29 Nisan 2023 Cumartesi

Hafta Sonu Blues Perişan Kütüphanesi'ne Katkı 204

Gwendolyn Brooks

"Maud Martha"

Çeviri : Didar Zeynep Batumlu
İş Bankası Kültür Yayınları
  (1. Basım: Şubat 2023

 Yeni tanıştığım ABD'li siyahi kadın yazar Gwendolyn Brooks, aslında bir şair, "Maud Martha" da yazdığı tek roman. Okuduktan sonra yana yakıla başka romanlarını da okumak istiyorsunuz ama her şey bu tek kitapla bitiyor... eğer şiirleri dilimize çevrilirse bu boşluğu doldurabiliriz. Kansas doğumlu Brooks 1950 yılında Pulitzer ödülünü kazanan ilk siyahi (Afro Amerikan) şair olmuş. 1953 yılında da bu tek romanı olan "Maud Martha"yı çıkartmış. 

"Maud Martha" bana Sevgi Soysal'ın "Tante Rosa"sını hatırlattı. Her iki romanda da yazarların yaşamıyla izler var; birinde ABD'li bir siyah, diğerinde de sarışın bir kadın. Yani her ikisinde de toplumun genelinde öteki kalmak. İkinci romanında Sevgi Soysal bunu çok güzel bir akıcılıkta sunmuştu. Açıkcası Gwendolyn Brooks da bir hayatı öyle güzel bir akıcılıkta anlatıyor ki, su içer gibi okuyorsunuz. Burada yazarın şair olması da dilin şiirsel bir akıcılıkta sunulmasına neden olmuş. 

Siyah bir kadının 1920'lerden 1940'lara kadar süren olgunlaşma süreci  aktarılırken ırk, sınıf ve toplumsal cinsiyet meseleleri de  işlenmiş. Bu yapılırken "beyazlar bizi şöyle eziyor." türünden bir yaklaşım yerine mizahı ve ironiyi kullanmış. Irk ayrımcılığı, yoksulluk, savaş (1) ve bir de buna eklenen evliliğinin yarattığı hayal kırıklığına rağmen Maud Martha mutsuz bir kadın değildir. Yaşadıklarına rağmen hayattan mutlu anlar çıkarmayı başaran bir kadındır.

Bu arada Maud Martha siyahi bir kadındır ama ırk ayrımında sadece beyazlarla değil, daha açık tenli siyahların önyargılarıyla da mücadele etmek zorundadır. Siyahların arasındaki bu ten rengi hiyerarşisi de Brooks'un romanında çok güzel verilmekte. 

Aptulika


(1) Maud Martha romanındaki savaş yılları: İkinci Dünya Savaşı yılları. Romanda bir bölümde gıda kısıtlılığından bahsedilir ve ekmeğin karneyle satıldığı vurgulanır. Yahu biz o savaşın neredeyse göbeğinde yer aldık, iki arada bir derede savaşa girmedik ama yoklukları yaşadık. Ama be kardeşim okyanus ötesindeki ABD'de bile o savaş yıllarında ekmek karnesi olmuş. Aradan nerdeyse yarım asırdan fazlaca zaman geçti bizim sağ politikacıların İnönü'ye çamur atmak için ekmek karnesi dillerinden düşmüyor... Hatta şu an bile. 



Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...