24 Mayıs 2015 Pazar

BB King - Let the Good Times Roll (1999)


 BB King’in swing dönemlerini günümüze taşıyan albümü. Çalışmanın tümü 40’lı, 50’li yılların caz müzisyeni Louis Jordan’a adanmış. 1932’de müzik hayatına başlayan Louis Jordan, swing dönemine damgasını vudmuş bir isim. Başarılı bir caz saksofoncusu olan Jordan, iyi bir orkestra lideri, şarkıcı, besteci olmakla yetinmeyip sinema oyunculuğu düzeyinde de kariyer yapmış bir isim. Onun müzik yapmasına eşlik eden komedyenliği de böylece ortaya çıkmıştı.
BB King bu albümünde Louis Jordan’ın izlerini sürerken, ortaya çok zevkli ve de eğlenceli bir çalışma çıkarmış.
Albümde BB King’i Dr John ve davulcu Earl Palmer yalnız bırakmazken, Ray Charles’ın orkestrası da eşlik etmiş.

Albümdeki parçalar
"Ain't Nobody Here But Us Chickens" - 2:51
"Is You Is Or Is You Ain't My Baby" - 3:22
"Beware, Brother, Beware" - 3:07
"Somebody Done Changed the Lock on My Door" - 3:28
"Ain't That Just Like a Woman (They'll Do It Every Time)" - 3:30
"Choo Choo Ch'Boogie" - 2:37
"Buzz Me" - 2:52
"Early in the Mornin'" - 4:47
"I'm Gonna Move to the Outskirts of Town" - 4:49
"Jack, You're Dead" - 2:09
"Knock Me a Kiss" - 2:40
"Let the Good Times Roll" - 2:39
"Caldonia" - 2:17
"It's a Great, Great Pleasure" - 2:38
"Rusty Dusty Blues" - 4:17
"Sure Had a Wonderful Time Last Night" - 3:07
"Saturday Night Fish Fry" - 4:24
"Nobody Knows You When You're Down and Out" - 4:34

Albümdeki müzisyenler
B. B. King – vokal, gitar
Dr. John – piyano
Neil Larsen - Hammond Org, piyano
Hank Crawford - alto saksofon
'Fathead' Newman - tenor saksofon
Marcus Belgrave - trompet
Russell Malone - ritm gitar
John Heard - bas gitar
Earl Palmer - davul

Lenny Castro - Perküsyon

60 yıl önceki ilk Eurovision yarışması

Dün gece Eurovision yapılmış. Ne izledim ne de olacağından haberdardım.  Sanırım kimsenin umrunda da  değil. Bu yazıyı yayınlarken, "millet tıklar mı?" diye tereddüt bile ettim. Oysa 70'li ve 80'li yıllarda televizyon başına oturup, kim bize oy vermedi ya da gene mi sonuncu olduk diye memleket meselesi haline getirdiğimiz eurovision.  Sonra bir ara bu yarışmayı kazandık da. Başımız göğe erdi. Sonra gene küstük. Yani bir garip hikayedir bizim eurovision maceramız. Aman Petrol canım petroller ve daha neler neler. Bunları hatırlayınca hafif tebessüm edip, güleriz. 
Şimdi yüzyıl öncesine dönelim. Ve karşınızda 60 yıl önceki ilk Eurovision gelsin. 1956 yılı ve otuz iki kısım tekmili birden.

Vakti Zamanında 
 İlk Eurovision yarışması


24 Mayıs 1956

Bundan 59 yıl önce bugün ilk Eurovision Şarkı Yarışması yapıldı. O dönemlerde İtalya’nın Sanremo Müzik Festivali hem görkemli hem de İtalyan Pop Müziğinin yarıştığı en büyük organizasyondu. 1956 yılında Avrupa Yayın (TV) Birliği, Sanremo Yarışması’ndan ilham alarak Avrupa’yı kapsayan bir yarışma düzenlemeye karar vermişti.
O seneki ilk yarışmaya 10 ülke katılacaktı. Yarışma öncesi her ülkenin kendi adayını seçmesi gerekiyordu ve bunun için de her ülke ulusal bazda bir yarışma ile katılacak adayını belirlemek zorundaydı. Ancak bu konuda bazı aksaklıklar olacaktı. Bu yüzden Avusturya ve Danimarka ilk başta elenecekti. İngiltere ise evlere şenlik bir fiyaskoya imza atacaktı. İngiliz yayın kuruluşu BBC adayı belirlemek için yapacağı yarışmayı ise Eurovision Şarkı Yarışması bittikten sonra yapabilecekti. 
İlk yarışmanın şaşkınlığı sadece İngiltere’ye ait değildi. Katılımcı ülkelerden Lüksemburg, ulusal adayını bir yarışmayla belirlemiş ve ilk Eurovision’un yapılacağı İsviçre’nin Lugano kentine göndermişti. Ancak her ülke iki kişiden oluşan bir juri üyesi de göndermeliydi ama Lüksemburg o iki juriyi getirmeyi unutacaktı. Yarışmanın yapılacağı gece Lüksemburg, kendi adlarına İsviçre jurisinin oylamaya katılmasını isteyecekti.

Yarışmanın yapıldığı yer İşviçre’nin Lugano kentindeki Kursaal isimli tiyatro salonuydu. O ilk yarışmanın görüntüsü bugünkülerin aksine daha mütevaziydi. Oyların verildiği tabelaya puanlar elle takılıyordu ve bunun içinde sunucu bir merdivene çıkıyordu. Hollanda, İsviçre, Belçika, Batı Almanya, Fransa, Lüksemburg ve İtalya’nın kaldığı finalde İsviçre’den katılan Lys Assia, “Das Alte Karussell” adlı şarkısıyla birinci gelecekti.





Bruce Springsteen'den yeni albüm yıl sonunda



Bruce Springsteen yeni albümünü bu yılın sonuna doğru çıkartacağını açıkladı. ‘Patron’ lakaplı rock müzisyeni bir önceki albümü “High Hopes”u 2014’ün başında çıkartmıştı.

23 Mayıs 2015 Cumartesi

Robin Trower "Rock Efsaneleri"nde


Bora Çetin'in hazırlayıp sunduğu bu haftaki “Rock Efsaneleri”nin konuğu; “Blues Rock” Dünyası’nın en önemli isimlerinden, ünlü İngiliz müzisyen ROBIN TROWER. Sanatçı’nın 70. yaşgününde yayınladığı son stüdyo çalışması; “SOMETHING’S ABOUT TO CHANGE” albümünden seçmeler sunulacak.
Rock Efsaneleri  24 Mayıs 2015  TRT 3'te saat 17.00

 ROCK EFSANELERİ'ni “Canlı” dinlemek için, adresi tıklayınız.
( If you want to LISTEN to "ROCK EFSANELERİ"on “Live”, click the official TRT Radio 3 link below.);
http://www.trt.net.tr/anasayfa/canli.aspx?y=radyo&k=radyo3

22 Mayıs 2015 Cuma

Roger Waters’tan yeni çalışma ve konserlere dönüş haberi


Roger Waters iki yıl aradan sonra bu yaz tekrar konserlerine dönüyor.  Bu yıl 72 yaşına  giren sanatçı 24 Temmuz 2015 tarihinde Rhode Island’da yapılacak olan 
 Newport Folk Festivali’nde konsere çıkacak. 
  1992 yılında yayınladığı “Amused to Death” albümünü yeniden düzenlenmiş haliyle piyasaya süreceğini geçtiğimiz Nisan ayında duyuran Waters, bu yeni çalışmayı da Temmuz ayında çıkartacakmış. 
  24-26 Temmuz tarihleri gerçekleşecek olan Newport Folk Festivali‘nde Roger Waters ‘la birlikte headliner’  olarak The Decemberists ve First Aid Kit grupları da yer alırken  Sufjan Stevens, Laura Marling, Calexico, Sturgill Simpson, Courtney Barnett ve Leon Bridges konserleri de gerçekleşecek.


Roger Waters'ın 1992 albümü "Amused to Death"in 
yeni düzenlemesiyle ilgili 2015 açıklaması



Blues Perişan Kütüphanesi'ne Katkı - 18

“Zıkkımın Kökü” – Muzaffer İzgü (Roman)

Uzun bir aradan sonra tekrar merhaba. 
Bu hafta 1933 yıllarının Adana’sında 
başlayan bir yaşamın 40’lı ve 50’lili 
yıllardaki çocukluk, ilk gençlik öykülerini 
anlatan bir kitap var. 
Muzaffer İzgü’nün kendi hayatından 
bölümleri sunduğu romanı 
“Zıkkımın Kökü” bu hafta sonu Blues 
Perişan Kütüphanesi'ne onsekizinci 
kitap katkımız olacak.  




 Ülkemizin önemli mizah yazarlarından biri olan Muzaffer İzgü kitaplarını öyle yana yakıla aramamışımdır. Buna sebep olan şey de büyük ihtimal Aziz Nesin’in mizah yazarlığı konusunda bizim nesil için her daim ayrıcalıklı yeri olmasından da kaynaklanıyor olabilir.  Bu yüzden alanı mizahla sınırlı olan yazarlara devamlı sınır çekmişliğim vardır. Kimbilir çoğu kez haksızlık da etmişimdir. Karikatür dergilerinde de mizah yazarlarını hep eş geçmişimdir.
Muzaffer İzgü’nün ilk okuduğum kitabı hatırladığım kadarıyla “Ortadireği Yıkan Ayı” idi. Üzerinden öyle bir zaman geçti ki, hiç sormayın. O kitaptan hatırladığım, beni pek sarmadığıydı. Dört yıl önce elime geçen kitaplarından bir kaçını bulup okuyacaktım ve geçmişteki o yargım için çok haksızlık ettiğimi düşünecektim. Çünkü İzgü’nün hem iyi bir mizahi yaklaşımı hem de kendisine özgü bir anlatımı vardı.
Yıllar sonra İzgü hakkında bakışım değisse de çok fazla açlığını çektiğim bir yazar olmayacaktı. Ancak bir hafta önce sahaftan iki tane O Henry kitabı bulup, “amaney” nidalarıyla atılmıştım ki o heyecanla Muzaffer İzgü’nün de bir kitabını alacaktım. Eve geldiğimde kitapları şöyle bir karıştırırken İzgü’nün kitabı ne anlatıyor diye bakarken , bir girmişim ki hiç sormayın. Bir soluk mu desem çölde su bulmuş divane mi desem bir okudum ki sormayın. Kitabın ismi “Zıkkımın Kökü” idi. Bu yazarın kendi çocukluğunu anlattığı bir romanıydı. Öyle içten, öyle sürükleyiciydi ki, elimde olmadan “Yahu bunun filmi yapılır be” diyecektim. 70 küsur sayfa okumuştum ki, internete bir bakayım bu kitapla ilgili bir yazı var mıdır diye. O anda bir de ne göreyim, bu kitap sinema filmine yıllar evvelsi çekilmişti. Memduh Ün yönetmiş, hatta İtalya’da falan da ödüle layık görülmüştü.

İnternet vasıtasıyla filmi hemen izlemeye koyuldum ancak romandaki anlatımın filmde Yeşilçam’ın ahlakçılığına ve melodram alışkanlığına yenik düştüğünü görüp, yarıda bırakacaktım. Romanı tamamen bitirdikten sonra filmi tekrar izledim. O romandaki yaşanmışlık, gerçekçilik ve insanların sınıfsal konumları filmde bombardımana uğramıştı. Romanın geçtiği dönemin atmosferi post – yaşilçam’ın yöntemleriyle iğdiş edilmişti. Sinema filmine biraz fazla haksızlık etmiş ya da yeşilçamın bütün yanlışlarını bu filme yüklemiş de olabilirim. Bunun nedeni de Muzaffer İzgü’nün “Zıkkımın Kökü” romanını çok sevmiş olmamdan kaynaklanabilir. İzgü’nün çocukluğu ve ilk gençliğini anlattığı romanın dili bence muhteşemdi. 1940 ve 50’lili yılların Adana’sında geçen çocukluk, tavanında bir sinemadan alınmış büyük bezden “Tarzan” filmi afişi ile yamanan yoksul ev, babasının icatlarıyla yapılan ayakkabıları, ilk aşk, aşkın peşinden gidilen pamuk tarlaları ve daha bir dizi macera. Yeni baskısı var mıdır bilemem. Benim okuduğum “Bilgi Yayınevi”nden çıkan, Ekim 1999 tarihli, sekizinci baskısıydı. Bulabilirseniz kaçırmayın derim. Sinemacı arkadaşlarınız varsa aman olaki bahsetmeyin zira bitmek bilmez televizyon dizisi yaparlar, sonra “ben ne halt ettim” dersiniz.
Aptulika

21 Mayıs 2015 Perşembe

21 Mayıs 2015 Blues Perişan playlist


BB KING - Rock Me Baby
                 - Early In The Morning
                  - I Want to Get Married
                  - That Ain't' The Way to Do It
                  - Trouble Trouble
                  - Miss Martha King
                 -  Three O'Clock Blues
                 - Everyday I Heave The Blues
                 - Lucille
                 - Sweet Little Angel
                 - No Good
                 - The Thrill Is Gone
                - Ask Me No Questions
                - Hummingbird
               - Blues Jam ( Jimi Hendrix ile)
               - Ghetto Woman (Ringo Starr ile)
               -  When Love Comes To Town ( U2 ile)
               - Since I Met You Baby (Gary Moore ile)
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...