28 Nisan 2023 Cuma

Albümleri Artık Yapay Zeka mı Yapıyor? - 4 Pollice Verso

Jean Leon Gerome - Pollice Verso- Tuval üzerine yağlıboya 1872

 

Eski Roma'da büyük arenalarda savaş esirleri ve kölelerden oluşturulan gladyatörler, Romalı insanları eğlendirmek için dövüştürülürdü. Halkın büyük tezahüratla izlediği bu dövüşlerde kimi zaman gladyatörler vahşi hayvanlarla da kapıştırılırlardı. Bu eğlence biçimi daha sonra bizim çocukken mahalle arasında arsalarda oynadığımız futbol maçlarından dev stadyumlara taşındı. Bu stadyumlar 1980'lerden sonra Avrupa'da konser mekanı haline de gelecekti. O yıllarda stadyum dolduran gruplar bir elin parmağı kadardı sanırım ilkler arasında Rolling Stones'u sayabiliriz. 1990'lardan sonra bizde de yabancı gruplar İnönü Stadyumu'na gelip ilkleri oluşturdular. 

O İstanbul Harbiye Açık Hava Tiyatrosu ya da AKM'deki hatta Spor Sergi Sarayı konserlerinde başlamadan önce yapılan "Konser başladığında fotoğraf çekmeyiniz" anonsuna artık gerek kalmıyordu. Bu anons neden yapılır derseniz, şu nedenleydi: konser esnasında patlayan flaşların ışığı ve sesiyle sahnedeki grup ya da müzisyen rahatsız olmasın diye. O yıllarda Spor Sergi Sarayı'nda (şimdiki Lütfü Kırdar'ın basket sahası hali) Keith Jarrett konseri olmuştu. Konser öncesi gazetelerde adamın çok huysuz olduğunu ve Atina konserinde seyirci ses yaptı diye konseri yarım bıraktığı yazılmıştı. O konsere giden dinleyici çıt çıkarmamak için yoğun bir çaba gösteriyordu. O eskilerde meşrubat satan çocuklar olurdu. Bunlar ellerinde tuttukları meşrubat kasasındaki cam şişelere açacakla vurup satış yaparlardı. İşte onlardan biri dolanırken izleyiciler çocuğun üzerine atlayıp elini kolunu tutup etkisiz hale getirmişlerdi. Şimdi bu sahneleri akla getirmek imkansız ; şimdi konserlerde cep telefonu ile konuşabiliyorsunuz bile. 

Konserler stadyumlara taşınınca ne fotoğraf makinesi ne de telefon hiç bir şey konseri bozmuyordu artık. Ama o Açık Hava Tiyatrosu konserindeki gibi sahneyi yakından görmüyordunuz. O yüzden de dev ekranlarla bakabilirdiniz. Bu durum konser dinleyicisi yerini konser izleyicisine bırakıyordu. Gene Roma'dan miras amfi tiyatro bize yetişmemiş yerini dövüşlerin yapıldığı arena almıştı. 3000 kişilik mütevazi dinleyicinin yerini 35 bin kişilik devasa izleyici almıştı. Çok şey değişmişti artık. En önemlisi de orada sadece dev gruplar yer alırdı ve küçüklere yer yoktu. Hoş o dönemler 5000 kişilik salonlarda da konserleri izliyorduk ama asıl kazanç büyüklerdeydi. 

Olsun gene o 5000 kişi kapasiteli salonlarda ve Açık Hava Tiyatrosu'nda da konserler oluyordu. Eh hani oralarda da Jethro Tull, Deep Purple, Wishbone Ash  hatta Iron Maiden'i bile izlemiştik. Ancak o 1980 sonunda paralarını biriktirip Açık Hava Tiyatrosu'nda konser organize edebilen genç gruplara pek yer yoktu artık. Artık arsada maç yapan gençler için rock barlar irili ufaklı halı saha vazifesi görecekti... o da asıl jönlerden kalan vakitlerde. 

O yıllardan bu yana çok zaman geçip gitti ve şimdilerdeki konserlere değil müzik dinleme alışkanlığımıza bakmak istedim. Eskiden müzik dinleyicisinin türlere göre müzik dinleme, takip etme alışkanlıkları vardı. Şimdi ise her cuma günü spotify falan gibi platformlardan yeni çıkan albümleri takip ediyoruz. İster rock, ister caz, isterse başka tür herkes aynı şekilde takip etmek zorunda. Bu bir eşitlik ama fark edilmeyen bir tek tipleşmeyi de getiriyor. En yüksekte olan, popüler olanın hakimiyetinde bir eşitlik. Stadyumu dolduramayacak olan sırasını beklesin. Bu karmaşa içinde kolay ulaşabildiğimiz müzik kısa sürede uçup gidiyor.

Bu toz duman içinde bir şeyin eksikliğini de hissetmeye başladım. Neredeyse 6 aydır yeni çıkan caz albümü bulamaz oldum. Bulduklarım "mış" gibi yapıyordu. Her şey tek tipleşirken bütün renkler de grileşiyor gibi. Kimse bana kızmasın ama Kerem Görsev'in " Lost Ghost" albümü ender iç açıcı yeni çalışmalardan biri olarak üç haftadır kulağımda. Artık yeni bir şey aramaktan umudumu kesmiş vazgeçecekken bugün karşıma Macar caz-rock grubu Djabe ile Genesis'in gitaristi Steve Hackett'in "Live in Györ" albümü çıktı. Sabahtan beri dinliyorum ve etkisi de daha henüz geçmedi. Caz ile rock'ın güzel buluştuğu bu albümde yer yer progresif tatlar bulmak da keyif verdi hani. 



Büyük arenada Vestal bakireleri mağlup gladyatör için elleriyle baş parmaklarını aşağıya indiriyor ve pollice verso işaretini yaparak öldür diyorlardı. İmparator da baş parmağını aşağı doğru indirince kalabalıklar ortalığı çınlatıverecekti. Burada ne doğaçlamaya ne tınıya ne de ruhlu bir soloya ihtiyaç var... zira ortalık toz duman, arena gaza geldi bir kere. 

APTULİKA



1 yorum:

Savaş Ferhat dedi ki...

Zevkle merak ve heyecanla okuyor takip ediyor ve onerilerinizi dinliyoruz sayin ustadim saygilar...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...