“Sakallı Celal”
Orhan Karaveli
(Doğan Kitap)
Kitabın kapağında “Sakallı
Celal” başlığının altında “Bir Türk filozofunun yeniden doğuşu” ibaresi
geliyor. Bu ifade bizim ilgimizi çekemeyebilir ama kapaktaki fotografla şaşırtıcı
bir etki yapabiliyor. Kitabın çıktığı 2000’lerin başında bu iki imge beni biraz
uzaklaştırmıştı. Şimdi kitabı okuduktan sonra da kitabın isminin altındaki
ibare silindi gitti diyebilirim. Bana kalsa “Bir Aydınlanma savaşçısının yeniden doğuşu” yazılmasını daha
uygun bulurdum.
Yazının girişinde buraya
takılmama sebep olan şey, kuşaklar arasındaki farklı algılayış biçimlerinden
kaynaklanıyor. Eski kuşaklar için “filozof” sözcüğü özü anlamında
algılanabilirken, biz ve bizden sonraki kuşaklar için alaycı bir anlatıma
bürünmüş olduğunu görüyorum. Böyle olmasının sebebine gelince bunda eğitim
sistemimizin iğdiş edilmesi ve felsefe derslerinin gündemden çıkartılması etken
olmuştur diyebilirim. Bizde kapaktaki fotografa bakıp, maddiyattan elini
ayağını çekmiş bir adamı gördüğümüzde avarelikle eşdeğer bir filozof yorumuna
sürüklenebiliyoruz. Ama yapacağımız bir şey yok, yıllar yılı kavramların
içeriği öylesine boşaltıldı ki, bize kapı açacak bir kapak bile derhal duvar
örebiliyor.
Kitabın yazarı Orhan
Karaveli, basın dünyamızın en eski isimlerinden biri. Bir anlamda usta
gazetecilerin en ustası diyebileceğimiz Karaveli, 86 yaşında ve bugünlerde de
“Atatürk, Babam ve Ben” isimli bir kitabını da çıkarttı. Hala ciddi araştırma
yazılarına ve söyleşilere çıkan gazeteci, Galatasaray Lisesi (1937-1949), İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi
(1949-1954) ve Londra Politeknik Okulu'nda (1956-1957) öğrenim gördü. Yeni
İstanbul, Milliyet, Vatan ve Cumhuriyet gazetelerinde yazdı.
Orhan Karaveli, “Sakallı
Celal” kitabını tarihimizin önemli bir düşünürünü hatırlatmaya çalışmak
amacıyla hazırlamış. Eski kuşakların çok iyi bildiği ve kültür hayatına yer
etmiş olan Sakallı Celal, kitap çıkartmadığı için bugünkü kuşaklar ve tabi daha
sonrası için de unutulup, gidecekti. Dolayısıyla Türk Aydınlanma Devrimi’nin
savaşçısı olan bu kişi tekrar gündemimize bu eser sayesinde taşınabiliyor. 1886
ile 1962 yılları arasında yaşamış olan Sakallı Celal bir Osmanlı paşasının
oğlu. Cumhuriyet’le birlikte eğtimci olarak hizmet vermiş. Aydınlanma Devrimi’ne omuz vermiş ve bu
konuda da mücadeleci olmuş. Bunun için başına gelmedik de kalmamış. İdaellerinden taviz vermeyen Sakallı Celal, her türlü makamı bırakarak işçilik edecekti.
Paşazadelikten, işçiliğe süren bu serüvende devrimci bir kişilik. O bir
aydınlanma savaşçısı. Galatasaray Lisesi’nde hocası olan Tevfik Fikret’le
başladığı Aydınlanma neferliği Nazım Hikmet’lerle birlikte sosyalizm ile
buluşacaktı.
Devrimlerden verilen tavizler
ve karşı devrimin içten içe başlangıcı Sakallı Celal’I küştürecekti (ama
yıldırmayacaktı) o da okul müdürlüklerini
ve ardından gelebilecek makamları terk ederek Anadolu kasabalarında
makinistlik, ustabaşılık, işçilik yapacaktı. Orada da başına gelmeyen
kalmayacaktı. Bir işçiye cebindeki bütün parayı verdiği için adı “Komünist”e
çıkacaktı. Sakallı Celal komünist olduğunu saklamıyordu. Ancak ülke
gerçeklerinde merdivenlerin adım adım çıkılmasını uygun buluyordu ve bu yüzden
Aydınlanma Devrimi’nin, çağdaşlaşmanın tamamlanmasının gerektiğini düşünüyordu.
Sakallı Celal’in bugünlere
kalmış bir iki sözünü buraya aktarırsak, bugün de kullanılageldiğini göreceğiz:
“Bu ülkede ilgililer
bilgisiz, bilgililer ilgisizdir.”
“Türkiye’de ‘Aydın’
geçinenler ‘Doğu’ya doğru giden bir geminin güvertesinde ‘Batı’ yönünde
koşturarak ‘Batılılaştıklarını’ sanırlar!”
“Bu cehalet ancak tahsille
olur!”
İşte Sakallı Celal’in dost
sohbetlerinde kalmış ama bugünlere kadar gelmiş sözlerinden bir kaçı. Bunlara
baktığımızda da bazı şeyleri çok ama çok önceden görebilmiş bir kişi olduğunu
anlıyoruz . Bu erken görüş Sakallı
Celal’in düşüncelerini dost sohbetlerine sıkıştırırken, kitap haline gelememiş.
Bu yüzden de Cumhuriyet döneminin bu
aydınlanmacı düşünürünü bizim kuşak ve sonrası bilemiyordu. Orhan Karaveli’nin
bu kitabı büyük bir açığı kapıyor.
APTULİKA
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder