Carmen McRae
Müzik tarihi içinde öne çıkan
bilinen isimlerin ötesinde bir yerlerde bilinmez ama bilindiği zamanda
vazgeçilmez olan sanatçılar vardır. Carmen
McRae böylesi biri. Orkestralar döneminin aranılan kadın vokalisti olan
sanatçı, 50’lerde orkestralar dağılınca hayat denilen gemiyi yüzdürmek için
sekreterlik gibi işlerde calışmak zorunda kalacaktı. 30 yaşında müzisyenlerin
tanıdığı bir vokaldi, ama ünlenmemişti. Yolun yarısı denilen 35 yaşında ünü
yakalayan McRae, birçok kişi için Sarah
Vaughan, Ella Fitzgerald’la eşdeğer bir vokaldi ama onlar kadar tanınıp,
takdir göremeyecekti. Ünlü caz trompetçisi Miles
Davis bir dergide Ella Fitzgerald’ı
‘Caz Kraliçesi’ ilan eden koca
puntolu manşeti görünce, “Ella kraliçe
ise peki Carmen neyin nesi” diye tepki verecekti. Carmen Mc Rae’nın öyküsü 8
Nisan 1920’de New York’un siyah mahallesi Harlem’de Jamaika asıllı bir
ailenin çocuğu olarak doğmakla başlayacaktı.Küçük kızdaki müzik sevgisini
farkeden ailesi onu klasik müziğe yönlendirecekti. Küçük Carmen, piyano
dersleri aldı ve Chopin, Mozart gibi klasik müzik bestecilerinin eserlerini
talim etti. Buna karşın küçük kızın asıl tutkusu Louis Armstrong, Billie Holiday gibi cazcılardı. Artık 19 yaşında
bir genç kızdı ve o da Sarah Vaughan,
Ella Fitzgerald gibi Apollo
Tiyatrosu’ndaki yarışmaya katıldı. Bu yarışmada birinci gelerek, 1939’da
müziğe adımını attı.
İlk olarak onunla Benny Carter ilgilendi ve orkestrasına
vokalist olarak aldı. Ardından dönemin bir başka ustası Count Basie onu orkestrasına katacaktı. 1946 yılında girdiği Mercer Ellington Orkestrası’nda
tanıştığı davulcu Kenny Clarke ile
evlenen McRae, bu sıralar Carmen Clarke
adıyla ilk plağını doldurdu. Ancak bu güzel dönem tarihler 1948’ gösterdiğinhde
sona erecekti. Mercer Ellington Orkestrası dağılınca Carmen McRae, üç yıl boyunca iş bulamayacaktı. Bu yüzden o da
sekreterlik gibi işlerle hayatını sürdürmek zorunda kaldı. Bir süre sonra
ailesinin yanına New York’a taşınan Carmen, tam anlamıyla bir umutsuzluk içine
girecekti.
Bu kötü günlerin ardından
1954 yılı ona şans getirecekti. Caz akodiyoncusu Mat Mathews’le çalışmaya
başlayacak ve kendi adına da ilk plağını kaydedecekti. Yaşı 34 olmuştu ama
plağı ses getirmiş ve ünlenmeye başlamıştı. Hatta dönemin birçok caz dergisi
ondan bahseder olmuştu.
1960 yılına gelindiğinde McRae,
bir büyük caz devi olan Dave Brubeck
ile çalışmaya başlayacaktı. Şöhrete tam tekmil adım atmıştı ama sanatçı,
dünyaya ve çelişkilerine uzak kalamayacaktı. ABD’deki siyah beyaz ırk ayrımı
60’larda toplumsal hareketin yükselmesiyle bir siyah direnişe yol açacaktı.
Carmen McRae, Costa Rico ve Jamaika kökenli bir melezdi. Dave Brubeck ise bir beyazdı ama her iki müzisyen de aralarına
Louis Armstrong’u da alarak ırk ayrımına meydan okuyan “Real Ambassadors” isimli bir gösteri düzenlediler. Bu arada 1967’deki
“Hotel” adlı filmde oynayarak
oyunculuk kariyerine de adım atan McRae’yı (bir dönem bizim ülkede de siyah
beyaz televizyonların tutkusu olan ) Kökler
(The Roots) dizisinde de görecektik.
Carmen McRae’nın ırk
ayrımcılığına meydan okuyan eylemci tavrı ve bu konuda sözünü budaktan
sakınmamısı onu birçok muhafazakar çevrede de sevilmeyen kişi olmasına
yolaçacaktı. Bunun sonucunda geelen mimlenme onun ayağına ilerde de
dolanacaktı. 1983’ü 84’e bağlayan yılbaşı gecesi Billie Holiday anısına verdiği konser büyük bir vefa örneği olurken
caz tarihine de altın harflerle işlenecekti.
1988 yılında Carmen McRae, Thelonius Monk bestelerinin
yorumlandığı “Carmen Sign Monk”
isimli albümü yaptı. Albüm gerçekten muhteşemdi ve Grammy almasına da muhtemel
gözüyle bakılıyordu. Ancak ödüller açıklandığında Carmen McRae yoktu. Böyle
olunca da haklı olarak Carmen McRae, hem müzik endüstrisine hem de onun
yarattığı “sahte caz şarkıcıları”na verdi veriştirdi.
Son konserini 1991’de New
York’taki Blue Note kulüpte veren McRae, sigara tiryakiliği sonucu aktif
şarkıcılıktan uzaklaşmak zorunda kalacaktı. Cigerlerinde amfizem vardı ve 1994
Ekim’inde de felç olacaktı. 10 Kasım 1994’te de ardında onurlu bir yaşam
bırakarak bu dünyardan ayrılacaktı.
Yazı ve çizim: APTÜLİKA
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder