Hafta sonu 'Blues Perişan Kütüphanesi'ne katkı - 4
Blues Perişan kütüphanemize yeni bir kitap daha geliyor.
Tozlu raflarda kalmış kitaplardan biri daha bu hafta sonuna oturuyor. Edebi değeri, sanatsal yanı beni hiç mi hiç iplemiyor. Yazıyı tıklayan olur mu? Beni hiç ırgalamıyor. Benim sevdiğim kitaplardan biri olması yetiyor. Maksat paylaşmak, yoksa bes mi, seller mi olur, ödüllü mü, ödülsüz mü hiiiç bir önemi yok. Keyifli olması yetiyor.
Fonda blues kokulu 60'lardan ya da 70'lerden bir rock parçası çalın ve buyrun Blues Perişan kütüphanesine.
Tozlu raflarda kalmış kitaplardan biri daha bu hafta sonuna oturuyor. Edebi değeri, sanatsal yanı beni hiç mi hiç iplemiyor. Yazıyı tıklayan olur mu? Beni hiç ırgalamıyor. Benim sevdiğim kitaplardan biri olması yetiyor. Maksat paylaşmak, yoksa bes mi, seller mi olur, ödüllü mü, ödülsüz mü hiiiç bir önemi yok. Keyifli olması yetiyor.
Bazı kitaplar vardır, çok
yıllar önce okumussunuzdur ama artık ne öyküsünü ne kahramanını anlatıp,
çizmenize olanak yoktur. Aklınızda özetin özetinin özeti kalmıştır. Kahramanını
şöyle bir hatırlarsınız, konunun özünü
bilirsiniz ama o kadar. Ancak ismi geçtiğinde damağınızda tadı kalan bir
yiyecek gibidir. O an coşar, gürler, içiniz kıpır, kıpır eder ve varolmanızın
keyfini yaşarken, yerküre üzerinde sizin duygularınızı yansıtan bir şeyler
olduğunu anlarsınız. Ama gelgelim o eski tarihlerde okuduğunuz o kitap sizi
öyle etkilemiştir ki, bir daha sayfaları açmaya bile yeltenemezsiniz. “Yahu ben
bu kitabı o tarihlerde niye sevmişim” demenizden korkarsınız. Benim için böyle
bir kitap var, adı: “Gönülçelen”.
Salinger’in yazdığı bu romanı
1981’de alıp, okumuşum. Kitap aynı yıl da yayınlanmış. Demek ki o dönem bir
yerlerde reklamı vardı ki almışım. Bu arada kitabın baskı tarihine bakmak için
elimi attığımda kalp atışlarım bile arttı. Elimi sürüp, şöyle bir sayfaları
kokladım. Of ki de of, tam 33 yıl olmuş. O dönem üniversiteye bile daha
girmemişim, o iş bir yıl sonra olacak. Tembel, aklı bir karış havada, hayalci
bir beyhudeyim. Bu kitap elime geçmiş, okumuşum (hatta okurken ki anlarımı bile
hatırlıyorum). Oradaki çocuğu yeni yetme bir Mick Jagger’a bile benzettiğimi
hatırlıyorum. Hatta yıllar sonra Rolling Stones’ın kurulmasından önce Mick ve
Keith’in birbirlerinin ellerindeki blues plaklarından sohbet açıp, tanıştıkları
tren istasyonundaki karşılaşmalarının öyküsünü bile bu kitabın kahramanına
bağlama alışkanlığım hala sürer. Dedim ya kitabın öyküsünü falan hatırlamıyorum
oradaki çocuğun asiliğini hiç bir zaman unutamam.
Benim bu kitabı okuduğum
yıllar bir biri ardına geçti, gitti. 18 – 19’lu yaşlar çoktan tedavülden
kalkmış ve 40’lara doğru yelken açmıştık. Bir de ne göreyim, “Çavdar Tarlasında
Çocuklar” olmuş, benim kitabım. Yaşam serüvenim içinde mahalle adlarının olur
olmaz değiştiğine artık alıştım, ama bu roman be! Kitap yahu. Öyle bir duygu be
kardeşim. Yok etmeyin benim hislerimi. Tabi işin özü Salinger’in kitabının
orijinal ismine yakın olanı, “Çavdar Tarlasında Çocuklar”. Eserin İngilizce
adı, “The Catcher in the Rye”. 1997’den sonra da Yapı Kredi Yayınları kitabı
özgün adına uygun hale yaklaştırarak “Çavdar Tarlasında Çocuklar” yaptı.
Doğrusu buydu belki ama niye yaptı. “Gönülçelen, gönülçelendir bu böyle
kalacak” diye sokaklara çıkıp, yürüyüş yapmak bile istemişimdir.
1997’deki çavdarlı, tarlalı
ismi beğenmediğim gibi kapağı da hiç sevmemiştim. Bir beyzbol topu benim için
hiç bir şey ifade etmiyordu. O 1981 yılındaki “Gönülçelen” kapağı benim için
daha afilliydi. Kapağı resim sanatçımız Esat Tekant yapmıştı. Kitaba belirli
aralıklarla eklenmiş beyaz kuşeye kağıtlarda da renkli resimleri vardı. Romanın
yazılı olduğu sarı sayfalarda da arada
bir siyah beyaz çizimler çıkıyordu. Çok
keyifliydi. Benim için bu romanın aslı buydu, 1997’de çıkanın hükmü yoktu.
1981 yılında çıkan
“Gönülçelen”, Can Yayınları tarafından “Gençlik Dizisi” içeriğinde
yayınlanmıştı. Kitabı Türkçeye kazandıran çevirmeni de Adnan Benk. Çeviriyi ilk
kez 1967’de yapmış. Ancak Benk, aslı İngilizce olan bu romanı Fransızca baskılı
bir kitaptan çevirmiş. 1997 yılında Yapı
Kredi Yayınları tarafından basılan ise
Coşkun Yerli tarafından İngilizce aslından dilimize çevrilmiş. İşte
böylece de “Gönül Çelen” olmuş mu sana “Çavdar Tarlasında Çocuklar”. Bu arada
ben hep karıştırıp, “Burçak Tarlası” derim ya neyse.
Bu kitap benim için “Gönül
Çelen” kalacak ama siz “Çavdar” hatta “Burçak”, domates tarlasını bile bulsanız
okuyun derim.
Aptülika
aptulelcioglu@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder