15 Ekim 2024 Salı

40 YIL SONRA GELEN 40 DAKİKA

 


Sinan Doyan bu yazıyı haftalar önceden anlamlı bir olay için yazarak bana gönderdi. Ancak ben yazıyı hiç yoksa 2 ay beklettim. Sadece onun yazısını mı... Meral Akman'ın yazısını da. Sinan'ın yazısının altında Hem Sinan'a hem de Meral'e özür yazıma yer vereceğim vr bu gecikmenin nedenini açıklayacağım. Şimdi sizi tarihsel bir konserin 40 yıl sonra gelen sürprizini anlatan Sinan Doyan yazısıyla başbaşa bırakıyorum. 

APT.

 


40 YIL SONRA GELEN 40 DAKİKA


70’lerin ortalarından itibaren, başta mesken tuttuğu Avrupa olmak üzere; neredeyse tüm dünyayı dolaşan, üstüne Kanada’da evlenip bir de “babalık” mertebesine ulaşan ve birkaç kere mecburi geliş gidişler dışında ayrı kaldığı ülkesine koltuğunun altında “İlla ki” albümü, yanında da (60’larda Bernhard Weber’ı getirdiği gibi) yeni bir basçıyla kesin dönüş yaptığında yıl 1984’tü. Üstelik beyin kanaması gibi ciddi bir hastalığı atlatıp “resetlenmiş” bir şekilde müzikal ağırlığını memleketine verecekti.


O ülkesini, ülke insanları da onu çok özlemişti. Sekiz şarkılık “İlla ki” albümüyle merhaba dediği ülkesine konserlerle de “ben varım” demek istiyordu. “Come-back” kapsamlı konserlerin ilki, sinema salonuyken gösteri merkezine evrilen, 80’lerin ortalarında ise “şaibeli” bir şekilde yanarak vadesini dolduran Şan Müzikholündeydi. Almanyada Grup Toprak ile yaptığı çalışmalar esnasında tanıştığı, grubun bas gitaristi Ünal Vanii ile sağlam bir dostluğun/birlikteliğin temelleri de atılmış oluyordu. Konserde kendisine eşlik edecek diğer iki isim de ailedendi; davulda kardeşi Korkut Koray, piyanoda ise yeğeni Tayla Koray’dı. 


*** 

Tam da Baba’nın vefatının birinci yıldönümüne denk gelen günlerde bana ulaştı 

Sevgili Korkut Koray. Yıllar sonra merak etmiş, “acaba Şan konserinin video görüntüleri var mıdır? Olsa olsa sen bilirsin bunu” demiş ve bana ulaşmıştı. Şimdiye kadar böyle bir görüntünün hiç ortaya çıkmadığını, ama mutlaka gerek ses gerekse görüntü olarak kayıt altına alındığını, belki ileride kimdeyse bu kayıtlar, insafa gelip paylaşabileceğinden bahsettim. Sonra esas mevzuya geldi: “Bende kırık dökük bir teyp kaseti var. Üstünde Şan konseri, Korkut Kora'ya ait” yazıyor… Bende etraf bir anda sise dumana büründü, gözler ışıldadı “aman efendim, ne diyorsunuz siz? Nasıl güzel bir arşiv bu”… Yakında tatile gideceğimi, Didim’de kasetten dijitale aktarma konusunda uzman bir arkadaşım (Hüsamettin Akbaş’a selam ve sevgilerimle) olduğunu, eğer kaseti yollarsanız seve seve bu görevi yerine getirip, birer kopya da konserde eşlik eden ekibe hazırlayacağımı söyledim. Ve tereddüt etmeden kırk yıl öncesinin harika belgesini yolladı. Kaset kapağına düşülen not konserin sahibi tarafından yazılmıştı; daha da önem kazandı kaset haliyle. 



Ben kaydın ses düzeninden direk kaydedildiğini sanıyordum, yanılmışım; sahneye yakın bir yerden bir teyple uzaktan kaydedilmiş bir konser kaydı vardı karşımda. Bas ağırlıklı, çok da net olmayan ama şarkılarıyla Baba’nın gitarıyla ara konuşmalarıyla tam 40 dakikalık bir ziyafetin içindeydim. Evet, 40 dakika; ikisi kendi şarkısı dokuzu cover toplam 11 şarkı. Kırk yıldır kapağı kaldırılmamış bir hazine sandığını açmışçasına bir heyecan, bir gurur bendeki.


Konser kaydı Scorpions’ın 1980 yılı albümüne de adını veren “Animal Magnetism” ile açılıyor. Sunum konuşması şarkıdan sonra: “Çok elit bir toplulukla karşı karşıya olmaktan çok mutluyum. 10 yıl sonra bu benim için büyük bir mutluluk. Biraz gürültü yapmaya geldik, ısınmak için böyle rock şarkılar. Sonra Şaşkınlarla devam edeceğiz…” Şaşkın adını duyan seyirci büyük bir alkış patlatıyor, tezahüratlar bitmiyor. Ortam sakinleşince de “Taylan, Ünal.. Korkut” şeklinde eşlik eden isimleri tanıtıp Lynyrd Skynyrd’dan “I Got The Same Old Blues” şarkısına giriş yapıyor. Bir şarkı bu kadar mı üstüne oturur, sanki Erkin Koray bestelemiş. Çok da güzel çalıyorlar. Seyircinin alkış temposundan epey eğlendikleri belli. Bu şarkı bitince “Biraz 60’lara doğru gidelim. Bu bizim isyan, gözlük, motosiklet durumları…Born to be Wild” Salon yine yıkılıyor alkıştan. Şarkı bitiyor, “Now, Now Rollings Stones man” deyip “What a Shame”e giriyorlar. Hız kesmeden non-stop Fats Domino’dan “Blueberry Hill”, Sam the Shame’dan “Woolly Bully”, Elvis Presley’den “Bossa Nova Baby” şarkılarını performe ediyorlar. Salonda coşku büyük, alkışlar susmuyor hiç. Bir ara duruyor Baba, gülerek “Santana” diyor ve hazretlerinin 1982 albümü “Shango”dan “Nowhere to Run”ı çalıyorlar. (İlginçtir, kaydı ilk dinlediğimde diğer şarkıları deşifre ettiğim halde tek bu şarkıyı çıkaramamıştım. Sonra can kulağıyla dinleyip Santana adını duyunca çözdüm mevzuyu. Kaldı ki en az Erkin Koray kadar mesai harcadığım bir isimdir Santana) Kayıttaki son cover ise The Payolas’dan “Eyes of a Strangers”.


Konserin birinci bölümü sona mı erdi, yoksa devamı var da kayıt mı edilmedi orası meçhul; son şarkıdan sonra “İlla ki” orta yerden başlıyor kayıtta. Muhtemelen öncesinde başka şarkılar da var, ama 60 dakikalık kasetin sadece 40 dakikasında konser kaydı var. Ve son iki şarkı Baba’nın kendi şarkıları. “İlla ki” de salondan yükselen seslerden oranın atmosferi hakkında azbuçuk fikir sahibi olabiliyorsunuz. Alkış ve tezahüratlar hiç durmuyor. Bu coşku içinde “Estarabim” ile hem konser hem de kayıt bitiyor…


*** 

“Derken bir gün beni evden telefonla aradı ve "Şan Tiyatrosu'nda konser vereceğim, senin basta olmanı istiyorum gelir misin?" dedi. Tamam dedim ve Almanya'dan kalkıp hemen Türkiye'ye geldim. O zaman Erkin Koray Mecidiyeköy'de annesiyle, rahmetli Vecihe Teyze ile yaşıyordu. Orada buluşuyoruz ve tabi konser için hazırlanmamız ve prova yapmamız gerekiyor. Ekip zaten hazırlanmış durumda. İşte ben bas gitardayım, kardeşi Korkut Koray davulda, yeğeni Tayla Koray klavyede olacak, tabiki Erkin abi de gitar vokalde. Yani her şey tamam, tek eksiğimiz prova . Prova ne zaman yaparız diye soruyorum, "Ünal bakarız..." deyip geçiştiriyordu. Sözün özü Erkin Abi prova yapmayı pek sevmezdi. Konsere üç gün kala üç gün boyunca durmaksızın prova yaptık. Böylece Şan konserine çıktık. Orada arka arkaya iki günde dört konser verdik. Cumartesi ve Pazar hem matine hem suare (2) olarak 4 konser. Bu konser çok ses getirdi. Bütün biletler günler önceden satılmıştı ve dört konserin her biri ağzına kadar doluydu. Konsere Scorpions ile başladık. Steppenwolf'tan, Rolling Stones'a, Ted Nugent'tan Elvis'e kadar sıkı rock performansıyla başladık.”

 Böyle diyor Ünal Vanii, bu yıl Aptülkadir Elçioğlu’yla yaptığı röportajda.(Konserin gerçekleştiği esnada Erkin Koray “Ceylan” albümünün hazırlıklarına başlamış, yoldaşı Ünal Vanii de üç bestesiyle albümde yer alacaktı) Şan Konseri Erkin Baba’nın dönüşünü müjdelemesinin yanı sıra, memlekette yapacaklarının ilk sinyallerini vermesi açısından da önemlidir. Konserde seyirciden (Şaşkın, Fesuphanallah, Estarabim, Sarhoş Gibiyim gibi şarkıların) aldığı reaksiyona göre albümlerinin repertuarını belirleyecek, birkaç albümde gitarına dokunmayıp daha “buralı” eserler üretecektir. 



Konserle ilgili en kapsamlı fotoğraflara gazeteci Haluk Özözlü’nün sitesi “Sihirli Tur”dan ulaşabilirsiniz. Kaydı bana ulaştıran sevgili Korkut Koray’a huzurlarınızda kocaman bir teşekkürü borç bilirim. Kendisinin ricası üzerine bu kaydı “şimdilik” özel kategorisinde işaretleyip “o gün” gelene kadar sandığın kapağını kapatıyorum.

SİNAN DOYAN


SİNAN DOYAN ve MERAL AKMAN'a Özürlerimle

 Şu Ağustos ayı benim için büyük bir travma oldu. Üç kattan aşağı düşen kedimizin üstüne bahçedeki ahşap blok düşünce hayatımız kaydı. Hemen veteriner falan derken ameliyatlar falan derken arka iki ayağı tutmaz vaziyette evine döndü ama kedi bu atlar zıplar, o ise bir köşede yattı durdu. Tam iki ay böyle geçti. Her gün yürüyecek derken bir iki saat sonra da "yok yürüyemeyecek" diye ikilemlerde kaldık. Sonra garibim bir ay sonra yeniden ameliyat oldu. Buna ek bir de fizik tedavilerde harap oluyordu güzelim. 

Korkunç bir iki aydı bizimkisi. Karşınızda bir can var ve o da kendisine bu durumu yakıştıramıyor. Dayanılır gibi değildi ve en sonunda kedimiz Kadife dünyamızdan ayrıldı. 

Şu satırları yazarken bile evin içinde bir yerlerden çıkacakmış gibi geliyor ve gözyaşlarımı tutamıyorum. 

Kendi dertlerim, özel hayatımla ilgili şeyleri yazmak niyetinde değildim ama bu geçen iki ayda öyle her şeyden koptum ki, insanlara söz verdiğim şeyleri yapamadım. Meral Akman ve Sinan Doyan'ın yazılarını blogda yayınlayamadım. Onlara bu büyük ayıbımı anlatamadım. Planlarım vardı hepsini dondurdum. Aklımı kaçırmamak ve hayattan hepten kopmamak için sadece You Tube videoları hazırladım. Kare kare çiz parçaları yapıştır derken biraz kendimi tedavi ediyordum. 

İki ay bizim için kahrediciydi, dayanılmazdı. Hem maddi hem de manevi olarak çok şey kaybettik. Şimdi yavaş yavaş kendime geliyorum. Bu durumu aşmak için durmaksızın yazıp, çizip , çalışacağım. Ama başta Sinan Doyan ve Meral Akman olmak üzere hepinizden özür diliyorum.  

Aptulika


Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...