Ekim 2014
Blues Perişan blogunun
konuk yazarlarından
Geronimo Yalnız Kartal,
yeni çıkan albümler
hakkındaki yazısına
devam ediyor.
Dakota - Nostalgia for Paradise
San Fransisco’lu bu a lternatif ve psychedelic rock öğeleri arasında gezinen grubu tesadüfen dinleme şansını buldum . Ee buldum da ne oldu , e sevdim tabi . Ben Kaliforniya’lı çocukların müziklerini oldum olası sevdim ( The Doors, Janis Joplin, Scot Mc Kenzie vb ) Çiçek çocukları havasını zaten araştırıp dinlediğinizde sizde görüp bulacaksınız . Sanki okyanusun kıyılara vuran dalgalarının ritmini duyuyorsunuz parçaların içinde . Mystery ve Mother Earth and Father Mind ‘ı çok beğendim . Fly Through the Tunnel ‘da tempo ve ritim’le beraber psychedelik ögelerde artıyor , şarkının sözlerinin de Terence Mckenna ( Felsefeci, botanikşi , şair ) ‘dan alındığı söyleyelim , işte bir pasaj : “I tried to break on through / Jim Morrison told me to / Keep on goin' keep on goin' keep on goin' through “ ... Not: Grup elemanları hakkında fazla bir kaynağa da ulaşamadım , ilginç doğrusu ... Albüm de dijital basılmış 23 Ağustos 2014 de yayınlanmış , internetten satın alabilirsiniz . (http://flythroughthetunnel.bandcamp.com/album/nostalgia-for-paradise-2 )
The Tea Party - The Ocean at the End
Bu Kanadalı çocukları bizim ülkede de çok seven var . Muzikal harmanları geniş ve zengin , özellikle doğu muziğinin mistizim ve ensturmanlarını Hard rock, progressive rock, endüstüriyel ve deneyse l muziklerinin içinde kullanmayı seviyorlar . Jeff Martin bu konuda çok yetenekli görünüyor , herşey çalıyor neredeyse . Grup 1990 da kurulmuş ve 2004 ‘de dağlıp 2011’de yeniden kuruluyor . Bu albümde grubun 8. Sütüdyo albümü ve 2004 ‘den ve yeniden birleşmeden sonra çıkan ilk albüm . Eh hayranlara sağlam bir albüm verme isteği albümde hissediliyor . Gemi limandan kalkıp okyanusun sonuna doğru götürüyor sizi. Sounda ve melodiler güçlü ve sağlam . Albüme de adını veren 8 dakikalık uzun "The Ocean At the End" muhteşem bir parça , gerek vokal örgüsü , gerek altyapısı gereksede içindeki new age tınılarından , muhteşem gitar sololarına kadar harika bir parça . In to the Unkonown isimli son parça da “ Okyanusun sonuna varılmış “ duygusu uyandırıyor ruhu huzura kavuşturarak albümü kapatıyor . Diğer ilgimi çeken parçalar tulum ile giriş yapılan Cypher , The Maker , Water’s on Fire ... 8 Eylül 2014 de piyasaya çıktı .
The Tea Party : Jeff Martin ( gitar , vokal ve bilimum çalgılar ) , Stuart Chatwood ( Bass , keybord ensturmanları ) , Jeff Burrows ( davul )
İlk kuruluş 1990 , 2005 de dağılmaca ... Sonra 2011’de yeniden kurulum ve şimdi ...
Joe Bonamassa - Different Shades of Blue
Haddimi aşmak istemem , bu sayfaların yazarının yorumladığı bu albüm ve rock ve blues’un tükenmez nefesi / neferi için birşey söylemek istemiyorum . Yalnızca bunca sık solo albüm yapmaya , bunun yanısıra partnerlerle albüm , grup çalışmaları ve yoğun bir program ancak muziğe tutku ile açıklanabilir ki bu adam da son yılların muzik tutkusunu en yoğun yaşayanlarından biri olarak Rock ve Blues’a ruh katıyor . Yine kendi çizgisi ve standardı altına hiç düşmeyen bir albüm . Benim dikkatimi çeken ve yazacağım tek vurgu , gitarlar bu adamın elinde ruha sahip canlılara dönüşüyor . Hani “ Adama bak be gitarı konuşturmuş” derler ya , burada gitarlar dile gelip çoşuyor , ağlıyor , gülüyor , dertleniyor , hüzünleniyor , haykırıyor , sakinleşiyor ama susmuyor . Bonamassa’ya bir muzisyen olrak ancak minnet duygularımı iletebilirim ki ben de onu yapıyorum . ( Ailemizin Bluescusu diyebiliriz kendisine ) . Oh Beautiful, Heartache Follows Wherever I Go ve albüme adını veren Different Shades Of Blue , ben de öne çıkanlar...
Slash & Myles Kennedy and The Conspirators
World on Fire
Slash’ın solo üçüncü Kennnedy ve grubu ile de ikinci çalışması . Albüm 16 Eylül 2014 de piyasaya çıktı . Albüm parça sayısı ile dikkat çekiyor , tam onyedi parçadan oluşuyor . Şarkıları Slash yazmış . Açıkça söylemem gerekirse , Slash’a muzisyen olarak saygı duyarım , Myles Kenndy ile İstanbul’da izleme şansını da bulmuştuk . Sahne performasları ve uyumlarıda oldukça başarılı . Kennedy’de iyi bir vokalist ama bu albüm belkide çok fazla parça olması ve belkide hangisini beğeneceğime karar vermememden dolayı bana vasat gibi geldi . Ama benim ne düşündüğüm sizi etkilemesin . Slash severlere dinlemelerini öneririm . Kendilerine uygun birşeyler bulmamalarına imkan yok . Slash’de bu arada bir Axel’i arasın belki bir görüşmelerinde fayda olabilir sanki . “ 30 Years to Life “ isimli şarkı benden size gelsin ...
Shaman's Harvest
Smokin' Hearts & Broken Guns
Evet işte ülkemizde duyulmamış bir grup . Bu albümü açıkçası tek bir parça için koyuyorum . Albümün açılış parçası Dangerous . Son derece ritmik bir tonda başlayan enerjik bir parça , vokal ve sound güçlü , nakaratlar akılda kalıcı ve basit . Keyifli bir parça . Bu türün meraklılarının keyifle dinleyeceklerine inanıyorum . Sonra baktım ki ilk parça albüme haksızlık ediyor ve dinledikçe Here it comes , vokallerinde Southern Rock esintileri hissedilen Blood in the Water , güzel bir balad olan The End Of Me , grunge hala yaşıyor diyen Country as Fuck , Michael Jackson’un efsanelerinde Dirty Diana şahane yorumlar, Silent Voice’da ki gitarın sololarına da dikkat . Özellikle vokalist Nathan Hunt bence sesiyle 90’ları özleyen arkadaşlara güzel tınılar sunuyor ( Son parça unpulagged Dragonely de iyi örnek ) .
Dinledikçe içinden ilginizi çeken parçalar bulabilirsiniz . Albüm 16 Eylül 2014 ‘de piyasaya çıktı .
Grup 1996 ‘da kurulmuş . Amerikalı muzisyenlerden oluşuyor . Hard rock , alternatif olarak müzik türünü tarifleyebiliriz.
Grup Elemanları : Nathan Hunt - Lead Singer , Josh Hamler - Rhythm Guitar , Matt Fisher – Bassist , Joe Harrington – Drums , Derrick Shipp - Lead Guitar
Discography : Last Call for Goose Creek (1999) , Synergy (2002) , March of the Bastards (2006) , Shine (2009) , Smokin' Hearts & Broken Guns (2014)
Yazı: Geronimo Yalnız Kartal
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder