Son iki, üç aydır büyük caz orkestralarının plaklarını almak ve dinlemek bende tutku haline geldi. Benny Goodman, Duke Ellington, Dizzy Gillespie ve daha niceleri. Hani yaşlanıyoruz belki ondandır denilebilir ama daha çocukluk yıllarımdan beri böylesi big band'lar yani orkestralar hep ilgimi çekmiştir. Zaten o kısa pantolonlu yıllarımın düğünlerinde sahnede çıkan müzisyenleri gördüğümde deli olurdum ve gözüm onlara kilitlenirdi. Herkes şarkıcıya bakarken, benim gözüm bateristte olurdu. Kimi zaman klavyeciyi kimi zaman da gitariste bakardım, ama solist umrumda bile olmazdı. Bir çok insan için uzakta bir şey, ayrıntı olanlar benim ilgi alanımdaydı.
İlk bateriste bakmamın sebebi çocukluk yıllarımda bateristlerin isminin önde olduğu Vasfi Uçaroğlu, Salim Ağırbaş, Durul Gence gibi orkestralardan kaynaklanıyor olabilir ama ben o düğünlerdeki orkestralarda çalan bateristlerin bana önerilmesinden değil, hareketleri ve ritmleriyle büyüleniyordum. Hem onlarla da kalmıyordu ki gitarist ve saksafoncu da göz kamerama takılıyordu.
Sonraları biraz daha büyüdüm ve ufaktan yabancı gruplar dünyamıza girdi. Rock müzikle tanıştım ve bir çoğunu dinlerken gitara takılıverdim. Deep Purple'ın "Child In Time"ını dinlerken vokalin çığlığı enstruman, gitarın tınısı ise vokal olacaktı. "Lazy"de ise büyülenmiş gibi Jon Lord'un org tuşesi aklımı başımdan alacaktı. Yani yeni bir dünyaya adım atıyordum ve bu çocukluğumun düğünlerinde herkesin tersine bateriste baktığım farklı bir dünyanın olduğunun kanıtıydı.
Bu yılbaşında planlamamışken eşimin yeğenleri o gece bizi davet ettiler... hatta gelip bizzat evden aldılar. Arabayla giderken radyo da açıktı ve o sıra Barış Manço'dan "Sarı Çizmeli Mehmet Ağa" çalıyordu. Dayanamayıp, "Uzun zamandır dinlemiyordum ama Ahmet Güvenç'in bas gitar tonu ne kadar güzel geliyor." dedim. Yeğen ise benim bu meraklı dinlememe bakıp şaşırarak, "Benim kulağım sözlerde ve Barış Manço'da, abi sen ne kadar farklı dinliyorsun" diyecekti. Elimde değil, bir parçayı tümüyle kavrayıp, ayrıntılara gidip oralarda dolaşmak hoşuma. gidiyordu. Bir resme bakarken de ne anlatıyordan önce renklerde gezinmek bana keyif verir. Oysa hayatımızda bize önerilen hiç böyle bir şey değil, tüket daha çok tüket gerisi önemli değil.
Eskiden türkü dinleyenler bir saz ustasına kulak verebilirdi ama sonrasında onlar da öndeki soliste kulak kabartır oldular. 1970'li yıllarda enstrümantal yani sözsüz müzik, o dönemin televizyon yayınlarında arıza olunca giren bir şeydi. Öyle ki bir nevi "boşluk doldurmak" gibiydi. O dönem yayınlanan enstrümantal grup müziklerinin plakları üzerine uyanık plak şirketi "TRT Ara Müzikleri" ibaresini kondururdu yani solist olmayan müzik dinlemek için değil, olsa olsa ara doldurmak içindi.
İşte Önder Bali'nin vefat haberi gelince aklıma bunlar geliverdi. Üstelik bu usta müzisyenin ölümü Ferdi Tayfur'un vefatından sonra olunca haber bile olamadı. Oysa benim çocukluğumdan hatırladığım ve aklıma mıh gibi işlenen bir isimdi, Önder Bali. Klarineti ile resimlerine rastlardım dergi ya da gazetelerde. O görüntü adeta bizdeki Benny Goodman yansımasıydı. O bir enstruman ustası, bir orkestra şefi, aranjör, eğitimci ve öncü bir isimdi. Oysa şimdi baktığımda onunla ilgili derli toplu bir bilgi de bulamıyoruz. Hoş böyle desem de 2005 yılında yayınlanan Münir Tireli'nin "Bir Metamorfoz Hikayesi - Türkiye'de Grup Müziği: 1957 - 1980" isimli kitabında doyurucu bilgilere ulaşmak mümkün. O nedenle hem o kitaptan hem de internet ve benim aklımda kalanlardan harmanlayarak bu usta sanatçımızı anlatmaya çalışacağım.
1938 yılında İstanbul'da doğan Önder Bali, İstanbul Belediye Konservatuarı'nda öğrenim gördükten sonra 1961 yılında müzik hayatına İstanbul Şehir Armoni Orkestrası'nda klarnetçi olarak başlayacaktı.
1966 yılına geldiğimizde Erol Büyükburç hem filmleri hem de plaklarıyla zirvedeydi ve kendi adına oluşturduğu orkestrasına Önder Bali'yi de alacaktı. Büyükburç'un o yıl yaptığı "Ağlarım", "Zeynebim", "Altın Tasta Üzüm Var" ve döneme damgasını vuran "Kızılcıklar Oldu mu" şarkılarının plak kaydında Bali, saksafon ve klarnetiyle yerini almıştı.
1969 yılında Orhan Şevki ile birlikte ilk orkestrasını kuran Önder Bali, bir yıl sonra da Önder Bali Dörtlüsü adını verdiği grubuyla plak kayıtlarına girdi. Zafer Dilek (gitar), Haluk Hancı (basgitar), Erdal Gürel (davul), Önder Bali’den (org, klarnet) oluşan dörtlü, adından söz ettirmeye başladı.
1970 yılında Zafer Dilek ile birlikte İstanbul Hilton Otel’inde ve Lions kulüplerinde çalışan sanatçı, Dörtlüsü ile çalışmalarına ara verecekti. Ancak bu ara bir yıl sürecekti ve 1971 yılına fırtına gibi gireceklerdi. Konserlerde pek görünmeseler de yaptıkları iki 45'lik plak (single - tekli) büyük beğeni toplayıp listeler girecekti. Türk ezgilerini Shadows'vari bir usluba taşıyan harika çalışma "Bergama Zeybeği" ve deneysel bir şekilde rock tınıları veren "Haluk İçin" gözardı edilmeyecek çalışmalardı.
Önder Bali aynı yıl Orhan Şevki ile birlikte 7 kişilik bir orkestra da kuracaktı. Bu orkestranın solisti de Silvya adıyla yer alan Asu Maralman'dı. Bu orkestra aynı zamanda plak kayıtlarında yer alıyor ve bir çok ismin ilk çıkışlarında etkili oluyordu. Ersen'in "Süreyya /Pekiştirme", Hülya'nın "Ah Neyleyim Deli Gönül /Ilgaz" ve Asu Maralman'ın "Hudey Hudey" plaklarında bu orkestra yer alıyordu.
Türk popüler müziğinde Önder Bali Orkestrası'nın bu katkısı, sanatçıların yorumlarını da oluştururken, özgün yapıtların da ortaya çıkmasını sağlayacaktı. Bu yapı devam etseydi her şey farklı olacaktı ama popüler müziğimize bir süre sonra musallat olacak olan yabancı parçalara Türkçe söz yazma modası her şeyi yerle yeksan edecekti.
1971 yılının doluluğu bununla da bitmiyordu. Önder Bali, yılın sonunda Şehir Armoni Orkestrası'na şef olarak geçerek akademik bir başarıya da adım atacaktı.
Bunca başarılı bir yılın ardından Önder Bali ile Zafer Dilek'in yolları ayrıldı ve Dörtlü son buldu. Önder Bali, 1972 yılında Ergun Dinç (bas gitar, keman), Veysel Çadır (davul), Kemal Çizgen’li (org, klarnet) kadroyla yeni ekibini kurdu. Böylece gece klüplerinde çıkan orkestranın yanı sıra Bali, Şehir Armoni Orkestrası'na da yeni boyut getirecekti. 1927 yılında şehir bandosu olarak kurulan bu orkestrayı popüler tarzları da seslendiren bir orkestraya dönüştürecekti. O dönem dünyada plakları fırtına gibi esen Paul Mauriat gibi büyük bir orkestra müziği yapmayı hedefine koymuştu. O yıl verdikleri konserin repertuarı ile de bunu kanıtlamıştı.
Önder Bali, İstanbul Belediyesi'ne ait bir orkestra olan Şehir Armoni'yi popüler düzeyde bir boyuta taşıyarak, halkı çok sesli müziğe ısındıracaktı. 1974 yılının Ocak ayında bu orkestranın verdiği konser yoğun bir ilgi görecekti. Yıla hızlı başlayan Önder Bali, Şubat ayında da "Aldanırım Sanma / Ölesiye Sevmek" plağını yapacaktı. Plağın ilk yüzünde yer alan "Aldanırım Sanma" Nilüfer tarafından da plak olarak yapılmış bir şarkıydı. Honey Lemongrass Trio'nın "My Uncle Petitmer" parçasına Türkçe söz yazılarak yapılmış bu parça ile Önder Bali de aranjman modasına uymuş ama klarinetiyle harika bir yorum çıkartmıştı. Plağın ikinci yüzünde ise caz yaklaşımı dikkat çekiciydi. (yorum Münir Tireli'ye ait)
Aldanırım Sanma
1974 yazının başında ise "Sevmek Seni Bir Suç İse / Gözleri Aşka Gülen" plağı yayınlanacaktı.
Önder Bali, hiç durmuyor ve Temmuz ayında"Altın Klarinet” adında bir albüm (LP - uzunçalar) çıkartacaktı. Bu plağın kayıtlarında da 30 kişilik bir orkestra yer alırken, Metin Alkanlı da düzenlemeleri yapacaktı.
Bunca başarılı geçen bir yıldan sonra 1975 yılında onu gazinocular farkedecekti. O dönemin gazinolarından Lalezar, Önder Bali Orkestrası'nı kadrosuna alacaktı. Orada çıkan her sanatçıya eşlik etmek gibi rekora da imza atacaktı.
Önder Bali, 1977 yılında Bulgaristan'da düzenlenen Altın Orfe Müzik Festivali'nde Semiha Yankı'ya çalan büyük orkestrayı yönetmişti.
Bunca yoğunluk içinde 1978 yılına gelen sanatçı, orkestrasını dağıtarak 1960 yılından beri sürdürdüğü İstanbul Belediye Konservatuarı'ndaki öğretim üyeliğini ön plana alacaktı. Tabi 1971 yılından beri yaptığı İstanbul Şehir armoni Orkestrası' şefliğini emekli olduğu 1985 yılına kadar sürdürmüştür. Emekliliğinden sonra şehir tiyatroları genel müzik direktörlüğü görevine atanmıştır.
Müziklerini yaptığı tiyatro oyunları ise şöyledir:
Evita
Saka Kuşu
Çalıkuşu
Ahududu
Arslana Benzer
Lüküs Hayat
Sarıpınar 1914
Kuşlar
Ahududu
Tiyatro Şarkıları
Memleketimden İnsan Manzaraları
Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım
Sabaha Az Kala
1990’lı yıllarda Önder Bali, Mehmet Kaygusuz ile birlikte kurduğu müzik merkezinde müzik eğitimi verdi ve ilerleyen yaşlarında da müzikten kopmadı. Öyle ki ailesi tarafından katledilen küçük Narin için "Narin'e" parçasını yapmış ve piyano ile seslendirmişti.
Öncü bir müzisyen ve orkestra şefi olan Önder Bali'yi 4 Ocak 2025'te 86 yaşında kaybettik. Piyanist ve klarinet sanatçısı olan Önder Bali'nin ülkemiz müziğine verdiği büyük katkı için anısı önünde saygıyla eğiliriz.
Aptulika
Bakılası Kaynaklar:
https://www.biyografiler.com/kimdir/onder-bali
https://www.sinemamuzik.com/detay/onder-bali-klarnet
https://orkestralargruplartarihi.com/onder-bali-orkestrasi/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder