“Arkadaşım Orhan Kemal ve Mektuplar”
FİKRET OTYAM
Bir kitap biter ve kapağı
kapandığında bir yakınımı hem de çok yakınımı kaybetmişim gibi ağlanır mı?
Utanırım ama kendimi tutamam, engel olamam. Biraz kızgınımdır hatta dışa
dökülmese de küfürler sallarım, değer bilmezliğe, vurdum duymazlığa. Haykırırım
içimdeki dilsiz çığlıklarla:
-
Daha ne kadar
sürecek bu kıymet bilmezliğimiz?
Korkarım cevabını biliyorum.
İçim söylemeye elvermiyor, hatta kendimden bile gizliyorum ama çok iyi
biliyorum ki ben doğmadan önce de bu böyleymiş, ben kendimi bildiğim bileli de
böyleymiş. “Miş”li geçmiş zaman kullandım, zira çok önceleri umutluymuşum, bir
şeyler anlaşılıyor sanıyordum. Yani ben bilmezden önce de değer bilmezmiş bu topraklar.
Ben bildiğimde de, şimdi de böyle. Böyle
gelmiş böyle gidecek. “Gitmesin” diyorum ama kendime daha nereye kadar yalan söyleyebilirim, galiba
hep böyle gidecek.
Mahzuni Şerif”in dediği gibi
“Gönül arzetmiyor böyle düzeni/Ezilir mi memleketin ozanı / Kolum nerden aldın
sen bu zinciri”. Biz o zinciri artık
gönüllü de takıyoruz sanki bir bilezik gibi.
Fikret Otyam’ın bu yıl çıkan
“Arkadaşım Orhan Kemal ve mektupları kitabını geçen hafta alıp, bu pazartesi
bitirdiğimde yukardaki satırlarda belirtilen ruh halindeydim. 483 sayfalık
tuğla gibi bir kitap ve bir solukta okudum. Hala açıp açıp tekrar bakıyorum.
Kitabın üzerindeki Orhan Kemal resmini elinle okşuyorum.
Hayatta beni en sıkan kitap
türü mektuplardan oluşanlardır. Hep yorulurum, yarım bırakırım, sıkılırım. Bu
sefer durum değişikti. Öyle bir tutkuyla gitti ki, anlatamam.
Dedem’in evi Vefa’daydı.
Mektuplardan öğrendiğime göre Orhan Kemal de oralara yakın bir yerde oturuyormuş.
Birden heyecanlandım ve sanki dedemlere gittiğimde onu yolda falan
görebildiğimi, tanıdığımı sanacaktım. Oysa bu büyük yazar öldüğünde ben 7
yaşındaydım ve o zamanları hatırlamama imkan yoktu. Aslına bakılırsa bu kitabı
okumazdan önce de Orhan Kemal ile karşılaşmış olduğumu her daim sanmışımdır.
Ama çocukluk yıllarından kalan bir tanışmadır bu ve daha sonrasında
kaybettiğimiz güzellikler gibi o da yitip gitmişti sanki.
Fikret Otyam ile Orhan Kemal
arasındaki 1955 yılından 1970’e kadar olan mektuplaşmalarından oluşan
“Arkadaşım Orhan Kemal” kitabı ülkemizin yetiştirdiği en önemli edebiyat
insanını bizlere sunarken yanısıra hem o dönemi hem de günümüze dek süren
olguları algılamamazı sağlıyor.
Geçen sene yitirdiğimiz
ressam, gazeteci, fotograf sanatçısı Fikret Otyam, Türk Edebiyatı’nın toplumcu
– gerçekçi yazarı Orhan Kemal’le uzun süren bir dostluğu vardı. Otyam işi
gereği Ankara’da bulunduğu için İstanbul’da yaşayan Orhan Kemal’le ölene dek
mektuplaşmıştı. Bu mektuplar Orhan Kemal’in ölümünden sonra da Otyam tarafından
korunacaktı. Öyle ki, 12 Mart darbesi yıllarında bile ev aramalarından özenle
saklanarak, korunacaktı. Fikret Otyam ile Orhan Kemal arasında yazılan bu
mektuplar “Arkadaşım Orhan Kemal ve Mektuplar” adıyla kitaplaştırılmıştı.
Aslında mektuplaşmaların
kitap haline geldiği çalışmalar bana hep sıkıcı gelmiştir. Ancak bu
çalışmadakiler oldukça zihin açıcı ve merak uyandırıcı geldi. Sanki bir
mektuplaşma değilde Orhan Kemal’in yazarlık serüvenini o dönemin siyasi ve
sanatsal çevresiyle bir roman tadında izleyebiliyorsunuz.
APTULİKA
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder