Altı yıl önce yazın Gümüşlük'e gitmiştik. Oraya gidilince Gümüşlük Akademi'ye de uğramamak olmazdı. Bu güzel sanat ortamını var eden usta edebiyatçımız Latife Tekin akşama da bize güzel bir sofra kurdu ve masada rakı da olunca muhabbet kaçınılmazdı. O geceki konuşmada 1970'lerin İstanbul'u ve tabi ilk gençlik hatta çocukluk dönemlerimizin kaybolmuş mekanları da vardı. Bu yerlerden biri de Beşiktaş'ın Şeref Stadı ve meşhur havuzuydu. Şimdi birine kalkıp oraları anlatsak bize kesin deli diye bakarlardı. Bu yazıyı yazarken de öyle bakıldığını biliyorum. Deniz kenarında çimsiz taş zemin üzerinde bir antreman sahası ve yanında da bir havuz yani bir nevi halk plajı. İşte bizim Latife çocuklukla genç kızlık arası oraya gidermiş. O günlere ait anıları anlatırken benim de unuttuğum bir şeyi hatırlatacaktı. O dönem yazlık açık hava sinemalarında film başlamadan önce bir grup çıkar ufak bir konser verirdi. Bu alışkanlık Şeref Stadının yanındaki havuzda da sürerdi. İşte o günlerde Latife, orada sahneye çıkan bir grubu dinlemek için sahneye yaklaşırken abisine yakalanmasını anlatıyordu. "Biz evden kaçıp, havuza gitmiştik, orada tam Beybonlar çalarken abime yakalandım." der demez masadakilerin aklında "Beybonlar mı! O da ne?" sorusu geçerken ben Şeref Stadından sonra bir diğer arkeolojik kazının da gerçekleşmesinden neredeyse havalar zıplayacaktım. O kadar zamandır Beybonlar dediğimde herkesin bana "o ne ki?" yollu bakışından, ben de kendimden şüphe etmeye başlamıştım.
Açıkcası Beybonlar'ı, Latife gibi o dönemlerde dinlememiştim ama Hey dergisinde gördüğüm bu grubun ismi hafızama fena halde kazınmıştı. Bundan 15 yıl kadar önce de grubun 1972'de çıkan tek plağının kaydını da aziz dostum Selçuk sayesinde bulmuştum. Hatta Selçuk bu grubun o tek plağını imzalatmak için grup elemanlarının yaşadıkları semte gidiyor. Grubun elemanlarından birinin müdavimi olduğu kahveye giriyor ve orada kağıt oynayan grup elemanlarından birine plağı uzatıyor ve imza istiyor. Bunu gören eleman ise plağı eline alıp, kahvedekilere sallayarak, "Aha işte bizim yıllar önce yaptığımız plak. Size anlattığımda bana inanmıyor, palavra atıyorum sanıyordunuz. Alın bu da size kapak olsun!" Ben size Selçuk'un anlattığını naklettim ama bizim Deve Selçuk'u tanıyanlar çok iyi bilir, kendisi inanılmaz bir arşivci, ayaklı müzik kütüphanesidir ve eski, bilinmeyen grup elemanlarını bulur ve imzasını alır.
Alışık olmadığımız rock grup ismiyle Beybonlar, 1969 yılında kurulmuş ve 1972 Ekim'inde de ilk plağı olan "Gelin Ayşe/ Ninni" plağını çıkartmış. Bas gitarda Müjdat İrevül, vokalde Bora Ulaştır ve orgda da Tayfun Ulaştır'ın yer aldığı Beybonlar'ın davulunda ise küçük kardeşleri Sefa yer alıyordu. Küçük kardeşin 12 yaşında olduğunu da söylersem nasıl bir yetenekle karşı karşıya olduğumuzu anlayabilirsiniz. O tek plağı dinlediğimizde de davulun ne denli önde ve önemli olduğunu daha iyi anlarsınız hani. Bu vaka dünyanın başka bir ülkesinde olsa yer yerinden oynar ama bizde ise bir elin parmaklarından az kişinin hatırasında kalan bir plak olur.
Beybonlar tek plakta kalan ve çok tanınmayan bir grup olsa da grubun 12 yaşındaki davulcusu Türk rock tarihinin en usta bagetlerinden biri olacaktı. Bu isim Sefa Ulaştır'dı. Bu büyük ustayı 18 Ekim 2020, pazar günü kaybettik. Bugün Beybonlar'ı çok az insan biliyor ama sanatçının 15 - 16 yaşında yer aldığı Cem Karaca'nın en önemli eserlerinden biri olan "Tamirci Çırağı", "Mutlaka Yavrum/Kavga" 45'liğindeki performansı ve devamında gelen Cem Karaca Dervişan grubundaki çalışmalarıyla rock tarihimizin unutulmaz isimlerinde biri olarak günümüze kadar çalışmalarını sürdürecekti.
1 yorum:
Ağabeyim harikasın. Teşekkürler 🤘
Yorum Gönder