28 Haziran 2019 Cuma

Hafta Sonu Blues Perişan Kütüphanesi'ne Katkı 109


Gertrude Stein
"Alice B. Toklas'ın Özyaşamöyküsü"
Metis Yayınları 
(2. Basım: Nisan 2018)
Çeviren: Nesrin Kasap

Bu kitabı görünce yazarı hemen aklıma, "Ben bu ismi bir yerden hatırlıyorum ama nereden?" sorusunu getirecekti. Ardından da isimden dolayı Alman bir yazar sanma gafletinde bulunacaktım. Bütün bu düşünceler içinde çok iyi bildiğim bu ismin resim sanatıyla alakalı olduğunu bir süre sonra kavrayacaktım. O bir ressam değil bir resmin ismiydi. Pablo Picasso'nun 1905'te başlayıp, 1906'da tamamladığı tablonun ismi: "Gertrude Stein’in Portresi". En nihayetinde bu ismi nereden hatırladığımı buluyorum. 
Picasso'unu 1906'da yaptığı "Gertrude Stein’in Portresi" tablosu 
Hani o polisiye romanlarındaki gibi "Katil Kim"vari ilk atılışım devamında bir dizi yanılgıları da beraberinde getiriyor. Nasıl mı? Şimdi bulgulara bir kez daha bakalım. Daha tam kübistleşmemiş bu Picasso tablosu yıllar öncesi ilk hafızama nakşolunduğunda tablonun ismini falan bilmiyordum, aklıma işlenen İspanyol bir kadının portresi olmasıydı ve büyük ihtimalle de Picasso'nun bir akrabası olduğuna kanaat getirmiştim, çok yıllarca önce. Böyle düşünmeme sebep de bu resimdeki portrenin bana hep Picasso'nun kadın hali gibi gelmesindendi. 
 Daha sonraları bu tablonun ismini öğrenecektim ve oradaki kadının Gertrude Stein olduğunu anlayacaktım. Bir araştırmadan sonra da 1903 yılında ABD'den Paris'e demir atmış ve oradan da ölene dek ayrılmamış bir resim koleksiyoneri olduğunu kavrayacaktım. Yani kahramanımız bir Alman değil, Amerikan vatandaşıymış. Ama gene de benim yıllarca Alman sanmam da pek yanlış değilmiş hani, çünkü Gertrude Stein'ın ebeveynleri 19. yüzyılda Almanya'dan ABD'ye göçmüş Yahudi kökenli bir aileymiş. Sonuçta Gertrude Stein da köken olarak Alman ama ABD vatandaşı. 
1874 yılında ABD'de doğan Stein, üniversitede tıp okurken son senesinde yarım bırakıp, tası tarağı toplayıp, erkek kardeşiyle birlikte Paris'e göçüyorlar. Burada Cezanne, Matisse, Braque, Picasso gibi yenlikçi ressamların  tablolarını almaya başlayacaklar ve Avrupa'nın en görkemli resim koleksiyonlarından birini oluşturacaklardı. Stein kardeşler varlıklı olmasına varlıklı ama kendi deyimiyle öyle ucu bucağı belirsiz bir servete sahip değiller. Onların ki sadece ABD'den kalkıp, Paris'e gelip yaşayacak kadar mütevazi bir servet... İşin şakası bir yana, Stein kardeşler bu ressamların peşlerine düştüklerinde yaptıkları kelimenin tam anlamıyla kaşiflikti... yani bu ressamlar bugünkü anlamda tanınmıyorlardı ve tabloları da bugünkü rakamlarda değildi.Böyle olunca da Gertrude Stein'in yazdığı bir anı kitabı demek de o dönemin ressamlarının anıları demek oluyor. 
Peki ama kitabın ismi olan Alice B. Toklas kim? Toklas, Gertrude Stein'in yakın dostu, yardımcısı, sekreteri. Kitap ismiden de anlaşılacağı gibi onun yaşam öyküsü yani bir biyografi kitabı. Tabi bu durum kağıt üzerinde böyle, kitabı Gertrude Stein yazarken Alice B. Toklas'ın anlatımından sunmuş. Kafanız bir hayli karışmış olabilir ama kitapta Toklas anlatıyor ama asıl anlatılan Gertrude Stein ve ressam çevresi. Yani kitapta Alice B. Toklas'ın "özyaşamöyküsü"nü 274 sayfalık kitapta toplasanız bir sayfa bile etmez. Hani ünlü biri (yazar olmayan daha çok da sinema yıldızı,  pop yıldızı ya da bir işadamı) anılarını ve hayat hikayesini kitap olarak çıkarır, kitabı o yazmış gibi görünür ama aslında perde arkasında gizli bir yazar kaleme dökmüştür ve onu kimse bilmez. İşte ona "Hayalet Yazar" denilir. Bu kitapta ise tam tersi olmuş.
Gertrude Stein

Gertrude Stein niye böyle yapmış derseniz, bu yaşayacağınız ilk gariplik değil. Stein, sadece bir resim koleksiyoneri değil aynı zamanda hikaye, şiir, romanlar da yazan bir edebiyatçı. Hem de Picasso'nun resimde yaptıklarını edebiyatta yaptığını iddia eden bir yazar. "Alice B. Toklas'ın Özyaşamöyküsü"nde çok fazla olmasa da yapıtlarında bilindik imla kurallarını bozmak ve farklı anlatım teknikleri geliştirmek gibi alışkanlıkları var. Bu eserde yaptığı sadece virgülleri ve tırnak işaretlerini kullanmamak. Açıkça itiraf etmeliyim ki kitabın yarısına kadar okurken takip etmekte çok zorluk çektim. Bununla kalsa iyi tarihleri yazarken de rakamla değil harfle yazmış. Mesela, "1915  yılında Paris'ten ayrıldık."  diye yazmak yerine, "Bindokuz yüz onbeş yılında Paris'ten ayrıldık." diye yazıyor. Bunu neden yapmış ya da bunun neresi "Picasso'nun resimde yaptıklarını edebiyatta yapmak" olduğunu, açıcası pek anlayabilmiş değilim. 
Bu nahoş imla bozmalarına rağmen Gertrude Stein, modern dönemin ressamlarını en iyi tanıyan ve bilen kişi diyerek kitabı okudum. Diyebileceğim şu ki o dönemin ressamlarını ve hatta edebiyatçılarını ( ki bunlardan biri de Hemingway) en iyi bilen ve anlatan kişi. Kitabı okurken sanki o tarihlerde yaşıyor gibi geziniyorsunuz. 
Gertrude Stein'in "Alice B. Toklas'ın Özyaşamöyküsü" kitabının bir başka yanı da Woddy Allen'in "Paris'te Gece Yarısı" filmine de kaynaklık ettiğini anladım. Modern sanatın öncü ressamlarıyla ilgili çok ciddi anektodlar bulabiliceğiniz gibi resimle hiç ilgilenmiyorsanız da zevkle takip edebiliyorsunuz. Benim kendi adıma bir eleştirim de az biraz "paparazzi" havası taşıması olacaktı. 
Bu kitabı okudum ama Gertrude Stein kitaplarına devam edeceğim gibi. Picasso'yu anlattığı kitabıyla birlikte "Üç Yaşam" isimli üç öyküsünün olduğu kitaplarını da aldım, onları da okuyacağım, bakalım ne olacak. Bu arada Picasso ile ilgili yazdığı kitaba biraz başladım ve sanırım bu kitap biraz daha ciddi ve resim üzerine sağlam bir çalışma. 
Bu arada bayağı güzel kitaplar yayınlanıyor, artık onları da Blues Perişan Kütüphane'mize katarız okuduktan sonra. 
İyi Hafta Sonları

Aptulika


Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...