Jerry Garcia
Çizim APTULİKA aptulelcioglu@gmail.com |
Çocukluktan ilk gençlik
yıllarına adım attığımız zamanların TRT televizyonunda ABD yapımı bir dizinin
teklifsiz müdavimiydik. Karl Malden ile Michael Douglas’ın rol aldığı bu
polisiye dizi o günün siyah beyaz televizyonlarından gelip, hayatımızı
renklendiriyordu. Bu dizinin ismi San Fransisko Sokakları’ydı. Bu diziyi o
kadar çok izlemiştik ki, artık neredeyse oranın bir yaşayanı idik. Sadece o
filmle mi daha nice film ya da dizide bizim sevdiğimiz yer mutlaka San
Fransisko olurdu.
Hayatında yurtdışına çıkmamış
bir arkadaşım, altı, yedi yıl önce bir dost sohbetinde ülkemize konuk olarak
gelen bir ABD’li ile tanışmış. Turistin San Fransisko’lu olduğunu öğrenince de
başlamış bir muhabbet. ABD’li turist ise konuşmanın arasında arkadaşıma,
“San Fransisko’da kaç yıl
kaldınız ?” diye sormaz mı.
Arkadaşımdan “Yurtdışına hiç
gitmedim ki” yanıtını alınca iyice şaşırmış. “Ama nasıl olur her yeri benden
daha iyi biliyorsunuz. Üstelik 70’lerdeki mekanlarında müdavimi gibisiniz”
Sadece o televizyon dizisi
değil, San Fransisko müzik ile hem hal olan bizim kuşak için akıl çelendi.
Sadece müzik de değil, onun gerisindeki edebiyat, sinema, tiyatro ve bil cümle
kültürel yanı ile San Fransisko önemliydi. 68’deki hippi hareketi ve bunun
müziğe yansıması birbirinden koparılmaz gibiydi. Ha aklıma gelmişken 90’larda
metal müzik içinde çıkan thrash metal tarzına ilgi duymam da bu yakınlık
dolayısıylaydı. Herkes bu tarzı daha senrt tınılı olduğundan sevdiğimi sanırdı
ama anlatımındaki protestlik ve müzikal yapısıyla geçmişin 68 müzik tarzlarıyla da benzerlik kurmuşumdur. Thrash metal’inde doğduğu yer San Fransisko körfeziydi.
Bu nedenle de bir yakınlık olacaktı, ister istemez.
San Fransisko denilince 68
akla gelir demiştim. O “Çiçek Gücü” diye tanımlanan barış ve özgürlük döneminin
en önemli gruplarından biri de Grateful Dead’di.
Grateful Dead dediğimizde de
akıllara alışıldık bir rock grubu gelmesin. Öyleki ilk yıllarında gelen
plak tekliflerini bile geri çevirecek kadar farklılıkları olan bir gruptu.
Onlar ünlü olmak yerine konserlerdeki coşkuyu hedeflemekteydi. Konserleri de
alışıldık gibi değildi ve onlar dinleyicisiyle birlikte neredeyse bir rock komünü
gibiydi. 68 yıllarından bu yana kadar da bu özelliklerini de koruyacaklardı.
Girişi böyle yaptım ama
buradaki konumuz Grateful Dead tarihi değil. Onu ilerki yazalara bırakalım ve
asıl konumuza dönelim.
Grateful Dead denilince ilk
akla gelecek isim Jerry Garcia’dır. Grubun gitaristi olan Garcia’yı da 1995
yılında henüz 53 yaşındayken yitirmiştik.
İspanyol kökenli bir ailenin
ABD’ye göç etmiş bir çocuğu olarak San Fransisko’da doğan ve orayla özdeşleşen
Garcia, küçük yaşlarında piyano ve banjo ile müziğe başladı.
Garcia 5 yaşındayken
kardeşiyle birlikte odun keserken kaza sonucu baltayı eline indirecekti ve sağ
elinin işaret parmağının yanındaki orta parmağı kesilmek zorunda kalacaktı.
Böylesi acı bir olaya parmağını yitirmesine rağmen müzikten kopmayan sanatçı
dokuz yaşında gitara bile başlayacak ve bu enstrümanın mahir bir ustası
olacaktı.
Bulabilirseniz Grateful Dead albümlerinden
birini kaçırmayın derim ama plak olursa daha iyi olur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder