Serap, Murat Bastepe ve Dadal Günçe. 1983 yazı Ankara Fen Lisesi bahçesi |
30 yıl öncesinin Dr Skull konserlerinin unutulmaz insanı Dadal Günçe. O unutulmaz günleri ondan iyi kim anlatır dedik ama o 30 yılın da öncesine götürdü bizi. Dadal bize üç bölüm halinde Dr Skull'lı yılları anlatacak. Dadal Günçe bu yazıdan sonra da Blues Perişan'da yazılarıyla bizlerle birlikte olacak.
Ersöz ve Dadal 1983 yazı |
Giriş:
Evet, gittik gördük ve zamandan çaldık. Olmasını istediğimiz ama bir daha olamayacak diye açık gizli birbirimizi korkuttuğumuz şey oldu, onca seneden sonra Dr.Skull dirildi ve 2+1 lik bile olsa şahane bir konserde kendisini gösterdi. Nasrettin Hocayı biraz tersine çevirip soralım biz de: Öldüğüne inanıyorsunuz da dirildiğine neden inanmıyorsunuz?
İlk yazı: Nasıl başladı?
Gariban rockçıların cebine göz diken menajerlerin kurdurduğu proje grupları saymazsak bütün rock gruplarının kuruluş hikayesi neredeyse aynıdır: Birkaç çocuk çok sevdikleri başka rockçılara öykünüp grup kurarlar. Başlangıçta sadece umut, heves ve heyecan vardır. Dr. Skull'ın hikayesi belki ta en başından biraz farklılık arz ediyor olabilir, çünkü seneler geçtikçe hissettim ki bu afacanlar esasen o dönemin pek sevilen rock ve metal gruplarına değil muhtemelen bilmeden kendi geleceklerine öykünüyorlarmış. Onları o yıllarda o denli enerjik ve özgün yapan ve neredeyse 30 sene sonra da hala izleyiciyi ateşlemeyi başaran şeyin bu geleceğe fırlatılan taş olduğunu düşünüyorum. O taş onca sene havada dolaştıktan sonra 24 Ocak gecesi İstanbul'da yere düştü işte. Düşünce de epey bir ses çıkarttı.
Dadal, Baştepe ve Ersöz 1983 Dadal'ın ev |
Birkaç çocuk demiştik, çocuk evet...14-15 yaşlarında çocuklar neticede.
Daha da mı ufaktılar yoksa?
Tam maceranın başında şans bana da yardım ediyor, o çocuklardan biriyle komşu oluyorum.
Evimiz Ankara'da Ortadoğu Sitesinde. Eski Türkiye'ye ait bir yaşam tarzı, evler ve hayatlar birbirine benziyor, bir garip eşitlik var. Site sakinlerinin çoğu ODTÜ'de hoca, çalışan ya da öğrenci. Sokağın ortasındaki 5 katlılarda ben oturuyorum, başındaki bahçeli evlerden birinde de Murat Baştepe oturuyor. (Burada kendi sözümü kesmem lazım, grubun iki gitaristi de soyadlarıyla anılırlar, sadece grup içi bir hadise değil bu, Ankara Fen Lisesi'nde okudukları dönemde çok fazla Murat olmasından kaynaklanan bir durum daha ziyade). Evet, Baştepe ve ablası Serap (ki o da hem doktordur ve hem de sağlam bir klasik gitarcıdır, onun macerası da apayrı bir yazının konusudur.) ellerinde gitarlarla sokak başında görünmeye başlayınca çabuk kaynaşıyoruz. Benim de elimde uyduruk bir gitar var o yıllarda, sokaklarda öyle dolaşıp hava atmayı pek seviyorum. Ama aramızda ciddi bir fark da var, ben sadece tıngırdatırken Baştepe kardeşler ciddi ciddi çalıyorlar.
Ve zaman işliyor, ben liseyi bitiriyorum, Baştepe'ler abla kardeş Ankara Fen Lisesindeler artık, o yıllarda henüz yasak edilmemiş bir Milliyet Liselerarası Müzik yarışması var, lise grubuyla oraya katılıyorlar. Canavar gibi bir repertuarları var ama sanırım hak ettikleri dereceyi alamıyorlar (kim alıyor ki).
Yaz zamanları ayrı bir eğlence başlıyor hayatımızda, okullar bitip henüz tatile gidilemediği dönemlerde elimizde gitar amfi davul ne varsa Baştepelerin bahçeye yığıp aklımıza geleni çalmaya çalışıyoruz. Dr. Skull yok henüz, hatta galiba Skull bile yok ama eli kulağında. Ve bir yaz sonu diğer gitarist (Murat) Ersöz ile tanışıyorum, onlara gidip evde çalıyoruz hatta. O sene Skull başlıyor ufak ufak, konser haberleri geliyor, gidebildiğime gidiyorum, eziyetli bir üniversite hayatım var ve bazıları kaçıyor istemeden. Sonra...sırayla Alper, iki Murat ve Musti Hacettepe Tıp'lı oluyorlar ve ilk perde açılıyor. İşin fenası ilk Dr.Skull konserimi de hatırlamıyorum, muhtemelen M Salonu konserlerinden biriydi.
İkinci Yazı: Nasıl Gelişti?
Yarın
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder