1 Mart 2017 Çarşamba

76 yaşında Delbert McClinton'dan huzur verici bir albüm


1962'den beri blues sahnesinde olan Delbert McClinton, 76 yaşında muhteşem bir albümle geldi.  McClinton beyaz blues’un usta bir vokalisti ama aynı zamanda iyi bir besteci, gitarist, piyanist ve de armonikacı. Bugünlerde çıkan albümü “Prick of the Litter”a baktığımızda da onun enstrüman zenginliğinin yanısıra blues ile caz tadının buluşmasına vakıf oluyoruz. Parçaları dinlerken 70’lerin plaklarının bugünün hissiyatında buluşması, dinleme keyfini tatlı bir ders niteliğine büründürüyor.

Delbert McClinton  
"Prick of the Litter"

 Delbert McClinton 76 yaşında hala güçlülüğünü kanıtlayan bir albümle bizlerle.   1962 yılından beri Amerikan rock ve elektrik blues sahnesinde olan sanatçı, 1972 yılından sonra yaptığı çalışmalarla dönemin listelerine girmiş, yüksek plak satışları elde etmişti. İlerleyen zaman içinde de müzikten hiç kopmadan, derinden ve sessizce bugünlere kadar geldi. 
McClinton beyaz blues’un usta bir vokalisti ama aynı zamanda iyi bir besteci, gitarist, piyanist ve de armonikacı. Bugünlerde çıkan albümü “Prick of the Litter”a baktığımızda da onun enstrüman zenginliğinin yanısıra blues ile caz tadının buluşmasına vakıf oluyoruz. Parçaları dinlerken 1970’lerin plaklarının bugünün hissiyatında buluşması, dinleme keyfini tatlı bir ders niteliğine büründürüyor.
“Prick of the Litter” albümünde Delbert McClinton, grubu “The Self – Made Men” ile çalışmış.  Piyano tuşlarına vuruşuyla caz etkisi veren piyanist  Kevin McKendree, Buddy Guy olmak üzere bir çok usta ismin albümünde çalmış olan elektro gitarist Bob Britt, bas gitarist Michael Joyce, Tina Turner ve Joe Cocker gibi isimlerle çalışmış olan baterist Jack Bruno,  The Self – Made Men grubunun kadrosunu oluşturuyor. Bu ekibin yanısıra trombone, saksofon, trompet’ten oluşan bir kadro da yer almakta. Delbert McClinton’un “Prick of the Litter” albümünde vokalleriyle Lou Ann Barton, davuluyla Mike Clark ve gitarıyla da Jimmy Vaughan’ın konuk olduğunu görüyoruz.
Albümün ilk single’ı diyebileceğimiz şarkısı “ Like Lovin’ Used to Be” yumuşak tonda akan bir parça ve ilk dikkatimizi çeken şey, caz formunda akan piyano. Saksafonun soloları, geri vokallerin kurduğu etki, davulun fırça baget tadındaki zil ritmi ile harika bir etki ortaya konuluyor. 70’lerin ortamına döndüğümüz “Doin’ What You Do” da ise ilk dikkatimizi çeken B-3 Rhodes orguyla Mckendree’in devamlı arkadan derinlikli akışını takiben Bob Britt’in kesik kesik gitarı ve sona doğru McClinton’un harika armonika çalışı bizi alıp götürüyor. Albümün açılış parçası olan “Don’ Do It” ise tam anlamıyla New Orleans orkestralarının etkisinde blues ziyafeti.  Jimmy Vaughan’ın  konuk olduğu “Skip Chaser”,  nefeslilerin R&B ile swing gidişinde gitarın etkisinin arttığı bir rock parçası halini alıyor.
Soul tarzında gene 70’leri (özellikle de vokaliyle) hatırlatan “Middle of Nowhere”, Amstrong vari trompetle açılan “Jones for You” albümün diğer güzel şarkılarından. Aslında albümün tabi ki boşu yok ama albümden ne beklediğinizi bilirseniz sonuç daha iyi oluyor. Diyelim caz kokusu ile birlikte elektrik blues dinlemek istiyorsunuz  ve rock etkisi de olsun düşüncesindeyseniz bu albüm iyi gider. Dilbert McClinton’un sofistike vokaliyle bu albümü en iyi tanımlayan kapağı olsa gerek, deniz kıyısında ayaklarını uzat, çorapların kırmızıymış falan diye umursama ve kendini müziğe bırak.

Aptulika



Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...