Rock
23. Time Is A Thief - MARC BROUSSARD (25) - 3
Sabah yavaştan kendini öğlen olmaya doğru bırakırken, şöyle bir facebook'a bakayım demiştim ki, ilk karşıma çıkan Murat (Beşer)'ın paylaşımıydı. Üstte Peyk grubunun vokalisti İrfan Alış'ın fotoğrafı vardı. "Hamiyet" müzikalinin plağı çıkacaktı, her halde onu haber veriyor diye es geçebilirdim ama bu plağı ben de bekliyordum ve alttaki yazıyı okudum. Bu yazı "yapma be İrfan... ah canım kardeşim benim..." diyordu. Açıkcası kötü bir şeyi yani ölümü pek yakıştıramıyordum İrfan'a... belki ufak bir kazadır diyordum. Böyle bir şeyi teyit etmemek için alttaki paylaşımlara bakmadım bile ve hemen Murat'ı aradım.
İrfan'ı bu sabah kaybetmişiz. Hafta sonu beyinde bir pıtılaşma mı ne olmuş ve onu yitirmişiz.
Geçtiğimiz yaz başı mıydı neydi, beni "Hamiyet " müzikaline davet etmişti. Çıkan bir işim dolayısıyla gidememiştim. Arayıp daha sonraki bir oyuna mutlaka geleceğimi söylemiştim. Ancak daha sonraki bir oyun bu haberle olacaktı. Keşke ertelemeseydim.
Ondan öncede bir kez telefonda görüşmüş ve röportaj için olur almıştım. Tabi zaman içinde bugün yarın derken o da olmadı. Bir ara da 1984 isimli yayınevinin sahibi Demir Büyüközkan'ın çıkardığı Pathos dergisi'nde Peyk ile ilgili bir yazı yer alacaktı. Demir de benden bir çizim istemişti, oturdum bir güzel tam kadro çizdim. Talihsizlik bu ya, bu sefer de yazıyı yazacak arkadaş yazıyı yetiştiremeyince... o da gerçekleşememişti. İşin özü "keşke"lerden bir demet.
Hem Peyk hem de solo olarak İrfan hep değer verdiğim çalışmalara imza atmışlardı. Ben onları geç farkettim ama son 17 yıldır Peyk'in yaptığı albümler vazgeçemediğim çalışmalar olacaktı. Ülkemizde yapılan rock adına nitelikli, özgün, ufuk açıcı bir gruptu Peyk. Tabi o grubun solisti İrfan Alış da yaratıcı fikirlerle dolu biriydi. Bu kayıp çok zamansız ve erken oldu. Oysa daha çok şey yapacaktı İrfan ve bu çölleşme içinde o vahaya çok ihtiyacımız vardı.
Aptulika
Quincy Jones ismini ilk kez çocukluğumda radyoda çalan 1950'li yıllardaki caz parçalarıyla duymuştum. Zaten o yüzden "Kuinsi Cons" ismini radyo spikerinin sunumundan, daha okuma yazma bilmediğim zamanlarda doğru telaffuzla söyleyebiliyordum. Cazcılar arasında sıkı takibim olmamıştır ama her daim Quincy Jones ismi kafamda yer almıştır.
Sonra zaman geçecek yaşlandıkça caz hayatıma biraz daha girecekti. Count Basie, Ray Charles, Lionel Hampton, Charlie Parker, Miles Davis, Dizzy Gillespie, Ella Fitzgerald, Dinah Washington, Peggy Lee, Sarah Vaughan, Sammy Davis Jr. , Charles Mingus, Art Pepper ve Freddie Hubbard gibi isimleri dinleme haneme katacaktım ama Quincy Jones ismi vardı ama dinlediklerim arasında o yoktu. Aslında bu isimlerle bir şekilde çalışmıştı ama ben de serüveni yoktu. Aslına bakılırsa benim dinlemediğim ama bir şekilde popüler kültür içinde dayatılarak duyduğum çalışmalarda onun imzası hep varmış ki, yani bir şekilde bilmeden dinliyormuşum.
Gençliğimizde Michael Jackson'a mesafeliydik, eh sonuçta rockçıydık. Ancak "Thriller" albümünü bilirdik ve itiraf etmeliyim ki kulağıma hoş da gelirdi. Hele o "Bad" albümü iyice sarmıştı ama serde rockçılık var, renk vermemeliydim. Çok sonraları bu albeninin sebebinin Quincy Jones olduğunu öğrenecektim. Michael Jackson'ı "Bad" albümünde disko ritimlerinden funk-rock'a dönüştürmüştü. Ve açıkcası o sihirli el bizi de büyülemişti. Afrika'daki açlık için 1985'te yapılan yardım kampanyasının plağı olarak çıkan "We Are the World" bugün bile hafızamıza kazınmıştır ve bunun da arkadaki görünmez mimarı Quincy Aga'dır.
1980'lerde George Benson'ın "Give Me the Night" parçası da sevdiğim ama uluorta zikredemediğim çalışmalardandı. Hatta bu parça rockçılardan çok caz dinleyicisini kahretmişti. Muhteşem bir caz gitaristi funk tınılı disko parça yapmış , kaykayla asfaltta kayıyordu. Ancak o dönemin en çok satış yapan plaklarından biriydi, "Give Me The Night". Bunda da Quincy Jones'un parmağı vardı. Sadece George Benson, Michael Jackson mı, Quincy Aga'nın dokunuşuyla dönemin disko devleri Chaka Khan, Donna Summer da yerini alacaktı. Hatta Frank Sinatra hatta hatta Elvis Presley de onun dokunuşundan nasibini alacaktı.
O bir caz müzisyeniydi ama büyük caz orkestrasının şefi olmak yerine popüler müzik sahnesinin devasa orkestrasını yöneten bir deha olmuştu.
3 Kasım 2024 tarihinde 92 yaşında kaybettiğimiz Quincy Jones, sağlam bir caz müzisyeni, prodüktör yapımcı ve pop ikonlarının ardındaki gizli kahramandı. Bu arada bir hatırlatma yapayım, o 80'lerin Michael Jackson'un albümünde Eddie Van Halen, Jeff Porcaro gibi rock müzisyenlerinin çalıyor olması kolay bir şey midir ya da Quincy Jones vizyonu olmasa böyle bir şey olur muydu?
Aptulika
Grateful Dead'in kurucularından bas gitarist Phil Lesh 84 yaşında hayata veda etti. Sanatçı 2015 yılında kansere yakalanmıştı.
Klasik müzik eğitimini trompet üzerine yapan Phil Lesh, arkadaşı Jerry Garcia'nın isteği üzerine bas gitara geçerek Warlocks grubunda müzik hayatına başladı. Warlocks kısa süre sonra Grateful Dead halini alacaktı.
Phil Lesh, bir jam grubu olan Grateful Dead müziğine caz birimini de katacaktı.
"Truckin", "St. Stephen" ve "Box of Rain" gibi en bilinen Grateful Dead şarkılarından bazılarına besteleriyle katkı veren Lesh, Workingman's Dead ve American Beauty'de tenor geri vokalleriyle de kendisine hissettirdi.