1968 yılında İstanbul'a dünya futbol devi Ajax ve yıldızı Sarı Fare lakaplı Johan Cruyff gelir. Şampiyon Kulüpler Kupası 2. tur maçında Fenerbahçe ile oynayacaklardı. Ajax takımı otelden stada geldikleri otobüste inatçı bir şöför vardır.
Bu fotoğrafın öyküsünü ve Johan Cruyff'u aşağıda Jenk Daniels'in kaleminden okuyacaksınız.
Bu ilk yazı ve devamı gelecek...
1970'li ve 80'li yıllarda bakın bakalım fitbol nasıl bişiymiş.
Herkesin hem fikir olduğu gibi, 80'li yıllarda futbol endüstri değildi.
Spordu !
Bu yüzden sporcular vardı...
maç vardı !
Oyuncular yetenekleri dışında zekaları ile 30'lu yaşlarından sonra da oynayabiliyordu ve magazinsel yönü, 'serserilik' alanı daha rahat ve genişti.
Ne gariptir ki futbolu endüstriyel olarak sistematik bir hale getiren alt yapıyı takıma bir kaynak olarak kullanmayı başaran ve taktiksel olarak bir şablonla oynamayı zorunlu hale getiren kişi
Johan Cruyff'tur.
Yani sahadaki celimsiz ama ele avuca sığmayan fiziğiyle Sarı Fare.
Futbolun olayını çok net açıklamıştı:
"Futbol basit bir oyundur.
Önemli olan bunu basit oynamaktır."
Bu kadar sıkıcı bilgiden sonra olayın daha renkli ve neden futbolun özel olduğunu gösteren yönüne gelelim.
Johan Cruyff, futbolcuyken bile çok sigara içermiş, öyle ki 3-4 paket içtiği söyleniyor. Daha sonra da geçirdiği kalp krizleri yüzünden artık cak cuk ciklet çiğneyen bu adam, teknik direktörlüğünde de ağzından lolipopu düşürmeyen bu adamın maçlardan ya bir gün, ya da bir saat önce takım arkadaşlarıyla sigara, puro ve içki içip, kumar oynayarak maça konsantre olması ilginç bir olaydır.
Herneyse biz gene yazının başındaki ikinci fotoğrafın öyküsüne dönelim.
Hollanda ekibi Ajax, şampiyon kulüpler kupası 2. tur maçında Fenerbahçe'yle oynayacağı maç için İstanbul'a gelir. İstanbul'da hava o tarihlerde oldukça yağmurludur ve maçın oynanacağı Mithatpaşa (İnönü) Stadı'nın zemini yağmurdan dolayı bir hayli zarar görmüştür.
Bunun üzerine yetkililer maçı 1 gün sonraya, 28 kasım 1968'e ertelerler.
Cruyff ve takım arkadaşları da İstanbul'da mecburen 1 gün daha fazla kalırlar.
Ertesi gün yağmur hala devam etmektedir ancak o maç artık bir şekilde oynanmak zorundadır.
Ajax takımı kaldığı otelden Mithatpaşa Stadı'na doğru yola çıkar. Ajax takımını taşıyan otobüsün şoförü kaygan zemini hesaba katmaz ve Osmanbey'de bir kazaya karışır.
İnatçı şöför, "Ben maç falan anlamam zabıt tutulacak." Şöföre laf anlatamayan Ajaxlı futbolcular ve Cruyff (sağ başta) |
Trafiksiz, dertsiz tasasız Hollanda'nın bağrından kopup gelen futbolcular ve teknik ekip, bir anda kendilerini İstanbul trafiği hengamesinin içinde bulurlar. Kazaya karışan şoför ve Ajaxlı futbolcular araçlarından inerek bir anda bir tartışmanın içine girerler. Cruyff ve arkadaşları şoföre maça yetişmeleri gerektiğini anlatmaya çalışsa da adam bir hayli inatçı çıkmıştır.
İnatçı şoför, tutanak tutulması için trafik polisinin gelmesini bekler. Sonunda trafik polisi gelir, tutanaklar tutulur ama araçlar ortada kalmıştır. Ajax takımı ve Sarı Fare bozulan aracı iterler ve Ajax otobüsü böylece Mithatpaşa Stadı'na doğru tekrar yola çıkar.
Erteleme maçı, zeminin kötü olmasına rağmen mecburen oynanır ve Ajax, Fenerbahçe'yi 2-0 mağlup eder.
1968 yılında İstanbul'a dünya futbol devi Ajax ve yıldızı Sarı Fare lakaplı Johan Cruyff gelir. Yolda kalan otobüsü çalıştırmak için inip kazadaki öteki aracı iterler.
Bugün Ronaldo ya da Neymar'ın acaba bunu yapma ihtimali nedir?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder