19 Mayıs 2015 Salı

B.B. King'in hayat hikayesi


B.B. King
(1925 – 2015)

·      * Rolling Stone dergisinin “Tüm Zamanların En İyi 100 Gitaristi” anketinde 6. sırada.
·      * Gibson markasınının “Bütün Zamanların En Zirvedeki 50 Gitaristi” arasında 17. Sırada.

·      * 1987’de Rock’n Roll Hall Of Fame’e girdi.

Asıl adı Riley King olan B.B. King, 16 Eylül 1925’te Albert King (Aynı isimdeki bluescu değil, bu bir isim benzerliği) ile Nora Ella Farr’ın oğlu olarak, Mississippi’nin ufak banliyosu olan Berccair’de doğdu.
B.B. King daha dört yaşındayken babası evi terk edecekti. Bir süre sonra da annesi başka biriyle evlenince küçük King anneannesinin yanında yaşayacaktı.
B.B. King, ilk olarak Elkhorn Baptist Kilisesi’nin korosuna girecekti. 12 yaşına geldiğinde ise gene bir bluescu olan ve ondan 14 yaş büyük kuzeni Bukka White tarafından ilk gitarı hediye edilecekti.

18 yaşına geldiği zaman hayatını traktör sürücüsü olarak kazanıyordu. Buradan arta kalan zamanda ise St. John Quartet grubunda Mississippi’deki kiliselerde gitar çalıyordu.
1946 yılına gelindiğinde kuzeni Bukka White onu yanına Memphis’e aldıracaktı. Böylece Tenessa’da birlikte çalacaklardı.
1948 yılında Batı Memphis’te siyah müziği yayınlayan tek kanal olan WDIA isimli radyo istasyonuna Dj olarak giren B.B.King, bir çok program yapacaktı. Bu sıralarda Sepia Swing Club’ta da müzik yapmaya başlamıştı. 
WDIA Radyo istasyonundaki Dj’liğinde “Blues Boy” lakabıyla anılıyordu. Burada bir programa konuk olan blues gitarının ustası T-Bone Walker, ona “Blues Boy”dan kısaltma yaparak “B.B.” demesi sonucu ismi bir anda B.B. King haline gelecekti.

1949 yılında B.B King RPM Records ile plak anlaşması yapacaktı. Böylece aynı yıl ilk 45’lik plağı olan “Miss Martha King / Got The Blues” çıkacaktı. Bu plaktan sonra kendi halinde satışıyla bir iki plak daha yapan B.B. King yanısıra da ufak tefek kulüp, barlarda da çalarak hayatını sürdürüyordu. Arkansas’ta bir dans salonunda çalmak için iş teklifi alan King, sahneye çıkacaktı. O sahnedeyken barın önünde duran iki erkek ilk önce ağız dalaşına başlarken bunu birbirlerine attıkları yumruklar takip edecekti. Bir anda arbede büyüyecek ve salonu ısıtan soba yere devrilerek içindeki gaz salonun ahşap döşemesine yayılacaktı. Ortalık bir anda alevlerle kaplanırken, içerdeki herkes canının kurtarmak için kendisini dışarı atacaktı. Alevlerin sardığı  salondan kendini kurtaranlardan biri de B.B. King’ti. Ancak sanatçı bir süre sonra 30 dolarlık gitarını içerde unuttuğunu hatırlayacaktı. Bunun üzerine birden alevlere sarılmış salona giren King, gitarını kurtarma sevdasına düşecekti. Herkes onu içerde yandı sanırken, bir süre sonra elinde gitarıyla dumanları yararak çıkacaktı. O gün orada kavga eden iki kişinin bir kız yüzünden birbirlenrine girdiklerini ve bu kızın isminin de “Lucille” olduğunu öğrenen B.B. King gitarına bu ismi verecekti.
B.B. King ilk plağından sonra 4 adet 45’lik plak (single) yaptı ancak bunların hiç biri büyük bir başarı getirmedi. 1951 yılında çıkan "3 O'Clock Blues" plağı King’e muhteşem bir başarı getirecekti. Müzik listelerine giren ilk BB King plağı olan bu şarkı 5 hafta boyunca birinci sırada olmak üzere tam 14 hafta üst sıralarda kalacaktı. Bundan sonra birbiri ardına yaptığı plaklar listelere girerken, sanatçınının şöhreti de artacaktı. Öyle ki daha önceden en yüksek 85 dolara çıktığı konserler bir anda 2500 dolara çıkacaktı. Böylece BB King, Washington’daki Howard Teathre ve New York’taki efsanevi konser salonu Apollo’da sahneye çıkacaktı. 1956 yılına geldiğimizde de Bihari biraderlerin plak şirketi Crown, ona bir albüm teklif edecekti. Böylece Florette Bihari’nini prodüktörlüğünde ilk BB King albümü “Singing the Blues” piyasaya çıkacaktı. İçinde "You Upset Me, Baby",   "Every Day I Have the Blues" , "Ten Long Years", "Crying Won't Help You", "Bad Luck", "Sweet Little Angel" gibi listelere giren parçanın bulunduğu albüm, sanatçının ABD dışında İngiltere’de de tanınmasını sağlayacaktı.

Başarılarını birbiri ardına yaptığı albümlerle sürdüren BB King, 1962’de büyük bir plak şirketi olan MCA Records’tan teklif alacaktı. Bu firmaya bağlı Geffen ile plaklarını çıkartacak olan King, 1965 yılında da başarılı bir konser albümü olan “Live At The Regal”i çıkartacaktı. 21 Kasım 1964’te Chicago’da bulunan Regal Theathre’da verilen konserin kayıtlarından oluşan “Live At Regal” sadece BB King diskografisinin değil, bütün konser albümlerinin içinde de en başarılı örneklerdendir. Bu albüm Rolling Stone’ın “Bütün Zamanların En İyi 500 Albümü” sıralamasında 141. sırada yer alırken, 2005 yılında da ABD Kongresi tarafından ulusal müzik adına korunması gereken kayıtlar arasına alınacaktı.
1969 yılına geldiğimizde BB King “Completely Well” albümüyle gene ses getirecekti. Bu albümde yer alan “The Thrills Gone” albümden sıyrılarak, BB King’e hem Grammy ödülü kazandıracak hem de yıllardır onunla birlikte anılacak bir başyapıt çıkartacaktı.

68’ler denilen kuşağın içinde o sıra Avrupalı gençler ABD’nin siyahi müziğine büyük bir ilgi duyacaklardı. Bu ilginin en başında da BB King geliyordu. Eric Clapton, Rolling Stones gibi müzisyen ve gruplar başta olmak üzere İngiltere’de yoğun bir ilgi gören BB King, ilerde çıkacvak rock gruplarına da ilham kaynağı olacaktı. Aynı şekilde ABD’de Paul Butterfield gibi öncü beyaz bluescularla da çalışan BB King, dönemi devi Jimi Hendrix’le de jam sesssion’lar yapacaktı.
Tarihler 9 Haziran 1971’i gösterirken BB King’i ilk defa İngiltere’de verdiği konserle görecektik. Bu sadece ilk İngiltere konseri olmakla kalmıyor İngiliz Blues tarihinin oluşumundaki 28 müzisyeni de sahnede BB King’e eşlik ederken buluyorduk. Bu isimler arasında kimler yoktu ki… İngiliz Blues’ının kurucusu ve “Büyükbabası” Alexis Korner, Fleetwood Mac’in en baba döneminin gitaristi Peter Green, Ozaman daha “Dr. John adını almamış olan Mac Rebennack, Traffic grubunun org ustası Steve Winwood ve daha niceleri. O konserde Beatles’ın davulcusu Ringo Starr da konuk olurken John Lennon geçirdiği bir trafik kazası nedeniyle orada olamayacaktı. Bu konserin kayıtları da 1971’in sonunda “BB King in London” adıyla albüm olarak çıkacaktı.


70’li yılların beyaz bluescularını ve rock gruplarını etkileyen BB King ile 80’li yıllardan ölümüne kadar birçok  müzisyen onunla çalışmak için can atacaktı.  1988’de U2 grubu onunla ,  "When Love Comes to Town" isimli şarkıyı kaydedip büyük bir başarı elde edecekti. Blues Brothers 2000 isimli sinema filminde BB King’i,  Eric Clapton, Dr. John, Koko Taylor ve Bo Diddley ile birlikte görecektik. Gene  2000 yılında Eric Clapton onunla birlikte , “Riding With the King” albümün yapacak ve bu çalışma o yılın Grammy ödüllerinde “Yılın En İyi Geleneksel Blues Albümü” seçilecekti. 
 1980’de  Blues Hall of Fame’a girerek onure edilen King,1987’de  Rock and Roll Hall of Fame, 2004’te de  Official Rhythm & Blues Music Hall of Fame’e kabul edilecekti. 
BB King 1991’de Memphis’teki Beale Caddesi’nde kendi adını taşıyan bir kulüp açacaktı. Müzisyenliğinin yanında işletmeciliğinin de güçlü olduğunu kanıtlayan sanatçı , B.B. King's Blues Club’ün diğer bir şubesini de 1994’te Los Angeles’ta faaliyete geçirecekti.   

2006’da büyük bir dünya turnesine çıkan BB King, Kuzey İrlandalı rock ve blues gitaristi Gary Moore’la birlikte  "Since I Met You Baby"ı kaydedeceklerdi. Aynı yıl Montreux Jazz Festivali ve Zürih’te yapılan    Blues at Sunset’te de  Joe Sample, Randy Crawford, David Sanborn, Gladys Knight, Leela James, Andre Beeka, Earl Thomas, Stanley Clarke, John McLaughlin, Barbara Hendricks ve George Duke gibi caz müzisyenleriyle konsere çıkacaktı.
 2007’de Eric Clapton’un organize ettiği  Crossroads Guitar Festival’in ikincisine katılan BB King, 2010 yılında aynı festivalde  Robert Cray, Jimmie Vaughan, ve Eric Clapton ile birlikte çalacaktı. 




Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...