Geronimo Yalnızkartal bu hafta sizlere sahaflardaki gezintilerinden birinde bulduğu bir kitabı tanıtıyor. İyi okumalar.
Yine bir sahaf
gezisinde elime geçti bu kitap, hatta bu vesile ile Osman Şahin gibi, önemli ve değerli bir
yazarımızın daha olduğunu öğrenmiş oldum . Aslında öykülerinin zamanın kült filmlerine konu
olduğunu görünce ( Bknz :
http://www.osmansahin.com/osman_%C5%9Fahin_sinemasi ) onu isimsiz olarak tanıdığımız da ortaya
çıkyor ya işte masum bir okur
utangaçlığı içinde olduğumu itiraf etmem
gerekir .
Geçenlerde yazmıştım farklı biryerlerde “
Okunacak o kadar çok şey var
ki a dostlar , boşa geçen herzamana
gerçekten çok yazık “
Bu kitapta kendisi de
bir Yörük olan , Osman Şahin kökleri , inançları , yaşam tarzları uzun bir geçmişe dayanan dağların , yaylaların bu özgün
insanlarını 58 sayfada harika anlatıyor .
Kızılderililer başta olmak üzere tüm yerel ve doğa ile dost
ve kardeş yaşamış insanlara , topluluklara ayrı bir hayranlık
duyarım . Sanırım ki köklerimi bir köy çocukluğundan alıyor olmam
da bunda etkin . Bu minik kitapta
Yörüklere dair çok şey öğrendim , onların yaşamlarına , bakışlarına
hayran oldum , bilsem ki o özgün hallerini bulabileceğim , kalkıp gidesim geldi
Toroslara, Bolkar’ın yayalarına ,
obalarına , çadırlarına . Sultan Ana’nın ruhuna dokunmak istedim en azından
. O yanık türkülerini onların ağzından
tepelerde yayalarda yankılanırken dinlemek istedim .
Ellisekiz sayfalık minicik bir kitap içine koca bir dünyayı
sığdırmış yazarımız , kendisini de saygıyla selamlıyorum .
Yörüklere dair bazı
bilgiler : 1960 ‘lara kadar nufus cüzdanları ve kayıtları dahi olmayan
Torosların bu güzel insanları Cemal Gürsel zamanında devlet zoruyla kayıt altına alınmışlar . Sonrasında
günümüze teknolojinin de dağları işgali ile , yaylaları ormanları , keğçelerin dikenli tellerin işgaline
uğramış , Torosların , Bolkar’ın bağrını
delmiş iş makinaları , araba yolları yaylalara
kadar çıkmış . Bu MODERN ( !)
işgal yavaş yavaş yok etmeye başlamış bu doğanın çocuklarının binlerce yıllık
yaşam biçimlerini , araç
gereçlerini ve de davranılarını hem de
birkaç on yıl içinde ... Şimdilerde
halen direnmeye çalışanlar kalsa da
ömürlerinin ne kadar uzun olacağı pek tartışılır .
Dünyanın her neresinde olursa olsun kuralları , yaşamları ve inançlarını yalnızca
doğanın kurallarının belirlediği ve ona saygıyla örülen yaşantıları ile tüm o
güzel insanlara selam olsun . Amerikan
Kızılderililerine , Afrika Yerlilerine ,
Avustralya Aborjinlerine , Kuzey Kutubunun sakin insanları Eskimolara ve
yaylarların , dağların göçerleri Yörüklere , hepinize ... Sizler ne
güzel insanlardınız ya , şimdi nerelere gittiniz ?
Cevabı da Yaşar
Kemal’den olsun “ O iyi insanlar , o
güzel atlara bindiler ve çekip gittiler “
Kitaptan Blues Perişan Okurlarına Kısa Alıntılar
Yörükler : "Başları dumanlı yüksek yerler , ulu ağaçlar ,
yeryüzünü gökyüzüne bağlayan yerler çeker onları . Oralara özlem duyarlar hep.
Bu korunma içgüdüleri dışında Orta Asya
şamanlığından kalma tanrısal ezgilerinde getirdiği bir inançtırda
aynı zamanda . El değmemiş gökyüzüne
nekadar yakın olunursa , gökyüzünün de
kendisine yakın olana en güzel
yaşamı , en güzel ölümü bağışlayacağına inanırlar. Bu yüzdendir ki temiz gökler,ulu ağaçlar , ulu doruklar birer
açık hava tapınağıdır onlar için.
Dağlarda doğup dağlarda ölenlerdir , yiyip içtikleri
yalnızca doğa olan , rüzgarla kar sularında yıkananlar , öldüklerinde
özgürlüğün kar doruklarına gömülenler . Binbir kuşun , çiçeğin , güneşin ,
bulutun ve işitilmedik nice seslerin
adıdır onlar .
Poyraz yakığıdır yüzleri , bodur çalılar örneği kısa , küt ,
sağlam olur boyları , Toros kayalıklarının direncini , dayanıklılıklarını ,
sertliğini ve tüm özelliklerini taşırlar .
Türküleri seslenişleri , Toros poyrazından esinlenilmiş gibidir
ve derin çığlıkları anımsatır, yanık ,
dertli ve uğultulu .
Yola düştüklerinde
zamanın ve uzaklıkların hiçbir önemi yoktur , önemli olan hareketli
olmak , yürümek ve böylelikle göç içgüdülerini doyurmaktır. Sanki hiç durumadan yürümekle yaradılışın
kaynağını arar , sorar gibidirler . "
Kitaptan yörüklüğün kuralı ile ilgili bölümden bir parça
Buyurun bir de Durmuş Aga’yı dinleyelim
“ Birinden isteyebilmem için önce
vereceksin , vermeyi öğreneceksin ,veren el alan eleden her zaman büyüktür . Ne
kadar verir, paylaşırsan , elinde gönlünde
o kadar büyür, yücelir. Bu yüzden açık ve güneşli alanları severiz
, geniş ferah alanlarda yaşayanların
gönülleri , yürekleri de açık olur ... Bizde insanı rengine , ırkına , şekline
göre ayırmak yoktur , Yaradana karşı günah olur bu . Bizler bir tek insanlık
ırkı tanır , biliriz . Yaprağımız farklı olsa da aynı insan ağacıyla aynı toprak ananın çocukları sayılırız . “
“Yörüğün yobazı , dindarı olmaz . Yörük kısmının dine falan
ihtiyacı pek yoktur . Gerçek din
tabiattır bizde . Şu görülen dağlar ,
ormanlar , sudur , kayadır , topraktır , ottur , bitkidir . Ölüme de inanmayız pek , Yörüklükte ölüm yok
süreklilik vardır . Durmadan akan , yer değiştiren suya ölmüş gözü ile bakılmazsa Yörüğe de öyle
bakılmaması gerek . “
Mevlana ne demiş ; “
Her gün bir yerden göçmek ne iyi / Her gün bir bir yere konmak ne hoş /
Bulanmadan , donmadan akmak ne hoş
“
( Alıntılar , Osman
Şahin’in “ Son Yörük “ isimli kitabındır )
Editöryal not: Yazı biraz uzun olduğu için Geronimo'nun yazdığı bölümlere aynen yer verdim. Ama kitaptan alıntılar bölümünü biraz kırptım. Kendisinden özür dilerim. Alıntılar bölümünün tamamını okumak için
adresine bakabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder