25 Aralık 2018 Salı

Blues'un Yükselen Yıldızı: Amanda Fish




Amanda Fish, ses rengiyle müthiş bir şarkıcı, söz yazarı ve besteci. 
Kardeşi Samantha iyi bir gitarist ama Amanda da oldukça yetenekli bir enstrümantalist (bas, piyano, gitar ve mandolini ustalıkla icra ediyor.) Zaten bundan önceki ilk albümü ile Blues Blast dergisinden   Yükselen Yıldız Ödülü'nü alacaktı.



Amanda Fish ismini duyunca, tanıdığım bir kadın gitaristin yeni albümü diye atılacaktım. Ancak dinlemeye başladığımda vokalin bu kadar öne çıkması beni biraz şaşırtacaktı. Google'dan bakıp, albümle ilgili bilgi edinmek isteyince karşıma Fish soyadlı iki bluescu çıkacaktı ve benim bildiğim Fish'in Amanda değil Samantha olduğunu anlayacaktım. Samantha Fish'in ablası olan Amanda da bir bluescu ve onun da daha önceden albümü varmış ama ben daha yeni vakıf olabildim. 
Amanda ve Samantha Fish

Kansas City'li iki kızkardeşin müziğe ilgileri ebeveynlerinden geliyor.  Anneleri yerel kilise korosunda eğitmen ve babaları de bir gitarist. Böyle olunca da müzik onlar için konuşmayı sökmek gibiydi. İki küçük kız biraz büyüdüklerinde  Bonnie Raitt ve Stevie Ray Vaughan'ın müziklerine yöneleceklerdi.  Tom Petty ve Rolling Stones ile de rock tutkuları başlayacaktı. Odalarında Samantha gitar çalışırken, Amanda da şarkıcı olarak hazırlanıyordu. Kız kardeşler genç yaşlarında böylece blues müziğine yöneldiler.
Amanda Fish Band


2009 yılında Samantha Fish ilk albümünü yaparak, profesyonel müziğe adımını atacaktı. Amanda ise 2012'ye kadar bir çıkış yapmadı.  İlk olarak 2014'te şarkıcı-söz yazarı olarak çalışmalarına yoğunlaştı ve solo çaldı. Ertesi yıl ilk albümü olan "Down in the Dirt"ü çıkardı. Tabi hemen aklınız şöyle bir yargı gelmiş olabilir, "Ünlü ve yetenekli bir gitaristin kardeşi". Bu yargıyı kafanızdan derhal çıkarın ve bir daha görünmeyecek bir yere saklayın derim. Amanda Fish, ses rengiyle müthiş bir şarkıcı, söz yazarı ve besteci. Kardeşi Samantha iyi bir gitarist ama Amanda da oldukça yetenekli bir enstrümantalist (bas, piyano, gitar ve mandolini ustalıkla icra ediyor.) Zaten ilk albümü ile Blues Blast dergisinden   Yükselen Yıldız Ödülü'nü alacaktı.
2015 "Down In The Dirt" albümü

Eylül 2018'de çıkan "Free" albümü Amanda Fish'in ikinci albümü ve Tyler Morris ile  Bob Margolin de katkı vermiş.  Billboard Blues Albümleri listesine  6 numaradan giriş yapan albümden  "The Ballad Of Lonesome Cowboy Bill" şarkısı single olarak çıkmış.


 Blues'un köklerine inip buradan rock ruhuyla yükseğe çıkıp, fırtınalar estiren vokaliyle Amanda Fish yeni albümü "Free"yi  "2020" isimli parça ile açıyor. Tumturaklı bir bas düzleminde kırpık kırpık giren gitar ile akıp giden bu parça da Amanda'nın vokali için kadın James Brown olmuş diyebiliriz. Ardından gelen "Not Again" başladığında aklımıza hemen ZZ Top'ın "La Grange" geliyor. Parçanın açılışındaki gitar ve davul örgüsü bu hissi verirken arka planda Richard Rosenblatt'ın armonikası ve Fish'in yırtınan ve en alçaktan yükseye çıkan sesi parçaya özgün karekterini verip, bağımsızlaştırıyor. Bizde yıllardan beri olan eleştiridir. Bir  grup bir parça yapar, dinleyen birileri hemen "arak" diye yapıştırır ama yabancılar bunu pek umursamıyor. Çünkü müzisyenler ustaların izini takip eder ve elbette onların izleri müzikte görülür ve müzisyen kendi rengini öyle bir koyar ki, o zamanda karşımıza dünyaya söyleyecek bir sözü olan kişi çıkar. Arak ile bu birbirinden farklıdır bence ve biz bunu anlamamak da ısrar ediyoruz. Bu arada "Not Again" finalindeki kısa davul selamı ile harika bir son olmuş.

Amanda Fish'in sesi bana biraz Shemekia Copeland'ın ilk döneminin "altın" değerliliğini hatırlattı. Özellikle "Anymore" isimli üçüncü parça da bu daha da hissediliyor. Parçada  Chris Hazelton'un org dokunuşları dinlemenin keyfini doruğa taşımış.

“The Ballad Of Lonesome Cowboy Bill” albümün ilk single'ı olmuş. Biraz country bezeli ve rock etkili bu parça albümde biraz yabancı gibi geldi ama parça bittikten sonra Fish'in vokalinin nasıl uyumlu bir değişim ile bunu da taşıdığı görüyoruz. Lynyrd vari koro bölümleri çok hoşuma gitti.   

"Blessed", "Going Down" ve "Bullet" rock yanı ağır basan parçalar olarak "Free" albümündeki yerlerini alıyorlar.

Amanda Fish, "You Could Be" isimli aşk şarkısında ise gene blues köklerine döndürüyor rotayı.
 "Here We Are" da slide gitarın tadına doyulmaz dokunuşları , orgun akışları ve tabi Fish'in  yırtınan ama kütleli ses yükselişleri. Bence bu parçayı bir yerlere not edin derim zira ihtiyacınız olduğunda siz bir hayli faydası dokunacak.

İlişkinin ardında kırık bir kalbin acılarını anlatan buram buram blues kokan "Don't Mean A Thing"te inanılmaz bir vokalle duygusal bir etkiye gireceksiniz. Tam bu duygu durumundayken gelen gitar solosu ile bir başka boyuta taşınacaksınız. Devamlı giden org ile duygunun alt yapısı oluşurken bir kamçı gibi inen bagetler sizi kendiniz getirecek. Bu parçada Amanda Fish'in vokalinin özelliklerine biraz daha vurgu yapmak isterim.

Sondan bir öncek parça olan "The Bored And Lonely" ise Amanda Fish'in Nirvana tutkusunu da sunuyor. Blues vokalinin bu ustasının müzikal yelpazesinde Nirvana sevgisi de ayrı bir yer tutuyor.

57 dakika ve 12 şarkıda yepyeni bir sesle tanışıyorsunuz. Sanırım bundan sonra da Amanda Fish dikkatinizden kaçamayacak bir ses olacak, tabi blues dinliyorsanız.





Albümdeki kadro
Carl Butler - Gitar
Coyote Bill - Gitar
Amanda Fish - Vokal, Bas,  Gitar, 12 Telli Gitar, Akustik Guitar, Mandolin, Piyano 
 Alastair Greene - Gitar
Dave Hays -  Gitar
Chris Hazelton -  Org
Glen James - Drums 
Bob Margolin -  Guitar
 Sara Morgan - Geri Vokal
Tyler Morris - Gitar
Lois Nadal - Gitar
Richard Rosenblatt -  Armonika
 Ken Valdez - Gitar





24 Aralık 2018 Pazartesi

Dr Skull 3 plakla geliyor.


Türk Rock tarihinin en önemli gruplarında Dr. Skull’ın daha önce sadece kaset formatında yayınlanmış ve klasik statüsüne erişmiş 3 albümü Wory Zover, Rools 4 Fools ve Hershey Yolunda!?’yı uzun yıllar sonra ilk kez CD ve Plak olarak Hammer Müzik etiketi ile piyasaya çıkıyor. İsterseniz sözü fazla uzatmadan plak şirketi Hammer Müzik'in basın bültenine bırakalım.  

Türk Heavy Metal tarihinin en önemli gruplarından olan Dr. Skull’ın daha önce sadece kaset formatında yayınlanmış ve klasik statüsüne erişmiş üç albümü Wory Zover, Rools 4 Fools ve Hershey Yolunda!?’yı uzun yıllar sonra ilk kez CD ve Plak olarak Hammer Müzik etiketi ile metal severlere sunuyor olmaktan çok ama çok gurur duyuyoruz!

Yeniden basım için albümlerin gruptan alınan DAT Kasetlerinden Çekya’da Studio Hostivar’da Zdenek Sikyr tarafından özel plak ve CD masteringleri yapıldı, kapaklar Kırmızı Tasarım tarafından ilk versiyonlarına sadık kalınarak hazırlandı ve içine daha önce kasetlerde olmayan şarkı sözleri, grup fotoğrafları ve Aptülika imzalı özel çizimler eklendi. Plaklar Çekya’da dünyanın en eski ve en büyük plak fabrikası GZ’de üretildi !

Albümleri bugün itibari ile ön siparişe açıyoruz. Her albüm için ayrı ayrı Plak ve CD’leri alabileceğiniz gibi her 3 albümü birden almak isteyenler için Özel Kutusu içinde 3 CD’yi bir arada; 3 LP’yi bir arada ve 3 LP+ 3 CD’yi bir arada içeren ve bunların yanında bu kutulara özel Metal Faust tarafından dizaynı yapılan t-shirt, dokuma yama, kartpostallar, özel basım büyük boy kapak resimleri ve bazı özel ilaveler bulunduran kutu set seçeneklerini de sunuyoruz.

Özellikle kutu setlerden ön-sipariş verecek dostlardan ricamız T-shirt bedenini dikkatli seçmeleri zira ön-sipariş adeti kadar üretim yapıldıktan sonra değişim yapma şansımız olmayacak. Tişörtler Om etiketli tişörtlerimize basılacak. Kalıplar en son ürettiğimiz Metalium 30. Yıl, Speed Metal Attack tişörtleri ile aynı olacak. Beden konusunda bize mesaj atarak yardım isteyebilirsiniz.
Hammer Müzik

https://www.hammeronlineshop.com

(Tanıtım bülteninden)


23 Aralık 2018 Pazar

Woodstock'un 50. Yıldönümünü Anmak için Güvercin Heykeli


2019'un Ağustos ayında efsanevi Woodstock Festivali'nin 50. yılı olacak. Bu yıldönümü ile ilgili etkinlikler için de çalışmalar hummalı bir şekilde sürüyor.

 Ağustos 1969'da düzenlenen Woodstock Müzik Festivali'ni izleyip o havayı soluyanlar bugün 70'li yaşlarında ama geçen zaman içinde ama ardından gelen yeni kuşaklarda da bu tarihi konserin etkisi bitmeyecek hatta azalmayacaktı bile. Dolayısıyla bu festivalin ellinci yılında acaba neler yapılacak sorusu herkesin gündeminde. Geçtiğimiz çarşamba günü yapılan bir açıklamayla bu perde biraz aralandı. 

New York eyaleti Sullivan County’deki yetkililer, Woodstock Müzik ve Sanat Fuarı’nın 50. yıldönümünü kutlamak için onlarca güvercin heykelini sokaklara kuracaklarını açıkladılar.

Bölge yetkilileri ve Sullivan Catskills Ziyaretçiler Birliği, 36 adet olacak bu heykeller Ağustos 1969 yılında yapılan, üç günlük Woodstock festivali afişinde yer alan resmi logodaki güvercinden yola çıkacakmış.  

Turizm yetkilileri, güvercinleri 1960'ları hatırlatan renklere boyamak için yerel sanatçıların görevlendirileceğini söylediler. Güvercinler bölgeye Haziran ortasına kadar yerleştirilecek ve 2019'un sonrasında da yerinde kalacakmış.

New York eyaleti, Woodstock’ın altın yıldönümünü pazarlamak ve tanıtmak için kullandığı Sullivan County’ye 750 bin dolar veriyor.


22 Aralık 2018 Cumartesi

Walter Trout, Blues klasikleriyle pek yakında

Fotoğraf : Rijno Boon


Walter Trout yeni çıkacak albümünde  Jimmy Dawkins, Sunnyland Slim, Otis Rush, Luther Johnson ve J.B. Lenoir gibi blues ustalarının klasiklerini seslendirecek. "Survivor Blues" adını taşıyan albüm 25 Ocak 2019'da piyasaya çıkacak.  



WALTER TROUT DERİN BLUES KLASİKLERİYLE GELİYOR 


 

Walter Trout bu sefer de bütünüyle kavırlardan oluşan  "Survivor Blues" albümünü  Provogue Records / Mascot Label Group etiketiyle 25 Ocak 2019'da çıkartmaya hazırlanıyor.  

Bu allbümden çıkacak ilk single da Jimmy Dawkins’in klasiği  “Me, My Guitar and the Blues.” olacakmış.


 Sunnyland Slim’in “Be Careful How You Vote” ,  Otis Rush’ın  “It Takes Time” , Luther Johnson’ın “Woman Don’t Lie.” ,  J.B. Lenoir’in “Talk To Your Daughter,”  gibi klasikleri seslendip, gitarıyla yorumlayacak olan Walter Trout'u yeni albümünde Sugaray Rayford ve Robby Krieger de konuk olarak yer alıyormuş.  



21 Aralık 2018 Cuma

Emre Taban'ın kamerasından Sabih Cangil





Galiba pek yakında Rock Fotoğrafçılığı
diye bir kulvardan bahsedeceğiz. 

Ne dersiniz?









Rock bir müzik türüdür ama başka sanat dallarıyla da her zaman yakın temas halinde olmuştur. Bunun çok örnekleri vardır. Kimi zaman bir konser sahnesi teatral bir hale dönebildiği gibi kimi zaman da bir plak kapağı bir ressamın tablosuna dönüşebilmiş ve bizi yıllarca büyülemiştir. Son günlerde ülkemizde rock müzik adına buna benzer bir gelişme olmakta ve rock ile fotoğraf sanatı buluşmaya başladı. 

Kasım ayının sonunda Objektif'in verdiği İstanbul konserinden sonra Anıl Yurdakul'un kamerasından o anları kalıcı hale getiren fotoğrafları görecektik. Bir muhabir dikkatiyle Anıl, yakaladığı karelerde konseri tekrar yaşanmamız neden oldu. Öyle ki konserde olmamıza rağmen bizim gözümüzün göremediklerini o görerek bize plastik sanatların estetiğinde sundu.

İstanbul konserinin o karelerine bakmaya doyamamıştık ki bir hafta sonra Objektif'in Ankara konseri gerçekleşti. O konserden iki gün sonra da bu sefer de Serkan Tuna'nın çektiği fotoğraflar karşımıza çıkacaktı. Renkler ve ışık kullanımı ile övgüye değer bu karelerde Tuna, anı yakalamakla kalmıyor, her birini konserden bağımsız sanat eseri haline getiriyordu. Aradan iki hafta geçti aralarda hala o fotoğraflara bakıyorum. Ah bir seçebilsem bir tanesini duvarıma asacağım.

Objektif'in konserlerinin olduğu sıra Sabih Cangil yeni albümü "Bu Sefer Böyle Oldu" albümünü çıkartmaya hazırlanıyordu. Hatta Objektif konserinde Sabih albümünü Murat Beşer'in elinden bana ulaştırmıştı. Bu albümden "Olmuyor ki" isimli şarkının klibini de bir ay önceden hazırlamış çekimlerini bitirmişti. Dün de o video çekimleri esnasında Emre Taban'ın çektiği fotoğrafları gördüm. Bu çalışmalar da başka güzeldi. İşin ilginç yanı her üç fotoğraf sanatçısı da kendi üslubunu ve tarzını sunduğu gibi çektiği rock insanlarının müzikal duruşunu da kamerasıyla yansıtıyordu. 

Galiba pek yakında Rock Fotoğrafçılığı diye bir kulvardan bahsedeceğiz. 
Ne dersiniz?
  
 Emre Taban'ın kamerasından Sabih Cangil





20 Aralık 2018 Perşembe

Brain May 2019'un İlk Günü Nasa Uzay Üssünde



Queen grubunun gitaristi Brain May, yeni solo parçası  “New Horizons”u single olarak çıkartacak. Single'ın ilk kez  (yani dünya promiyeri) 1 Ocak 2019 tarihinde Maryland'da bulunan Nasa Uzay Üssü'nden yapılacak.  




Başlığı neredeyse "Fırlatılıyor" diye bitirecektim. Mizahi bir asparagas bir haber sanılmasın diye de orada bıraktım. Ama bu haberin başlığını yabancı sitelerde görünce bende uyanan  ilk inyiba, Brain May'in bir astronot ya da roket olduğuydu. Hadi bilemedin Brain May'in ismini uzaya gidecek bir araca vermiş olabilirlerdi. Ama bu da olamazdı çünkü May'e gelene kadar Freddie Mercury demeleri daha akla yakındı hani. 

Haberi okudukça gelen acayip hatta mizahi durum ortalara doğru netleşiyordu. Buyrun o halde haberin akışını izleyelim.

Queen grubunun gitaristi Brain May, solo olarak  “New Horizons” isminde yeni bir şarkı hazırlamış ve bunu single olarak çıkartmaya karar vermiş. Buraya kadar herşey normal ama sanatçı bu çalışmasının seslendirilişini ilk kez  (yani dünya promiyerini) 1 Ocak 2019 tarihinde Maryland'da bulunan Nasa Uzay Üssü'nden yapacakmış. Ondan sonra da bu parça single olarak dijital ortamdan indirilebilecekmiş. 



Haberi okurken aklıma şunlar gelecekti 
(ki büyük ihtimalle sizin de) :

"Yahu Brain May, yılların müzisyenisin, Queen gibi bir efsane grubun gitaristisin, eh halin vaktin de fena değil... peki o zaman böyle esnaflıkları neden yaparsın. Yeni yetme gibi neyin reklamıdır bu." 

Fakat olayın aslı hiç de benim düşündüğüm gibi değilmiş. Haberin ilerleyen bölümlerinde işin aslını öğrenecektim. Hatta yukarda yazdığım yargıda bulunduğum için de biraz pişmanlık da duyacaktım hani. 

Brain May bir gitarist ama üniversite'de fizik okumuş ve astrofizik konusunda da doktora yapmış biri. 2019'da da Nasa'nın gerçekleştireceği tarihte ilk defa en uzak mesafeye yapılacak uzay yolculuğu May'in ilgisini bizlerden biraz fazla çekiyormuş. Bu nedenle Nasa'nın "New Horizons" adını taşıyan bu projesine duyduğu hayranlık sebebiyle kişisel hürmetini belirtmek için "New Horizons" adlı bu parçayı hazırlamış. 


Yaptığı bu çalışma için, "İnsanlığın keşif ruhunu kutlayan bir marş" diyen Brian May, " Bu proje beni yeniden canlandırdı. Benim için hayatımın iki önemli şeyi yani müzik ve astronomi bir araya geldi."sözleriyle duygularını açıklıyor. 

Brain May "New Horizons"la ilgili “İnsanın elinin şimdiye kadar ulaştığı en uzak nokta olduğu fikrinden ilham aldım" dedikten sonra sözlerine  şöyle devam ediyor, "Uzay gemisinin Dünya'ya geri ışınlayacağı görüntüler aracılığıyla, yakın bir zamanda gördüğümüz en uzak nesne olacağız. Bana göre insan ruhunun içinde yaşadığımız evreni anlama arzusunu özetliyor bu. Ocak 2006'dan bu yana bu misyona enerji harcayan herkes muhteşem bir şeyi gerçekleştiriyor. Ve uzay aracının  'gözleriyle', ilk defa  güneş sistemimizin nasıl doğduğuna dair değerli ipuçlarını toplayacağız. ”

 Valla ne diyelim, sonuçta Brain May'in yaptığı solo bir parçanın single'ının çıkmasından başladık ve sonunda pek de bilmediğimiz  (ya da göz ardı edip ilgilenmediğimiz) bir bilim ve uzay keşfiyle buluşuverdik. Queen'in bunca yıl efsane ve büyük grup olması demek ki boşuna değilmiş. 

Aptulika


AC/DC parçaları BLUES olur mu?



Blues rock gitaristi Eric Mcfadden, 26 Kasım 2018 tarihinde çıkan altıncı albümünde  ilginç bir projeye imza atarak AC/DC klasiklerini akustik blues olarak yorumlamış. 



AC/DC ve Motorhead grupları heavy metal yapsalar da onların müziklerinin içinde yüzde yüz rock'n roll vardır. Her iki grubun da yaptıklarını1950'lerin bir orkestrası ya da grubuna seslendirtme mucizesi olsa ortaya çıkan sonuç hiç tuhaf durmayacağı gibi eklektik de olmaz. Bu yargımı blues konusunda da aynen söyleyebilirim. Öyle ki Motorhead'in beyni Lemmy Kilmister'in sesinden Howlin Wolf'vari bir blues albümü yapmasını hep arzulamışımdır. Bu emelim grubun son yıllarındaki bir parça ve yanısıra çıkan bir kavır solo albümle az da olsa gerçekleşti. Hem zaten grubun ilk albümü "On Parole"da blues etkisi yatkınlık açısından belirgindi. AC/DC ise hep rock'n roll esaslıdır ama grubun 1976 tarihli üçüncü albümü  "Dirty Deeds Done Dirt Cheap" bir hayli blues kokuludur. 

Böylesi bir girişi yapmama vesile olan şey yakınlarda çıkan Eric Mcfadden'in " Eric Mcfadden Does AC/DC Acoustic Tribute" albümünden dolayı oldu. Daha önce açıkcası ismini pek bilmediğim bu blues rock gitaristi, 2011 yılından beri varmış ve 5 albüm yapmış. 26 Kasım 2018 tarihinde çıkan altıncı albümünde ise ilginç bir projeye imza atarak AC/DC klasiklerini blues olarak yorumlamış. 

Akustik gitarı ve yabanıl bas sesiyle AC/DC parçalarını yorumlarken Eric McFadden'e gene akustik kurulumlu bir grup eşlik etmiş. Kimi zaman ilginç koro geri vokaller kimi zaman caz'vari bir etki de hatta bir ara keman bile katılıyor. 

Sözün özü zevkli bir çalışma. "İyi fikir, milletin ilgisini çekerim" havasından uzak, müzikal değeri olan bir proje. Benim gibi yılların AC/DC tutkunu bile bazı yorumları yeni bir parça gibi dinledi. Açıkcası AC/DC'nin blues hali de keyifliymiş. 

Aptulika



 Eric Mcfadden - " Eric Mcfadden Does AC/DC Acoustic Tribute" 

Hells bells
Rock n roll damnationAC/D .  
Girls got rhythm
Have a drink on me
Beatin’ around the bush
You Shook Me
Kicked in the teeth
Sin City
Touch Too Much
Whole lotta Rosie
It’s a long way to the top
Ride on









Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...