13 Ocak 2021 Çarşamba

Beşi bir yerde ve Balık Gözü AC / DC : REALIZE



AC / DC'nin son albümü,"Power Up" tan ikinci tekli (single) "Realize" çıkmıştı. Bugün de albümün açılışında yer alan bu parçanın videosu yayınlandı.   

Tamamıyla siyah beyaz çekilen videoda grup canlı performans sergileyen beş eleman bir arada yer almakta. Ancak pandemi döneminde bu mümkün olmadığı için her grup elemanı ayrı ayrı yerlerde ve tek olarak çekilmiş. Sonrasında ise yardımcı yönetmen Clemens Habicht tek tek çekilen görüntüleri bir araya getirerek, sanki grup bir arada sahnede yer alıyormuş gibi montajlanmış. 

Fransa'nın Heavy1 TV'sine konuşan Angus Young, ölen kardeşi Malcolm ile birlikte "Realize" yazdıklarını söyledi. "Bunun üzerinde epey bir zaman geçirdik" dedi . "Sahip olduğu başka bir güçlü fikirdi. Benim için onu gerçekten ne kadar sevdiğini biliyordum. İlk yazarken, harcadığı çabayı ve onu nasıl inşa ettiğini hatırlıyorum. "  

AC/DC'nin "Power Up" albümünden çıkan ikinci parçası "Realize"ın video klibi ve muhteşem balık gözü kamera etkisiyle karşımızda.

 


Bas gitarın sihirli değneği.


80'li ve 90'lı yıllarda yapılmış olan binlerce albümde stüdyo basçılığı yapmış,  müzisyen, bas gitarist İsmail Soyberk'i bugün 67 yaşında kaybettik.  



Usta müzisyen, bas gitarist İsmail Soyberk'i bugün (13 Ocak 2021)  kaybettik. 67 yaşında hayata veda eden sanatçı, 80'li ve 90'lı yıllarda yapılmış olan binlerce albümde stüdyo basçılığı yapmış, sihirbaz derecesinde usta bir isim. Hangi türde olursa olsun onun yer aldığı her çalışma bas gitarıyla inanılmaz bir boyut kazanmıştı. 

1954 yılında İstanbul'da doğan İsmail Soyberk, 1977 yılında müzik çalışmalarına başladı. Kocaeli Üniversitesi Elektrik Mühendisliği Bölümü'nden mezun oldu. 1982 yılından itibaren stüdyo müzisyenliği yapmaya başladı. Sezen Aksu, Joan Baez, Aziza Mustafa Zadeh, Erkan Oğur, Hasan Cihat Örter, Eşref Ziya ve daha birçok sanatçıyla Türkiye ve dünya turneleri yaptı. 1978 yılında Edip Akbayram ve Dostlar grubunun kurucuları arasında yer aldı. 2006 yılında, gitarda Barış Bölükbaşı, syntesizerda Mert Topel ve davulda Bülent Ay'dan oluşan kendi müzik grubu Fenomen ile aynı adı taşıyan ilk albümünü çıkarttı.1973-1974 yıllarında İhsan Seyfi Özulu (Keman-Gitar), İlhan Sami Özulu (Viola-Gitar), Rahmi Akgün (Davul) ve Hüseyin Haklı (Akustik Gitar-Flüt) yer aldığı EVRİM 5 grubunda Bass Gitarist olarak yer aldı. Ortaokul ve liseden sınıf arkadaşı olan İlhan Sami Özulu ile birlikte kurdugu Grup Evrim'de 1978-1990 yılları arasında bas gitar çaldı ve şarkı söyledi. 80'li ve 90'lı yıllarda binlerce albümde stüdyo basçılığı yapmış olan Soyberk, 2000'li yıllarda müzik camiasının krize girmesi ile önemli ölçüde piyasa albümlerinden uzaklaşmıştır.

İsmail Soyberk yer aldığı çalışmalarla o kadar çok müzisyene ve dinleyiciye dokunmuştur. Onun ölüm haberini twitter'a bakarken aziz dostum bas gitarist Demirhan Baylan'ın twitiyle duydum. Ancak onun ardından öyle çok müzik insanı (facebook, twitter) mesaj bırakmıştı ki... elbette hepsine yer vermem imkansız ama bazıları şöyleydi:

Gür Akad

İsmailcim , çalmadıĝımız albüm içmediĝimiz sofra kalmadı șu müzik aleminde. ben seni șimdi nasıl unuturum..çaldıĝım salak șeyleri düzelttiğinde , ben seni nasıl unuturum.. rakı muhabbetinde Deep Purple anlatımlarında , beni hak etmediĝim halde övmelerinde , ah be İsmo ...Zor be alıșmak.. biliyorum  yine beraber çalacağız , ben seni uyandırırım merak etme...

Cihangir Akkuzu

Derin üzüntü içindeyim İsmail Soyberk.. sessiz sedasız ayrıldın aramızdan müzik camiasının başı sağolsun.

Soner Olgun

Bas gitar denilince ilk akla gelen isimlerdendi. En son Efsane Türküler albümümüzde birlikte çalışmıştık. Çok iyi müzisyen,çok güzel insan...

maNga

"Değerli müzisyen İsmail Soyberk’i kaybetmişiz. Yakınlarına ve sevenlerine baş sağlığı diliyoruz.  

Nazan Öncel

Bugün yine bir eksildik. Yeri dolmayacak bir büyük müzik insanını kaybettik.  Büyük üzüntü, büyük acı, büyük bir boşluk... Şarkılarım seninle yaşayacak, devrin daim olsun bas gitarın kralı İsmail’im.

Sabahat Akkiraz

Müzik ailemiz bir üyesini daha kaybetti. Bir çok Albümümde bana eşlik eden müzisyen dostumuz İsmail Soyberk hakka yürüdü. Onun gibi olağanüstü bir müzisyeni kaybetmek yüreğimizi yaktı. Nur içinde uyusun

Niyazi Koyuncu

İlk albümüm muço’pa ya dokunmuştu, hayranlıkla izlerdik. Çok değerli çok kıymetli biriydi İsmail abi. Hepimizin başı sağolsun..

Kutlu Özmakinacı (Yüksek Sadakat)

Türkiye’nin en büyük bas gitaristlerinden İsmail Soyberk’i kaybettik. Sevdiğimiz, anılarımızı çağıran yüzlerce şarkı onun basıyla groove etti. Bize bıraktıkların için teşekkür ederiz abi, rahat uyu

Demirhan Baylan

Nasıl bir değeri kaybettiğimizi tarif için; İnancım odur ki, İsmail Soyberk bütün dünya üzerinde en çok albümde, şarkıda yer almış, kaydedilmiş bas gitarist rekorunun sahibi olabilir. Bence çok önemli, eşsiz bir durum. 

İskender Paydaş

Türk pop müzik tarihinin dünya çapında müzisyenlerinden birini #ismailsoyberk ‘i kaybetmişiz. 10 lu yaşlarımda Edip Akbayram ile tanıyıp hayran olduğum,sonrasında uzun yıllar birlikte çalışma fırsatı bulduğum gerçek müzisyen ve harika insan. Mekanın Cennet olsun .


41 yıl sonra Asia Minor ile yeniden buluşma.

Türk / Fransız Progresif Rock Grubu Asia Minor ‘41 yıl aradan sonra gelen’ yeni albümü "Points of Libration"ı plak formatında yayınlıyor.


ASIA MINOR 

 ‘ Points of Libration‘

Bugün yaşı 50'ye gelenler demek isterdim ama doğrusu "50'yi yarılayanlar ve ötesi" demek daha uygun düşecek. İşte bu kuşağın gençliğine tekabül eden 1970'lerin sonu ile 80'lerin başlarında rock müziğe kulakları hassas olan bir avuç insanın tek kanallı TRT 3 radyosunda duyup, hayran oldukları grup: Asia Minor. Bir yanlışlık yapmayayım ama Yavuz Aydar'ın Stüdyo FM programında dinlediğimi hatırlarım. Galiba İzzet Öz'ün Teleskop isimli televizyon programında da izlemişim gibi geliyor. 

Asia Minor'ü böyle tanımıştık. Sonrasında gruptan haber almadık, zaten 1982'den sonra da müziğe ara vermişlerdi. Daha sonraki yıllarda bu grubu unutmuş gibiydik ama aynı radyo programında onları dinlemiş olan iki kişi bir araya geldiğinde, Asia Minor denildi mi gözler parlayarak, "Vay be ! ne acayip ve kaliteli bir müzikleri vardı." denilmesi kesindir. 

 Çalışmalarını yurtdışında sürdüren Asia Minor, yaptığı iki albümüyle , uluslararası alanda ve progresif rock tarihinde güçlü bir iz bırakmıştı.  1982 yılında müziğe ara veren grup, yıllar sonra yeniden biraraya gelişlerini taçlandırdıkları 3.stüdyo albümleri “Points Of Libration”, Rainbow45 Records etiketiyle  plak formatında müzikseverlerle buluşacak. 

Asia Minor grubunun temeli 1971 yılında Saint Joseph Lisesi‘nden 3 gencin Milliyet Gazetesi’nin düzenlediği Liselerarası Müzik Yarışması’na katılmak amacıyla kurdukları okul orkestrası ve bu orkestra ile kazandıkları birincilikle atılmıştı. Bu ilk temelden sonra  Asia Minor olarak 1979 tarihli ilk albümleri  ‘Crossing The Line’ ile müzikal yolculuğu başlayacaktı. Müzik çaılşmalarına Fransa'da devam eden grup bazı eleman değişikliklerinden sonra Eril Tekeli, Setrak Bakırel, Lionel Beltrami ve Robert Kempler‘ den oluşan kadrosu ile 1980 yılında ikinci stüdyo albümleri olan ‘Between Flesh And Divine’ı çıkartmışlardı.  

Grup , ‘Between Flesh And Divine’ sonrası 1982 yılında dağılsa da, geriye bıraktıkları 2 stüdyo albümü dilden dile, kulaktan kulağa yayılarak zaman içinde dünya çapında layık olduğu şöhreti yakalamıştı.  Hani o 80'lerin başında onları radyodan duyan bir avuç rock tutkunu demiştim ya onlardan biri de usta müzik insanı, yazar ve hoca olan dostum Afşin Akın idi. İşte o bu grubun eski unutulmaz iki albümünü Rainbow Records etiketiyle plak olarak yeniden yayınlanmasına vesile olarak Asia Minor'ü günümüze taşıyarak bizleri mutlu etmişti. Sadece bizleri mi? Yeni kuşağı da müzikal olarak besleyip, ufkunu açmış olacağı da kesin.  Hiç şüphesiz, bu güzel gelişmeler grubun 2014 yılında Paris’te yeniden biraraya gelmelerinin arkasındaki motivasyonu oluşturmuştur.

ASIA MINOR , bu motivasyonla Setrak BAKIREL (vokal & akustik/elektrik gitar), Evelyne KANDEL (bass), Micha ROUSSEAU (keyboard & 12 telli gitar), Eril TEKELI (flüt & gitar), Julien TEKEYAN (drums & perküsyon) dan oluşan son kadrosuyla 2019 yılının Kasım/Aralık aylarında Paris yakınlarında ‘Profile-on-air stüdyosunda 3. Albümleri ‘Points of Libration’ ın kayıtlarını tamamladı.

Dönemi itibarıyla  armonik , ritmik  ve zengin enstrümantal kompozisyonlarla , doğu ve batı müziğini harmanlayarak kendine has bir üsluba ve güçlü bir atmosfere sahip  şarkılara imza atan grubun 3. albümlerinde de bu atmosfer yoğun bir şekilde hissedilmektedir..

Açılış parçası ‘Deadline of A Lifetime’ bir hayatın sorgulanmasını anlatırken, ‘Crossing In Between’ grubun müzikal geçmişini özetleyen bir şarkıdır. ‘Radyo Hatırası’ albümün tek Türkçe parçası olarak göze çarparken, ‘The Twister’ ve ‘Urban Silk” sürükleyici anlatımı ve akılda kalıcı armonisiyle albümün diğer dikkat çeken parçaları.

 Plak , EMI-Universal Müzik Türkiye dağıtımıyla  15.01.2021 tarihi itibariyle büyük müzik marketlerde, İstanbul’un yeni göz bebeği olan seçkin plak dükkanlarında ve rainbow45records.com web sitesinde  satışa sunulacaktır.

Daha şimdiden 15 Ocak, yani cuma gününü iple çekiyor ve yeni Asia Minor parçalarını özlemle bekliyorum... Özellikle de "Radyo Hatırası"nı merak ediyorum, ne de olsa onları eski bir radyo programında duymuş ve unutamamıştım. 

Aptülika

(yazı içinde tanıtım bülteninden de bazı alıntılar var) 





11 Ocak 2021 Pazartesi

Lou Reed'in klavyecisi Michael Fonfara Öldü.



Lou Reed ile yaptığı çalışmalarla tanınan klavyeci Michael Fonfara 74 yaşında öldü.

Kanadalı müzisyen, iki yıldır kanserle mücadele ediyordu ve 8 Ocak 2021 tarihinde Toronto'daki bir hastanede öldü.  

Fonfara, 1974 ile 1980 yılları arasında toplam altı Lou Reed albümünde çaldı: Sally Can't Dance(1974), Rock and Roll Heart (1976), Street Hassle (1978), The Bells (1979), Growing Up in Public (1980),  Coney Island Baby  (2005)

Michael Fonfara, uzun yıllar birlikte çalışmasının dışında Lou Reed'in de yakın arkadaşıydı. 



Reed ile yaptığı çalışmanın yanı sıra Fonfara, Kanadalı blues grubu Downchild'in de uzun süredir üyesiydi.

 Everly Brothers , Tycoon, Rhinoceros, Electric Flag ve Lincolns gibi gruplarla da çalışan klavyeci , Foreigner’ın 1981’deki listelerde zirveye çıkan “Ungent” parçasında da konuk olarak çalmıştı.

Fonfara'nın son kayıtları Downchild'ın  The Toronto Caz Festivali'nde verdikleri konserde gerçekleşti.  





 




10 Ocak 2021 Pazar

Hafta Sonu Blues Perişan Kütüphanesi'ne Katkı 160



Yu Hua
 "Kanını Satan Adam"
Jaguar Kitap
Çeviri: Erdem Kurtuldu
 (2018)

Çin ile ilgili bu zamana kadar hiç bir şeye merak duymamış ve ilgim de olmamıştı (Buna Mao da dahil). Hani herkesin dünya üzerinde en çok görmek istediği yerler arasında Çin Seddi vardır ya, benim o konuda yükseklik korkum sebebiyle öyle bir isteğim zaten olamazdı. Müzik derseniz, Çin müziğini dinlemem imkansız. Yani hayatımda Çin hep benden uzak bir diyar omuştur, bu zamana kadar. Bu hep böyle sürmüştü ama geçen ay Yu Hua isimli bir yazarla tanışmam varolan bu durumu değiştirdi ve önümde Çin'e açılan bir kapı oluştu.

Dışarı fazla renk vermesek de içimizden, "Şu edebiyata... romana falan ne gerek var" deriz ya, hatta kimi zaman bazılarımız, "Ben daha ciddi şeyler okurum, romanla falan zamanımı harcamam." da der ciddiyetle. Oysa bunca yıl sonra edebiyatın sınırları yok edip insanları buluşturan en önemli şey olduğuna karar verdim. Elbette bunu başka sanat dalları da sağlar ama edebiyat kadar etkili olabileceğini sanmıyorum. Edebiyat her ülkenin kendi diliyle ürettiği bir sanat ve biz onunla çeviri sayesinde buluşuyoruz. Müzik ise herkesin kulağı ile ulaşabileceği ezgilerden oluşuyor ama bana kalkıp otantik bir Çin ezgisi dinletin, bende kapıların hepsi kapanır. Hiç bilmediğim bir dil olan Çince ile yazılmış bir roman bana daha geniş bir kapı açabiliyor. Bununda sebebi edebiyatın insanı anlatıyor olması galiba. 

Bence bir ülkeye seyahat etmektense, o ülkenin iyi bir edebiyatçısının yapıtını okumak daha iyidir. O ülkeye gittiğinizde insanları gene yabancı olarak gözlemliyorsunuz... oysa iyi bir romanla o insanları tanıyorsunuz. Yu Hua'nın "Kanını Satan Adam" romanı beni Çin ve insanıyla buluşturdu. Üç hafta önce yazarın "On Sözcükte Çin" isimli bir deneme kitabı elime geçmişti. Kitabın "Avam" bölümünde bir kan patronundan bahsediliyordu. Hastanelerde en sıradan hemşireden bile daha alt seviyede olan bu adam yıllar içinde yetkinleşmiş, konusunda uzman bir "avam kralı" mertebesine erişiyordu. Öyle ki o hastaneye gelen köylülerin gözünde en iyi cerrah hatta başhekimden bile daha muteber biriydi. Yoksullar ve köylüler ona gelir kanlarını satarlar, o da onların kanlarından büyük bir servet yapar. O yoksulların gözünde basit bir çalışan değil, "kan patronu" idi. Ona gelenler kan vermek için hediye de getirmek zorundaydı. İşte o bölümü okurken bu avam kralı dikkatimi çekmişti.  "On Sözcükte Çin" kitabından sonra da hemen "Kanını Satan Adam" romanını okumaya başladım. 

Yu Hua'nın romanlarını okumadan önce herkese "On Sözcükte Çin" kitabını öneririm. Zira bu hem Hua'nın eserleri için, hem de Çin ile ilgili bir kılavuz vazifesi görecek. 

"Kanını Satan Adam" romanının kahramanı Xu Sanguan, ipek fabrikasında çalışan bir işçi. Amcasını ziyaret için gittiği köyünden dönerken, onun gibi şehre giden iki akrabasıyla karşılaşır ve birlikte yola koyulurlar. Onunla birlikte şehre giden ikilinin kan satmaya gittiklerini öğrenir. İşin ucunda para olması ve biraz da meraktan Xu Sanguan da  kanını satar. Eline geçen parayı sadece ailesi için harcaması gerektiğine inandığı için evlenmeye karar verir ve börekçi güzeli Xu Yulan’la evlenir ve üç oğlu olur. 

Çin'in politik ve tarihi atmosferi içinde birbiri ardına bir serüvenin içine gireriz. Çan Key Çek'in feodal döneminin Çin'inde başlayan öykü Mao döneminde devam eder.  Kültür Devrimi, kıtlık yılları gibi zor ve toplumu altüst eden dönemlerde Xu Sanguan'ın kan serüveni devam eder. Feodal dönemde hastanedeki kan şefi, gelen köylüleri kanını satması için seçmek için onlardan hediye alırken, devrimden sonra hediye almaz ama aynı düzen devam eder.

Romanda en ilginç durumda Xu Sanguan ilk çocuğu Yile'nin kendisinden olmadığını öğrenmesidir. Hatta kıtlık zamanı aç kalan ailesinin durumuna üzülen baba gene kanını satar ve gelen parayla ailesine bir lokantada erişte ziyafeti çeker. "Ben bu parayı kanımla kazandım" diyerek kendi kanından olmayan Yile'yi götürmez.  Ancak aynı Xu Sanguan romanın sonlarına doğru hayat mücadelesi veren Yile'nin hastane masraflarını karşılamak için hayatına rağmen kan verecektir.

Yile', Xu Yulan'ın ilk yavuklusundan olan gayri meşru çocuğudur. Bu kitabın örgüsü içinde hep karşımıza çıkar. Aynı şekilde aldatılan koca olan Xu Sanguan da başka biriyle birlikte olmuştur ama ahlaki iki yüzlülük erkek olduğu için onu suçlamaz. Bu söylentiler kültür devrimi zamanında da daziboalar'a (yani bir nevi duvar gazetesi) taşınır ve Xu Yulan bir anda devrim düşmanı yerine konulur. 

"Kanını Satan Adam" romanında acılı, yoksul, fırtınalı  bir hayat; bunaltmadan ve acıklı bir havada salya sümük etmeden veriliyor. Yu Hua, Çin'in üç döneminde de ( feodalizm, devrim ve karma ekonomi) muhalif olan bir yazar ama eserini verirken muhalif yanını didaktik ve sert biçimde vermiyor. Her şeyden önemlisi de o coğrafyanın insanlarını bizlere taşıyor. Çin yazınında modern bir edebiyatçı ile karşı karşıyayız ve edebiyatın en önemli yanına yani, insanları insanlarla buluşturmasına şahit oluyoruz. 

Aptulika

7 Ocak 2021 Perşembe

Whitesnake ile BLUES



Whitesnake 19 Şubat 2021 tarihinde çıkacak albümüyle müzik kariyerindeki blues rengini ortaya koyacak. "The Blues Album" adını taşıyacak olan albüm, efsanevi hard rock grubunun 37 yıllık kariyerinde yer alan blues tarzı çalışmaları bir araya gelecek.  

Derlemenin 14 şarkısı, 1984 ile 2011 yılları arasında yayınlanan altı Whitesnake stüdyo albümü kaydından seçilmiş ve yeniden gözden geçirilerek piyasaya çıkacakmış. 

Whitesnake'in kurucusu ve beyni olan David Coverdale albümle ilgili yaptığı açıklamada, Muddy Waters, Albert King ve Howlin 'Wolf gibi blues efsanelerinin onu hayatı boyunca nasıl etkilediğini anlattı. "Ruhumla ne kadar derinden bağlantılı olduklarını anlatacak  kelimeleri bulmam çok zor" dedikten sonra Blues tarzıyla ilgili şunları ekliyor: "Ama benim için 'blues', duygusal ifadeyi ... duyguları, üzüntü, yalnızlık, boşluk duyguları ... ama aynı zamanda büyük neşe, kutlama ve dans, seksilik ve sevgiyi ifade edenleri tanımlayan güzel bir kelime."


 

Whitesnake, 'The Blues Album' Parça Listesi ise şöyle:

1. “Steal Your Heart Away”

2. “Good to Be Bad”

3. “Give Me All Your Love”

4. “Take Me Back Again”

5. “Slow an’ Easy”

6. “Too Many Tears”

7. “Lay Down Your Love”

8. “The River Song”

9. “Whipping Boy Blues”

10. “If You Want Me”

11. “A Fool in Love”

12. “Woman Trouble Blues”

13. “Looking for Love”

14. “Crying in the Rain”

 


 

1 Ocak 2021 Cuma

Hafta Sonu Blues Perişan Kütüphanesi'ne Katkı 159



Arkadi Averçenko
 "Bir Safdilin Hatıra Defteri"
İş Bankası Yayınları
Çeviri: Mustafa Kemal Yılmaz
 (2018)

İsminin tam haliyle Arkadi Timofeyeviç Averçenko 1881 ile 1925yılları arasında yaşamış bir Rus yazar. Heybesinde eleştirmenlik, tiyatro dramaturgluğu da olan Averçenko, başlıbaşına bir mizahçı... hem de öyle böyle değil zamanının bir çok mizah dergisinde sabahlamış ve harika yazılar çıkartmış bir isim.   1908 yılında Satirikon adlı mizah dergisini kurdu ve yönetti. Averçenko’ya büyük ün getiren dergi çok geçmeden ülkenin en önde gelen mizah dergisi oldu. Adı 1913 yılından itibaren Novıy Satirikon olarak değiştirilen derginin yayımlanması Ağustos 1918’de Bolşevikler tarafından yasaklandı. Rusya'da Sosyalist devrim olmuş ve Averçenko yeni yönetimle ters düşecekti. 1919 yılında Sivastopol’a dönen Averçenko burada Beyaz Ordu yayını olan bir gazeteye düzenli yazılar yazdı. Yazar 1920 yılında da ülkesinden ayrılacak ve İstanbul'a göç edecekti. Edebi faaliyetlerini 1920’de göçtüğü İstanbul’da da sürdürdü. 1922’de Prag’a yerleşti. 1925’te gözünden geçirdiği bir ameliyattan sonra durumu kötüleşti. Aynı yılın Mart ayında yaşama veda etti. İşte "Bir safdilin Hatıra Defteri" de İstanbul'da geçen sürgün yıllarının üzerine kurulu hikayelerden oluşuyor. 

 Arkadi Averçenko, 1920’de Bolşeviklerin Kırım’ı istila etmesi nedeniyle İstanbul’un yolunu tutan Rus göçmenlerden biriydi. Bir Safdilin Hatıra Defteri’nde İstanbul’da ve bir sonraki durağı Prag’da geçirdiği günleri anlatır. Devrimden kaçan Rus soylularının hayatlarını sürdürmek için ilk defa çalışmak zorunda kalmaları ve yaşadıkları zorluklar inanılmaz bir mizahi üslupla veriliyor. Kitabı okurken o dönemin İstanbul'undan kareler bulmak istediğinizde sükutu hayale uğruyorsunuz. Zira olaylar daha çok Galata ve Pera civarında geçiyor. Hikayelerde yerli karekter olarak daha çok Rumlar yer almakta. 1920 tarihlerini düşünürsek o zamanlarda İstanbul işgal halinde ve kitapta bununla ilgili bir yaklaşım da yok.  Bu beklentilerimizi bulamasak bile kitabı okurken yazarın mizahi anlatımıyla kendimiz kaptırıp gidiyoruz.

"Bir Safdilin Hatıra Defteri" İstanbul'da Rus göçmenlerin yerleştiği Galata civarında geçiyor, bu sebeple de yerel halk olarak Rum vatandaşlarımızı buluyoruz. Kitapta yazarımız Galata civarında bir ev kiralıyor. Evin yanındaki büyük bir konakta da bir davet verildiğini görüyor. Yazarımız davet verilen sokağın önünden geçerken evdeki kadınların onu de davet etmesinden biraz çekiniyor, eh ne de olsa İstanbul'da bir paşanın haremine girmesi nahoş sonuçlar verebilir diye endişe ediyor. Ama içeri girdiğinde kadınların Avrupa'dan daha modern olduğunu görüyor. Hatta bu gördüğünün karşısında Avrupa'nın bile daha tutucu olduğuna kanaat getiriyor. Çünkü yazarımızın Galata'da tuttuğu kiralık ev, o dönemin Yüksek Kaldırım'ında ve evdeki balkondan da baktığında aşağıdaki manzara genelev sokağına bakıyor. Tabi hikaye bu kadarla da bitmiyor, bundan sonrası daha da komik. 

Arkadi Averçenko, "Bir Safdilin Hatıra Defteri"nde 1920'lerin İstanbul'unda bir Rus göçmeni olarak yaşadıklarını mizahi bir dille anlatıyor. Eserde 1920'lerin İstanbul'u ve işgal yıllarından bir doku bile yok, hatta İstanbul sadece bir fon olarak yer alıyor ama bir mizahçının güçlü anlatımıyla gülerek okumanız garanti. 

Aptulika

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...