar , melodiler ve sözler dolduruyordu geceyi …

Ve devam etti masalını anlatmaya :  “ Uzun ama çok uzun zaman önceydi .  Kafamın fena halde birilerine  bozulduğu bir geceydi ,  Matasyon’da (**) dedemin metruk bir evini çalışma ortamına dönüştürmüştüm , gündüzleri orada çalışıyordum   .  O gece müthiş bir  kar vardı şehirde , öyle ki Matasyon’un izbe soğuğu yanında neredeyse  Sibirya halt etmişti  !   Evden de  beş ya da altı kilometre kadar uzaktaydı . Cebimde yirmibeş kuruşum vardı  , ama otobüs otuz kuruştu . O  beş  kuruş yüzünden  '… yaş yirmibeş , doksan , altmış , doksanbeş..' i yazamayacaktım ."

 “Fahişe

Boy bir yetmiş

Yaş yirmi beş

Doksan altmış , doksan beeeş …”


"Eh o zaman ne yaparız  ?  Elbet , yürürüz ! Yürüdüm , o izbe karanlık ve  soğukta .  Ayakkabılar şimdi ki gibi kar falan takmayanlardan değil  , bildiğin iskarpin , altı da kösele !  Zorla gidilen bu yolda , Islak ve donmuş vaziyette hedefe ulaştım sonunda . Evin içerisi karanlık ve havasızdı . İzolasyon için bütün delikler kapalıydı , camlar , kapılar da hatta .  Ama o zamanın cam yünleri de elek gibiydi hani ."

“Çaresiz ve umutsuz

Fahişe çok, çok mutsuz

Zorla girilen bu yoldan

Çıkmak da çok zor kuşkusuz.”

"İçeride küçük bir elektrik sobası ile ısınmaya çalışıyordum . Birde baktım ki elektrikler kesik !  Islak ve donmuş şekilde yere kıvrıldım , uyudum . Uyandığımda elektrikler gelmişti .Kaskatı kesilmiş bedenimi yerinden zor kaldırdım , elime  gitarımı aldım  ve işte o gece art arda , önce  “Tımarlı hastane” yi ,


“Ona sordular, sordular

Sen neden burdasın

Milyonlarca insandan

Farklısın burdasın


Çözüm düşündüler

Çözüm düşündüler

Tımarlı hastane

Hastaneeee! …”



Sonra Fahişe’yi 

“Fahişelik mesleğiydi

Ama o da bir can taşıyordu

Sermayesi vücudu

Dünyada en son umudu …”



ve finalde “Kafes” i yazdım .

“Saklandın sende öncekiler gibi

Karanlıklar ardı kafese

Haydi çık şimdi insan içine

Korkacak onlar sen değil  …”

Aynı gece üç parça …  "


…sonra fotoğrafı ters çevirdi , bu defa elektrikler yanıyordu  ve  ışıkları kapattı …



Derin notlar :

* Born to be wild (Steppenwolf) 

** Yörenin ismi o zamanların Mısır asıllı meşhur Ermeni tütün tüccarları (*) Matossian'ların arazisi olmasından geliyormuş. Bölge Matossian'ın bahçesi olarak biliniyormuş. Zaman içinde Matasyon olarak kısalmış ve sonraları da Atakum'a  çevrilmiş.


25 Nisan 2022 Pazartesi

"Bird of Passage" ile evimize giren büyük orkestra



Jose Smith, "Bird of Passage" albümünde 1940 ve 50'lerin caz big band'lerini blues rock'ta canlandırıyor.  Blues,  rock ve caz'ın birleştirip nefeslilerden  oluşan dev bir kadro ile yapılan bu albümde, görkemli bir etki sağlanırken, geçmişin big band yapısı günümüze taşınıyor.  



Amerikalı usta gitarist Josh Smith, 8 Nisan 2022'de Flat V Music etiketiyle çıkan "Bird of Passage" albümünde büyük  orkestra ile bir albüm yapma arzusunu gerçekleştiriyor. Büyük orkestra dediğimiz o eskilerin 1950'lili yılların caz big band'lerini hatırlatan bir yapı.

Rüya Projeleri listesinden

 Yapımcılığını Josh Smith ve basçı Calvin Turner'ın üstlendiği albümün kayıtları  Los Angeles'ta Flat V Stüdyo'larında ve Nashville'de Sound Emporium Stüdyo'larında yapılmış.  Smith uzun zamandır bu tür bir albüm yapmak istiyormuş ama bunu gerçekleştirmek için, daha önce olanak bulamamış... “Her zaman devam eden bir rüya projeleri listem vardır” diyen Josh Smith sözlerine şöyle devam ediyor:  “Bu, Calvin Turner ile yıllardır konuştuğumuz bir konuydu. O beni gaza getirdi ve başladım.”  Böylece basta Calvin Turner, davulda Lemar Carter, orgda Larry Goldings ve bir parça da da  kontrbasta kuzeni Alex Frank'i yanına alan gitarist, nefesli enstrümanlardan oluşan geniş bir orkestra ile bu çalışmayı oluşturmuş. (1)  

Şimdi de burada bir virgül koyalım ve Josh Smith'i biraz tanıtmaya girişelim. İtiraf edeyim ki ben de tesadüfen bulduğum, bu albümüyle tanıdım bu ismi.  Mick Jagger , Joe Bonamassa , Eric Johnson ve Raphael Saddiq gibi isimlerle de aynı sahneye çıkmış olan Smith, Amarikalı bir bir gitarist.  Connecticut'ta doğup Florida'da büyüyen Smith , gitara altı yaşında başlamış. Yirmili yaşlarının başında Los Angeles'a taşınmadan önce sekiz yılını bölgesel blues grubu The Rhino Cats'in solo gitaristi olarak geçirdi. Orada, Joe Bonamassa , Eric Johnson , Andy Timmons ve Kirk Fletcher gibi birçok önde gelen sanatçıyla kayıt ve performans sergileyerek çok aranan bir stüdyo müzisyeni olarak görev yapmış.  2009'dan itibaren de kendi adına solo albümler yapan sanatçının "Bird of Passage" çalışması da yedinci albümü olmakta.   (2)

Big Band'lerin dayanılmaz cazibesi

Artık yazının bundan sonrasında Josh Smith'in yeni çıkan "Bird of Passage" albümüne... Şimdi haklı olarak, "sanki başka bir yerde miydik?" diye soracaksınız. Elbette haklısınız ama yazının bundan sonrasına albüme benim penceremden bir bakış sunacağım. 

Albümü ilk gördüğümde daha dinlemeye başlamadan önce önü alınmaz bir heyecan duydum. Elbette 4 ya da bilemedin 5 kişiden oluşan rock gruplarına tutkunum ama o eskilerin büyük orkestraları yani big band'leri, beni çocukluğumdan bu yana oldukça heyecanlandırır. Öyle ki bu tutku kimi zaman daha da ileri boyutlara gider büyük orkestra ile yapılmış Frank Sinatra, Dean Martin, Nat King Cole plaklarının karşısında da otomatikman "sahibin sesi" konumuna düşerim. İşte bu nedenle "Bird of Passage" albümüne de bu merakla atlayacaktım. Dinlemeye başlayınca da doğru yerde olduğumu anlayacaktım.


Jose Smith
'in "Bird of Passage" albümünü dinlerken aklıma hemen Alexis Korner'ın 1970 ve 1972 yılında yaptığı CCS albümleri gelecekti. (3) İngiliz Blues'unun bu büyük ustası da 1940 ve 50'lerin caz big band'lerini blues rock'ta canlandırmıştı, o yıllarda. Üstelik o yılların İngilizlerinde bu tutku da olan sadece Korner değildi. Graham Bond da (4) bu tutku ile bir çok çalışma yapmıştı. İşin ilginç yanı o yıllarda ABD'li  müzisyenler big band'lerden çoktan vazgeçmişlerdi bile. Ha bu arada pek haksızlık etmeyelim hani Amerika'da da 1970'li yıllarda Blood Sweat and Tears ve Chicago gibi güzellikler de rock ile caz'ı birleştirip nefeslilerden de oluşan rock big band'leri kuracaklardı. İşte Smith'in "Bird of Passage" albümünü dinlerken aklıma bunlar gelecekti. 

"Bird of Passage" ile evimize giren büyük orkestra

Albümün ilk parçası "Doublecross"ta o muhteşem big band havasına giriveriyorsunuz. İşin en güzel yanı da siyah - beyaz bir film karesi hayal gücünüze göre kafanızda canlanıveriyor. Nefeslilerin her tonda farklı akışında sunulan farklı boyutlarındaki fonda sağlanan hareketli akışta Smith'in tane tane gitar solosu akıp gidiyor. Sona doğru orgun kirli tondaki solosu bizi içine almaya yetiyor.   Enerji dolu bu başlangıçtan sonra "Brand New" geliyor. Bu albümde yer alan tek vokalli parça olmakta ve blues ile caz arasında gidip gelen duygusal bir atmosfere kapılarımızı açıyoruz. Bu arada "Brand New"de vokali de Smith üstleniyor. Böyle damardan bir sesi olan başka biri olsa her parçada vokal yapardı ama bu yetisini bir parçada kullanması daha akılcı olmuş, zira olayın yönü başka bir noktaya kayabilirdi. 


Albümü dinlerken bu ekip tekmili birden İstanbul Festivali'ne gelse ve Açık Hava Tiyatrosu'nda konser verse duygusu geçiveriyor aklımdan, ama artık İstanbul Festivali yapılıyor mu? (elbette yapılıyor ama benim ki gıcıklık olsun hesabı) ... ya da yapılıyorsa bile o otuz yıl öncelerindeki gibi ilgi var mı?  soruları birbiri ardına geçiveriyor akıl dehlizlerimden.

Üçüncü sırada “Hopeless Quarters” geliyor ve gene enstrümantale dönüyoruz.  Ardından gelen "Fat Hair"de Josh Smith'in yumuşak tonlu gitarı içe akar bir şekilde başlıyor ve big band'in aralarda açtığı kulvarlarla nefesleniyoruz. Larry Goldings'in org ile yaptığı keskin oyunlar da dikkat çekici. Sonrasında “Rare Plus” geliyor ve bu sefer de 1970'lerin funk havası big band'e taşınıyor. Lemar Carter'ın davul atakları tansiyonu idare ederken, Smith funk ritminde alt yapıda fonu oluştururken org harika sololarla fink atıyor ardında gitar tizden kesik kesik sololarıyla giderken nefesliler coşuyor.   

"The Wayfarer" ve Unauthorized Cinnamon" ile son bulan albümde blues'tan caz'a varan bir big band yolculuğunda retro bir keyfe varıyoruz. Josh Smith "Bird of Passage" albümünde bizi bir yandan elli yıl öncesine götürüyor ama big band yapısını bugüne taşıyarak yeni bir iş yapmış oluyor. Sizi bilemem ama beni fazlasıyla heyecanlandırdı bu çalışma.

APTULİKA

 

 (1) Mke O'Cull'un www.rockandbluesmuse.com/ daki haberinden

(2) https://www.allmusic.com/artist/josh-smith-mn0002339671/biography

(3) https://en.wikipedia.org/wiki/C.C.S._2

(4) https://en.wikipedia.org/wiki/Graham_Bond











23 Nisan 2022 Cumartesi

Günlük Değil, GÜNDELİK 0021

Sabih Cangil, Erhan Akhan, Levent Candaş, Altan Üze, Karaca Somer, Fatih Kurtulmuş


Bu hafta Cenk Akyol'un Kooperatif'inde Sabih Cangil de bir radyo programı yaptı.  

 Sweet'in "Action"ıyla başlayan programda, Sabih kendi hayatından izleri sürüyordu ama 1960 sonu çocuk, 1970'li yıllarda ergen ve 1980'lerde de genç olanların (rock ile ilgili teması olanların) tarihi gibiydi. Sabih'in programında anlattıkları ve çaldıkları benim kişisel geçmişimde de izler taşıyordu.   

Bu programı mutlaka dinleyin hatta dinlemekle yetinmeyin ve eşe dosta dinletin derim. Çünkü bu bir dönemin ülkemizdeki rock tarihi. 

Programı aşağıdaki linki tıklayarak dinleyebilirsiniz:

https://archive.org/details/sabih-cangil


Bu programla ilgili yazıyı bir kaç gün önce yazmıştım ama iyi şeyler inatla ve ısrarla vurgulanmalı galiba... 

Ne diyeyim... İyi Pazar'lar!

APTULİKA

saat: 09.39


Kara Kargalar ( Black Crowes ) 50 Yıl önceden selam getiriyor


The Black Crowes, 30. yılını “1972”  isimli bir  EP' ile kutluyor. “1972 yılı bir dönüm noktasıydı, şimdiye kadar yapılmış en iyi rock and roll şarkılarından bazıları o yıldan çıktı.” diyen grup, bizi 50 yıl öncesine yani rock'ın "Altın Dönemi"ne götürecek. Mayıs ayında çıkacak olan bu mini albümle ilgili bir haberi de Geronimo Yalnıkartal 'ın kaleminden okuyacaksınız.



Black Crowes ile 1972 yılına yolculuk



1984 yılında  her daim kurucu ve üye iki kardeş  Chris ve  Rich Robinson ve saz arkadaşları tarafından   kurulmuş olup, 1989  yılı Shake Your Money Maker isimli albümleri ile bizi mest etmiş,  The Southern Harmony and Musical Companion (1992)  ile  zihnimizde ve kalbimizde ki yerini pekiştirmiş , pek  pek çok sevdiğimiz  Black Crowes‘umuz; zaman içinde pek çok kez ayrılmış, yeniden bir araya gelmiştir. Aralarda  başta Chris birader olmak üzere  çokça  kaliteli ve verimli  solo işler üretmişlerdir. Her ikisi de  babadan ve damardan sıkı ve sağlam rockçulardır ve geçmişe saygılarını her daim göstermişlerdir.  Shake your Money Maker’ın 30. yılı turnesi için yeniden bir araya gelmelerinin üzerine bu defa da karşımıza sürpriz bir EP  ile çıktılar.   

The Black Crowes 11 Nisan da, 4 Mayıs'ta yalnızca Amazon Music'te dijital olarak ve 6 Mayıs'ta Silver Arrow aracılığıyla fiziksel olarak piyasaya sürülecek olan  “1972”  isimli bir  EP' yayınlayacaklarını duyurdu.  Projeden ilk parça  Amazon üzerinden piyasaya sürüldü bile, aşağıda yer alan linkten satın alıp dinleyebilirsiniz.  Parça  The Temptations'ın “Papa Was A Rollin' Stone” unun Black Crowes tarafından yapılan kavırını içeriyor . Ep ‘de  en iyi rock and roll şarkılarından bazılarının 50. yıl dönümünü kutlamak üzere seçildiği iletiliyor .

“1972” Ocak ayında Los Angeles'ta dünyanın en ikonik stüdyolarından biri olan Sunset Sound'da kaydedildi. Sunset Sound, Prince'in 1999'u, The Rolling Stones'un Let it Bleed'i, Love'ın kendi adını taşıyan LP'si ve daha pek çok ünlü albümlerin  yapımcılığını üstlendi. 

“1972 yılı bir dönüm noktasıydı, şimdiye kadar yapılmış en iyi rock and roll şarkılarından bazıları o yıldan çıktı.”

The Black Crowes'tan Chris Robinson, sözlerine böyle başlıyor albüm hakkında konuşurken  ve devam ediyor .

" Grubumuzu stüdyoda tekrar bir araya getirmek için bir rock and roll kutlaması gerekiyordu .  Bu kayıt, bizi iyi hissettiren bir şeye , sevgi ve bağlılıkla ilgili. Albümü tüm dünyadaki  hayranlarımıza da aynı şekilde hissettireceğini umuyoruz.” 

Albümde The Rolling Stones'un “Rocks Off”, Rod Stewart'ın “You Wear It Well”i , Little Feat'in “Easy To Slip”i,  T-Rex’in “The Slider”ı , David Bowie’den  “Moonage Daydream” ve de ,ilk piyasaya sunulan  The Temptations’un klasiği  “Papa Was A Rollin' Stone” yer alacak .

Basın açıklamasında Amazon Müzik  başkanı yardımcısı Stephen Brower,  “Black Crowes  tüm kariyerleri boyunca benzer çalışmaları ile ses getirmiştir  ve tüm bir hayran kuşağı  Otis Redding’in  ‘Hard To Handle’ ve  Bob Marley’in  ‘Time Will Tell’ ‘i ile onları  çok iyi hatırlar ,bilir ve saygı gösterir. ”
 “Müzikte gerçekten büyülü bir yıl olan 1972'yi yeniden hatırlamak ve yaşamak  için onlarla çalışmak mutlak bir heyecandı. Bu şarkıları üstlenebilecek ve bu kadar muhteşem bir şekilde üstesinden gelip yorumlayabilecek başka bir grup hayal edemiyorum.” 

The Black Crowes, EP'yi Los Angeles'ta Amazon Music'in Twitch kanalında Whiskey a Go-Go'dan canlı olarak seslendirecek.  4 Mayıs saat 19.00'da (Yerel saat ile ) 
Gösteri  ile ayrıca  ünlü mekanda  Little Feat  1972 yılındaki ilk performansının  50. yıldönümünü de kutlayacak.

The Black Crowes’un  “1972”  EP Parça Listesi :
“Rocks Off” (The Rolling Stones)
“The Slider” (T-Rex)
“You Wear It Well” (Rod Stewart)
“Easy To Slip” (Little Feat)
“Moonage Daydream” (David Bowie)
“Papa Was a Rollin’ Stone” (The Temptations)  ( Aşağıdaki linkten satın alıp dinlenebilir ) 

İpucu parçası : 11 Şubat ‘ta ki bir konser kaydıyla   Rolling Stones coverı  Rocks Off ‘u dinleyebilirsiniz


Bonnie Raitt ile sahici öyküler: "Just Like That..."

 


Bonnie Raitt'in yeni albümü "Just Like That..." bir müzik eseri olmanın yanısıra içinde bol bol öykülerin de anlatıldığı bir çalışma. Zaten blues'un olmazsa olmazı öyküsüdür ve bunların da yaşanmışlıktan çıkıyor olmasıdır.




Açık konuşmam gerekirse eski rock gruplarının şaşalı turneleri, eskiyi yaldızlayan yeni albümlerinden artık gına geldi. Yeni rock gruplarını da artık bilmiyorum (var mıdır yok mudur onu da bilmiyorum...) Son zamanlarda blues ve blues rock albümlerini (buna southern de giriyor tabii ki) takip etmek daha hoşuma gidiyor. Hem yeni yeni isimler çıkıyor hem de eskiler naftalinli imajlarının arkasına gizlenmiyorlar. 

Bu hafta Bonnie Raitt'in yeni albümünü görünce, hiç vakit kaybetmeden dinlemeye koyulacaktım. Raitt, blues tarzı içinde müzisyendir ama rock, pop, country dinleyicisini de fazlasıyla enterese etmiştir. Hani olayı rock gruplarına getirirsek, etrafınızda sizi saran "baba gruplar" vardır ama bir zaman gelir hiç o vasfı uygun görmediğiniz sade bir grup veya müzisyen yıllar sonra sizi etkisi altına alır. Benim için  Bonnie Raitt de "aynen böyle"dir. 

Bonnie Raitt'in yeni albümü "Just Like That..." bir müzik eseri olmanın yanısıra içinde bol bol öykülerin de anlatıldığı bir çalışma. Zaten blues'un olmazsa olmazı öyküsüdür ve bunların da yaşanmışlıktan çıkıyor olmasıdır. Bu seferki buluşmada Bonnie Raitt, pandemi döneminde kaybettiği arkadaşlarının acısı ve üzüntüsü üzerine yoğunlaşmış. Albümde yer alan "Livin' for the Ones" sanatçının ruh halini , "Eskisi gibi olamayacağız galiba..." diyerek özetliyor. Yakın arkadaşı ve albümlerinde de çalıştığı John Prine bu pandemi döneminde  kaybetmişti. Gene daha önceki çalışmalarında yer alan Toots Hibbert'i de COVİD benzeri semptomlar sonucu kaybetmişti. Bu yüzden Toots'un "Love So Strong" çalışmasına da bu yeni albümde yer vermiş. 

Bu albüm pandemi sonucu yitirilen dostları anlatan konsept bir albüm değil ama çok farklı dünyalara değen öyküleri bünyesinde barındırıyor.  Özellikle albüme ismini veren "Livin' for the Ones", oğlunun ölümü için kendini suçlayan bir anne anlatılıyor. Anne, oğlunun kalbinin nakil yoluyla bir yabancının yaşamasına neden olduğu için teselli buluyor. 

Albümde bir başka can alıcı öykü de "Down The Hall" parçasında. Hapisanede iyi halden dolayı bir bakımevinde çalışan bir hükümlünün gözünden ölümü bekleyen yaşlılar anlatılıyor.  

 Şimdi de öyküleri bir kenara bırakıp, albümün tayfalarını yazalım bir kalemde...

Ricky Fataar - davul

Kenny Greenberg - elektro gitar

James "Hutch" Hutchinson  - bas

George Marinelli - elektro gitar

Glenn Patscha - piyano

Bonnie Raitt - slide gitar, vokal

Glenn Patscha'nın harikulade org solosuyla "Waiting for You to Blow", benim albümdeki ilk favorilerimden. Bunun yanısıra Bonnie Raitt'in slide gitarınını tadına vardığımız "Blame It On Me"'yi de es geçemem hani. 

APTULİKA






 

21 Nisan 2022 Perşembe

Günlük Değil, GÜNDELİK 0020

 


İki haftadır Tinsley Ellis'in yeni albümü " Devil May Care"i dinliyorum. Sonuçta bir kritik yazısı yazacağım ama uzadıkça uzuyor ve bir türlü başlayamıyorum. Bu adam ve albümü hakkında her gün yeni bir röportaj, kritik okuyorum ve tabii albümü defalarca dinliyorum. Hakkını veren bir yazı yazmak istiyorum ama bir sonraki güne bırakıyorum. Bu arada dört gün önce kafamda bir yazı hazırdı ama şu anda yeniden hatmedip bir yazı hazırlamam gerektiğini düşündüm. Bu arada o kafamda hazır olan yazıda silindi gitti. 

Sadece yazı değil, adamın bir de çizimini yaptım ve bir yandan da renklendirmeye başladım ve o halini facebook'ta ve twitter da paylaştım. İşte bir de onu tamamlamam gerekiyor. 

Bakalım yarın bu macera nereye varacak... Kim bilir belki de yarın unuturum ve o zaman da yarım kalmış işlerimden biri olur, belki de...

Olmasın diyelim. 

APTULİKA

22 Nisan 2022

 Saat: 01.29

20 Nisan 2022 Çarşamba

Def Leppard yeni albüme doğru yeni single

 


Bugün Def Leppard'ın yeni bir single'ı çıktı. Hani o 1970'lerin plak dünyasının argümanıyla söyleyelim, 

"Def Leppard'ın 45'lik plağı bugün piyasaya çıktı. Plağın A yüzünde "Take What You Want" yer alırken B yüzünde ise "Kick" isimli parçaları yer alıyor. Plakçınızdan ısrarla isteyiniz!"



Def Leppard beni her zaman heyecanlandırır ama pek belli etmem... zira sert rckçıyız ya. şaka bir yana Def Leppard her daim ayrıcalıklıdır. Ülkemizde çok az fanı ve dinleyicisi vardır (hatta hiç yoktur bile). Bunca yıl ardan sonra bu çıkan single'ı dinledikten sonra farkettim ki, bu grup 1970'lerin unutulmuşlarını tekrar hatırlatıyor. Nasıl mı? Single'ın ilk yüzü değil ama ikinci yüzünde yer alan "Kick" fena halde 1970'ler. Def Leppard bana o yetmişlerin Sweet'i, Slade'ı  hatta Bay City Rollers'ını ve daha nicelerini hatırlatır. Bunca yıl sonra da aynısı oldu. 

Bu arada bu iki parçanın da yer alacağı ve grubun 12. stüdyo albümü olan "Diamond Star Halos" 27 Mayıs 2022'de piyasaya çıkacak.




Sabih Cangil'in radyo programı ama bu galiba bizim de rock serüvenimiz...


Bu hafta Cenk Akyol'un Kooperatif'inde Sabih Cangil de bir radyo programı yaptı. Dün gece o programı dinlerken neredeyse sabahı edecektim. Program bir buçuk saatti ama ben bir kez dinledikten sonra bir daha dinlemeye kalktım. Bir üçüncü kere daha dinlemeye bile yeltendim hani... ama onu da bu yazıyı hazırlarken yapıyorum. 

Sabih programını kendi müzikal serüveninden oluşan bir playlist hazırlamış. Sweet'in "Action"ıyla başlayan programda, birden kendimi tutamayarak, "Aha! ben de rock'la bu parçayla tanışmıştım" diyecektim. Sabih kendi hayatından izleri sürüyordu ama 1960 sonu çocuk, 1970'li yıllarda ergen ve 1980'lerde de genç olanların (rock ile ilgili teması olanların) tarihi gibiydi. Sabih'in programında anlattıkları ve çaldıkları benim kişisel geçmişimde de izler taşıyordu. İstanbul'da ayrı okullarda ayrı semtlerde olsak da rock dinlemek eskiden ortak bir duygu his gibiymiş.... vay be!

Programı dinledikten sonra oturup, yazıya dökümünü yapıp, yayınlamak istedimse de bundan vazgeçtim... Çünkü bu bir radyo programıydı ve öyle dinlenilmeliydi. 

Bu programı mutlaka dinleyin hatta dinlemekle yetinmeyin ve eşe dosta dinletin derim. Çünkü bu bir dönemin ülkemizdeki rock tarihi. 

Programı aşağıdaki linki tıklayarak dinleyebilirsiniz:

https://archive.org/details/sabih-cangil


Aşağıda da Cenk Akyol'un yaptığı tanıtım yazısı yer almakta...

Sabih Cangil'i en güzel bu fotoğrafın yansıtacağını düşündüm. 2 sene önce müzikteki 50. senesini programımıza uygun kolektif bir albümle kutlayan Sabih Cangil müzisyenlik ve yapımcılığının yanında 40 yıldır da profesyonel bir turist rehberi. Bu uzun upuzun 40 yıllık, 50 yıllık kariyerleri nasıl yapmış bu delikanlı?

Benim gibi Yıldız Teknik Üniversitesi mezunu bir İnşaat mühendisi olan Sabih Cangil Kooperatif'e destek olduğu 90'lık kasede sığacak bu toplamada bize kendi müzikal köklerine rehberlik ediyor.

Sabih Cangil ile müzikal, kişisel bir seyahat

👉 https://archive.org/details/sabih-cangil

www.sabihcangil.com

Akıllı Gezginler grubu 👇

https://www.facebook.com/groups/1743331462635478/  

Sabih Cangil with Musical Journey



No other photo can better reflect Sabih Cangil than this one taken at my place. He is not only a musician and a producer, but also a professional tourist guide since 40 years. Two years ago Sabih Cangil celebrated his 50th anniversary in music business with a collective album which resonates well with my show as well. How come such a young spirit can have a 40 or 50-year long career?

A graduate of civil engineering at Yıldız Technical University just as I am, Sabih Cangil supports Kooperatif with a collection of music long enough for a 90-minute long cassette and guides us through a trip back to his musical roots.

Click and listen his own musical journey 

https://archive.org/details/sabih-cangil

👉 https://archive.org/details/sabih-cangil

www.sabihcangil.com 

Anthrax davulcusu Charlie Benante'den RUSH'a Saygı Duruşu

 


Anthrax'n davulcusu Charlie Benante, bu Cumartesi günü "Moving Pitchers" adındaki Rush tribute EP'sini (mini albüm) çıkartacağını açıkladı. 1.500 adet gibi sınırlı sayıda basılacak bu plakta Rush parçaları yorumlanıyor. 

Charlie Benante bu çalışmada Anthrax gibi o dönemin thrash metal devlerini de bir araya getirmiş. Testament'in gitaristi Alex Skolnick, Suicidal Tendencies'in basgitaristi Ra Diaz, Trans Siberian Orchestra'nın keyboardcusu Mee Eun Kim ve Amerikalı hard rock grubu Crobot'un vokalisti Brandon Yeagley bu çalışma için bir araya gelmişler. 



Charlie Benante bu fikri 2020'de geliştirmiş. O dönemde pandemi sebebiyle müzisyenler uzaktan kayıt yapmak zorunda kalmışlardı. İşte bu süreçte Rush parçalarını kavırlamaya ve bunları YouTube'tan paylaşmışlar. 

Davulcu Charlie Benante, dün instagram'dan yaptığı paylaşımda "Moving Pitchers" albümünün beyzbol temalı kapağını koyarak, albümü duyuracaktı. EP'nin arka kapağında da Benante, albümün oluşumunu da şöyle özetliyor:

"Bir yıl önce karantinadayken video çekme fikri aklıma geldi. Pandemi döneminin moral bozukluğunu yaşarken bir de (Rush'ın davulcusu) Neil Peart'ın ölümünü duymam beni iyicene alt üst etmişti.   Yaratıcı olmam ve bir şeyler yapmam gerekiyordu! Alex Skolnick (Testament) ve Ra Diaz (Suıcidal Tendencies) ile bir Rush şarkısı ve videosu yapmaya karar verdik. Sonunda 'YYZ'i yaptık.  "

Benante, Moving Pitchers'ın kapak yazısını da şu sözlerle tamamlıyor:

 "Elinizde tuttuğunuz şey, duygunun, kararlılığın, harika arkadaşların, harika müzisyenlerin ve Rush'ın ve tabii ki Neil Peart'ın sevgisinin doruk noktasıdır .

Bu Profesör'e ithaf edilmiştir."

Charlie Benante'nin Rush kavırlarından oluşan bu saygı albümü 'Moving Pitchers'ın şarkı listesi de şöyle:  

"Subdivisions"

"Red Barchetta"

"Freewill'

"La Villa Strangiato"

"YYZ"


 







Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...