"Geceyarısı Kovboyu"
Milliyet Yayınları
(1. Baskı : Ekim 1970)
Çeviren: Giovanni Scongiomilo
(1. Baskı : Ekim 1970)
Çeviren: Giovanni Scongiomilo
James Leo Herlihy ismini bilen ya da başka romanlarını okumuş olan var mıdır? Açıkcası pek olacağını sanmıyorum. Kendisi ABD'li bir romancı ama onunla tanışıklığımız ( o da gıyaben ) 1965'te yazdığı romanının 1969'da sinemaya aktarılmasıyla olacaktı. Rejisör John Schlesinger, bu romanı iyi ki sinemaya aktarmaya karar vermiş ve biz de böylesi muhteşem bir yapıtla ve tabi Dustin Hoffman'la tanışacaktık.
"Midnight Cowboy" yani Türkçe meali ile "Geceyarısı Kovboyu" öyle bir efsanedir ki, yazıyı yazarken bile heyecanlanıyorum ve filmin kareleri ister istemez aklıma geliyor ve hem gülüyor hem de aynı zamanda derin hüzünler içine giriyorum.
Eski zamanlarda yabancı filmler ülkemize hemen gelmezdi, 1969'da dünyada gösterime giren "Geceyarısı Kovboyu" ülkemize üç yıl sonra gelecek ve 1972'nin kış ayında Beyoğlu sinemalarında gösterime girecekti. İşin ilginç yanı benim 10 yaşıma girdiğim gün yani doğum günümde ilk gösterimi Fitaş Sineması'nda yapılmış. Tabi ben bunu dediğim için aklınıza, doğum günü hediyesi olarak ailem beni bu filme götürdü gibi bir şey gelmesin. Zaten bu film ABD'de gösterildiğinde, 17 yaşın altındakilerin izlemesine yasak konulmuş. Yani o "+17" uygulaması ilk kez bu filmden sonra başlamış. Yani o günlerde böyle bir filmin farkında bile değildim ama bir kaç yıl sonra bu filmden bahsedildiğini duymuştum o kadar. Eskiden filmler kışlık sinemalarda gösterildikten bir iki yıl sonra da yazlık sinemalarda oynardı. O zamanın İstanbul'unda açıkcası her semtinde mutlaka bir açık hava sineması bulunurdu ve benim köyüm Arnavutköy'de de ( Bu Arnavutköy, Boğaz'daki) biraz bereket vardı hani kışlık bir , yazlık da iki sinema vardı. Yaşım 13 ya da 14 gibi olduğunda "Geceyarısı Kovboyu"nu orada izlemiştim. O sıralar bizde ABD'deki yasak yokmuş demek ki. Hoş o filmde de açık sahne falan değil, ilgimi çeken o zamanların hippileri ve dönemin rengarenk kıyafetleri olmuştur mutlaka. Bu arada bir dip not olsun, bu ABD filmi müstehcen bulmuş ve 17 yaş sınırı koymuş ama bu o dönemlerde Avrupa için bu geçerli değildi ve tabi bizde de. Bunca açıklama yaptım diye filmi pornografik bir şey sanmayın, çok sonraları 1980'li yıllarda bu filmi TRT'de izlemiştim. Yani öyle korkulacak bir şey yok olay ABD'nin evhamlı yanı, o kadar.
"Geceyarısı Kovboyu" filmini televizyonda izledikten sonra tam anlamıyla kavrayacak ve çok sevecektim. O gün bugündür de benim değişmez başyapıtlarımdandır. Filmi mutlaka izleyin derim. Zaten şu Holivut denilen Amerikan sineması 1960 sonu ve 70'lerde benim için zirve noktasıdır. O zamanın filmlerinde "Amerikan Rüyası"nın ardındaki sıradan insanları ve öykülerini bulursunuz.
Eski kitaplar arasında bakınırken, karşımda bu harika filmin romanını bulunca tabi ki hemen alacaktım. Kitabın sayfalarını çevirirken beni bir başka sürpriz daha bekliyordu. Kitabın çevirmeni sinema dünyamızın önemli insanı yazar, araştırmacı Giovanni Scongiomilo idi. Bu da keyfi ikiye katlıyor ve olayı daha da anlamlandırıyordu.
68 kuşağının ruhunu en iyi yansıtan filmlerden biri olan Geceyarısı Kovboyu, kendi döneminin Oscar ödüllerinde de adından bolca söz ettirmişti. O döneme kadar Oscar ödüllerinde alışılageldik "Amerikan Rüyası" ve "Fırsatlar ve Özgürlükler Ülkesi" imajının aksine eleştirel yaklaşımı ile aşağı katmanlarda yaşayan insanları ve sokaklarıyla farklı bir Amerika gerçeğini veren bir filmin kazanmasıyla da dikkat çekiciydi. Bu film ile Dustin Hoffman'ı tanıdık dedim ama Sylvia Miles ve Jon Voight'i de anmadan olmaz. Romanı okurken Jon Voight'in oynadığı Joe Buck karekterinin de önemli bir yer tuttuğunu gördüm. Teksas'tan doğuya doğru yola çıkan Joe Buck, New York'a gidecek ve hayallerine kavuşacaktır. Hayali de jigololuk yapıp, yırtmaktır. Ama bu hayal bir türlü gerçekleşemez. İşte o sıralarda karşısına çıkan Ratzo Ritzo ona bu konuda yardım edecektir. Bir dolandırıcı olan ve kimi zaman sokaklarda kimi zaman da bulabildiği "X" denilen terkedilmiş binalarda barınan Ratzo Ritzo onu bu işin pezevenklerinden biri ile tanıştıracağını söyler ve cebindeki 10 doları alır. Romanda en sevdiğim yer de burası oldu hani... Uyanık Ritzo, kovboy Joe'yu gönderdiği kişi otelde kalan rahiptir. Bittabiki bu uyanık Ritzo'nun oyunudur ve 10 doları cebellezi edecektir... Adamımız kovboy Joe da ilginç bir vaaz dinleyecektir. Romanda filmdekinden de ayrı bir tatta toplumsal eleştiriye şahit oldum diyebilirim. Kurumlar, dinsel ikiyüzlülükler ve yabancılaşma çok güzel yansıtılmış. Belki roman olarak çok üst düzey olmayabilir ama filmin başarısıyla birlikte düşünülünce benim için harika bir sürpriz oldu.
Romanı bitirdikten sonra o yıllar önce izlediğim filmdeki Joe Buck rolündeki Jon Voight ile Ratzo Ritzo rolündeki Dustin Hoffman'ın oyunculukları aklıma gelecekti. Romanı da okuyunca bu iki karekteri oynaması için en iyi seçim yapılmış olduğunu farkettim.
Ben tesadüf eseri bu filmin 47 yıl öncesi ülkemizde yayınlanmış romanını buldum, eğer bir yerde bulursanız kaçırmayın derim ama her halükarda bir şekilde filmi bulup, izleyin derim.
Aptulika
"Midnight Cowboy" yani Türkçe meali ile "Geceyarısı Kovboyu" öyle bir efsanedir ki, yazıyı yazarken bile heyecanlanıyorum ve filmin kareleri ister istemez aklıma geliyor ve hem gülüyor hem de aynı zamanda derin hüzünler içine giriyorum.
Eski zamanlarda yabancı filmler ülkemize hemen gelmezdi, 1969'da dünyada gösterime giren "Geceyarısı Kovboyu" ülkemize üç yıl sonra gelecek ve 1972'nin kış ayında Beyoğlu sinemalarında gösterime girecekti. İşin ilginç yanı benim 10 yaşıma girdiğim gün yani doğum günümde ilk gösterimi Fitaş Sineması'nda yapılmış. Tabi ben bunu dediğim için aklınıza, doğum günü hediyesi olarak ailem beni bu filme götürdü gibi bir şey gelmesin. Zaten bu film ABD'de gösterildiğinde, 17 yaşın altındakilerin izlemesine yasak konulmuş. Yani o "+17" uygulaması ilk kez bu filmden sonra başlamış. Yani o günlerde böyle bir filmin farkında bile değildim ama bir kaç yıl sonra bu filmden bahsedildiğini duymuştum o kadar. Eskiden filmler kışlık sinemalarda gösterildikten bir iki yıl sonra da yazlık sinemalarda oynardı. O zamanın İstanbul'unda açıkcası her semtinde mutlaka bir açık hava sineması bulunurdu ve benim köyüm Arnavutköy'de de ( Bu Arnavutköy, Boğaz'daki) biraz bereket vardı hani kışlık bir , yazlık da iki sinema vardı. Yaşım 13 ya da 14 gibi olduğunda "Geceyarısı Kovboyu"nu orada izlemiştim. O sıralar bizde ABD'deki yasak yokmuş demek ki. Hoş o filmde de açık sahne falan değil, ilgimi çeken o zamanların hippileri ve dönemin rengarenk kıyafetleri olmuştur mutlaka. Bu arada bir dip not olsun, bu ABD filmi müstehcen bulmuş ve 17 yaş sınırı koymuş ama bu o dönemlerde Avrupa için bu geçerli değildi ve tabi bizde de. Bunca açıklama yaptım diye filmi pornografik bir şey sanmayın, çok sonraları 1980'li yıllarda bu filmi TRT'de izlemiştim. Yani öyle korkulacak bir şey yok olay ABD'nin evhamlı yanı, o kadar.
"Geceyarısı Kovboyu" filmini televizyonda izledikten sonra tam anlamıyla kavrayacak ve çok sevecektim. O gün bugündür de benim değişmez başyapıtlarımdandır. Filmi mutlaka izleyin derim. Zaten şu Holivut denilen Amerikan sineması 1960 sonu ve 70'lerde benim için zirve noktasıdır. O zamanın filmlerinde "Amerikan Rüyası"nın ardındaki sıradan insanları ve öykülerini bulursunuz.
Eski kitaplar arasında bakınırken, karşımda bu harika filmin romanını bulunca tabi ki hemen alacaktım. Kitabın sayfalarını çevirirken beni bir başka sürpriz daha bekliyordu. Kitabın çevirmeni sinema dünyamızın önemli insanı yazar, araştırmacı Giovanni Scongiomilo idi. Bu da keyfi ikiye katlıyor ve olayı daha da anlamlandırıyordu.
68 kuşağının ruhunu en iyi yansıtan filmlerden biri olan Geceyarısı Kovboyu, kendi döneminin Oscar ödüllerinde de adından bolca söz ettirmişti. O döneme kadar Oscar ödüllerinde alışılageldik "Amerikan Rüyası" ve "Fırsatlar ve Özgürlükler Ülkesi" imajının aksine eleştirel yaklaşımı ile aşağı katmanlarda yaşayan insanları ve sokaklarıyla farklı bir Amerika gerçeğini veren bir filmin kazanmasıyla da dikkat çekiciydi. Bu film ile Dustin Hoffman'ı tanıdık dedim ama Sylvia Miles ve Jon Voight'i de anmadan olmaz. Romanı okurken Jon Voight'in oynadığı Joe Buck karekterinin de önemli bir yer tuttuğunu gördüm. Teksas'tan doğuya doğru yola çıkan Joe Buck, New York'a gidecek ve hayallerine kavuşacaktır. Hayali de jigololuk yapıp, yırtmaktır. Ama bu hayal bir türlü gerçekleşemez. İşte o sıralarda karşısına çıkan Ratzo Ritzo ona bu konuda yardım edecektir. Bir dolandırıcı olan ve kimi zaman sokaklarda kimi zaman da bulabildiği "X" denilen terkedilmiş binalarda barınan Ratzo Ritzo onu bu işin pezevenklerinden biri ile tanıştıracağını söyler ve cebindeki 10 doları alır. Romanda en sevdiğim yer de burası oldu hani... Uyanık Ritzo, kovboy Joe'yu gönderdiği kişi otelde kalan rahiptir. Bittabiki bu uyanık Ritzo'nun oyunudur ve 10 doları cebellezi edecektir... Adamımız kovboy Joe da ilginç bir vaaz dinleyecektir. Romanda filmdekinden de ayrı bir tatta toplumsal eleştiriye şahit oldum diyebilirim. Kurumlar, dinsel ikiyüzlülükler ve yabancılaşma çok güzel yansıtılmış. Belki roman olarak çok üst düzey olmayabilir ama filmin başarısıyla birlikte düşünülünce benim için harika bir sürpriz oldu.
Romanı bitirdikten sonra o yıllar önce izlediğim filmdeki Joe Buck rolündeki Jon Voight ile Ratzo Ritzo rolündeki Dustin Hoffman'ın oyunculukları aklıma gelecekti. Romanı da okuyunca bu iki karekteri oynaması için en iyi seçim yapılmış olduğunu farkettim.
Ben tesadüf eseri bu filmin 47 yıl öncesi ülkemizde yayınlanmış romanını buldum, eğer bir yerde bulursanız kaçırmayın derim ama her halükarda bir şekilde filmi bulup, izleyin derim.
Aptulika
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder