BB King’i
en etkileyen müzisyenler T- Bone Walker ve caz gitaristi Charlie Christian’dır.
Her ikisi de dönemlerine göre ilerici ve yeni yaklaşımlar getiren
gitaristlerdir. B.B. King onlardan öğrendiklerini Nefesli enstrümanlardan
oluşan bir orkestra önünde çalarken arpejlere dayalı bir teknik geliştirecekti.
Böylece tane tane notalar akan arpejlerle kontrast oluştururken yumuşak bir
vibrato gitar tonu çıkacaktı.
BB King kariyerinin ilk
başlarında Fender’in Telecaster modelini kullanıyordu. Plak anlaşmasını
imzaladığı 1949’dan sonra Gibson’ın ES-355 modeli gitarını kullanacaktı. Bu
yangından kurtulan ve “Lucille” adını verdiği gitarıydı.
King yapılan bir röpörtajda gitarı
Lucille için, “Ben şarkı okurken çalmayı beceremem. O sırada Lucille otomatik
olarak çalar.” diyerek espiri yapacaktı. Bu esprinin altında da ince bir nuans
yatmaktadır. O gitarı kendi çalıyormuş gibi değil adeta canlı biriyle düet
yapıyormuş gibi kullanır. Bu şekilde doğaçlamalar esnasında gitarla anlamlı
cümleler birbiri ardına dökülmeye başlar. Sanki gitarla konuşurmuş gibi hassas
tek tel biçimiyle dinleyeni içine çeken bir yapı oluşur. Gene aynı röpörtajında
King, “Gençler gitara dokunmayı bilmiyor. Oysa o hassastır, onu rahatsız
etmemek gerekir.” derken bir başka inceliğini de vurguluyordu. Bu şekilde
yapılan elektrikli gitar işlemelerinde ağlarmış gibi çıkan gitar tınıları BB
King’in hüzünlü vokaliyle nevi şahsına münhasır biçimini oluşturuyordu.
BB King hem vokal hem de
gitar çalışıyla gelenekseli iyice özümsemişken yaşanan çağa da yabancı kalmaz.
Gelenekselin sadeliği ile yeninin gelişmişliğini bir arada bütünleştirir.
Vokali köklere bağlı iken tenor ile tiz seslere ulasan ses skalasında dramatik bir
yapı oluşturmayı başarır. Onun bu yaklaşımı diğer müzik türlerine de kapı
açıklığını ortaya koymaktadır. Bütün bu özellikleri de BB King’i eski blues geleneğini
Modern Blues’ a taşıyan adam yapmasını sağlıyor.
Bunca geniş bir bakış açısı
ve akademik yetkinliğe rağmen BB King’i dinlerken bir kasaba avlusunda ya da
bir köy kahvesinde öyküler anlatan bir adamla karşı karşıya olduğunuzu
sanabilirsiniz. Belki de bu çağda ve bu yaygınlıkta blues’ın vazgeçilmez olması
da bu yüzden, olsa gerek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder