31 Aralık 2019 Salı
1 Ocak 1943
Eskiden evlerin misafir odaları vardı. Oralara ev halkının olur olmaz zamanlarda girmesi yasaktı, çünkü oralar misafirlere ayrılmıştı. 1975 yılında ilk kez Örövizyon yarışmasına katılacaktık ve bu bir nevi müziğin misafir odası gibi bir şeydi. Sonuçta Avrupalılara yani misafirlere kendimizi beğendirecektik. İçerde arabesk dışa karşı orkestrasyonlu, çok sesli ve tabi "Batılı".
İşte o günlerde davudi, bas sesiyle tanımıştım Gökhan Abur'u. Sanki o çocukluk yıllarımın siyah beyaz film karelerindeki Dean Martin boylu poslu vaziyette canlanmıştı. Şehirli ve bas sesli abileri bizim millet pek tutmaz teorim bir kez daha gerçek olacaktı. TRT yayınlarında onun sesini bir nebze olsun duydum ama hiç bir arkadaşıma "Gökhan Abur'un sesini çok severim" diyemedim hiç bir zaman, zira serde rockçılık vardı.
Sonraları Gökhan Abur'un İTÜ mezunu yüksek mühendis olduğunu öğrenecektik. Eh bu da bir teselliydi ve sonuçta adamın doğru düzgün bir işi vardı ve müzikte kimseye müdanası olmayacaktı. Böylece Kandilli Rasathanesi'ndeki janti abi olarak gönlümüzdeki yerini alacaktı.
En Ti Vi denilen televizyon kanalı kuruldu kurulalı tek kaçırmadığım program "Hava Durumu"dur desem abartmış olmam. Jilet gibi takım elbisesi ile omuzun sağ yanı dimdik yukarıda, sol omuz ise hafif aşağıda, dirsek kırkbeş derecelik açıyla eller önde birleşmiş arzı endam eder ekrana. Belden aşağısı sabit halde dururken yukarısı sağa sola salınırken ortaya konan karizmada sunulan bir hava durumu değil sanki bir konser gibidir benim için. İyi ki varsın şehirli güzel insan Gökhan Abur. Bundan 77 yıl önce Afyon'da dünyaya gelmişti.
20 Aralık 2019 Cuma
Hafta Sonu Blues Perişan Kütüphanesi'ne Katkı 127
"Katip Bartleby"
Can Yayınları
Çeviri: Kaya Genç
(1. Baskı: 2019)
Daha başından söyleyeyim, güzel bir kaç saat geçirip, "bugün harika bir kitap okudum" demek istiyorsanız, yazıyı okumanıza bile gerek yok hemen bir kitapçıya gidip Herman Melville'ın "Katip Bartleby" kitabını alın derim. Kitabın sayfasını açmanızla bir solukta okuyorsunuz ama bitince tekrar tekrar bazı bölümlerini açıp okumaya devam ediyorsunuz. Açıkcası bu benim açımdan böyle oldu. Çeviri: Kaya Genç
(1. Baskı: 2019)
"Katip Bartleby", 63 sayfadan oluşan uzun öykü. Okuduktan sonra da etkisi bende sürmeye devam etti. Kendi kendime bu yazarı daha önceden niye keşfetmemişim diye de hayıflandım. Büyük bir açlıkla "başka kitabı var mıdır?" diye yana yakıla aramaya koyuldum.
Kimdi bu Herman Melville?
Daha önceden niye keşfetmemişim?
Gibi sorular birbiri ardına dökülüverdi zihnimde. Aslında yazarın ismi bana çok da yabancı gelmiyordu ama bir bilgim yoktu açıkcası. İşte bu sırada cehaletimle yüz yüze geldim biraz da... Hepimizin çocukluk günlerinden beri bildiğimiz klasik bir yapıt olan "Moby Dick" vardır ya, işte Herman Melville o eserin yazarıdır.
Herman Melville (1819 - 1891) |
"Moby Dick" yazıldığı yıllarda o kadar da önemsenmemiş. Aslında Melville'ın yazdığı hiç bir eser hayattayken değer bulmamış. 1891'de öldüğünde adsız sansız bir yazar olarak hayatını tamamlamış. 20. yüzyıla gelindiğinde ise değeri anlaşılmış ve Amerikan edebiyatının klasiklerini var eden yazarlardan biri olarak kabul görmüş.
Herman Melville'ın hayatı da yazdıkları gibi maceralı. Bir ihracatçı olan babası 1830'da iflas ediyor ve iki sene sonra da ölüyor. Melville amcasının çiftliğinde yaşamaya başlıyor ve burada çalışıyor. Sonrasında ağabeyinin kurduğu işyerinde çalışmaya başlıyor. Tam her şey yoluna gidiyor derken ağabeyi de babası gibi topu dikiyor yani iflas ediyor. Bunun ardından Melville bir gemiye kamarot olarak girip çalışıyor. Ancak adamımızı pek de yabana atmayın, zira üniversiteden de mühendis olarak mezun olmuş biri. Yaşam zorlukları onu gemilerde çalışmaya itiyor. Onsekiz ay süren gemi yolculuğunda mürettebatla birlikte Marquesas Adaları'nda yerlilere esir düşüyor. Bu kötü durum edebiyat tarihine oturacak olan "Moby Dick" romanının çıkmasına da sebep olacaktı.
19. ve 20. yüzyılın başındaki ABD'li yazarların hem maceralı hayatları hem de eserleri her daim ilgimi çekmiştir. Durum mizahını kullanmasıyla O Henry, sert gerçekçiliğiyle Erskine Caldwell gibi isimler şimdi ilk aklıma gelenler... edebiyat dünyasında pek umursanmasalar da bunlar benim içim ıssız adadaki hazinelerim gibidir. Herman Melville'ı da bunların arasına kattım bile. "Katip Bartleby" eserinde sunduğu ironi, karşımıza "bir Wall Street hikayesi" çıkartmış. Hikayenin baş kahramanı Bartleby olsa da yan karakterler Hindi, Kıskaç ve Zencefilli Çörek de öykünün içinde ayrı öyküler gibi. Onları tümüyle izlerken mizahın tadına varıyorsunuz.
19. yüzyıl sonu New York'unda Wall Street'te bir avukatın yazıhanesinde geçiyor öykü. Öyle Wall Street dediysek, iyi kazanan bir avukatın görkemli yazıhanesi falan sanmayın hani. Gökdelenlerin arasında alt katlarda kalan ve duvar manzaralı bir yazıhane. Burada çalışan Hindi ve Kıskaç isimli iki çalışan bir de getir götür işlerine bakan Zencefilli Çörek lakaplı (ofis boy) çocuk var. Avukatın işlerine yetişmesi için bir katibe daha ihtiyacı var ve bir süre sonra da Bartleby bulunacak. Ondan sonra da inanılmaz bir öykü akıp gidecek.
Her şey güzel gider ve işler tıkır tıkır işlerken Katip Bartleby zamanla "yapmamayı tercih ediyor" ama siz bu kitabı "okumamayı tercih ediyorum" derseniz, çok şey kaybedersiniz.
Aptulika
bluesperisan@gmail.com
18 Aralık 2019 Çarşamba
Guns'n Roses'ın davulcusu Matt Sorum Kitap Yazıyor.
Guns'n Roses, The Cult ve Velvet Revolver gruplarında baterist olarak yer alan Matt Sorum, şu sıralar bir kitap yazıyor.7 Nisan 2020 tarihinde piyasaya çıkması planlanan kitap, "Gerçek Bir Rock'n Roll Hikayesi" (True Rock'n Roll Stories) adını taşıyor. Mutt Sorum'un hayatından kesitlerin yer aldığı kitabın önsözü de ZZ Top grubunun gitaristi Billy Gibbons tarafından kaleme alınmış.
Matt Sorum'un anılarında davulcu olmak için liseyi yarıda bırakmasını, kokain belasına bulaşmasını, alkol ve uyuşturucu alışkanlığından kurtulması için kız arkadaşı Ace Harper'ın yardımlarını anlatırken yanısıra The Cult, GNR, Velvet Revolver dönemi anılarıyla da bir döneme ışık tutuyor.
Peter Frampton'un Veda Konserleri
Efsanevi gitarist Peter Frampton, veda niteliğinde bir konser turuna hazırlanıyor. Peter Frampton Finale - The Farewell Tour ismini taşıyan turnenin son durağı olan İngiltere konserlerinin tarihleri de bu hafta açıklandı.
Peter Frampton, eve dönüş diye isimlendirdiği konser turu hakkında şunları söyledi: “Gelecek yıl İngiltere'de sevgili arkadaşlarımı görmek için sabırsızlanıyorum. Final turnem, Peter Frampton Band'ım ile yıllar içindeki müziklerimde bir yolculuk olacak. ”
Bu yılın başında Peter Frampton'un, Inclusion Body Myositis (IBM) adlı dejeneratif kas hastalığından muzdarip olduğunu ortaya çıkmıştı. Kasların zamanla zayıflamasına neden olan nadir ve tedavi edilemez bir rahatsızlık olması sebebiyle Frampton müzik hayatını noktalamak zorunda kalmıştı. Frampton'un dört yıl önce verdiği konserinde sahnede düşmesinden sonra hastalık teşhisi konmuştu, ancak 2018 sonbaharında hastalığın etkileri hızlanmıştı.
Bu yılın ekim ayında, Frampton Finale Tour'un Kuzey Amerika ayağını tamamlandı ve İngiltere'deki konserlerle Peter Frampton müzik hayatını noktalayacak.
Aşağıda Peter Frampton'un veda turnesinin noktalanacağı İngitere turnesinin tarihlerini görebilirsiniz:
Edinburgh Usher Salonu - 24 Mayıs 2020
Nottingham Kraliyet Konser Salonu - 26 Mayıs 2020
Manchester O2 Apollo - 28 Mayıs 2020
Cardiff St David's Salonu - 29 Mayıs 2020
Londra Royal Albert Hall - 31 Mayıs 2020
17 Aralık 2019 Salı
Elektronik Müziğin Öncüsü Gershon Kingsley Öldü
Elektronik müziğin popüler anlamdaki öncüsü Gershon Kingsley 97 yaşında öldü.
1972 yılında yapılan Münih Olimpiyatları'nı televizyondan ilk kez canlı yayınla izlemiştik. O zaman "canlı" değil "naklen yayın" denilirdi ve hepsini hiç kaçırmadan her gün televizyonun önüne yapışarak seyrederdik.
Yayın başlarken bir müzik çalardı ve o ezgi kulağımıza geldi mi, heyecanla beklerdik. Gene o yıl bu müziğin plağı da çıkacak ve o dönemin "Gençlik ve Müzik" dergisi Hey'in dördüncü ve beşinci sayfasını boydan boya kaplayan plak listesinde de uzunca bir süre bir numarada kalacaktı.
Bizim diyarın alışkanlığıdır ve vokalsiz olan şarkı sevilmezdi ama enstrümantal olan bu parça fena halde tutmuştu. Bu parçanın ayrıcalığı sadece enstrümantal olması değildi... evet bir grup çalıyordu çalmasına ama bildiğimiz enstrümanlar değildi bunlar. Garipsediğimiz bu müziğe o günün genel alışkanlığı ile hemen "Uzay Müziği" diyecektik. Eh ne de olsa o zamanlar uzay çağıydı zaten.
Daha sonraları bu enstrümantal parçayı reklam müziği olarak da kullandılar ve yenilik getirerek üzerine söz de yazdılar... Hafızam beni yanıltmıyorsa, "Ekiz zeytinyağları / Hem lezizdir / Hem nefis..." gibi bir şeydi.
1972'nin bu liste başı parçasının ismi "Popcorn"du ve bestecisi de elektronik müziğin öncüsü Gershon Kingsley'di ve onu 10 Aralık 2019 günü 97 yaşında yitirdik. Besteci ve moog ile yapılmış ilk hit enstrümantal "Popcorn" ve Jean - Jacques Perrey ile yaptığı "Barok Headown" ile 1970'li yılların listelerine girmişti.
Moog ve synthesizerın müzikal olanaklarını keşfetmeye başlamadan önce Broadway'de bir orkestra şefi olan Alman kökenli Kingsley ilk olarak Jean-Jacques Perrey ile birlikte çalıştı. İkili 1966 yılında "The In Sound From Way Out" albümünü kaydetti.
Kingsley daha sonra 1969'da "Music To Moog By" albümü ile solo kariyerine başladı.
Kingsley bir döneme damgasını vuran "Popcorn" parçasını kurduğu ilk moog dörtlüsü Hot Butter ile 1972'de plak olarak yayınlamıştı.
Barok Hoedown
Popcorn
16 Aralık 2019 Pazartesi
John Frusciante, RED HOT CHILI PEPPERS'a geri döndü.
Red Hot Chili Peppers , eski gitaristi John Frusciante'nin gruba geri döndüğünü açıkladı.
Grup, değişikliği Instagram sayfasından bir mesajla duyurdu.
"Son on yıldaki gitaristimiz Josh Klinghoffer ile yollarımız ayrıldı."
diye başlayan mesajda The Red Hot Chili Peppers,
"Josh, saygı duyduğumuz ve sevdiğimiz güzel bir müzisyendi. Bizimle olduğu zaman içinde bize çok şey verdi ve kendisine minnettarız."
Mesajın devamında da grup , eski gitaristi Frusciante ile anlaştığını duyurdu.
Grubun gitaristi Hillel Slovak’ın 1988’deki ölümünden sonra gruba dahil olan Frusciante, 2009 yılında Red Hot Chili Peppers grubuna uyuşturucu ve kişisel problemlerinden dolayı veda etmişti.
15 Aralık 2019 Pazar
Flamin' Groovies'ten Roy Loney öldü.
1960'lı yılların San Fransiskolu rock grubu Flamin' Groovies'in vokalisti ve gitaristi Roy Loney, cuma ( 13 Aralık 2019 ) günü geçirdiği bir ameliyat sonrası hayata veda etti.
1965 yılında Roy Loney, gitarist Cyril Jordan, basçı George Alexander ve baterist Dany Mihm tarafından San Fransisko'da kurulan Flamin' Groovies, ilk albümü olan "Supersnazz" ı 1969'da çıkartmıştı. Öncü punk sondunu da veren grup 1979'a kadar 6 stüdyo albümü yapmıştı.
14 Aralık 2019 Cumartesi
KULAK MİSAFİRİ'nde iki dev isim iki albüm
Taptaze iki albüm, Leonard Cohen'den olağanüstü bir veda Thanks for the Dance ve Nick Cave'in göç halinde bir ruh olarak nitelediği ve yine yol arkadaşı The Bad Seeds ile birlikte çıkardığı Ghosteen Kulak Misafiri'nde.
Kulak Misafiri bu Pazar saat 22'de Radyo ODTÜ'de.
Canlı dinlemek için: www.radyoodtu.com.tr
Hafta Sonu Blues Perişan Kütüphanesi'ne Katkı 126
"Çingene"
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
(1. Baskı: 2019)
Kim ne derse desin banka yayıncılığını her daim önemsemişimdir. Şimdi biraz azalmış olsa da Yapı Kredi hem yayıncılık hem de plastik sanatlar üzerine yaptığı sergiler ve etkinliklerle kültür adına önemli işler yapmıştır. Son on yıldır da İş Bankası bu bayrağı taşıyor. Çocukluğumuzda duyduğumuz ve o günleri yaşayamadığımız için hayıflandığımız Hasan Ali Yücel'in Kültür Bakanlığı yayınları ve çeviri bürosu zamanlarındaki güzellikleri bu yayınlar ile bir nebze de olsa yaşıyoruz. (1. Baskı: 2019)
İş Bankası Yayınları son yıllarda yaptığı " Modern Klasikler" dizisiyle bizleri Stefan Zweig, H.G. Wells, Anthony Burges ve daha nice 20. yüzyıl yazarının yapıtlarıyla buluşturmuştu. Şimdilerde de aynı yayınevi "Türk Edebiyatı Klasikleri" ile bizleri buluşturuyor. Muallim Naci, Safveti Ziya, Ahmet Rasim, Samipaşazade Sezai, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Namık Kemal, Şemsettin Sami ve daha niceleri bir arada bizlerle buluşmayı bekliyor. Bu isimlere yeni kuşak şaşkınlıkla bakarken, bizim kuşağın aklına da ister istemez sıkıcı edebiyat derslerinin ağır metinlerini getirebilir. İlk anda bende bu önyargı ile yaklaştımsa da okumaya başlayınca keyfine vardım, hatta bugüne dek güncel kalabildiklerini görerek şaşırdım. Zira bu kitapları yayına hazırlarken günümüz Türkçesine uyarlamışlar ki bu da okuma kolaylığı sağlıyor. Ahmet Mithat Efendi'nin "Çingene" isimli romanı da ağır Osmanlıca metinden günümüz Türkçesine Ömer Aslan tarafından uyarlanmış.
Tanzimat devrinin önde gelen yazarlarından Ahmet Mithat Efendi (1844 - 1912) gazetecilikle başladığı yazı hayatına hikâye ve roman yazarlığını da ekleyerek çeşitli alanlarda sayısı yüz elliyi bulan eser kaleme almıştır.
Ahmet Mithat Efendi Çingene adlı romanında genç bir beyzadenin güzel bir Çingene kızına aşkını anlatırken konuyu Tanzimat döneminin temel düşünsel eksenlerinden medeniyet ve medenileşme kavramları çerçevesinde ele alıyor. Eser Çingene sevgili dışında, Hintli bir öğretmen ve Ermeni bir ressamın da dahil olduğu, etnik açıdan heterojen bir çevre içinde geçiyor. Genç ve zengin Istanbul beyefendisi ile güzel ve yoksul Çingene kızının toplumsal konumlarındaki zıtlık eğitimle, medenileşmek suretiyle aşılabilir mi tartışmaları sürerken o dönemde Çingeneler hakkındaki kimi yanlış önyargılar da yazar tarafından sorgulanır olması da övgüye değer.
Aptulika
13 Aralık 2019 Cuma
ZZ TOP : 50 Yılın Dökümü
"ZZ TOP: That Little Of Band From Texas" isimli belgeselin geçtiğimiz yaz sinema gösterimi yapılmıştı. Bu belgesel 28 Şubat'ta Blu-ray, DVD ve dijital video olarak yayınlanacakmış.
Film 50 yıllık ZZ Top tarihini daha önce görülmemiş görüntüler ve yeni röportajlarla birlikte sunuyor.
Gitarist Billy Gibbons belgesel filmle ilgili şunları söyledi:
"En sadık hayranlarımız bile, uzun sakal ve kara gözlüklerin arkasındaki adamlar hakkında bilmediklerini öğrenince çok şaşıracaklarını düşünüyorum."
"ZZ TOP: That Little Of Band From Texas" belgeseli grubun web sitesinden de sipariş edilebilecekmiş.
12 Aralık 2019 Perşembe
Ray Manzarek anısına film
The Doors'un klavyecisi Ray Manzarek üzerine yapılan belgeselin promiyeri 2020'de sanatçının doğum günü olan 12 Şubat'ta yapılacak. 20 Mayıs 2013'te kaybettiğimiz usta müzisyen için oldukça anlamlı bir vefa ve de aynı zamanda da popüler anlayışın dışına çıkan müzikal ustalığa verilen değer... Darısı bizim başımıza ( diyeyim ama bu gerçekten çok zor gibi gözüküyor... İnşallah yanılırım. )
"Break on Thuru - A Celebration of Ray Manzarek" adını taşıyacak olan belgesel film konser ve arşivlik görüntülerden oluşuyor.
Grubun hayatta kalan iki elemanı olan Robby Krieger ( gitar), John Densmore (davul)'un yer aldığı, Los Angeles'ta 2016 yılında Fonda Theater'da verilen konserin görüntüleri de yer alacak.
Ray Manzarek'in anısına yapılan bu konserde Foo Fighters'dan Taylor Hawkins, Stone Temple Pilots'tan Robert Deleo ve blues rock gitarının ustası Warren Haynes gibi konuklar da sahneye çıkmıştı.
10 Aralık 2019 Salı
Roxette'in vokalisti Marie Fredriksson hayatını kaybetti
İsveçli pop - rock grubu Roxette'in vokalisti ve gitaristi Marie Fredriksson 61 yaşında yaşamını yitirdi.
9 Aralık 2019, Pazartesi günü ölen Marie Fredriksson 17 yıldır kanserle mücadele ediyordu.
2002'de beyin tümörü teşhisi konulan sanatçı tedavisi görmüştü.
Marie Fredriksson, İsveçli pop rock şarkıcısı Per Gessle ile 1986'da Roxette grubunu kurmuştu. Roxette grubu, The Look, Joyride ve It Must Have Been Love gibi hit şarkılarıyla bir döneme damgasını vuracaktı.
7 Aralık 2019 Cumartesi
Aerosmith 2020 Turnesi
Aerosmith , 2020'de yapacağı İngiltere ve Avrupa konser turnesini duyurdu.
13 Haziran'da İtalya'nın Milano kentinde başladı ve 27 Temmuz'da Mönchengladbach'da (Almanya) sona erecek.
Aerosmith ayrıca İngiltere'de iki arena konseri de yapacakmış. Bunlar Londra'daki O2 ve Manchester'daki Manchester Arena konserleri olacak.
Aerosmith biletleri 13 Aralık İngiltere saat 9: 00'da satışa sunuluyor
Aerosmith İngiltere / Avrupa turu
Haziran
13 Milano iDays Festivali, İtalya
16 Zürih Hallenstadion, İsviçre
21 Dessel Graspop , Belçika
24 Prag O2 Arena, Çek Cumhuriyeti
30 Paris Accorhotels Arena, Fransa
Temmuz
03 Madrid Wanda Stadyumu, İspanya
06 Lizbon Altice Arena, Portekiz
09 Viyana Stadthalle, Avusturya
12 Krakow Tauron Arena, Polonya
15 Londra O2, İngiltere
18 Manchester Arena, İngiltere
21 Broen Pladsen Danimarka
24 Budapeşte Puskas Stadyumu, Macaristan
27 Mönchengladbach Sparkassenpark, Almanya
6 Aralık 2019 Cuma
Hafta Sonu Blues Perişan Kütüphanesi'ne Katkı 125
Şule Gürbüz
"Kambur"
İletişim
(1. Baskı :1992)
Şule Gürbüz, 1974 doğumlu bir yazar. Cambridge Üniversitesi’nde Felsefe ve İstanbul Üniversitesi’nde Sanat Tarihi eğitimi almış. Yazdığı dokuz kitaptan biri olan "Zamanın Farkında" ile 2012’de Oğuz Atay Öykü Ödülü'nü kazanmış.(1. Baskı :1992)
"Kambur", Şule Gürbüz'ün ilk romanı ve 18 yaşındayken yazmış. Kitabı ilk kez alıp okumaya başladığımda her şey beklentilerimin tersine gelişmeye başlayacaktı. Öncelikle bir olay akışı, kurgu bulamadığımı farkettim. İlk başta kahraman olarak bir kambur adam vardı ama bu kamburluğun fiziksel bir durum olup olmadığı hakkında kuşkulara bile kapılabiliyorsunuz. Bir anlamda fiziksel olarak bir kamburluk sözkonusuysa da zamanla bunun önem taşımadığını, toplumun dışına atılmanın getirdiği bir kamburluk olduğunu anlıyorsunuz... En azından ben öyle yorumladım diyebilirim.
Kitapta alışıldık bir olay örgüsü yok ama dil ve sözcük oyunları ön plana alınarak, felsefi ve eleştirel bir yaklaşım sunuluyor. Bu yerine getirilerken de humor, ironi ve kara mizah yaklaşımı ziyadesiyle sert bir şekilde sunuluyor.
"Kambur" bana ilk anda bir romandan çok aforizmalardan oluşan bir kitap gibi geldi. Tabi kitabı bitirdiğiniz zaman bu yargınız yerini ciddi roman hazzına bırakıyor.
"Kambur" romanı ilk olarak aklıma Patrick Süskind'in "Kontrbas"ve Gogol'un da "Bir Delinin Hatıra Defteri" romanlarını getirdi. Bu eserleri tiyatro oyunu olarak izlemiş ve çok zevk almıştım ama kitabı etkili olsa da tiyatro oyunu olarak keyfi daha bir başkaydı. Bu nedenle "Kambur" kitabını okurken kendimi tek kişilik bir tiyatro oyununu izlermişim gibi düşündüm. Öyle ki çoğu zaman sahne dekorunu bile hayalimde tasarladım. Kim bilir belki de tiyatroya uyarlanmıştır ama eğer böyle bir şey yapılmadıysa tiyatro uyarlaması çok güzel olabilir. Yazının yukardaki bölümünde romanın kahramanı için "kambur bir adam" demiştim ama okurken kahramanı hep bir kadın olarak düşündüm. Dolayısıyla da tiyatro uyarlamasında da tek başına bir kadın oyuncu olabilir. Bilemiyorum düşünen varsa ben izlemek için can atarım.
Aptulika
5 Aralık 2019 Perşembe
Seksenlerin güç birliği !
Mötley Crüe, Def Leppard, Poison ve Joan Jett & The Blackhearts, 2020 yazında destansı bir ABD stadyum turuna çıkmaya hazırlanıyor.
Önümüzdeki yılın Temmuz ayında başlayacak turne Eylül ayına kadar sürecek 22 stadyum konseriyle ABD'ini dolaşacak.
4 Aralık 2019 Çarşamba
Bu güzel insanları saygıyla anıyoruz.
Dr. Skull, 90'lı yıllarda çıkardığı üç albümle efsane mertebesine erişmişti. İşte o yıllarda döneme uygun olarak yalnızca kaset formatında yayınlanan ve zaman içinde kült olan Dr. skull'a ait Wory Zover, Rools 4 Fools ve Hershey Yolunda isimli bu üç albüm geçtiğimiz yıl hem CD, Hem de LP olarak yeniden mixlenerek Hammer Müzik tarafından yayınlanmıştı.
Uzun çok uzun bir aradan sonra 2019'un başında yeniden yayınlanan bu albümler, aynı zamanda İstanbul ve Ankara'da Dr, Razor eşliğinde verilen olağanüstü iki konserle taçlandırılmıştı.
Bu üç albümün yıllar sonra yayınlanan CD ve LP formatlarının en önemli özelliği ise kusursuz ve çok güzel olan kapak tasarımlarıydı.
Dış yüzde orijinal görsellerine yer verilen açılır kapanır kapakların içinde ise muhteşem çizimleriyle Aptülkadir Elçioğlu'nun damgası vardı.
Aşağıda "Wory Zover” plağının içindeki grafikte Dr. Skull sahnedeyken onları izleyen bu dünyayı terketmiş ve rock'n'roll'u bir yaşam biçimi olarak kabul eden Apaçi Ayhan, Yavuz Çetin, Nezih Baba gibi nice güzel insan yer alıyordu.
Bu güzel insanları saygıyla anıyoruz.
3 Aralık 2019 Salı
Brain May ayağından ameliyat oldu.
Queen grubunun emektar gitaristi Brain May, kısa bir süre önce bacağından ameliyat olduğunu sosyal medya hesabından açıkladı.
72 yaşındaki gitarist, aşil tendonundan bir süredir acı çektiğini ve bu yüzden yapılan ameliyatın başarıyla tamamlandığını mesajında belirtti.
Brain May, Queen +Adam Lambert'in Kore, Japonya, Yeni Zelanda ve Avusturalya'da Rhapsody Turnesi'ne 18 Ocak tarihinden sonra devam edebilecekmiş.
1 Aralık 2019 Pazar
4 YILLIK “ARA”NIN ARDINDAN, “Rock Efsaneleri” GERİ DÖNDÜ...!
Bir zamanlar sakladığım ama şimdi bir türlü bulamadığım bir karikatür vardır. Cumhuriyet gazetesinin iç sayfalarında yer alan bant karikatürler bölümünde yer alan Kemal Gökhan'ın "Ağaç Yaşken Eğilir" isimli köşesinde yayınlanmıştı. Tarihini de çok iyi hatırlarım, zira yavaş yavaş profesyonelliğe geçtiğim ve Gırgır dergisine girdiğim tarih olan 1987 yılıydı.
O zaman gazeteden kesip, sakladığım karikatürü şimdilerde bulamadığım için her nasıl olacaksa, bir şekilde anlatacağım. Kemal Gökhan'ın kahramanı evinde koltuğa uzanmış ve pikaptan müzik dinliyor. Çalan plak ise Jethro Tull grubunundur ve "Songs From The Wood" şarkısı nota ve yazı ile karikatürün içinde süzülüyor. Çizimde duvarda bir de Ian Anderson'un flüt çalarkenki posteri yer almaktadır. Karikatürün altında da Jethro Tull ile özdeşleşen Bora Çetin'e not yer almaktadır.
Çizimin güzelliğinden ilkönce karikatürist olarak Kemal Gökhan'ı kıskanarak, "Bu karikatürü ben çizmeliydim." diyecektim. Ardından da aynı kıskançlığı Bora Çetin için duyacaktım. Zira o yıllarda Jethro Tull grubunun plaklarını yeni yeni biriktirmeye başlamıştım... oysa Bora Çetin'de tekmili birden plakları mevcuttu...eh hani "Türkiye'nin Jethro Tull şubesi" gibi bir şeydi.
Sonraları Bora ile tanıştık ve ardından da yaptığı radyo programlarının tutkunu olacaktım. Ancak onun "Rock Efsaneleri" adıyla yaptığı program, dört yıl önce yayından kaldırılmıştı. Bu hafta sonu aldığım güzel bir haberle Bora Çetin'in "Rock Efsaneleri" programının 2020'de yeniden başlayacağını öğrendim.
Evet,
Mucize sonunda gerçekleşti ve “Rock Efsaneleri”, TRT RADYO3’e geri dönüyor.
05 Ocak 2020, Pazar, saat 17:05’de, TRT RADYO3’de.....
29 Kasım 2019 Cuma
Hafta Sonu Blues Perişan Kütüphanesi'ne Katkı 124
Ahmet Ümit
"Aşkımız Eski Bir Roman"
Yapı Kredi Yayınları
(Eylül 2019)
(Eylül 2019)
Son haftalardaki televizyon programlarında her akşam aynı konu, saatlerce tartışılıyor. "Saraya giden CHP'li kim?" tipindeki tartışma öyle bir hale geldi ki, polisiye romanlardaki "Katil kim?"e döndü. Herkes aynı anda konuşuyor ve bir çatışmadır gidiyor. İşte bir gece bu tartışmaları dinlemeyi bırakıp, bu kitabı aldım ve bir solukta okudum. Herkesin aynı anda konuştuğu ve bir karmaşaya dönen TV tartışmalarını kapayıp, Ahmet Ümit'in son kitabı "Aşkımız Eski Bir Roman"ı alıp, okursanız kendinize iyilik etmiş olursunuz. Öncelikle akılla kurulmuş örgüsüyle ciddi bir polisiye okur, keyif alısınız. En azından ben öyle yaptım, tavsiye ederim.
Üç novella (uzun öykü)'dan oluşan "Aşkımız Eski Bir Roman" kitabında Ahmet Ümit, Başkomiser Nevzat dizisini devam ettiriyor. Kitaba adını veren öyküde edebiyat klasiklerine gönderme yapılırken, polisiye yazarlığının ustası Agatha Christie'ye de harika bir selam sunuluyor. Toplumcu gerçekçi yaklaşımı da sunan "Overlokçu Kız" öyküsünde kahramanların sınıfsal yanlarının ortaya konulması övgüye değer. Petersburg'dan gelen Rus bilim insanının İstanbul'da kayboluş öyküsünün anlatıldığı "Sergey Nikolayeviç Jerkovski'ye Ne Oldu?" da İstihbarat örgütlerinin çatışmalarının arasında tesadüflerin şaşırtıcı sonuna ulaştığınızda hayrete düşeceksiniz.
Polisiye romanlarının alışıldık cinayeti çözme kurgusuna Başkomser Nevzat'ın aşkı Evgenia da öykülerin içinde eşlik edince İstanbul'un sosyal dokusunun yitişine verilen eleştirileri de bulabiliyoruz.
Polisiye romanlarının alışıldık cinayeti çözme kurgusuna Başkomser Nevzat'ın aşkı Evgenia da öykülerin içinde eşlik edince İstanbul'un sosyal dokusunun yitişine verilen eleştirileri de bulabiliyoruz.
Aptulika
28 Kasım 2019 Perşembe
Zeppelin Senfonisi
Led Zeppelin 2020 yılının baharında senfoni halinde tutkunlarıyla buluşacak. 18 Nisan 2020 Cumartesi günü, Londra Palladium'da yapılacak konser , büyük çapta bir Led Zeppelin kutlaması olurken, aynı zamanda yeni bir deneyime de sahne olacak.
"Zeppelin Senfonisi, Led Zeppelin Müziği - Bir Rock Kutlaması" adını taşıyacak konser, iki saatlik bir sette Led Zeppelin’in en iyi şarkıları 50 kişilik bir orkestra ile sunulacak.
Rock grubu ve senfoni orkestrasının yanı sıra bir çok konuk da yeralacak.
Eric Clapton'dan Ginger Baker'ın anısına konser
Eric Clapton, efsanevi rock triosu The Cream'den arkadaşı Ginger Baker'ın müzik hayatı ve anısı için çok özel bir 'tribute' konser hazırladığı duyuruldu.
"Eric Clapton & Friends: Ginger Baker'a Bir Övgü" adını taşıyacak olan bu konserin 17 Şubat 2020 Pazartesi günü Batı Londra'daki 5.000 kişilik Eventim Apollo Hammersmith'te yapılması planlanıyor.
Yapılacak bu konserde Ginger Baker’ın efsanevi müzik kariyerine Clapton ve Baker’ın Cream ve Blind Faith’le birlikte yaptığı dönem çalışmaları da dahil olacak. Bu anma konserinin sürpriz konukları da yakın zamanda duyurulacakmış.
Biletler Eventim Apollo'nun internet sitesinden saat 10: 00'da 29 Kasım Cuma günü satışa sunuluyor.
Etkinlikten elde edilen gelir, Baker ailesinin isteği üzerine, bir sağlık ve sosyal yardım kuruluşu olan Leonard Cheshire'a gidecek.
1948'de Kraliyet Hava Kuvvetleri subayı Leonard Cheshire tarafından kurulan İngiltere merkezli hayır kurumu, bireylerin yetenekleri ne olursa olsun, seçtikleri şekilde bağımsız yaşamasını, öğrenmesini ve çalışmasını destekliyor.
Ginger Baker'ı 6 Ekim 2019'da 80 yaşında yitirmiştik.
21 Kasım 2019 Perşembe
Hafta Sonu Blues Perişan Kütüphanesi'ne Katkı 123
Ivan Sergeyeviç Turgenyev
"Devrim Öncesi"
Sinan Yayınları
(Ekim 1973)
Çeviri : Ataol Behramoğlu
(Ekim 1973)
Çeviri : Ataol Behramoğlu
Anton Çehov, klasikleşmiş muhteşem yapıtı "Vişne Bahçesi"nde 19 yüzyıl ortalarında değişime uyum sağlayamayan, çürüyen aristokrat bir aileyi anlatır. Bir çok yapıtında da tarih sahnesine çıkan yeni sınıfları ve değişen düzeni hissettiren Çehov için "Devrim Öncesi" yazarı tanımlamasını kullanırdım. Eski sınıfın düzeninden arta kalan ve çürüyen vişne ağacı ile gelecek devrimlerin arasındaki sürecin yazarı. Turgenyev'in 1860 yılı başlarında "Rus Habercisi" dergisinde ilk kez yayınlanan bu romanını okuduğumda ise yukardaki yargımı şu şekilde genişletecektim: Anton Çehov devrim öncesinin yazarı... Turgenyev ise gelecek devrimleri ilk hissedendi.
Turgenyev'in bu romanını okurken aklıma bir anda "Babalar ve Oğulları" isimli klasik başyapıtı gelecekti. 1860'ta yazılan "Devrim Öncesi"nde tarihi değişimi idealist bir Bulgar öğrenci üzerinden sunarken, iki yıl sonra yazacağı romanı "Babalar ve Oğullar"da kuşaklar arasındaki çatışma ile ortaya koyacaktı. "Devrim Öncesi" romanını okurken, itiraf etmeliyim ki "Babalar ve Oğulları"ndan daha hızlı ve zevkle okudum. Bunun sebebi de çevirinin başarısıydı diyebilirim. Şair Ataol Behramoğlu'nun Rusça aslından çevirilerini çok severim ama bu başarının 1973 yılında yaptığı bu çeviride de olması takdire değer.
Benim sahafta 1973 baskısını bulduğum bu kitap, "Arife" ismiyle de yayınlanmış. Hatta yakın dönemlerde İletişim Yayınları tarafından "Arefesinde" adıyla yayınlanmış olduğunu da kitabı bulup okumak isteyenler için buradan duyurayım.
"Devrim Öncesi" ya da diğer isimleriyle "Arifesinde" romanında Turgenyev, Rusya'ya okumaya gelen İnsarov adlı genç bir Bulgar bağımsızlıkçıyla soylu sınıftan gelen bir kız olan Yelena'nın aşkını ve aşkının peşinden gitmek için toplumsal konumunu ve ayrıcalıklı hayatını terk edişini anlatırken, kaybolmakta olan bir soylu sınıfı da bizlere sunuyor.
Aptulika
Turgenyev'in bu romanını okurken aklıma bir anda "Babalar ve Oğulları" isimli klasik başyapıtı gelecekti. 1860'ta yazılan "Devrim Öncesi"nde tarihi değişimi idealist bir Bulgar öğrenci üzerinden sunarken, iki yıl sonra yazacağı romanı "Babalar ve Oğullar"da kuşaklar arasındaki çatışma ile ortaya koyacaktı. "Devrim Öncesi" romanını okurken, itiraf etmeliyim ki "Babalar ve Oğulları"ndan daha hızlı ve zevkle okudum. Bunun sebebi de çevirinin başarısıydı diyebilirim. Şair Ataol Behramoğlu'nun Rusça aslından çevirilerini çok severim ama bu başarının 1973 yılında yaptığı bu çeviride de olması takdire değer.
Benim sahafta 1973 baskısını bulduğum bu kitap, "Arife" ismiyle de yayınlanmış. Hatta yakın dönemlerde İletişim Yayınları tarafından "Arefesinde" adıyla yayınlanmış olduğunu da kitabı bulup okumak isteyenler için buradan duyurayım.
"Devrim Öncesi" ya da diğer isimleriyle "Arifesinde" romanında Turgenyev, Rusya'ya okumaya gelen İnsarov adlı genç bir Bulgar bağımsızlıkçıyla soylu sınıftan gelen bir kız olan Yelena'nın aşkını ve aşkının peşinden gitmek için toplumsal konumunu ve ayrıcalıklı hayatını terk edişini anlatırken, kaybolmakta olan bir soylu sınıfı da bizlere sunuyor.
Aptulika
19 Kasım 2019 Salı
Duane Allman'a Kulak Misafiri olmak
Eric Clapton George Harrison'ın karısı Pattie'ye umutsuzca aşıktı ve bu karşılıksız aşk Eric Clapton'ı alkol ve uyuşturucu bataklığına sürükledi.
İşte, Layla And Other Assorted Love Songs albümündeki (bu albüm Derek And Dominos'la kaydedilmişti) tüm şarkılar Pattie'ye gönderilen örtülü mesajlarla doluydu.
Ancak, aşkın simge şarkısı Layla'ydı.
Gitarda Duane Allman'ın yer aldığı orijinal yorum tartışılmaz bir şekilde diğer tüm yorumların önündedir.
Bugün Duanne Allman'ın doğum günü.
Duane Allman 1946'da tam da bugün Nashville, Tennessee'de doğmuştu.
İyi ki doğdun Skydog!
14 Kasım 2019 Perşembe
Hafta Sonu Blues Perişan Kütüphanesi'ne Katkı 122
"Kemik"
Bilgi Yayınları
(1. Basım Ocak 1972)
Çeviri : Tarık Alemdar
(1. Basım Ocak 1972)
Çeviri : Tarık Alemdar
Fransız polisiye ya da macera filmlerinde soyguncular polisten kurtulabilir ve hikaye de bu şekilde sona erebilir. Amerikan filmlerinde ise suçlular cezasını bulur ve ahlaki bir finalle sona erer. Çoğu Fransız filminde soyguncular gözümüzde kahramanlaşabilir ama bunu "suçu ve suçluyu övmek" olarak değerlendirilmesini de istemem hani. Aklıma hemen Fransız edebiyatının klasik yapıtı "Sefiller" gelir. Victor Hugo'nun o eserinde hırsızlık yaptığı için hapse atılan Jean Valjean'ı hapisten kaçtığı için peşine düşen polise yakalanmaması için hepimiz destek olmuşuzdur, okurken ya da film olarak izlerken. Tabi oradaki hırsızlığın gerisinde sosyal bir gerçeklik vardır ama Fransız yazarları veya sinemacıları bu tip konuları farklı pencereden işlerler.
Geçen hafta bir sahafta bulduğum bir kitapla Albertine Sarrazin'le tanışınca yukardaki yazdığım yaklaşımla bir kez daha yüzleşecektim. Bu seferki bir Fransız romanın konusu değil, bizzat bir suçludan edebiyatçı çıkmasıydı. Aslında "suçlu" deyip olayı dar alana sıkıştırmayalım. Kimsesiz bir çocuklukta ıslahevi ortamında yetişen ve ardından soygunla düşülen hapis ve oradan kaçış ile maceralı bir yaşam içindeki Albertine Sarrazin'in yazma yeteneğinin farkedilmesiyle çıkan romanları.
İşte o "68 Kuşağı" denilen dönemdeki siyasi kahramanların ötesinde farklı asi portreler de vardı. Bir nevi "Bonnie ve Clyde" vari bir porte: Albertine Sarrazin. 1960'ları sonu ve 1970'lerin başında popüler kültür içinde gündeme oturan kişi.
Peki kimdir Albertine Sarrazin?
17 eylül 1937'de doğan Albertine Sarrazin, bu tarihten 2 gün sonra bir hastanenin kapısına terk edilmiş. Anne ve babası tarafından terk edilen küçük kızı 2 yaşındayken yaşlı bir doktor çift evlat edinir. Albertine hiç bir zaman ne bu yaşlı çifte ısınacak ne de okulların dört duvarı ve sıkı disiplini altına girecektir. 15 yaşında liseden kaçmış ve ıslahevine kapatılmıştır. Bu asi kız ıslahevinden kaçıp otostopla Paris'e gider. Sonrasında bir arkadaşıyla birlikte mağaza soymaya kalkarlar. Bundan sonrasında da hapse girecektir. Böylesi maceralı bir yaşamın içinde Albertine yaşadıklarını da yazar. İşte böylece üç roman ve hikayelerden oluşan kitapları yazan bir yazar ortaya çıkacaktı.
Mağaza soygunundan tutuklanan Albertine bir sene sonra cezaevinden kaçacaktı. Bu kaçış esnasında cezaevi duvarından atlarken aşık kemiği kırılacak, tesadüfen ordan geçmekte olan ve kendisi gibi bir kanun kaçağı olan Julien Sarrazin tarafından kurtarılacaktı. Böylece bir aşk başlayacaktı. Bir yıl kadar kaçacaklardı ve sonunda yakalanacaklardı. Albertine ile Julien cezaevinde evlenecekti. "Kemik" isimli bu romanda bu yaşanmış olay anlatılır.
1965 yılında yayınlanan bu roman sadece Fransa değil tüm dünyada da ses getirecek ve Albertine Sarrazin birkaç ay içinde ünlü bir yazar olacaktır. Artık Sarrazin için yeni bir yaşam başlamıştır... ardından yeni romanları birbiri ardına gelir.
Albertine Sarrazin'in yazma yeteneği ona yeni bir yaşamın kapısını açmıştır. Artık onun için kocasıyla birlikte suçtan uzak düzenli bir hayat kurma arzusu vardır. Ancak o ilk romanı "Kemik"te anlattığuı cezaevinden kaçarken durardan atlarken kırdığı aşık kemiğindeki rahatsızlığın artması sebebiyle 1967 yılında ameliyata alınacaktır. Bu ameliyat başarısız olur ve 6 ay sonra ikinci kez ameliyata alınır ama sonuç gene olumsuzdur. Bunu takip eden üçüncü ameliyatta ise doktorların hatası yüzünden ameliyat masasında kalacaktı... öldüğünde sadece 29 yaşındaydı. Bunun üzerine kocası Julien hastaneye dava açar ve kazanır. Ameliyatta doktorların hatası vardı.
Maceralı kısa bir yaşamın sonunda 3 yıl sürebilen yeni bir başlangıçtan geride üç roman, birkaç hikaye, şiirler ve mektuplar kalacaktı.
Aptulika
Geçen hafta bir sahafta bulduğum bir kitapla Albertine Sarrazin'le tanışınca yukardaki yazdığım yaklaşımla bir kez daha yüzleşecektim. Bu seferki bir Fransız romanın konusu değil, bizzat bir suçludan edebiyatçı çıkmasıydı. Aslında "suçlu" deyip olayı dar alana sıkıştırmayalım. Kimsesiz bir çocuklukta ıslahevi ortamında yetişen ve ardından soygunla düşülen hapis ve oradan kaçış ile maceralı bir yaşam içindeki Albertine Sarrazin'in yazma yeteneğinin farkedilmesiyle çıkan romanları.
İşte o "68 Kuşağı" denilen dönemdeki siyasi kahramanların ötesinde farklı asi portreler de vardı. Bir nevi "Bonnie ve Clyde" vari bir porte: Albertine Sarrazin. 1960'ları sonu ve 1970'lerin başında popüler kültür içinde gündeme oturan kişi.
Peki kimdir Albertine Sarrazin?
17 eylül 1937'de doğan Albertine Sarrazin, bu tarihten 2 gün sonra bir hastanenin kapısına terk edilmiş. Anne ve babası tarafından terk edilen küçük kızı 2 yaşındayken yaşlı bir doktor çift evlat edinir. Albertine hiç bir zaman ne bu yaşlı çifte ısınacak ne de okulların dört duvarı ve sıkı disiplini altına girecektir. 15 yaşında liseden kaçmış ve ıslahevine kapatılmıştır. Bu asi kız ıslahevinden kaçıp otostopla Paris'e gider. Sonrasında bir arkadaşıyla birlikte mağaza soymaya kalkarlar. Bundan sonrasında da hapse girecektir. Böylesi maceralı bir yaşamın içinde Albertine yaşadıklarını da yazar. İşte böylece üç roman ve hikayelerden oluşan kitapları yazan bir yazar ortaya çıkacaktı.
Mağaza soygunundan tutuklanan Albertine bir sene sonra cezaevinden kaçacaktı. Bu kaçış esnasında cezaevi duvarından atlarken aşık kemiği kırılacak, tesadüfen ordan geçmekte olan ve kendisi gibi bir kanun kaçağı olan Julien Sarrazin tarafından kurtarılacaktı. Böylece bir aşk başlayacaktı. Bir yıl kadar kaçacaklardı ve sonunda yakalanacaklardı. Albertine ile Julien cezaevinde evlenecekti. "Kemik" isimli bu romanda bu yaşanmış olay anlatılır.
1965 yılında yayınlanan bu roman sadece Fransa değil tüm dünyada da ses getirecek ve Albertine Sarrazin birkaç ay içinde ünlü bir yazar olacaktır. Artık Sarrazin için yeni bir yaşam başlamıştır... ardından yeni romanları birbiri ardına gelir.
Albertine Sarrazin'in yazma yeteneği ona yeni bir yaşamın kapısını açmıştır. Artık onun için kocasıyla birlikte suçtan uzak düzenli bir hayat kurma arzusu vardır. Ancak o ilk romanı "Kemik"te anlattığuı cezaevinden kaçarken durardan atlarken kırdığı aşık kemiğindeki rahatsızlığın artması sebebiyle 1967 yılında ameliyata alınacaktır. Bu ameliyat başarısız olur ve 6 ay sonra ikinci kez ameliyata alınır ama sonuç gene olumsuzdur. Bunu takip eden üçüncü ameliyatta ise doktorların hatası yüzünden ameliyat masasında kalacaktı... öldüğünde sadece 29 yaşındaydı. Bunun üzerine kocası Julien hastaneye dava açar ve kazanır. Ameliyatta doktorların hatası vardı.
Maceralı kısa bir yaşamın sonunda 3 yıl sürebilen yeni bir başlangıçtan geride üç roman, birkaç hikaye, şiirler ve mektuplar kalacaktı.
Aptulika
8 Kasım 2019 Cuma
Roger Glover (Deep Purple) / Mütevazı ve Sessiz
Roger Glover (Deep Purple) / Mütevazı ve Sessiz (2004) –
27,2 x 20,9 cm/ Kuru ve su bazlı kalem boya
|
"Cem Karaca'dan Zappa'ya" Sergisi'nden 6
"Cem Karaca'dan Zappa'ya" isimli sergim bir ay açık kaldı ve bu hafta sonu (11 Kasım 2019) bitiyor. Sergi boyunca bulunurken çizimlerle ilgili kısa yazılar da yazdım. Bunlar kimi zaman çizilen işlerle ilgil olduğu gibi kimi zaman da sergideki izlenimleri ve anektodları içeriyordu. Bu yazılara aralıklarla yer vereceğim. Böylelikle sergiye gelme imkanı olmayanlar buradan izleme olanağını bulurken, sergiye gelmiş olanlar da tekrar o anları yaşayacaklar. Ha bu arada sergiye gelmiş olanlarda tablolarla ilgili sergi izlenimlerini yazabilirler. ( bluesperisan@gmail.com )
ROGER GLOVER
" Mütevazı ve Sessiz "
Deep Purple, benim için önemli ve her dönem sevdiğim gruplardan biri olmuştur. İlk göz ağrım olmasından olsa gerek "Mark II a" denilen kadro, yani Temmuz 1969'dan Haziran 1973'e kadarki dönem elemanları benim için ayrıcalıklıdır. O inanılmaz vokaliyle Ian Gillan, gitarıyla Ritchie Blackmore, davulda Ian Paice ve org sesini kafama mıh gibi işleyen Jon Lord kendimi bildim bileli unutulmaz kadro ve dönemidir. Dikkat ederseniz bir ismi unuttum. Elbetteki Roger Glover. Açıkcası onu 1970'li yıllarda hiç önemsemezdim. Nasıl bir aptallıksa, o plaklarda prodüktör hanesinde de Glover'ın isminin yazması bu yargının oluşmasına sebepti. Çocukluğa bakar mısınız, prodüktörlük işini önemli bir şey olarak görmüyormuşum. ( O zamanlar prodüktörden ne anladığımı sorarsanız, cevabını duyduğunuzda yuvarlana yuvarlana güleceğinize eminim. Çocuklukla ilk gençlik arasında prodüktörü albümün yapılması için parayı koyan adam sanırdım.)
Sonra zamanla Deep Purple'da bas gitarın önemini kavrayacaktım. Eh tabi dinleyicilikte zamanla kulak da gelişiyordu hani. Doksanlı yıllarda bir ara bas gitar çalma üzerine hocam Murat Tükenmez ile çalışınca kulağım daha iyi hale gelecekti ve Deep Purple'da Roger Glover'ın ne mene önemli olduğunu iyicene kavrayacaktım.
Sergi için çizimleri seçerken bir çoğunu elemek zorundaydım ama tek Deep Purple çizimi olacaktı o da bas gitarist Roger Glover'dı. O çizime isim olarak da "Mütevazi ve Sessiz"i uygun buldum. Sergiye gelen herkes de çizimin yanındaki bu yazıyı okuyor ve evet doğru öyle biri diye destekliyordu. Ta ki 12 Ekim, pazar günü sergiye biri gelene kadar. Sergiyi gezen bu kişi yanıma gelip, kulağıma eğilerek, "Roger Glover'da bir hata var, herkes bu tip hatalar yapabilir ama size yakışmaz diye uyarayım dedim" demez mi! Beni aldı bir telaş...çizimde nasıl bir hata yapmış olabilirim diye ziyaretçinin ne diyeceğini merakla bekliyordum. "Buyrun lütfen söyleyin nasıl bir hata var." direyerek hatayı söylemesini bekledim. Aldığım cevap beni daha da şaşırttı. "Mütevazi yazmışsınız, doğru yazılımı Mütevazı olacaktı."
Çizim konusunda bir hata olmadığı için rahatlamıştım ama bu sefer de Türkçe dilbilgisi konusunda kıpkırmızı olmuştum. Hemen bir beyaz etiketi üzerine yapıştırarak "i"yi "ı" haline getirerek hatayı düzeltmeye çalıştım ve bu kişiye teşekkür ettim.
Bir kaç dakika sonra çizimin başına gidip Roger Glover'a baktım, bana gülümseyerek, "Üzme kendini Aptul, önemi yok olur bu tip hatalar." diyordu. Roger Glover "Sessiz"di ama konuşacağı zaman da konuşurdu ancak "mütevazi" değil ama mütevazı olduğu kesindi.
Aptulika
Sonra zamanla Deep Purple'da bas gitarın önemini kavrayacaktım. Eh tabi dinleyicilikte zamanla kulak da gelişiyordu hani. Doksanlı yıllarda bir ara bas gitar çalma üzerine hocam Murat Tükenmez ile çalışınca kulağım daha iyi hale gelecekti ve Deep Purple'da Roger Glover'ın ne mene önemli olduğunu iyicene kavrayacaktım.
Sergi için çizimleri seçerken bir çoğunu elemek zorundaydım ama tek Deep Purple çizimi olacaktı o da bas gitarist Roger Glover'dı. O çizime isim olarak da "Mütevazi ve Sessiz"i uygun buldum. Sergiye gelen herkes de çizimin yanındaki bu yazıyı okuyor ve evet doğru öyle biri diye destekliyordu. Ta ki 12 Ekim, pazar günü sergiye biri gelene kadar. Sergiyi gezen bu kişi yanıma gelip, kulağıma eğilerek, "Roger Glover'da bir hata var, herkes bu tip hatalar yapabilir ama size yakışmaz diye uyarayım dedim" demez mi! Beni aldı bir telaş...çizimde nasıl bir hata yapmış olabilirim diye ziyaretçinin ne diyeceğini merakla bekliyordum. "Buyrun lütfen söyleyin nasıl bir hata var." direyerek hatayı söylemesini bekledim. Aldığım cevap beni daha da şaşırttı. "Mütevazi yazmışsınız, doğru yazılımı Mütevazı olacaktı."
Çizim konusunda bir hata olmadığı için rahatlamıştım ama bu sefer de Türkçe dilbilgisi konusunda kıpkırmızı olmuştum. Hemen bir beyaz etiketi üzerine yapıştırarak "i"yi "ı" haline getirerek hatayı düzeltmeye çalıştım ve bu kişiye teşekkür ettim.
Bir kaç dakika sonra çizimin başına gidip Roger Glover'a baktım, bana gülümseyerek, "Üzme kendini Aptul, önemi yok olur bu tip hatalar." diyordu. Roger Glover "Sessiz"di ama konuşacağı zaman da konuşurdu ancak "mütevazi" değil ama mütevazı olduğu kesindi.
Aptulika
27 Ekim 2019
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)