30 Aralık 2015 Çarşamba
29 Aralık 2015 Salı
Lemmy Kilmister hayata veda etti
Motörhead’in kurucusu ve rock müziğin yaşayan
efsanelerinden biri olarak kabul edilen Lemmy Kilmister yaşama veda etti. 40
yıl boyunca rock sahnesinde yer alan
Motörhead’de bas gitarist, solist ve besteci olarak yer alan Kilmister
kanser tedavisi gördüğü Los Angeles’taki bir klinikte son nefesini verdi.
2013’ten sonra hastalığı
sebebiyle müzik dünyasından çekilen sanatçı 70 yaşındaydı.
Motörhead grubu adına açıklama yapan temsilci
Andrew Goodfriend, Kilmister’ın ABD’nin Los Angeles kentinde, kanser nedeniyle
kaldırıldığı hastanede hayatını kaybettiğini duyurdu.
Gerçek adı Ian Fraser
Kilmister olan ve ‘Lemmy’ ismiyle
tanınan Kilmister, 1970’lerde Hawkwind grubuyla başladığı müzik hayatına 1975’te
kurduğu ünlü Motörhead grubuyla devam etmiş, ‘Ace of Spades’ gibi klasikleşen
eserlere imza atmıştı. Fark yaratan duruşu ile heavy metal ve hard rock müziğe
rock’n roll duygusunu katan Kilmister,
Motörhead grubu altında 24 albüm çıkardı. 2010′da çıkmış olan ‘Lemmy the Movie’ filminde kendisi
anlatılmaktadır.
Rock müziğin yaşayan efsanelerinden biri olan
Lemmy Kilmister 70. yaşgününden 4 gün sonra hayatını kaybetti.
27 Aralık 2015 Pazar
Kuzguncuk Mülkiyeliler'de eskilerin plaklarıyla Yılbaşı
Kuzguncuk Mülkiyeliler'de
eskilerin plaklarıyla 2016'ya MERHABA demek için Yılbaşı Şenliği.
Yeşilçam keyfinde,
45'lik plak çıtırtısında,
Mahalle tadında,
eğlence,
Varyeta,
Dans,
Çiftetelli,
Vals,
Ramba
Rumba,
Samba,
Tango,
Rock'n Roll
Ve diğerleri.
Bar usulu olacak gecede bir
yerli içki bedava ve sucuk köfte ikramı.
Giriş: 30 TL
31 Aralık Perşembe21:00
Mülkiyeliler Birliği Lokali
Çarşı Cad. No:10 Kuzguncuk,
34674 Üsküdar, İstanbul
16 Aralık 2015 Çarşamba
Shaft filminin efsanevi müziği
Yeni bir diziye başladık. Biraz nostalji, biraz eğlence, biraz da meraklarımızı depreştirme ve de paylaşım. Tutku plak. Bu tutku çocukluğumdan itibaren başladı. Sonra teknoloji gelişti kaset, CD ve dijital formatlar ve derken şimdi indir dinle yöntemleriyle mp 3 kolaylıkları. Ama gene de beni en heyecanlandıran plak olmaya devam etti. Ha böyle de teknolojinin nimetlerinden yararlanmıyorum mu? Tabi ki ondan da yararlanıyorum ama içimdeki plak sevdası da yitip gitmiyor. Hatta daha da büyüyen bir kara sevda.
İşte bu minval üzerine Plaklar üzerine yazılar yazıp paylaşımlar yapacağım.
Plakçı Dükkanı'mızda yeni çıkan plak: Efsane film Shaft'ın müziği!
Filmi unutsak bile müziği asla unutulmadı
Shaft ismi bugünlerde ilk önce Beyoğlu'nda açılan sonra da Kadıköy'devam eden canlı müzik yapmaya olanak tanıyan bir rock bar'ı hatırlatır.
1971 yılının en iyi gişe hasılatını yapan filmi Shaft bir o kadar da müziğiyle akılları çelecekti. Bugün adına rock bar ithaf edilse de sözkonusu filmin müziği rock değildi. Tam tersine rockçıların pek haz etmediği bir şekilde soul ve funk etkiliydi. Üstelik bir süre sonra çıkacak disko akımının da öncüsüydü. Ne yapalım ki akılları fena halde çelecek ve gönüllere vazgeçilmez düzeyde yerleşecekti.
Döneme eşlik eden yazlık açık hava sinemasının çocukları "Dövüşlü film" der ve Cüneyt Arkın'lı filmleri tutarlardı. Sonradan "aksiyon" denilen bu filmlerin en vazgeçilmezlerinden Charles Branson vardı. İşte 70'lerin unutulmaz filmlerinden biri de Shaft'tı. Siyahi aktor Richard Roundtree'nin başrolünü oynadığı bu filmin ne konusunu ne de sahnelerini hatırlarız ama müziğini unutmamız mümkün değildir. Bu filmin müziğini Isaac Hayes yapmıştı. Soul müziğin bu usta ismi dünya üzerine funk ritmlerini atıyordu.
Aradan 44 yıl geçmiş ama evde bulduğum ve hala dinlemeye doyamadığım bu plağın görkemi hala devam ediyor.
Yarım asıra dolu dizgin yaklaşan efsane filmin müziğinin yer aldığı 45'lik plak, bu hafta itibarıyla Plak Dükkanı'mızın yeni ürünü olarak çıkıyor. Yani kapaksız bir plağa daha urba diktik.
Şimdi bir kez daha yarım asır öncesine dönelim ve Shaft dinleyelim.
İşte bu minval üzerine Plaklar üzerine yazılar yazıp paylaşımlar yapacağım.
Plakçı Dükkanı'mızda yeni çıkan plak: Efsane film Shaft'ın müziği!
Filmi unutsak bile müziği asla unutulmadı
Shaft ismi bugünlerde ilk önce Beyoğlu'nda açılan sonra da Kadıköy'devam eden canlı müzik yapmaya olanak tanıyan bir rock bar'ı hatırlatır.
1971 yılının en iyi gişe hasılatını yapan filmi Shaft bir o kadar da müziğiyle akılları çelecekti. Bugün adına rock bar ithaf edilse de sözkonusu filmin müziği rock değildi. Tam tersine rockçıların pek haz etmediği bir şekilde soul ve funk etkiliydi. Üstelik bir süre sonra çıkacak disko akımının da öncüsüydü. Ne yapalım ki akılları fena halde çelecek ve gönüllere vazgeçilmez düzeyde yerleşecekti.
Döneme eşlik eden yazlık açık hava sinemasının çocukları "Dövüşlü film" der ve Cüneyt Arkın'lı filmleri tutarlardı. Sonradan "aksiyon" denilen bu filmlerin en vazgeçilmezlerinden Charles Branson vardı. İşte 70'lerin unutulmaz filmlerinden biri de Shaft'tı. Siyahi aktor Richard Roundtree'nin başrolünü oynadığı bu filmin ne konusunu ne de sahnelerini hatırlarız ama müziğini unutmamız mümkün değildir. Bu filmin müziğini Isaac Hayes yapmıştı. Soul müziğin bu usta ismi dünya üzerine funk ritmlerini atıyordu.
Aradan 44 yıl geçmiş ama evde bulduğum ve hala dinlemeye doyamadığım bu plağın görkemi hala devam ediyor.
Yarım asıra dolu dizgin yaklaşan efsane filmin müziğinin yer aldığı 45'lik plak, bu hafta itibarıyla Plak Dükkanı'mızın yeni ürünü olarak çıkıyor. Yani kapaksız bir plağa daha urba diktik.
Kapaksız Plaklara Elbise Dikilir.
12 yıl öncesi
bulduğum kapaksız bir Duke Ellington plağını eve gelip dinleyince, arşivime
katmadan edemedim. Ancak diğer plakların arasında kapaksız duran bu plak üryan
görünmenin ötesinde hak etmediği bir cılız görüntü içinde de duruyordu. İçim
elvermedi ve bir karton bularak ona
kapak yaptım. Ama bembeyaz kapak ona gene yakışmamıştı. Birden içimden dedim
ki, “Bu plağa yakışan bir kapak yapmalıyım”. Oturdum kalemle bir güzel çizdim.
Sadece ön yüzü ile yetinmedim. Plağın arka yüzüne de plaklarda olduğu gibi gerekli açıklamaları da yazdım ve tabi
arka yüzde olabilecek ölçüde çizime de yer verdim. Hiçbir şey eksik değildi.
Hatta plak şirketinin logosunu da eksik etmemiştim. Sonra bu plağı bir
arkadaşım çok beğendi ve benden aldı. Hala gözü gibi sakladığını biliyorum.
Duke Ellington’un
kapaksız Long Play’ine kapak yaptıktan sonra durmadım. Nerede kapaksız bir plak
görsem kapak çiziyordum. Kendimce bu işe de “Kapaksız plaklara elbise dikmek”
diyordum. Artık bir nevi terzi gibiydim.
Yıllar içinde
kapaksız plaklara elbise dikmek işi bir tutkuya dönüşürken, diktiğim elbiseleri
defileye ya da vitrine çıkarma düşü de kuruyordum. İlk olarak bu işlerin
toplandığı bir sergi açmayı düşündüm. Bu defileye eşdeğer geliyordu ama sergi
için plak kapağı hazırlama disiplini zordu. İkinci bir engel de insanların
resim sanatı için bile sergi salonlarına gitmediği bir ortamda bu işe atılmak
nafile bir çabaydı. O halde vitrine çıkmalı dedim. Hatta sırf bu işlerimin
olduğu bir plakçı dükkanı bile açmayı hayal ettim. Dükkanın camına “Kapaksız
Plaklarınıza Elbise Dikilir” diye bir ufak ilan da asılabilirdi.
Oldukça
heyecanlanmıştım ama biraz para toplamak ve tabi bol çizilmiş kapaklarla
sermaye oluşturmak gerekiyordu. Bir gün oturduğum semte ne akla hikmetse bir
kitapçı sahaf açıldı. Ona gider, gelir sohbet edip, çay içer olmuştuk. Sahaf
arkadaşım bir gün bana Kapaksız kitaplardan birine kapak yapmamı istedi. Birkaç ressam ve
çizerden de böyle örnekler yaptırmıştı. O anda plaklara elbise dikme fikri
aklıma geldi ve ona söyledim. Böylece yaptığım kapaklar vitrine çıkacaktı.
Ardından Kuzguncuk Sahaf’ta benim yaptığım plak kapakları gün yüzüne çıkmış
oldu.
Bu olay ilk olarak
2009’da başlamıştı. Aralıklı olarak bugüne kadar da sürdü. Ne kadar kapak
diktiğimi de bilmiyorum ama 200’ü aşmıştır. Peki elimde bunların bir fotoğrafı
var mıdır. Ne gezer. Bu işe öylesine dalmışım ki bir yere not etmeyi
belgelemeyi unutmuşum. Eh biraz da sahaf arkadaşımın bunları vitrine çıkarmak
için fotoğraflarını çektiğini biliyorum ya ona güvenmişim. Ama o da bu
fotoğrafları bir süre sonra silecekti. Yani elde kalan örnek yoktu. Sahaf
arkadaşımın o dönem yaptığı blog vardı ve orada sergilediklerini ve tabi
facebook sayfasından bir kaçını toparlayabildik. İşte o örnekleri de blues
perişan bloğunun üstündeki galeri – sergi ikonununu tıklarsanız görebilirsiniz.
Bu arada yeni plak
kapaklarını da vitrine çıkardık. Onları da yeni açtığım “Plakçı Dükkanı”
ikonunda görebilirsiniz.
Aptulika
12 Aralık 2015 Cumartesi
İhtiyaç Molası 10 yıl sonra yola devam ediyor
Türk rock müziğin az görünüp çok sevilen gruplarından İhtiyaç Molası uzun süren molaya son vererek dinleyicilerini üçüncü albüm “Kapılar” ile selamlıyor.
1995’te Çanakkale’de kurulan İhtiyaç Molası, ilk günkü kadrosunu koruyarak 20. yılı tamamlayan, dünyadaki az sayıda müzik grubundan biri. Bu özelliğini koruyabilmek ve tekrar birlikte çalabilmek için kendi tabiriyle “üzerindeki yükü tam da istediği bir kalitede atmayı” bekleyen İhtiyaç Molası üçüncü albüm “Kapılar”da yenilerin yanı sıra, geçmişi 15 sene öncesine dayanan, konserlerde çalınan ve dinleyicinin tanıyıp sevdiği ama henüz kayıt altına alınmamış parçalara da yer veriyor.
İlk albüm “Milad”ı 1999, ikinci albüm “1,5”u 2004’te yayımlayan İhtiyaç Molası “Kapılar” ile çekirdek dinleyici kitlesine kendisini hatırlatırken aradaki zaman diliminde değişen yeni kuşaklara da kendisini tanıtmayı hedefliyor. İhtiyaç Molası’nın kimi zaman teatralleşen müziğinin temelinde, içlerinde kodlanan her türlü duygunun bilinçaltlarından çıkışı yer alıyor.
Albümün açılışını yapan “Kapılar” gerek sözleri gerekse sound, trafik ve soloları ile zamansız bir şarkı özelliği taşıyor.
Daha önce bir dizi projesi için yazılan ve enstrümantal bir parça olan“Eflatun”, İhtiyaç Molası’nın parçayı albüm için tekrar düzenlemesinin ardından hem lirik hem futuristik bir kimlik taşıyor.
Grup üyelerinden Tolga Çebi’nin Orhan Kemal’in “Tersine Dünya” oyunu için yazdığı ödüllü bir müzik olan “Of” grubun aşina tınısından farklı olmakla birlikte öyküsü ve müziği ile geniş bir kitleye göz kırpıyor.
“Kapasite”, yazıldığı tarih eski olsa da tekerrürden ibaret konjonktürde güncelliğini her zaman koruyacak parçalardan biri olarak; “Kompliman”, “Bir Gül Yeter”, “Gafil”, “Ölmüş” ve “Topla Kendini” ise İhtiyaç Molası’nın, ne bir eksik ne bir fazla, dört kişisi olmadan yapılamayacak müzikler olarak dikkat çekiyor.
İhtiyaç Molası, daha önce olduğu gibi bu albümde de sözlerini Taner Sarf’ın yazdığı bir İngilizce parçaya, “Bloody”ye yer veriyor. Albümün kapanışını yapan ve bir İhtiyaç Molası klasiği olan “Çengi” ise ilk albüm “Milad” ile üçüncü albüm “Kapılar” arasında kuşaktan kuşağa ulaşan bir köprü işlevi üstleniyor.
Taner Sarf(gitar, vokal), Tolga Çebi(keman, keyboard, vokal), Sinan Gürsoy(bas, vokal) ve Murat Güllü’den(davul, vokal) oluşan İhtiyaç Molası’na albümde Meriç Demirkol(saksafon) eşlik ediyor.
Kayıt ve mikslerini, Nekropsi grubundan tanıdığımız Cem Ömeroğlu’nun yaptığı “Kapılar” Sony Müzik etiketiyle 27 Kasım’da tüm dijital platformlardaki yerini aldı; 18 Aralık'ta da CD formatında dinleyiciyle buluşacak.
“Kapılar” albümünün lansman konseri konuk müzisyenlerin katılımı ile 23 Aralık Çarşamba akşamı Coop Bar’da gerçekleşecek.
11 Aralık 2015 Cuma
En Eğlenceli ve de Matrak Grup REBEL MOVES da plaklandı
Rebel Moves ‘un hit şarkılarından oluşan ‘all the best ‘ albümü Rainbow45 Records etiketiyle ilk kez ve sadece Plak
formatında dinleyicilerle buluşuyor. Toplam 10
şarkının yer aldığı ‘all the best', grubun 14 yıl önce inHouse Session ‘larıyla başlayan ve 2013
‘te yayınladıkları ‘ Kimileri Bir İleri ‘ye kadar uzanan müzikal yolculuklarınnda
yarattıkları birbirinden güzel
şarkıların bir derlemesi…
Rebel Moves
‘ all the best ‘
Reklam müziği guruları ve Jingle House'un kurucuları Ömer
Ahunbay ( Jazamax ) ve Hakan Özer
' ( Haximum ) in birlikte kurduğu Rebel Moves, 2005 yılında yayınlanan ilk albümleri ‘ Are You Satisfied ? ‘ da yer alan ‘ Sheep" ve "Bandare" gibi hit şarkılarıyla,
yurtiçi ve yurtdışında gerçekleştirilen 150`nin üzerinde konserle o yıllarda
alternatif müzik sahnesine damgasını vurmuştu. Grubun vokalisti ve vurmalı
çalıgılar ustası Erol Çay ( Baba Çay )
‘ın gerek
vokali, gerek enstrümanları ile bazen yerel bazen evrensel öğeler kattığı ve çoğu
zaman ne dediği anlaşılmayan sözleri, etnik
dokunuşlu elektronik müziğin alt türlerinin birbiriyle iç içe geçtiği soundla, eğlenceli şarkılar sunan Rebel Moves hafızalara kısa zamanda kazınmıştı.
Plak olarak yayınlanan seçmelerde A
yüzünde açılışı yapan ve bir dönem yurtiçi ve yurtdışında çok büyük sükse yapan
festival marşı ‘ Bandare ‘ve hemen ardından gelen, farklı bir çok enstrümanı
barından, Beth Trollan ‘ın sözlerini yazdığı‘ Everywhen’,
son albümleriyle aynı adı taşıyan ve dillerden düşmeyen ‘ Kimileri Bir İleri ‘, sonrasında‘
Hayat
Salatası ‘ ve ilk albümün göz bebeği‘ Pompala ‘ albümün ilk yüzünün
hitleri...
B yüzüne ilk şarkı olarak
yerleşen ‘ Sheep ‘, Ozan Çolakoğu ‘nun Ozinga Latin Mix versiyonuyla yer
alırken, ardından gelen ve buram buram new wave kokan ‘ Doesn’t Matter Where I’m Coming
From ‘ , sonrasındaki ‘Rollarcaster’ ,‘ Sonsuza
Kadar ‘ ve grubun külliyatının
önemli parçalarından olan ‘ French Fries A La Turca ‘ , Rebel Moves ‘un
ne kadar renkli bir grup olduğunu adeta ispatı niteliğinde..
Rebel Moves, İstanbul’daki çok kültürlülüğün renkli atmosferini , melodilerle şehrin semalarından sahnelere ve kulaklara aktarmaya
devam ediyor.
Remastered ,180 gr. ağırlığında siyah vinil ve açılır / kapaklı olarak piyasaya
sunulan plak, Avrupa’ da da satışa sunulacak olup , Türkiye
dağıtımı ise EMI – Universal Müzik
Türkiye tarafından yapılacak ve aynı zamanda www.rainbow45records.com web sitesinden de satışa sunulacak.
10 Aralık 2015 Perşembe
ZZ Top'ın Gitaristinden Küba Rüzgarı
Billy Gibbons
“Perfectamundo”
ZZ Top ismi rock müziğinde ayrıcalıklı bir yere sahiptir.
Herkes uzun saçlarıyla rock sahnesine çıkarken onlar uzun sakallarıyla farkı
oluşturdular. Yıllar yılı da bu görüntülerinden tek tel taviz vermeden
bugünlere geldiler. Onların müzikleri kimi zaman en sertinden hard rock ve
heavy ögelerini hissettirirken, kimi zaman da bir gezgin halk ozanı havasında
da blues tavırları gösterecekti.
ZZ Top üçlüsü geçen zaman içinde birbirlerinden
ayrılmayarak, ekibi koruyagelmiştir. Bu özellikleri son günlerde bozulmasa da
grubun gitaristi Billy Gibbons’un solo albümüyle alışkanlıkları bozacaktı.
“Perfectamundo”, Billy Gibbons’un ilk solo albümü olma
özelliğini taşıyor. 23 Ekim tarihinde piyasaya çıkan bu albüm alışılmış ZZ Top
çizgisinin dışına taşıyor. Gibbons,
grubun çizgisinden çok farklı olmasa da Afro Cuban ve Latin izleri de sürülmüş.
Bu Latin kokusunun sebebi de Billy Gibbons’un yakın dostu olan piyanıst Martin
Guigui ile Küba’ya gitmeliryle başlamış. Geçen yıl burada yapılan “Havana Caz
Festivali”nde Billy Gibbons Küba müziğinden çok etkilenerek böylesi bir albümü
yapmaya karar vermiş.
Albümde Slim Harpo’nun “Got Love You Want It”, Lightning
Hopkins’in “Baby Please Don’t Go” gbi blues klasikleri Latin ve Küba müziğiyle
buluşmuş. “Hombre Sin Nombre” parçasında ise Santana’vari bir yorum tadına ulaşılımş.
ZZ Top’ın gitaristi Billy Gibbons’un “Perfectamundo” isimli
solo albümü ilginç ve keyifli bir çalışma. Latin ezgileri sert soundun içinde
ama insanı dans ettirecek kadar da kıvraklıkta.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)