3 Nisan 2020 Cuma

Koronavirüs Günlerinde Hatırladıklarım ve Keşifler 12


Koronavirüs ve bu sebeple eve kapanma olayının belki de en güzel şeyi Fenton Robinson'la tanışmam oldu diyebilirim. Blues ustalarını tanıyorum derken, en kalburüstülerinden biri eksikmiş hani.  


Fenton Robinson Olmadan Olmazdı



Fenton Robinson
"Somebody Loan Me a Dime"
 (1974)
Alligator

Koronavirüs ve bu sebeple eve kapanma olayının belki de en güzel şeyi Fenton Robinson'la tanışmam oldu diyebilirim. Blues ustalarını tanıyorum derken, en kalburüstülerinden biri eksikmiş hani. Hem büyük bir usta hem de o ustanın en temel albümlerinden biri ile tanışmam bu kahrolası virüs sayesinde oldu, güler misin... ağlar mısın. 
Chicago Blues'ın usta gitaristi ve sesi Fenton Robinson, 1974 yılında yaptığında plak şirketi Alligator Records'a da bugünkü görkemini açmış diyebiliriz. Robinson, bu albümde elektrik blues'ın takdire şayan örneğini verirken, Chicago Blues ile cazı birbirlerinin tadını bozmadan bir araya getirebilmiş. 

Aptulika
Koronavirüs Günleri






Koronavirüs Günlerinde Hatırladıklarım ve Keşifler 11


Müzikte eskiler kadar keşiflere de önem veririm. Son yıllarda blues tarzında yeni ve genç isimleri tanıyor ve keşif keyfini yaşayabiliyorum. İşte Casey Hensley de bunlardan biri. 26 yaşındaki kadın blues vokali Tanrı vergisi ses yeteneğini, sevgi, ilgi ve eğitimle besleyip blues sahnesine taşımış. 


Kadın Blues Vokalinin Yeni Keşfi




Casey Hensley
"Good As Gone"
 (2020)
Vizztone

İlk çıkışını 2017'de Mayıs ayında Doheny Blues Festivali'nde verdiği konserin kayıtlarından oluşan "Live" albümüyle yapan Casey Hensley, sesiyle dikkatleri haklı olarak çekecekti. Genç sanatçı, bu yıl da ilk stüdyo albümü " Good As Gone"ı çıkardı. 
Müzikte eskiler kadar keşiflere de önem veririm. Rock müzik kulvarında artık buna olanak yok gibi zira rock müzikte yaş ortalaması artık 60 ve üstü. Neredeyse 20 yıldır yeni bir rock grubu bile duymadım... ki keşif ne gezer. Buna rağmen son yıllarda blues tarzında yeni ve genç isimleri tanıyor ve keşif keyfini yaşayabiliyorum. İşte Casey Hensley de bunlardan biri. 26 yaşındaki kadın blues vokali Tanrı vergisi ses yeteneğini, sevgi, ilgi ve eğitimle besleyip blues sahnesine taşımış. 
San Diegolu şarkıcı, sesinin gücüyle dikkatleri çekiyor. Onu dinlerken ister istemez Janis Joplin aklınıza geldiği gibi siyahi blues vokalllerinin de geleneksel izlerini bulabiliyorsunuz. Nefesini iyi kullanarak uzun çıkışları insanı şaşırtıyor. Gerçekten muhteşem yetenekte bir dik sese sahip olan Hensley, blues vokalinin geleceğine umutları yeşertiyor. Böylesi güzel ve üzerine eğilinmiş kadın vokaller günümüzde birbiri ardına çıkıyor ve ilgiye mazhar oluyor; ancak onlar için tek tehlike ses gösterilerinin peşine düşüp, müziği geri plana itmeleri olsa gerek. Dilerim Casey Hensley, böylesi bir tehlikeye düşmez. Yoksa böylesi güçlü ve nefesi on kaplan gücünde olan bir ses, blues sahnesine çok şey katabilir ve insanlığın buna ihtiyacı var. 

Aptulika
Koronavirüs Günleri







2 Nisan 2020 Perşembe

Koronavirüs Günlerinde Hatırladıklarım ve Keşifler 10


1970'lerden farklı bir deneyime hazır mısınız? O halde Leon Redbone ile 1920'lerin ragtime'larına gidip, güzel öyküler dinleyelim. 


Tin Pin Alley



Leon Redbone
"On the Track"
 (1975)
Warner Bros

  Benim çocukluğumda at arabasıyla mahalleye gelen zercavatçılar olurdu. Bu isim büyüklerimiz tarafından "Zercavatçı geldi, biraz domates, biraz da patates alalım." dediler mi meyve ya da sebze satan at arabalı seyyar satıcı olduğunu anlardık. Neden zercavatçı derlerdi anlamını bilmezdik ama kafamızda ne yaptıkları şekillenirdi. Sonradan Beykoz'da böyle bir semt olduğunu öğrenecektim. Belki de o zamanlar İstanbul'un tarım alanı olan o yerden geliyordu meyve sebze ondan öyle denirdi... Artık o kadarını bilemeyeceğim, zira İstanbul'da ne köy ne de tarım alanı kalmış durumda. O yıllarda daha da garip satıcılar mahalleden mahalleye gezerlerdi, bir anlamda onlar AVM'miz ya da süper marketlerimizdi. 
O çocukluk yıllarımda hayal meyal hatırladığım garip bir seyyar satıcı tipi daha vardı. Bunlar günün popüler Türk Sanat Müziği ya da türküleri çığırarak gezinirler ve ellerindeki 4 ya da 8 sayfalık matbuatı satarlardı. O sayfalarda o günün moda şarkılarının sözleri kenar süsleriyle yer alırdı. O satıcıları biraz büyüdüğümde görmedim yani yok olup, gittiler. Bu garip meslek yani şarkı sözü satıcıları sadece benim çocukluğumda var sanırdım, oysa ki 1920 ve 30'ların Amerikasında da varmış... ancak onlar gezginci müzisyenler olup, şarkılarının sözlerini böyle satarlarmış. Tin Pin Alley denilen bu seyyar satıcı (genellikle de siyahi bluescu) müzisyenlere biraz da harcıalem gözüyle de bakılırmış hani. Zamanla Tin Pin Alley bizim İMÇ benzeri bir plakçılar çarşısı olmuş.
Basit şarkılar anlamına da gelebilen Tin Pin Alley şarkıcıları caz ve blues'ın temellerini oluşturan "Ragtime"larıyla geleneğin içindeki yerlerini alacak isimsiz kahramanlardı. İşte bu Tin Pin Alley tarzını 1970'lerde modern döneme taşıyan isim Leon Redbone'dı. Onun 1975'te yaptığı "On the Track" albümünü ilk duyduğumda country sanmıştım. Oysa ki Redbone'un yaptığının içinde biraz caz etkisi de hakimdi ve bu zaten cazın temelindeki yerel şarkıcıların "ragtime"larıydı. Leon Redbone, gitar ve armoika çalarak vokali de üstleniyordu ama yanısıra, 
Phil Bodner – saksofon 
Patti Bown – piyano
Garnett Brown – trombon
Jonathan Dorn – tuba
Steve Gadd – davul
Emanuel Green – keman
Milt Hinton – double bass
Leo Kahn – keman
Ralph MacDonald – perküsyon, kastanyet
Charles Macey – gitar
Don McLean – banjo
Gene Orloff – keman
Seldon Powell – saksofon
Billy Slapin – klarinet
Joe Venuti – keman
Joe Wilder – trompet, kornet
gibi enstrümanlarla konuk olarak yer yer ona eşlik ediyorlar. Ancak bu konuk oluş gümbür gümbür değil, gezgin bir müzisyen sadeliğindeydi. 
Koronovirüs günlerinde işte böyle bir şeyi dinlemek istedim ve Leon Redbone ile tekrar buluştum. Eh be korona insana ne işler yaptırtıyorsun. Ama gece gece fena gitmedi hani... Tabi ki kadeh de boş değil...yani şerefe diyelim, güzelleşelim. 


Aptulika
Koronavirüs Günleri

Not: Albümün kapağındaki illüstrasyon ABD'li çizer ve çizgi filmci Chuck Jones'a ait.







Koronavirüs Günlerinde Hatırladıklarım ve Keşifler 9


Koronovirüs günlerinde eski ama bilmediğim bir grubu keşfetmek. Danimarka'da 1970'li yıllarda çıkmış bir grup: Secret Oyster.
Secret Oyster'ı daha önceden bilenler kim bilir ne keyifler yaşamıştır... Ben daha yeni keşfettim ve keyfime diyecek yok.


Gizlenmiş İstiridyeden çıkan Venüs




Secret Oyster
"Vidunderlige Kaelling (Astarte)"
 (1975)
CBS

Danimarkalı Secret Oyster, 1972 yılında kurulmuş ve 1977'ye kadar müzik yapmış. 2007 yılında tekrar bir araya gelen grup, Danimarka ve Avrupa'da çeşitli açık hava festivallerinde konsere çıkmaya devam ediyormuş.
Secret Oyster'in müzik anlayışını genel olarak progresif rock kategorisinde yerleştirsek de tarzlarına caz rock demek daha doğru. Onlar Miles Davis'in (özellikle "Bitches Brew" albümü dönemi) ve MAHAVISHNU ORCHESTRA'nın 1970'lerde yaptığı caz fusion'u progresif ve deneysel rock ile buluşturuyor. 

- Claus Bøhling / gitar, sitar
- Kenneth Knudsen / piyano, electro piyano, Moog & String synths
- Karsten Vogel / alto & soprano saksofon, String synth
- Jess Staehr / bas
- Ole Streenberg / davul, perküsyon, akordiyon
'den kurulu olan Secret Oyster'e bu albümde,
 - Keld Jensen / mandolin
- Palle Mikkelborg / String synth, trompet  
- Kasper Winding /perküsyon
konuk olmuş. 
yazıyı daha fazla uzatmayacağım, zira bu grubun diğer albümlerine de ilerki dönemde yer vereceğim, ancak grubun kapak çalışmasına bir not düşmek isterim. Jørn Freddie'nin çektiği fotoğrafta Danimarkalı dansçı Vivi Flindt  yer almakta. 
Secret Oyster, hem bu albüm hem de diğer çalışmalarıyla ilgiyi hakediyor bence. 

Aptulika
Koronavirüs Günleri


Secret Oyster - Sirenerne



SECRET OYSTER - Astarte (2010)





Koronavirüs Günlerinde Hatırladıklarım ve Keşifler 8


Gene Görme Biçimleri günlerinin vazgeçilmez plak kapağı


Dı Gı Dı Gı Dık...




The 13th Floor Elevators
The Psychedelic Sounds of the 13th Floor Elevators"
 (1966)
International Artists

Saykodelik ve acid rock'ın bir başka efsane grubu ve ilk albümü. Albümde yer alan "You're Gonna Miss Me" döneminde fırtına gibi esip, listeleri devirmişti... ki bu parçanın artçı sarsıntıları bu güne dek sürmektedir. Gene albümde yer alan "Tried to Hide"  ve "Reverberation " da hatırı sayılır işlerdendir. 
Grup kısa olan müzik kariyerinde sallamış ve sallanmıştır. Grubun gitaristi Roky Erickson uyuşturucu bağımlılığı sonucu yüksek bir sallantıya sebep olarak akıl hastanesine kaldırılmış ve grup dağılmıştır. İki gözünün ortasında bir üçüncü gözü olduğunu söyleyen Erickson'u geçen yıl 71 yaşında yitirmiştik. 
Üçüncü göze gelince biz ona gönül gözü diyelim. Bu ilk albümün kapağınını ortasında da o göz yer almaktadır. 
Bu arada gene Görme Biçimleri yapalım, demek ki özlemişiz... Bu albümün kapağını grafik sanatçısı John Cleveland yapmış, iyi ki de yapmış ki, geniş bir hayranlıkla bakarız.
Bu arada yazının altı çizgili başlığına neden " Dı Gı Dı Gı Dı Gıdık" yazdığımı sorarsanız, albümü dinleyin derim. "Dı gı dıgı" diye devamlı çıkan sesin nasıl yapıldığını merak ediyorsanız, onu da bulmak size düşüyor. 



Aptulika
Koronavirüs Günleri







1 Nisan 2020 Çarşamba

Koronavirüs Günlerinde Hatırladıklarım ve Keşifler 7



Görme Biçimleri'nde "68'lerin Saykodelik konser afişlerini hazırlarken tekrar hatırladığım bir grup: 
Strawberry Alarm Clock.

Albüm Bahane Kapak Şahane




Strawberry Alarm Clock
The World in a Sea Shell "
 (1968)
Uni

Saykodelik ve acid rock'ın efsanevi grubunun üçüncü albümü. İlk albümü "Incense and Peppermints" ile müzik tarihine oturan grup, ikinci albümü "Wake Up" ile başarıyı sağlayamaz. Bu nedenle plak şirketi üçüncü albümde dönemin popüler kadın şarkıcı Carole King ve ilk albümdeki albümle aynı adı taşıyan "Incense and Peppermints"ın sözlerini yazan John Carter ve Tim Gilbert gibi grup dışından isimlerin bestelerine yer vermek konusunda gruba baskı yapar. Bununla da kalsa iyi bir de grubun müziğine orkestral alt yapı katarlar. Sonuçta ortaya bir zamanların Örövizyon yarışması şarkıları gibi bir şey çıkar. Long Play plağın ikinci yüzünde gene de güzel parçalar vardır ancak bunlar grup elemanlarının yaptığı bestelerdir ve daha iyidir. Yani plak şirketi ikinci albümde satış az oldu diye el atar ve bu parlak fikriyle tüy diker.
Madem öyle ben niye burada ilk albüme değil de neden bu albüme yer verdim, derseniz, kapağa bakın derim. Zira keşif kapakta. Albümün kapağını hazırlayan Don Weller, oldukça başarılı bir illustratör ve onun diğer işlerine burada yer vermek istedim. Hem de böylece bir nebze de olsa Görme Biçimleri yapalım dedim.
İsterseniz sözü daha fazla uzatmadan sahneyi Don Weller'in işlerine bırakayım: 
















Aptulika
Koronavirüs Günleri'nde bir Görme Biçimleri kaçamağı


Koronavirüs Günlerinde Hatırladıklarım ve Keşifler 6


Koronavirüs günlerinden önce"Görme Biçimleri"nde bir kez daha albüm kapaklarına yer vereyim diye hazırlık içine girmiştim. Büyük ihtimalle Nisan ayında yaparım diye planlıyordum ve çok eskilerden  Ohio'lu bir grubun albüm kapakları tekrar aklıma gelecekti. Bugün pek ismi bilinmeyen bir grup olan Pure Prairie League ile tozlu topraklı yollarda ister at sırtında ister külüstür bir otomobille gezinti imkanı var. 
Haydi buyrun...


Çayır Çimen Gezerekten




Pure Prairie League
"If the Shoe Fits"
 (1976)
RCA

 Bu seferki grubumuz Kovboy filmi tadında... zaten isimleri olan "Pure Praire League" de 1939'da çekilen Errol Flynn'ın oynadığı kovboy filmi "Dodge City"den geliyor.  
1970 yılında kurulan Pure Prairie League, bir country rock grubu. 1980'lerin sonuna kadar albüm yapan grup 2004'te tekrar bir araya gelerek 70'lerdeki kadar olmasa da kendi eyaletlerinde sevenleriyle buluşmaya devam ediyormuş. Yılda 100 konser veriyorlar, fena değil hani. Bu arada 2020 konserleri daha şimdiden kapalı gişeymiş. Biz bu yöresel başarı öyküsünü bir kenara bırakalım ve grubun tüm dünyada estiği yıllara 1976'ya dönelim.
Pure Prairie League, 1976 yılında dördüncü albümü "If the Shoe Fits"i çıkartmıştı. 

Grubun plak kapakları 1894 ile 1978 yılları arasında yaşamış olan ABD'li ressam Norman Percevel Rockwell illustrasyonlarından kullanılmış. Amerikan kültürünü yansıtan bu usta ressamın yapıtları ABD'de öneme sahiptir. Pure Prairie League'da albüm kapaklarında onun işlerini kullanmıştır. "If the Shoe Fits" albümünün kapağı da Rockwell'in çalışmalarından biri. Çizimde bir ayakkabıcıda bir gringo ayakkabıyı ayağına uydurmaya çalışıyor. Grubun diğer albümlerinde de bu tip esprili ve ironi içeren kapaklar yer alır ki bana fazlasıyla keyif verir. 

Aptulika
Koronavirüs Günleri




 
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...