1982'de üniversiteye girmiştim ve hayatım yepyeni bir yol almıştı. Hayatımı değiştiren bir başka şey daha olmuştu, o da radyolarımızın FM kanalına geçmesiydi. Şimdi teknolojinin geldiği duruma baktığımızda bu bahsettiğim ilkel bir gelişme olarak algılanabilir. Eh hani dediğim tarih hiç yoksa kırk yıl öncesi. Varın düşünün nasıl bir şey olduğunu... o zamanlar için FM kanalı, evimize monte edilmiş bir uzay gemisi bir şeydi.
FM denilen şey ilk olarak telaffuzuyla bir bocalama yaratacaktı. FM diye yazılıyordu ama "efem" diye okunuyordu. Yani efelerin efesi gibi bir şeydi bu. 1970'lerde yanımdan ayırmadığım (hatta uyurken bile yaştığın altına yerleştirdiğim pilli transistörlü radyo olurdu yanımda) radyo yayını 'uzun dalga', 'kısa dalga' frekanslarındaydı. FM denilen başka bir şeydi yayını 'stereo' olarak veriyordu. İyi hoş da bu yayını almak için ona uygun bir radyonuz olmalıydı ve bende de oldu, hem de yanında bir kasetçaları da vardı. Bununla da kalmıyor ekolayzırı ve yanıp sönen düğmeleriyle odama bir disko gelmişti.
Anlattığım şeye bakın şimdi bir eskici de bulsanız retro bir zevke hitap edecek ve bıyık altından gülümsemenize sebep olacak bir radyolu teyp o dönem odama bir devasa lüks getirmişti. Radyolu teyp ismi o zamanlar öyle büyüleyiciydi ki... radyo programını hem dinliyor hem de kaydediyordunuz. Bu işin vazgeçilmezi de Stüdyo İmge programıydı. Yavuz Aydar'ın hazırlayıp, sunduğu bu programda en yani çıkan albümlerden bir ya da iki tanesi yayınlanırdı. O zamanlar yeni çıkan albümlere anında yetişmek nerede, en iyi ihtimalle yurt dışında bir akrabanız olacaktı ki , o da plağı getirse en azından bir iki ay geçerdi. Türkiye'de yasal kaset olarak çıkacak deseniz çok beklerdiniz ama sonuç boşuna olurdu. Kayıt kaset yapan plakçılara gelmesi için de bekleyecektiniz; ama Stüdyo FM imdada yetişirdi ve her Cuma saat 18.00 gibi radyonun başında sustalı maymuna dönerdik.
Kulağımız radyoda, işaret parmağımız teybin kaset tuşunda saniyeleri hesaplayarak beklerdik. Yavuz Aydar tanıtacağı albüm hakkında ufak bilgiler verir ve ilk parçayı anons ederek çalardı. Biz o sırada parçanın ismini hemen ezberlemek zorundaydık ve sunumun ardından parçaya girileceği anda kayıt düğmesine basmak için beklerdik. Ne kadar saniyelerle yarışsak da yapılan kayıtta ya Yavuz Aydar'ın sesi arada kaçar ya da parçaya bölünmeli girerdik. Program bittikten sonra parça aralarındaki sunum seslerinde sızan kırıntıları silmek de ayrı bir külfetti.
Bunları yapmamıza sebep, aklımız sıra albümün kaydını sanki ilk elde eden kişi gibi hava basmak arzusuydu ama ne etsek de Yavuz Aydar'ın sunumu bir iki harf olsa da sızardı. Çok yıllar sonra bu kasetleri evde bulduğumda kendi kendime güldüm. Çünkü aradan onlarca yıl geçmişti ve bu sefer de programı Yavuz Aydar'ın sunumuyla tam tekmil kaydetmediğime yandım ama artık çok geçti. O albümleri bir süre sonra ya plaktan kaydettirmiştim ya da plak ve kaset olarak almıştım ama Yavuz Aydar'lı o program kayıtlarının sunumu hep eksik kalmıştı. Şimdiki aklım olsaydı... ama artık çok geç. Bu eski bir anıyla Yavuz Aydar'ı ve Stüdyo FM günlerini hatırlamış olduk. Bu arada devamı da gelecek. Bekleyin.
APTULİKA
2 yorum:
Müzik kültürüm 1970'lerde Yavuz Aydar'ın STÜDYO FM programı sayesinde oluştu. Benim parmağımda 'record' düğmesi üzerinde hazır beklerdi. İyi ki varsın sevgili Yavuz Abi.....
Benim studyo fm maceram da bizim kusaktaki hemen hemen tüm muzikseverler gibi, ayni sizin hikayeniz gibi basladi. O meshur radyo dibinde, elimiz kaset kayit tusunda...yillar sonra kısmet oldu ben TRT de calismaya basladim, Yavuz abi ve Sebnem Savasci yla tanisip onlarla tv.yayinlari yaptik.Muzikseverler cok şey borcludur "Stüdyo fm" e....Yavuz Aydar anonslu studyo fm programi ornegini sanırım Bora Cetin in sitesinde bulabilirsiniz....
Yorum Gönder