HALA ÖZGÜRLÜK YOLUNDA YÜRÜYEN ADAM
Woodstock ismiyle tarihe yazılmış o muhteşem festivalin
unutulmazı kimdir? Janis Joplin mi?....
Jimi Hendrix mi?.... Yoksa Santana mı? Kuşkusuz bütün katılan isimler bu festivalin unutulmazlarıdır. 1970 yılında
bu festivalin bir de albümü çıkmıştı. O zamanlar “Long Play” dediğimiz uzunçalar plağı 70’lerin ortasında bir arkadaşımda
dinlediğimde benim aklıma bir isim fena halde yerleşecekti. Penanın teller
üzerinde dansıyla başlayan bir ritme seyircinin alkışıyla oluşan tempo, bir
süre sonra davul ve basın da katılımıyla insanın içini kıpırdatan bir
rock’nroll’a kesik kesik giren bir sesin
haykırışları. Parçanın ismi “I’m Going Home”. 9 dakikalık yorumda alçalıp
yükselen parçada hiç bitmeyen enerji ve ilk kez blues tınılarını bu kadar iyi
hissettiğim parça ile tanışma. Ten Years After ile tanışmam o Woodstock plağı
ile oldu.
Benim o gün ilgimi kamçılayan Sert çalmaylarıydı. O günlerde buna hızlı
müzik derdik, sonralarda onun hard rock olduğunun tellaffuzda bir takım
zorlukları kısa sürede yenip anlayacaktık.
Ten Years After’ın Woodstock plağındaki o yorumları 15, 16 yaşlarında neden bana o duyguları
yaşatmıştı ve o duygular yıllar sonrası 50 yaşımda neden aynı etki de devam
edebiliyor. O gün müziklerindeki sertlikleri dediğim şimdilerde blues haykırışı
olarak devam ediyor. Bunun müsebbibi Ten Years Afters’ın gitaristi, vokalisti
ve kurucusu Alvin Lee’den başkası değildi.
Bu yılın 6 Mart ( 2013)da
bu gönülçelen insanı 68 yaşında yitirdik. Ama o yaşattığı duyguları ise
asla.
"I'd Love to Change the World" adlı Ten Years
After parçası 1971’in ortamına bir baş yapıt olarak oturmuştu. Bu adamlar
“Dünyayı değiştirmek İstiyor”du ama ellerindeki tek silah “Aşk” idi. Parçayı
dinlerken akıp giden gitar ve o tatlı melodinin akışını bozan haykıran vokal
bir inancı temsil eder gibiydi. O
Woodstock konserindeki “Going Home” ise Britanya adasındaki bir beyazın ABD’de
ikinci sınıf sayılan horlanan siyahi insanın çığlını Avrupa’ya taşımasıydı.
“Help Me” adlı şarkı da ise yardım dilenmiyor adeta hesap soruyordu. Sonrası orta yaş döneminde Alvin Lee’yi tek
başına ama gizliden gene Ten Years After bayrağını taşıyarak “Bluest Blue” adlı
parçasıyla hatırlarım. Bazen de 80’lerin
şaşkınlığında “Outside My Window” .
Geçen yıl da bir albüm daha yapmıştı ismi “Still on the Road to Freedom”. Belki de herşey bu son albümde gizliydi:
“Hala özgürlük yolunda yürüyorum”.
70’ine merdiven dayamış bu aga rutin bir cerrahi müdahaleden
sonra geçirdiği beklenmedik bir komplikasyon sebebiyle aramızdan ayrıldı,
dikkatlerimizi çekmese de önemli şeyler yapacaktı. Sözün öze içten, samimi ve dünyayı aşk ile
değiştirecek kadar farklı ve de siyah
insanın blues’ına gönlünü adamış beyaz İngiliz müzisyen “Hala özgürlük yolunda
yürüyor” ve bizim ona çok ihtiyacımız vardı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder