10 Haziran 2020 Çarşamba

Eski UFO Gitaristi Paul 'Tonka' Chapman Öldü.


UFO'nun eski gitaristi Paul “Tonka” Chapman  dün (9 Haziran 2020) hayata veda etti . Chapman 66 yaşındaydı ve doğum gününde yaşamını yitirdi. 

Galler doğumlu müzisyen 1968'den ölümüne kadar müzik hayatını sürdürdü. 1971'de İngiliz grubu Skid Row'da Gary Moore'un yerini alarak profesyonel kariyerine adım atan sanatçı, 1974'te UFO'ya katıldı. Ancak bir yıl sonra kişisel farklılıklar nedeniyle ayrıldı ve bunun yerine Lone Star'ı kurdu. 1978'de yeniden UFO kadrosuna geçen Chapman, 1983'teki bölünmeden önce dört albümde çalıştı – No Place to Run, The Wild, The Willing and the Innocent, Mechanix ve Making Contact –  





6 Haziran 2020 Cumartesi

4 Haziran 1992...İlk özel radyo yayını ve ilk dinleyicisi


Fotoğraf: Necat Nazaroğlu

Özel radyolar ilk olarak 1990'ların başında hayatımıza girecekti. İstanbul'da yayın yapan ilk özel radyo da Kent FM 101 olacaktı. Şimdi kısaca  o yıllara gidersek akla hemen şu unutulmaz radyo programları gelecektir: Kara Tren (Rock'n Roll programı), Orion (klasik rock / progresif), Cool (indies), Azı Dişi Kerpeteni (metal), Elegance (Fransızca pop), İyiler Siyah Giyer (New Wave), Kemal'in Ezcanesi ( techno), Posta Arabası(country), Rasta (raggea) ve daha niceleri. Tabi yıllar içinde efsaneleşip filmi de yapılan "Kaybedenler Kulübü" Kent FM 101'de o yılların unutulmazları arasında yerini alacaktı.

Geçtiğimiz salı günü instagram canlı yayınıma konuk olan Kronik grubunun gitaristi Özer Sarısakal o radyo kanalında "Azı Dişi Kerpeteni" isimli efsane rock, metal programını yapmıştı ve tabi o günleri de konuşmadan edemezdik.
Özer Sarısakal, Kent FM'de bu programı yapmadan önce, kuruluş aşamasında da yer alan bir kaç isimden biriydi. Tabi salı günü yaptığımız instagram canlı yayınında da konu ister istemez o günlere gelecekti. Soruma "İlk özel radyolardan biri olan Kent FM" diye başladığımda, Özer hemen söze girecekti ve şunları söyleyecekti:

"Kent FM ilk kurulan radyolardan değil, Türkiye’den yayına başlayan ilk özel radyoydu!"

Simdi o günleri tekrar hatırlatmak gerekirse, radyo ve televizyon yayınları devlet tarafından yapılıyordu ve bu alanda sadece TRT vardı. Yani yurt içinden devlet haricinde radyo / TV yayını yapılması yasaktı.  Yurt içinden ilk yayına giren özel radyo ise Kent FM 101 olmuştu ve Özer de bunu hatırlatıyordu,

"Kent FM 101, yurt içinden yayın yapan ilk radyoydu."  dedikten sonra,  "Sen farkında değilsin, belki de hatırlamıyorsun ama ilk dinleyicisi de sendin." diye devam edip, beni hayretlere düşürecekti.

Sözü gene Özer'e bırakarak, o günlere yani bundan tam 28 yıl öncesinin tarihi anına dönelim:

"Radyoyu ilk kurduğumuzda teknik ekip çalışmalarını tamamladı ve vericiyi taktı. İşi bitirdikten sonra ise, 'Biz vericiyi taktık, her şey tamam, gerisine karışmayız. Bundan sonrası sizde.' dediler ve gittiler. Çünkü devlet harici yayın yapmak yasaktı. Türkiye’den o şekilde yayın yapılamıyordu. Böyle olunca da o teknik ekip yasal bir sorumluluğa girmemek için, 'Bundan sonrası bizi ilgilendirmez.' dedikten sonra bize, 'Şu şalteri açarsanız, gerekli bağlantıları yaptık zaten.' uyarısında bulunarak çekip, gitti.
Biz de onlar gittikten sonra, nasıl yapalım, bir test edelim falan dedik. Ne çalalım derken, o sıralarda Kronik’in ilk albümü 'Endless War'ı  kaydetmiştik ama daha yayınlanmamıştı. Orada bant kayıt olarak duruyordu. Hemen o kaydı koyduk, hani uzun süre çalsın da bizde frekanslardan falan arayalım, bakalım yayın var mı yok mu  dedik. Orada yayın bize geldi. Eh orada verici tepemizde yayın bize geliyor ama radyolardan insanlara ulaşabiliyor muydu? Yayını yaptığımız yere yakın oturan kimler var diye düşünmeye başladık. Yakında bu yayını alabilecek kim olabilir derken benim aklıma sen geldin. Sen de hemen vericinin yakınında olan bir semtte oturuyordun. Dur dedim belki Aptul yayını alabiliyor diye seni ev telefonundan aradım O zaman biliyorsun ev telefonuyla iletişim kuruluyordu. Aradım, sen de tesadüfen evdeymişsin. Sana aç bakalım radyoyu dedim, o şekilde  senin sayende yayının yapılıyor olduğunu öğrenmiştik. Sen durumu anlamadın belki ama ilk yayının ilk dinleyicisi sen olmuştun.  Hatta yayında çalan parçaya, bu kim falan da dedin. Kronik’in ilk albümü daha çıkmamış ve  sen de bilmiyorsun tabi. Kısaca özetlersem, 4 Haziran 1992 Kent FM 101 ilk yayın anında Kronik'in 'Endless War' albümü çalındı ve ilk özel radyo yayınını da ilk dinleyen sen olmuştun."

Bu sözlerden sonra,
" Vay be, Kent FM 101’in ilk yayınında denek olduğumu 28 yıl sonra bugün anlayacaktım." dememle Özer'in, "Evet Aptul, ilk yayında kobay olarak seni kullandık." itirafı gelecekti.

Tesadüf bu ya, Özer'le instagram canlı yayınını yaptığımız gün ilk özel radyo yayınının da yapılışının 28. yıldönümünden iki gün öncesiydi. 

Canlı yayında Özer, o tarihi anı...
"4 Haziran 1992 tarihinde Kent FM 101'in ilk yayınında Kronik'in 'Endless War' çalındı ve ilk dinleyicisi de Aptulika'ydı." özetleyecekti.

Varolduğum günden bu yana iflah olmaz bir radyo tutkunu olan ben en sonunda ilk özel radyo yayınını dinleyen ilk kişi olarak tarihe geçtim ya, artık ölsem de gam yemem. 

Aptulika


1994 yılı Cem Karaca Kent FM 101'de konuk olmuş ve radyonun bulunduğu binanın terasında bir hatıra fotoğrafı çekilmiş.


1993 yılndaki Kent FM 101 programları 


5 Haziran 2020 Cuma

"AZI DİŞİ KERPETENİ ismini bilmeden ÇAĞLAN TEKİL bulmuştu."


2 haziran 2020, Salı günü Instagram canlı yayınımda konuk olan Özer Sarısakal, 7 Nisan'da kaybettiğimiz Çağlan Tekil'i anlattı. 1990'lı yılların başında İstanbul'da kurulan ilk özel radyo Kent FM 101'de yaptıkları "Azı Dişi Kerpeteni" programının ismini bulan kişinin de Çağlan Tekil olduğunu söyledi. 
Aşağıdaki yazıda o gece canlı yayından bu bölümleri bulacaksınız. 


Çağlan, 15 Şubat'ta geçirdiği beyin kanaması nedeniyle Haydarpaşa Numune Hastanesi’nde yoğun bakıma alınmıştı. Ondan gelecek iyi haberi 52 gün boyunca beklemiştik. Umudu yitirmeden beklemiştik ama acı haber 7 Nisan günü gelecekti. 
Çağlan Tekil, Türk Rock Tarihi'nde bir büyük isim ama bizim de arkadaşımızdı ve Özer ile bir araya gelince elbetteki Çağlan'ı konuşacaktık.     

 “Dostumuz Çağlan Tekil’i kaybetmenin derin üzüntüsünü yaşıyoruz. O, her birimizin hayatını güzelleştiren, gülümsemesiyle içimizi ısıtan, varlığıyla güç veren biriydi. Acımız çok büyük, kelimelere sığdırmamızın imkanı yok. Tüm sevenlerine sabır diliyoruz.
Çağlan’la, hastalanmasından bir hafta önce Kadıköy’de karşılaşmıştık, oturup, bir şeyler içmiş, sohbet etmiştik. Bu onu son görüşümmüş. Ondan sonra da o haberi aldık işte. Cerrahpaşa Hastanesi, benim evime yakın olduğu için uzun bir süre oraya gidip geldim ama kendisini tekrar görmek şansımız olmadı. Yoğun bakımda olduğu için almıyorlardı zaten. Yani umutla bekledik. Aslında ümitliydim. Hiç ümidimi kaybetmedim ama maalesef olmadı. Sevgili Çağlan’ı kaybettik. Tuhaf bir his, sanki öyle bir şey olmamış gibi... ne diyeceğimi dahi bilemiyorum. Sanki öyle bir şey olmamış gibi geliyor.
Çağlan çok azimliydi, inanıyordu ve yapıyordu. Yani arayacağız, kendisini çok. Hem arkadaş olarak hem de böyle bu yolda yürüyen insanlar olarak. Üzgünüm çok üzgünüm. Çağlan’ı da unutmayacağız."

Mehdi Bulut, Veysel Barışsever, Çağlan Tekil, Özer Sarısakal, Kemal Kut (Metafor), Torab Majlesi (Kronik)


Çağlan uzun yıllar Radyo Eksen'de de program yapıyordu. O rahatsızlanıp, yoğun bakıma girince dostları onun programını sessiz bırakmadılar ve o iyileşene kadar radyo programını devam ettireceklerdi. Bunlardan biri de Özer'di.

"Onun Pazartesi günleri Eksen’de yaptığı radyo programı “Laneth” vardı. 15 – 20 yıldır yapıyordu bu programı. Çağlan yoğun bakımda yatarken, belli kişiler programı devam ettireceklerdi. Bana da Kanat (Atkaya) ve Gülşah söyledi. Nöbetçi olarak Çağlan adına bir programı da ben yaptım. O iyileşene kadar böyle devam edecekti."


21 Aralık 2019'da IF Beşiktaş'ta yapılan "Master Of Thrash" konserinde Kronik

Çağlan'ın yarım kalan projesi
Müzik yazarı ve radyo programcısı Çağlan Tekil, yaşamının sonunda unutulmaz konserlerin organizasyonuna imza atmıştı. Bunlar arasında Dr. Skull ve Uli Jon Roth konserleri sayılabilir. Onun yaptığı ve 30 yıl öncesinin efsane  "Lanethli Konserleri"ni bugüne taşımış ve bizleri tekrar Metalium, Pentagram, Metafor, Athena, Radical Noise, Tünay Akdeniz, Objektif, Kronik, Cultus... gibi gruplarla buluşturmuştu. "Laneth Bir Gece" adıyla yapılan bu konserler 4 bölüm halinde gerçekleşmişti. En son 21 Aralık 2019'da IF Beşiktaş'ta yapılan "Master Of Thrash" isimli konserde Pentagram, Metalium, Kronik ve Metafor sahne almıştı. O geceki konserde çıkan Kronik elemanı Özer Sarısakal, canlı yayında Çağlan'ın bu konudaki projesini de bizlere söyleyecekti. 

"Çağlan’ın ön ayak olmasıyla şöyle bir şey yapmayı düşünüyorduk…Türkiye’de thrash  metal'deki 4 grubun yani Metallium, Metafor, Pentagram ve Kronik’in turnesini yapmak gibi bir fikir vardı. İlk ayağı da İstanbul oldu. Daha sonrasında da bu gelişmeler olamadı. Çünkü Çağlan'ı kaybedecektik."


"Azı Dişi Kerpeteni adını Çağlan buldu ama kendisi bilmiyordu."


Özer Sarısakal, Kronik grubunun gitaristi ama onun bir başka yanı da radyoculuğu. İstanbul'da ilk kurulan özel radyo Kent FM 101''de Tolga Soyhan'la birlikte yaptığı "Azı Dişi Kerpeteni" programı 30 yıl öncesinin unutulmazlarındandır. Peki bu isim nasıl mı bulundu, derseniz onu da Özer'den dinleyelim.

"Azı Dişi Kerpeteni bir heavy metal programıydı. Kent FM'de ilk başladığımızda aslında biz daha çok kumanda masasında duruyorduk. Radyoda ilk metal programını Tolga Yeniyurt, “Sus” adıyla yapıyordu. O devam ederken sonra bir ara radyolar kapatıldı. Ondan sonra tekrar açıldığında Tolga radyoda devam etmedi. Biz de bir metal proğramı yapalım dedik ve Azı Dişi Kerpeteni'ni yaptık. Bu programın ismini de Çağlan bulmuştu aslında. O da farkında değildi hani. 
Tolga ( Soyhan) ve ben radyonun DJ’leriydik aynı zamanda... yani şöyle 8 saat yayın yapıyorduk. Mesela ben sabah girdiğimde 8’de aldıysam akşam 4’e kadar tüm yayındaki müzikleri ben çalıyordum. Çok boş vaktimiz olmuyordu. O zamanlar bildiğin gibi çalacak materyelleri bulmak da zordu. CD daha çok yeni başlamıştı. O yüzden onları gidip edinmek de dert oluyordu. Ya işte İhsan’a gidiyorduk. Remix İhsan Beyoğlu’nda Emek Sineması’nın orda. Ya da karşıya gidiyorduk, Kadıköy Akmar’da Zihni’den, Pentagram’dan ya da Hammer’dan alıyorduk. Son gün koştura koştura CD’leri topluyorum ama programa daha isim bulamamıştık. İsim bulmak konusunda nasıl desem fena bir şekilde kısırlığımız var hani. Tolga (Soyhan) ile ben bir türlü isim bulamadık yani. Tolga da biliyorsun bizim basçı. Artık son gün, son saatler yani. İşte program olacak ve programın ismini de o gün açıklayacağız... yani sürpriz gibi. Ayak yapıyoruz aslında programın adını bir türlü bulamamışız. Karşıya gidip Akmar’dan CD’leri aldım ve koşturuyorum, program nerdeyse başlayacak. O sıra Çağlan’a rastladım. Çağlan, 'Ee ne yapıyorsun, sen niye burdasın' diyor. Yani Çağlan benden heyecanlı. Zaten ben de stres içindeyim., daha da bir benzin döküyor. 'Hani program yok muydu?' dedi, 'İşte yetişeceğim şimdi' dedim. Çağlan 'Adı neydi' dedi. Yahu dedim adı yok. 'Nasıl adı olmaz, neredeyse yayın başlayacak.' diyerek beni daha da panikletti. 'Yahu' dedim 'yok işte, söyle o zaman bir isim' dedim. O sıra kerpeten pense gibi bir şeyler söyledi. Ama o söyledikleri içinden jeton meton derken, 'kerpeten' benim aklımda kaldı. Yoldayken bir dişçi muhabbetinden aklıma 'azı dişi' çakılmıştı. Sonra radyoya gittiğimde Tolga ile 'Azı Dişi' mi 'Kerpeten' mi derken gene karar veremedik. O zaman dinleyiciye oylama yaptıralım ve onlar karar versin dedik. Sonra yakın olunca 'Azı Dişi Kerpeteni' oldu. Ama sonrasın da Çağlan ile bunu konuşamadık. Azı Dişi Kerpeteni adını Çağlan buldu ama kendisi bunu bilmiyordu. Çağlan hayattayken de bunu konuşma fırsatımız olmadı."

2 Haziran günü Kronik Özer'le yaptığımız söyleşiden bir bölüme daha yer verdim. Bundan sonraki bölümde de İlk özel radyo yayınını dinleyen ilk kişiyi öğreneceksiniz. Hem de o ilk kişi de bunu yıllar sonra öğrendi... iyi mi!
Yarın görüşmek üzere.

Aptulika

Özer Sarısakal ile yapılan Instagram canlı yayınının tümünü aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz:
https://www.instagram.com/tv/CA8YToopW2J/?hl=tr



Çağlan Tekil'in GO dergisi'nde yaptığı röportaj




4 Haziran 2020 Perşembe

Sweet'in bas gitaristi Steve Priest 72 yaşında öldü.


  Sweet grubunun bas gitaristi Steve Priest'i dün (4 Haziran 2020) kaybettik. 72 yaşında hayata veda eden İngiliz müzisyenin ölüm haberini Sweet'in gitaristi Andy Scott , Facebook sayfasından attığı bir mesajla duyurdu. 

Glam Rock'ın öncü grubu Sweet, 70'lerde dünya çapında bir ün kazanmıştı. 1971 ve 1982 arasında, grup toplam dokuz albüm çıkardı. “Little Willy” (1972), “The Ballroom Blitz” (1973), “The Fox on the Run” (1973) ve “Love Is Like Oxygen” şarkıları bir döneme damgasını vurmuş ve ilerde çıkak hard'n heavy gruplarına ilham olmuşlardı. 





















Kronik albüm kayıtları koronaya takılınca


Kronik grubundan Özer Sarısakal, bu salı gecesi yapılan Instagram canlı yayınında konuğum oldu. İki hafta öncesine kadar "Azı Dişi" isimli radyo programını yapan Özer, albüm kayıtları için programına ara vermişti. Ben de o yüzden canlı yayında bu kayıtlar üzerine konuşmak için konuk ettim. Bu konuyla ilgili o yayındaki konuşmalardan bir kısmına buradan yer vereceğim ama ardından gelecek yazılarda Özer'in efsanevi radyo proğramı "Azı Dişi Kerpeteni" ve ilk özel radyo Kent FM günlerinden çok önemli anı ve anektodlara da sonraki yazı da yer vereceğim. Şimdi ilk olarak yeni kayıtlarla ilgili bölüme yer veriyorum. 
2 Haziran 2020'de yaptığımız canlı yayında yoğunluklu olarak ortak arkadaşımız Çağlan Tekin üzerine konuştuk. Onun kaybını her geçen gün daha da üzülerek hissediyoruz ve o günkü konuşmamızda da bunu daha iyi anladık. Çağlan, 30 yıl önceki efsane konserleri bu güne taşımıştı ve bunlardan biri de geçtiğimiz yıl yapılan "Lanethli Konserler 4"tü. Orada Kronik de yer almıştı. Bir sonraki yazılarda bu bölümlere de yer vereceğimizi hatırlatarak şimdi Kronik'in yeni yapacağı albüm kayıtlarına geçelim ve Özer'e kulak verelim:

"Bizim eski albümlerin, yani bant kayıtları yapılmış, o zamanın eski teknolojisiyle olan ilk iki albüm makara bantlara kaydedilmişti. Onları da bir daha elden geçirmek fikri oluştu. Bu niyetle başlayan bir sürece girdik. Yani eski albümlerdeki parçaların yeni halleri diyelim biraz, birkaç yeni parça da eklenecek. Şimdilerde bize yeni bir eleman daha katıldı. Kronik sounduna synth’i de enstrümanlar arasına katılacak. Biraz keyboardı da katarak, öyle bir complation gibi bir şey çıkacak. Eski albümler, bant kayıt olan albümlerdeki şarkıları yeniden çalıyoruz yani re - master falan değil de yeniden çaldık. Davullar ve gitarlar  falan bitti şimdi baslarda sıra.  Bas kayıtlarına başlamıştık, birkaç parça kaydettik ve işte bu hikaye yani corona patladı, böylece her şey durdu. Herkes evlerine kapalı kaldı ama ben kendi malzemelerimi getirdim ve onlara tekrar yoğunlaşıp, kayıtları on line yapmaya karar verdim. Bas kayıtlarını Uğur oradan yapıp bana gönderecek ve burada ben onları toparlayacağım. Bunun için de yoğunlaşmak gerekiyor, bu yüzden de radyo proğramına ara verdim. Çünkü radyo vaktimi alıyor, böyle canlı değil, banttan yapıyorduk. Montajı bilmem neyi şarkıları ara bul derken biraz vaktimi alıyordu. Ben de biraz pimpirikliyim, yok olmadı şunu bir daha yapayım derken radyo programı özellikle montajı yaparken uzun süremi alıyordu. Onun için albüm kayıtları bitsin de ondan sonra tekrar bir bakarız diyerekten ara verdim."


Tabi Kronik grubu ve eski albümler derken 30 yıllık bir zaman dilimi derken ister istemez şu anda kadro da kimler var diye düşünüyoruz. Ancak benim aklıma geçen yılın sonuna doğru açtığım "Cem Karaca'dan Zappa'ya" sergisi geliyor zira o sergiye Kronik tam kadro gelmiş ve çok sıkı bir bir muhabbet olmuştu. Adeta bir sergide değil de bir konserde gibiydik. O gün Kronik'ten sadece davulcu Torab yoktu ama tesadüfe bakın ki Alpay Şalt da aynı gün sergiye ziyarete gelmişti. Böylece kadro da davulcumuz da olmuştu. Bunu hatırlattığımda Özer, "Alpay da bir dönem Kronik kadrosunda yer almıştı. Bizim cover şarkılar yaptığımız dönemde birlikte çalışmıştık." deyince kadronun o günde oluştuğunu anlayacaktım. Yanda gördüğünüz resimde Kronik kadrosunu sergi de göreceksiniz. Öyle bir fotoğraf ki coşkuyu hissetmemek olanaksız gibi. 
Neyse biz gene Özer'e kulak verelim ve Kronik'in son halini bir dinleyelim.

" O gün senin sergiye geldiğimizde 90’lı yılların Caravan Bar  dönemi kadrosuydu, bir anlamda. Yani o çok sahne aldığımız kadrodan Hakan tekrar döndü gruba. Gitarist Gürol on yıldır bizleydi, Abraxas’tan Gürol Öz.  Çağlan'ın  düzenlediği bu son IF konserinde, Gürol yerini Hakan’a devretti. Yani bir anlamda seronomi gibi oldu o konserde. Hakan Şavklı gitarda, Burak vokalde, Torab davulda zaten… Torab maşallah değişmez eleman, neredeyse 30 yıl olacak, 91’den beri beraberiz.. Bas gitarda da Uğur, klavyede de şimdi  Ekim var, Ekim Fırat. Şimdilerde de böylece 6 kişi olduk."


Günümüzde albümler çıkıyor ama artık olay dijital ortamdan sunuluyor. Kronik'in bu kayıtları nasıl sunulacaktı? 

"Aslına bakarsak fiziki şeylerin hiç biri kalmadı. İşte böyle nostaljik şey olarak gidiyor ama olsa daha iyi ve daha anlamlı olur. Çünkü elle tutulur somut bir şey olması bence her zaman daha güzel. Yani onları da basmayı, yani bir plak basmayı da istiyorum. Yapabilirsek plak da basmak isteriz yani. CD de olur ama işte pek dinlenecek şey kalmadı hani. Çalacak aletler de çok yok. Ama bir plak olarak sunmak isteriz. Ama dediğim gibi olanaklar elverir, yapabilirsek."


Kronik'in 1990'lardan bugüne olan sürecini yeni kayıtlarla sunacak albümünü ne zaman dinleyebileceğiz? Yani bu kayıtlar ne zaman çıkacak?

"Tarih vermek falcılık olur yani. Normale döndük diyorlar ama bence biraz daha beklemek gerekecek. Yani normal akışa döndükten sonra olur. Ya da kayıtları uzaktan yaparak tamamlayıp, işte vokaller de var tabi… onları da stüdyoda halletmek gerekiyor. Böyle bir muamma var. Önümüzdeki bir ay her şey daha iyileşmiş gibi geçerse o zaman bir buçuk ayda ya da 2 ayda işleri bitiririz. Yani bir araya gelip çalışabileceğimiz bir ortam olursa."

21 Aralık 2019 IF konseri sonrası 

Evet durum bu şekilde. Ama 2 Haziran günü konuştuklarımız daha bitmedi. Bundan sonraki yazıda Kronik Özer'in radyo proğramı "Azı Dişi Kerpeteni" isminin bulunmasında Çağlan Tekil'in katkısı ve tabi anılar yer alacak. Bu arada benim için sürpriz olan ve neredeyse otuz yıldır bilmediğim ilk özel radyonun ilk dinleyicisinin kim olduğunu sonraki yazılarda paylaşacağım. 

Aptulika



3 Haziran 2020 Çarşamba

Özgür Hazar'dan Blues Rock albümü: "Sad And Blue"


Belçika'dan bir blues rock albümü: "Sad And Blue". Albüm Ozgur Hazar'a ait. 

"Ozgur Hazar kimdir ?" derseniz, biraz eskilere gitmemiz gerekir. Öncelikle "O" ve "u" harflerinin üzerindeki noktaları koyalım ve 1990'lı yılların ortalarına doğru şöyle bir gidelim. Özgür Hazar, yaklaşık 25 yılı aşkın bir süre İstanbul, İzmir, Kuşadası gibi Türkiye'nin bir çok kentinde barlarda  müzik yapmış bir isim.  Türkiye'de en son katıldığı etkinlikler Blues gitaristleri geceleri ve İstanbul Shaft , Izmit 262 Live sahnelerinde olmuş. 2018 Mart ayında  Belçika'ya yerleşen müzisyen, o günden bugüne  Leuven'da yaşıyor ve kurmuş oldugu grubu Ozgur Hazar's Blues Syndicate ile orada çalışmalarını sürdürüyor. 

"Sad And Blue", Özgür Hazar'ın solo albümü. Albüm için de ülkemizden ve dünyadan müzisyenler konuk olmuş. Konuk olan müzisyenlerle uzaktan bağlantı kurularak kayıtlar yapılmış. Dokuz parçanın yer aldığı "Sad And Blue" albümünde tüm parçalar Özgür Hazar'a ait, "That Ain't Me" ise Josh Smith kavırı. 

Stevie Ray Vaughan, Jimi Hendrix, BB King gibi blues ve rock gitaristlerinin izlerini takip eden Hazar, kendine has bir tavır oluşturmuş. Albümde yer yer vokalleri de üstlenen gitaristin dolgun sesi benim açımdan çok etkileyici geldi diyebilirim. 

Albüm "I'm on Fire" ile başlıyor ve Amerika'dan konuk olan Raye Cole'un harika vokaliyle karşılaşıyoruz. Parçada Hammond org'u ile Yavuz Darıdere yer alırken nefeslilerin katılımı biraz caz rock etkisi ile bizi 1970 sonlarına götürüyor. Ardından gelen ve albümle aynı adı taşıyan parçada Özgür Hazar'ı strat gitarda ve vokalde buluyoruz. Bas gitarda Hazar'ın İzmit'ten arkadaşı Murat Bolat konuk oluyor. Bu arada albümün tümünde Amerikalı (Dallas, Texas) davulcu Jason M yer alıyor. 

Albümün konukları arasında yer alan Amsterdam'dan Hollandalı klavyeci Julia Driessen, Hammond Org'u ile  imzasını fena halde koymuş. "Le Me Be Yor Man", "Baby Blue", "Sweet Angel", "Can't Stop Missing You" parçalarında konuk olan Julia Driessen fona akışkan bir zemin oluştururken Hazar'ın gitarının nefis vurgularına imkan tanıyor. 

Chicago Blues temelinde akıp giden "Let Me Be Your Man"de bas gitarıyla konuk olan Sıtkı Sencer Özbay, albümde 6 parçada yer almış. 


Shuffle ritminde akan "Baby Blue"da kişilikli ve kaplayıcı vokaliyle Romanya'dan Costantin Tomov konuk olmuş. Hazar'ın ses rengine de yakın olan ( ama biraz daha bas) Tomov'u bir yerlere not ettim, ki başka çalışmalarını da bulursam kaçırmak niyetinde değilim. "Sweet Angel" parçası Texas Blues normlarında ve aklımıza hemen Stevie Ray Vaughan'ı getiriyor. Büyük bir ustaya saygı niteliğindeki bu parçada Özgür Hazar'ın SRV sevgisi ve hürmeti ziyadesiyle belli oluyor. Bu arada parçada çaktırmadan aralarda kulağımıza geliveren Driessen'in piyano tuşeleri de benim açımdan etkileyiciydi. Bu arada başka çalışmalarını da bulursam kaçırmamak için Julia Driessen ismini de bir yerlere not ettim. 

"Sad And Blue" albümünde balad niteliğinde yumuşak dokulu "Can' Stop Missing You" da caz  etkili vokaliyle Amerikalı müzisyen Nikki N'nin konuk olduğunu görüyoruz. "That Ain't Me" de ise vokalde İngiltere'de yaşayan Görkem Bolaca'yı dinliyoruz. Parçanın sonlarına doğru Özgür Hazar'ın gitar solosu geliyor ki adeta finale doğru enerjiyi yükselten bir paraf gibi. Her şey kendi akışında giderken gelen "Fuzz Funk" açılışıyla Hendrixvari bir etkiden bir anda rap etkili vokal ve funk denizine atılıyoruz. Albümün sonunda yer alan "Fade Away"ikinci balad olarak yerini alıyor. Enstrümantal olan bu parçada Hazar'ın blues rock gitarının ziyafetine şahit oluyoruz.

Bu yılın Ocak ayında çıkan "Sad And Blue"yu açıkcası iki haftadır dinlemeye doyamıyorum. Bu nedenle de önümüzdeki Cumartesi günü Instagram canlı yayınımda Özgür Hazar'ı konuk edeceğim ve "Sad And Blue" albümü hakkında bol bol konuşacağız. Vaktiniz olursa saat 20.00'de sizlerde katılın derim.

Aptulika



1 Haziran 2020 Pazartesi

Flört grubundan Ozan Kotra ilk solo albümünü çıkardı



 Flört grubundan Ozan Kotra şimdilerde ilk solo albümü "Hava Durumu"nu plak olarak yayınladı. Ozan Kotra, Flört grubunun konserlere çıkmadığı, stüdyo kaydı yapmadığı 16 aylık dönemde hazırladığı ilk solo albümü ‘Hava Durumu’nu, 15 Mayıs 2020'de çıkardı. 



Ozan Kotra ismini bir çok müziksever Flört grubundan tanır... Ben ise onu en azından otuz yıl önce Hıbır dergisi'nin ilk yıllarından hatırlarım. O dönem dergiye karikatür getiren 13 - 14 yaşında iki karikatürcü vardı. Yaşlarına rağmen çizgilerindeki ustalık dikkatimizi çekiyordu. Her ikisinin karikatürleri de derginin amatörlere  ayrılmış bölümünde mutlaka yayınlanıyordu. Bu isimlerden biri Bülent Üstün'dü ve kısa bir süre sonra da derginin kadrosuna girecekti. Diğer isim ise Ozan Kotra'ydı ve çizgisindeki başarıya rağmen daha sonra yolunu müzikten yana çizecekti. O yıllarda koltuğunun altında kay kay ile gelen Bülent Üstün punk dinlerdi ve bir ara bir grup kurup müzik de yapmıştı. Ozan Kotra ise o yıllarda bizi şaşırtacak denli Beatles hayranıydı. Onu yıllar sonra karikatür alanında değil de kurduğu Bekarlar grubuyla müzik alanında görecektik. Tabi daha sonrasında Flört grubu ile artık iyiden iyiye rock ustalarından biri olacaktı.  

Ozan Kotra şimdilerde ise solo olarak yoluna devam ediyor ve ilk solo albümü "Hava Durumu"nu plak olarak yayınladı. İsterseniz sözü Ozan'a bırakalım:
“Genç bir müzisyen olarak ilk başladığım andan itibaren hep bir grup müzisyeni oldum ve böyle de anıldım. Flört’le beraber, neredeyse 30 yıllık bu süreçte, elbette pek çok macera yaşadım ve hayat yolunda pek de tercih etmeme rağmen, son derece çetrefilli, komik-trajikomik, başarı ve başarısızlıklarla dolu ama son kertede kendine özgü hikayesi olan bir müzisyen olarak, işimi büyük bir aşkla yapmaya gayret ettim. İşte “Hava Durumu” bu yolculuğun şu anki dönemime kadar olan süreci, bir anlamda kişisel olarak anlatan ve bir grup müzisyeni çerçevesi dışında kaydettiğim ilk albüm . Bir anlamda, solo bir kariyerin pek zararı olmayacağını ve kendi adımla birşeyler yapma heyacanıyla, gerek sektörden gerekse özel hayatımdaki dostlarımın da desteğiyle, benim için karanlık sayılabilecek bir dönemde, moral gücü çok yüksek bir ruh haliyle kaydettiğim bu albümün, Türk Müzik Tarihin’e hoş bir sada bırakmasını hedefledim.”

Ozan Kotra, Flört grubunun konserlere çıkmadığı, stüdyo kaydı yapmadığı 16 aylık dönemde
hazırladığı ilk solo albümü ‘Hava Durumu’nu, 15 Mayıs 2020'de çıkardı. Plak formatında LP olarak yayınlanan bu albüm tüm dijital platformlarda de bulunabiliyor. 

Şimdi de albüm ile ilgili olarak tanıtım bülteninde yazılanlardan alıntılarla Ozan Kotra'nın "Hava Durumu" albümüne bir göz atalım. 
Yaklaşık 3 aylık bir kayıt çalışmasıyla,   Bay Papağan stüdyolarında kaydedilen 10 şarkılık albümün, Long Play miksi ve plak kalıbı İngiltere’nin ikonik stüdyosu Abbey Road Stüdyolarında yapılmış. Anadolu Rock, Jazz, Funk gibi müzik türlerinin işlendiği Hava Durumu’nda, aşk, sevgi gibi olmazsa olmaz konuların dışında, Kotra’ya has bir mizah anlayışıyla, dostluk ilişkilerindeki absürt yaşanmışlıkları, Gezegen’e dair evrensel politik sorunlar ve hayatın içinden konular işleniyor.. Hava Durumu; analog synthesizerlardan, nefesli sazlara, kaba ve kimi zaman yerinde duramayan bas gitar ve davul ritmlerinden, naif akustik gitar melodilerine, duvar piyanosunun hüzünlü sesinden, çılgın perküsyonlara kadar geniş bir çerçevede müzikalitesini sunuyor.

Kendi alanında üst düzey 30 kişilik bir müzisyen kadrosunun çaldığı albümün açılış şarkısı ‘Sorma Arkadaş’ ayrı zaman dilimlerinde tam 3 kez kaydedildi ve son versiyon kullanıldı. ‘Mehtaba Karşı’, ‘Hasta mı oldun’ gibi şarkılar, 20 yıl önce yazılmış. Sözleri revize edilip albüm repertuvarına dahil edildi. “Hava Güzel Kadıköy’de” ise stüdyo kayıtları bittikten sonra yazıldı ve albüme sonradan eklendi. “Unutulmuyor” (Senin yüzünden) isimli şarkıda Fuat Güner’in çaldığı “ Havain Gitar” bilindiği kadarıyla ilk kez Türk Müziği’nde kullanıldı. Flört üyeleri de bazı şarkılarda eşlik etti ama aynı şarkıda çalmadılar ve vokal yapmadılar.

Plağın son şarkısı "Humbarap Yaya" Ozan'ın oğlu Poyraz'a bebekliğinde söyleyip, onu güldürdüğü uyduruk bir tekerlemenin şarkılaşmış hali. Poyraz da bu parçada babasına eşlik etmiş. 

Flört grubunun Türk Rock müziğindeki farklı bakışını sevenler şimdilerde bu hasreti Ozan Kotra'nın "Hava Durumu" albümüyle nihayete erdirecekler. 

Aptulika
1 Haziran 2020
saat: 12.22
17 hafif sağanak yağışlı



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...