GÜLSÜN DİYE ÇOCUKLAR
Çocukluk günlerimizin anıları
unutulur mu?
Hangimizin anılarında bayramlar olmadan o çocukluk günleri yer
alabilir.
Belki bir çoğunuz, benim gibi
takdirnamelik bir öğrenci değildiniz, sizi şiir okumanız için kürsüye
çıkartmazlardı ama o bayramların bir parçasıydınız ve o günleri hiç bir zaman
unutamazsınız.
İlkokulu okuduğum o yıllarda
23 Nisan çok özel bir gündü. İlk olarak yavru kurt denilen izcilik gibi bir şey
vardı, ona seçilmiştim. Eniştem subaydı ve bana bir subay kıyafeti diktirmişti.
Onu giyip, o 23 Nisan’a öyle katılmıştım. O gün yaşadıklarımı bugün bile dünmüş
gibi hatırlarım. O sadece bir hatıra değildi yahu, kokusu bile vardı, burnumda
bugün bile tüter. Bazı anıların kokusu da vardır tabi. Siz baharı kokusu ile
hatırlamaz mısınız.
Bir sene de folklor ekibine
girmiştim. Folklor kıyafetleri hazırlandığında eve gelmiş ve uyurken onlara
sarılıp yatmıştım. Aynı şeyi Ramazan ve Kurban Bayramlarında da yaşamıştım. O
zaman da bayramlık giysi alınırdı. Birine “Milli”, değerine “Dini” bayram
derdik. İkisi de birbiriyle yarış etmez, ayrışmazdı. Hatta o dönem ayrı dine
mensup Rum yurttaşlarımızın bayramlarını da onlarla birlikte kutlardık. Bak
gene aklıma geldi onların yumurtaları boyadıkları bir bayramları vardı, masal
gibi bir şeydi. Paskalya çöreklerini nasıl unutabilirim.
Eskiden bayramlar birbirini
ötekileştirmezdi, ortak bir sevinçti.
Sonra büyüdük ve 1 Mayıs’ın
“bahar” değil, “İşçi” bayramı olduğunu anladık. Milli, dini bayramların yanına
bir de yasak bayramlar eklenecekti. İşte
ilk ötekileştirme böylece başladı. Sonrası malüm 12 Eylül günleri geldi, bazı
şeyler kötü gitse de 23 Nisan gene güzeldi. Milli ve dini bayramlar
ayrılmaksızın bir ferahlama, kucaklaşmaydı. Ha bu arada 12 Eylül günlerinde 19
Mayıs törenlerinde kızların etek boyu tartışılmaya başlanmıştı.
Karanlık günleri aşmıştık ve
12 Eylül’ün bulutları siliniyordu ama 19 Mayıs törenlerinde kızların etek
boyları sivil ve “liberal” (kelime anlamıyla değil bizdeki alaturka liboş
haliyle ) politikacılarımızın dilinden düşmeyecekti. Ama gene de 23 Nisan
ayrıcalıklıydı. Çocuklar gene neşe içinde kutlarken, büyüklerin de yüzünde
gülücükler açıyordu.
Hatta bir ara tüm dünyadan çocukların katıldığı bir şölen
haline de gelmişti. Tüm dünyada çocuklara tek bayram yapan ülkeydik. 23 Nisan
1920 yani Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun tapusu olan meclisinin açıldığı
günü çocukların bayramı yapmış bir ülkeydik. O çoşku ve sevinç her şeye rağmen
sürdü. Ancak son on yıldır (belki de daha fazla) 23 Nisan’larda törenler olmaz
oldu. Bir kuşak gece yatmadan önce folklor kıyafetine sarılıp uyumayı bilemedi.
Büyüyünce şiir okuduğunu anlatacağı bir anısı da olamayacak. Tabi bunun iyi bir
yanı da var. Mesela 19 Mayıs törenlerinde artık kızların etek boyu, şortlarının
ahlaki boyutu da tartışılmıyor, çünkü o törenler artık hiç yapılmıyor.
İyi ki zamanında çocuk
olmuşum, 23 Nisan törenlerini yaşamamış bir çocuk olsaydım ne çok şey eksik
kalacaktı.
Tüm çocukların “Ulusal
Egemenlik ve Çocuk Bayramı” kutlu olsun. Bir bağımsızlık savaşıyla meclis kuran
Türkiye’min çocukları 23 Nisan Bayramını dünya çocuklarıyla birlikte barış
içinde kutlasınlar. Şairin dediği gibi “Bu davet bizim” olsun.
Aptulika
23 Nisan 2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder