Başlığı görüp, “Hoppala
nerden çıktı şimdi bu! Adamlar hani yeni albüm çıkartacaklardı.” demeyin. Yeni
albüm tüm heybetli reklamıyla piyasaya verilmeye hazırlanıyor. Bütün bu gelişmeler
sürerken dün grubun baki kalan iki elemanı olan David Gilmour ve Nick Mason
çıkacak albümlerinin Pink Floyd'un finali olacağını açıkladılar.
20 yıl önce “Division
Bell” albümünü yapan Pink Floyd’un
bu kadar yıl aradan sonra yeni bir albüm yapacağını duyurması müzik dünyasında
bir şok dalgalanması yapmıştı. Tabi bu şok dalgası etkisinde grubun tekrar bir
araya geldiği düşüncesi de ister istemez insanları heyacanlandırmıştı. Ancak
grubun kalan iki elemanı olan gitarist David
Gilmour ve davulcu Nick Mason, eski elemanları Roger Waters’la biraraya
gelemeyeceklerini ima etmişlerdi. Yeni çıkacak albümlerinde ölen keyboardcıları
Rick Wright’ın kayitlarının yer
alacağını belirterek Pink Floyd’un kadrosunu iyicene deklare edeceklerdi. Kısa
bir süre sonra da Roger Waters’tan
cevap gelmekte gecikmeyecekti. O da çıkacak albümün kalan iki elemanın albümü
olduğunu belirterek, Pink Floyd’un albümü olmadığını üzeri kapalı olarak ima
edecekti.
Final albümü
Olaylar bu şekilde sürerken David Gilmour ile Nick Mason,
dün yaptıkları açıklamada yeni çıkacak albümün 1994 yılında çıkan “The Division Bell” için yapılan
kayıtlarda kullanılmayan bölümlerin olduğunu ve bu materyellerin üzerine yeni
bir albüm fikrinin oluştuğunu belirtti. Bu kayıtlarda bugün hayatta olmayan
(2008’de kanserden ölen) keyboardcıları Rick
Wright’ın da bulunduğunu söyleyen Gilmour,
10 Kasım tarihinde piyasaya çıkması planlanan yeni albüm “Endless River"ı Rick Wright’ın anısını yaşatmak için
yaptıklarını vurguladı. Bu albümle Pink
Floyd’un son çalışmasını yaparak finali oluşturacağını belirten Gilmour, daha sonrasında çocukları ve
solo çalışmalarıyla uğraşacağını söyledi.
Albümün enstrümantal bir çalışma olmasının bir çok yer de Roger Waters’ın eksikliğinden
kaynaklandığı konusunda bazı yorumlar da yapılıyordu. Bu yorumlarla da ilgili
açıklama yapan David Gilmour, vokalsiz ve enstrumantal parçaların klasik
Floyd tarzında olduğuna dikkat çekerek "Echoes," “Atom Heart Mother” gibi
eski Pink Floyd yapıtlarını hatırlattı. Gilmour, yeni çıkacak albüme Roger Waters’ı katmayı hiç bir zaman
düşünmediklerini söyledikten sonra da şunları ekledi,
“Ne diye herkes , biz
yeni bir albüm yaparken bunun onunla ilgili olduğunu düşünür, bilmiyorum. Roger
bir rock grubunda olmaktan bıktı. Çünkü o kariyerinde güç odağı olmaya ve tek
olmaya, solo çalışmaya alışkın. Onun herhangi bir paylaşıma girmesi,
düşünceleri demokratik olarak tartışması mümkün değil. Yine de grubu bıraktığında
ben 30’larımdaydım. Şimdi ise 68 yaşındayım. Bir hayatın yarısından uzun bir
süre geçti üzerinden. Artık o kadar çok ortak yönümüz yok.”
Aslına bakılırsa David Gilmour’un sözleri son noktayı koyuyur gibi. Ama gene de bu
tartışma sürer mi? Sürer ve yapacak bir şey yok.
Yazının finali
Kim ne derse desin ben yeni çıkacak albümü merakla beklerim.
Rick Wright’ın anısına ve onu bir kez daha dinliyor olabilme keyfini yaşarım.
Müzik sanayi ne halt ederse etsin.
Bu kadar kelamın finaline gelince: Pink Floyd’u 16 yaşımdan
beri dinlerim. Eski albümlerini yeniden dinler keyif alırım. “The Wall” ı artık
pek dinlemiyor gibiyim ama eski albümleri günden güne eski heyacanla dinlemeye
devam ediyorum. Bunu dedim diye “The Wall” kötü, pis demiyorum. “The Wall”
gerçekten bir başarı abidesidir. Roger Waters, Pink Floyd’la harika işlere imza
atmış unutulmaz bir müzisyendir. Onu hiç bir zaman Pink Floyd’dan ayıramam.
Fakat “The Wall”dan sonra Waters’ın solo yaptığı albümleri de Pink Floyd’dan
ayrı bir tat olarak dinler ve keyiflenirim. Roger Waters ile Pink Floyd
birleşsin düşünceleri de beni hiç çekmez. Çünkü ortada hem Pink Floyd hem de
Roger Waters solo olarak ayrı ayrı dinleme imkanım varken niye bu lüksümü yok
edeyim. Pink Floyd’un bu albümle finali yapması da bence çok iyi, çünkü David
Gilmour’un solo albümlerini de dinleyebileceğim. Zira 2006 yılında çıkan solo
albümü “On an Island” ı çok sevmiştim.
Ve
Herşey zamanında güzeldir. Eski Pink Floyd tekrar olsun ama çook
uzun zamanlar geçti. Diyelim bir araya geldi, O görkemli yılların 5bin kişilik salonlardaki tarihi
konserlerin olmasına imkan var mı? Hoppala stadyum konseri dedin mi “The Wall”
onu da daha geçen yıl Roger Waters’dan izlemedik mi?
Bu yazıyı yazarken “Welcome To The Machine”, “Shine On
Crazy”i dinledim. Şimdi de “Echous” koydum pikaba 24 dakika sürüyor. Ben
giderim ve bir güzel Pink Floyd dinler, keyfime bakarım.
Haber, final yorum:
Aptülika
1972 Pompei konseri "Echoes"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder