Yazmak Doludizgin - ORHAN KEMAL
Orhan Kemal'in ölümünden çok sonraları, neredeyse 30 yıl sonra yayınlanabilmiş bir kitap. Büyük romancımızın tutttuğu günlükler ve şiirlerinden oluşuyor. Şiirleri dergilerde de olsa bir şekilde yayınlanmıştı diyebiliriz ama günlükleri 2000'li yıllara girerken gün yüzüne çıkabilmiş.
Orhan Kemal'in anısını yaşatan, müzeleştiren oğlu Işık Öğütçü yazarın tüm külliyatını eksiksiz ve titizlikle çıkarırken günlükleri yayınlamakta neden bu kadar gecikti, acaba. Bu günlüklerde özel şeyler olabileceği endişesi derseniz, öyle bir durum yok. Günlüklerin bu kadar gecikmesinin asıl sebebi Orhan Kemal'in yolculukta, hapishanede bir deftere el yazısıyla yazdığı günlüklerin eski yazı ( Osmanlıca Arap harfleriyle) ile yazılmış olmasıymış. Yazarın bu notları aldığı defterlerdeki yazıyı okuyamayan ailesi bunların günlük olduğunu anlayamamış. Ta ki 2000'lere doğru eski yazıyı bilen bir arkadaşları bunu ortaya çıkartmış.
"E ne var bunda" diyebilirsiniz. Günlük okumak çoğu kez bana da bunaltıcı gelir. Ancak Orhan Kemal'in günlükleri 1942 - 1946 yılları arasında Bursa Cezaevi'nde yatarken tutulmuş. Nazım Hikmet de orada mahpus ve o günlerin izleri bu günlüklerde belgesel bir roman tadına dönüyor.
Günlüklerin bir kısmı da yazarın son yıllarında Bulgaristan, Romanya ve Sovyetler Birliği (Rusya) seyahatlerinde tutulmuş. Bu da o notları bir gezi yazısı tadına döndürüyor. Orhan Kemal'in İstanbul'u gezerek yazdığı kitabı okumuş olanlar bu tadı iyi bilir. Ha bir de zaten yazar o notlar tutarken bunları bir gazeteye de yazı olarak hazırlamayı amaçlıyormuş ama o dönem geçirdiği ağır hastalık ve az bir zaman sonra gelen ölüm buna olanak tanımamış.
Orhan Kemal'in günlükleri üzerine bu kadar şey yazdığım için sayfalarca sürüyor sanmayın kitabın günlüklere ait olan bölümü topu topu 67 sayfa. Elinize bu bahar gününde bir kafede aldığınızda çayınızı ya da kahvenizi yudumlarken bitiriyorsunuz... Ben de öyle oldu. Kitabın diğer sayfaları da usta romancımızın şiirlerine ayrılmış. Konu madem onun şiirleri oldu, o zaman gene günlüklere döneceğiz.
Bursa Cezaevi 1943 - Orhan Kemal, Nazım Hikmet, Balaban |
Bir ara elime Abidin Dino'nun Nazım üzerine yazdığı bir kitap geçmişti. Orada Bursa Hapisanesi'nde şairle birlikte aynı koğuşu paylaşan ressam Balaban'ın o günlere dair anılarından bir alıntı vardı. Balaban, onlarla birlikte hapiste olan bir gençten "Çok kötü bir şair" diye söz ediyordu. Sonra bu gencin Orhan Kemal olduğunu öğrenecektim.
Günlükleri okurken o günleri Orhan Kemal'in anlatımıyla da bulacaktım. Orhan Kemal yazdığı şiirleri Nazım Hikmet'e gösterir. Ancak Nazım Hikmet hiç birini beğenmez. Bu uzun bir zaman sürer. Ve devamını Orhan Kemal'in günlüğünden okuyalım,
"Bir başka gün nedense bir 'roman başlangıçım' geçer. Okur. Ayaklarında takunyalar, koşarak, heyecanla geldi. Soluk soluğa sordu
- Siz mi yazdınız bunu?
Çekinerek
- Evet, dedim.
- Birader, dedi, neden bahsetmediniz bundan. Siz hikaye yazın, roman yazın ! "
Ve böylece Orhan Kemal'in gerçek dehası ortaya çıkacaktı.
Kitaptan daha çok alıntı yapmak için notlar almıştım. Hele ki Nazım ile öyle güzel anlatımları var ki. Öylesi büyük iki dahinin dostluğu birbirlerine desteği. Bunları burada alıntı olarak yazmayacağım, siz bu kitabı okurken daha iyi keyfine varın.
Eh daha fazla alıntı yapmayacağım dedim ama tam yazıyı noktalayacakken sözümden cayıverdim. Buyrun bakalım Orhan Kemal, Nazım Hikmet için ne yazmış, günlüğünde:
"İyi şair olmam için önce onu aşmam gerekirdi. Nazım aşılması zor ve olanaksız sarp bir dağdır. Nazım sonsuz mavi bir denizdir. Nazım, şiir püskürten volkanik bir yanardağ sanki. ... Söz yerindeyse bal gibi şiir sızıyor. Bu adam yalnızca bir şair değil, hayattaki fonksiyonu itibariyle, yahut fizyolojikman 'şiir üreten bir makina'. Herkeste keçi boynuzundaki bal kadar ender bulunan bu şiir nesnesi bu adamda kilo kilo, ton ton."
Orhan Kemal bunları söyledikten sonra Nazım Hikmet'in onlara hapishanede yazdığı bir gelişigüzel bir notu düzyazı halinden şiir gibi alt alta yazdığın da rahatlıkla şiir sanılabileceğini örnekliyor. Ben de Orhan Kemal'in günlüklerinde aynı şeyi gördüm. Bazı bölümlerde kime ne kadar borcu var ya da evin masraflarını da not düşmüş. İnanılması imkansız ama o basit notlar bile Orhan Kemal'in olunca sanki bir roman tadına bürünüyor.
Galiba Nazım Hikmet nasıl ki "Şiir püşkürten volkanik bir yanardağ" gibiyse romanda da aynı şeyi Orhan Kemal için söyleyebiliriz.
Aptulika
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder