7 Aralık 2013 Cumartesi

Tom Waits 64 yaşında



Farklı sesi ve tarzıyla müzik dünyasının 

kendine has ismi.


Asıl adı Thomas Alan Waits olan sanatçı 


7 Aralık 1949'da Kaliforniya'da dünyaya 


gelmişti. 


Tom Watis bugün 64 yaşına girdi.


Şarkıcı, besteci ve aktör de olan Waits'e 


nice yıllara diyelim.



Çizimler APTÜLİKA

5 Aralık 2013 Perşembe

5 Aralık 2013 BluesPerişan RadyoProgramı Playlisti


 saat 22:00 - 00:00  Rock FM 94.5



* TEN YEARS AFTER – I’d Love to Change the World
* JOHN DUMMER BAND  - Birds and Booze Blues
* BECK BOGERT APPICE  -  Livin’ Alone
*THE HOLMES BROTHERS    -Soldier of Love
* ALVIN LEE  - Still on The Road to Freedom
*TEN YEARS AFTER   - Help Me
*  ALVIN LEE – Hear Me Calling
*  ALVIN LEE – I Can’t Keep Cryihg Sometimes
*  ALVIN LEE – My Baby Left Me
*  ALVIN LEE-  I Don’t Give A Damn
*  ALVIN LEE    - RI’m Writing You A Letter
*  ALVIN LEE – Slow Blues in “C”
*  ALVIN LEE   - Scat Encounter
*  ALVIN LEE -  I Wake Up This Morning
* ALVIN LEE   - Love Like A Man
* ALVIN LEE – Going Home
* ALVIN LEE     - Rit It Up
* LIVIN’ BLUES  - Hear Me Out
* HOWLİNG WOLF   Hidden Charms
*LITTLE MILTON  - What Kind Of Love is This



4 Aralık 2013 Çarşamba

Little Richard 80 yaşında



Rock’n Roll’un mucitlerinden biri. Jimi Hendirix ilk çıkışını onun grubunda yaptı. Piyanosuyla Tutti Fruitti gibi klasiklere imza atan Little Richard bu hafta 80 yaşına giriyor. Ustanın bir iki ay önce dediğine göre daha emeklilik için erkenmiş. Ne diyelim nice yıllara.

3 Aralık 2013 Salı

Bugün Frank Zappa'nın ölümünün 20. yılı


Frank Zappa müzik tarihinin en ilginç ve fenomen isimlerinden biri. Yaptığı entelektüel birikimli ve ironik çalışmalarla rock müzikte ayrıcalıklı bir yere sahiptir. Bu usta sanatçıyı bundan 20 yıl önce bugün yitirmiştik.
Yakalandığı kanser sonucu 4 Aralık 1993'te yitirdiğimiz Frank Zappa'yı saygıyla anıyoruz.

Ten Years After’ın güzel abisinden son konser

"The Last Show"
8 ay önce 68 yaşında yitirdiğimiz 68’lerin efsane grubu Ten Years After’ın kurucusu Alvin Lee’nin son konseri “The Last Show” adıyla yayınlandı.



Bir dönemin en heybetli bules ve hard rock grubu Ten Years After’dı. 70’li yıllarda ülkemizde de plakları yoğun bir ilgi görmüştü. Öyle ki 80’lerin içinde filizlenen Türk hard’n heavy gruplarının konserlerinde de onlardan bir parça icra edilmesi kaçınılmazlar arasındaydı. Sonralarda bu ilgi yeni gözde gruplara ve efsaneleştirilmiş eski gruplara kaymış olsa da müzik tarihi içinde Ten Years After’ın önemi hiç kaybolmayacak. Grubun ismi gibi olmayan kaderi 5 yıl gibi kısa bir süre sürecekti. Ama bu zaman diliminde onların yaptıkları albümler ve baş yapıtlar onlarca yıl müzik yapanlara nasip olmayacak kadar çok oldu.

Özgürlük Yolunda sonsuz yürüyüş

Grubun dağılışından sonra Ten Year After denilince akla Alvin Lee gelecekti. Grubun kurucusu, gitaristi ve vokalisti Alvin Lee, Ten Years After’dan sonra yaptığı solo albümlerle bu unutulmaz efsaneyi tek başına taşımayı sürdürdü. Geçen yılın başında da o eski günlere göndermeler taşıyan isimli albümü “Still On The Road to Freedom”u yayınlamıştı. Bu başarılı albümün çıkışından sonra da bu yılın 6 Mart günü onu yitirecektik. İspanya’da hayata veda eden Alvin Lee 68 yaşındaydı ve “Still On The Road To Freedom” özgürlük yolunda hala yürüyüşünü sürdüren adama yakışacak şekilde finale oturuyordu.
8 ay önce yitirdiğimiz efsanevi gitarist ve vokalistin bugünlerde de bir konser albümü çıktı. Bu Alvin Lee’nin en son verdiği konserin kaydıydı. “The Last Show” adıyla çıkan bu konser albümünde sanatçının ölümüne dek müziğinin hiç dinmeyen enerjisine bir kez daha şahit oluyoruz.

Elvis’in çıkışından 10 yıl sonra

Nothinghamlı İngiliz gitarist, Chuck Berry ve Scotty Moore’dan etkilenerek 13 yaşında müziğe başladı.  İlk grubunu 16 yaşında Jaybirds adıyla kuran Alvin Lee’yi daha sonraları etkileyecek müzisyen Elvis Presley olacaktı. Öyleki 1966 yılında Londra’nın efsanevi konser salonu Marque’de verdikleri konser sonrası grubunun ismini Ten Years After yapacaktı. Bunun sebebi ise Elvis Presley’in ilk albümünü çıkardığı 1956’dan 10 yıl sonra kurulduğu için ismi böyle vereceklerdi.
1967 yılında Windsor Jazz & Blues Festival’ine katılan grup, konser sonrası ise bir plak teklifi alacaktı. Kendi isimlerini taşıyan bu albüm, San Fransisko’da bulunan bir radyo istasyonunda çalınınca konser organizatörü Bill Graham onlarla ilgilenecekti. Böylece Ten Years After 1968 yılında sınırlarını İngiltere dışına taşıyacak ve ilk ABD turnesini gerçekleştirecekti.

 68’lerde hard rock tınılı blues

Şubat 1969’da grubun ikinci albümü “Stonedhenge” çıkacaktı. Bu albümün daha da büyük ilgi uyandırması onları yaz aylarında Newport Jazz Festival’ine taşıyacaktı. Buradaki başarıdan sonra ise tarihi Woodstock Festivali’ne davet alacaklardı. 17 Ağustos 1969 Pazar gecesi sahneye çıktıklarında festivalin en sert tınılı blues ile hard rock soundundaki grubu olacaklardı.
1970’de “Love Like A Man” ile liste başarısı elde eden grup, 1971’de de “A Space In Time” albümünü çıkaracaktı. Bu albümde yer alan “I’d Love To Change The World” yıllara meydan okuyan bir klasik olacaktı.  1968 ile 1973 arası müzik yapan Ten Years After, “I’m Going Home”, “Rock’n Roll Music To The World”, “Hear Me Calling”, “Love Like A Man” gibi unutulmaz şarkıları vereceklerdi. 70’lerin ikinci yarısında dağılan Ten Years After, 2000’lerde bir ara tekrar kurulmaya çalışıldı ama grupta ne yazık ki Alvin Lee yoktu. Alvin Lee’siz bir Ten Years After benzetme yerindeyse bir eşşek şakası gibiydi.

Son konser

 Alvin Lee’nin ölümünden 8 ay sonra piyasaya çıkan ve son konser kaydından oluşan “The Last Show” albümü 28 Mayıs 2012 tarihinde Hollanda’da verilen konserinden oluşuyor. 14 şarkının yer aldığı albümde 2 parça dışında bütün besteler Alvin Lee’ye ait. Diğer iki kasik blues yapıtı ise; Arthur ‘Big Boy’ Crudup’un “My Baby Left Me” ve Robert Blackwell’in “Rit It Up”ı. Alvin Lee’ye bu konserde davulda Richard Newman ile bascı Pete Pritchard eşlik ediyor. Üçlüye baktığımızda da Lee’nin ölümüne bir kez daha üzülüyoruz. Zira konserde öyle güzel bir uyum içindelerki, devam ediyor olmaları müzikal keyif adına güzel olacaktı.

68 isyanında siyahların blues çığlığına İngiltere’den hard rock tınısını da ekleyerek katılan Nothinghamlı beyaz adama bir kez daha minnet borçluyuz.

Yazı ve Çizgi APTÜLİKA

2 Aralık 2013 Pazartesi

Ten Years After günlerinden Alvin Lee

HALA ÖZGÜRLÜK YOLUNDA YÜRÜYEN ADAM

Woodstock ismiyle tarihe yazılmış o muhteşem festivalin unutulmazı kimdir?  Janis Joplin mi?.... Jimi Hendrix mi?.... Yoksa Santana mı? Kuşkusuz bütün katılan isimler  bu festivalin unutulmazlarıdır. 1970 yılında bu festivalin bir de albümü çıkmıştı. O zamanlar “Long Play” dediğimiz  uzunçalar plağı  70’lerin ortasında bir arkadaşımda dinlediğimde benim aklıma bir isim fena halde yerleşecekti. Penanın teller üzerinde dansıyla başlayan bir ritme seyircinin alkışıyla oluşan tempo, bir süre sonra davul ve basın da katılımıyla insanın içini kıpırdatan bir rock’nroll’a  kesik kesik giren bir sesin haykırışları. Parçanın ismi “I’m Going Home”. 9 dakikalık yorumda alçalıp yükselen parçada hiç bitmeyen enerji ve ilk kez blues tınılarını bu kadar iyi hissettiğim parça ile tanışma. Ten Years After ile tanışmam o Woodstock plağı ile oldu.
Benim o gün ilgimi kamçılayan  Sert çalmaylarıydı. O günlerde buna hızlı müzik derdik, sonralarda onun hard rock olduğunun tellaffuzda bir takım zorlukları kısa sürede yenip anlayacaktık.
Ten Years After’ın Woodstock plağındaki o yorumları  15, 16 yaşlarında neden bana o duyguları yaşatmıştı ve o duygular yıllar sonrası 50 yaşımda neden aynı etki de devam edebiliyor. O gün müziklerindeki sertlikleri dediğim şimdilerde blues haykırışı olarak devam ediyor. Bunun müsebbibi Ten Years Afters’ın gitaristi,  vokalisti  ve kurucusu Alvin Lee’den başkası değildi.   
Bu yılın 6 Mart ( 2013)da  bu gönülçelen insanı 68 yaşında yitirdik. Ama o yaşattığı duyguları ise asla. 
"I'd Love to Change the World" adlı Ten Years After parçası 1971’in ortamına bir baş yapıt olarak oturmuştu. Bu adamlar “Dünyayı değiştirmek İstiyor”du ama ellerindeki tek silah “Aşk” idi. Parçayı dinlerken akıp giden gitar ve o tatlı melodinin akışını bozan haykıran vokal bir inancı temsil eder gibiydi.  O Woodstock konserindeki “Going Home” ise Britanya adasındaki bir beyazın ABD’de ikinci sınıf sayılan horlanan siyahi insanın çığlını Avrupa’ya taşımasıydı. “Help Me” adlı şarkı da ise yardım dilenmiyor adeta hesap soruyordu.  Sonrası orta yaş döneminde Alvin Lee’yi tek başına ama gizliden gene Ten Years After bayrağını taşıyarak “Bluest Blue” adlı parçasıyla hatırlarım.  Bazen de 80’lerin şaşkınlığında  “Outside My Window” . Geçen yıl da bir albüm daha yapmıştı ismi “Still on the Road to Freedom”.  Belki de herşey bu son albümde gizliydi: “Hala özgürlük yolunda yürüyorum”. 
70’ine merdiven dayamış bu aga rutin bir cerrahi müdahaleden sonra geçirdiği beklenmedik bir komplikasyon sebebiyle aramızdan ayrıldı, dikkatlerimizi çekmese de önemli şeyler yapacaktı.  Sözün öze içten, samimi ve dünyayı aşk ile değiştirecek kadar farklı ve de  siyah insanın blues’ına gönlünü adamış beyaz İngiliz müzisyen “Hala özgürlük yolunda yürüyor” ve bizim ona çok ihtiyacımız vardı. 



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...