İngiliz caz rock fusion gitarının efsanesi John
McLaughlin geçen yaz Boston’daki Berklee Müzik Okulu’nda verdiği konserin
kayıtlarından oluşan albümü, “The Boston Record”u çıkardı. Usta gitaristin yeni
grubu The 4th Dimension ile yaptığı bu konser albümü bizleri 70’lerin atmosferine götürerek, doğaçlamalar panayırında gezdiriyor.
Caz rock gitarının en önemli isimlerinden John McLaughlin 72 yaşında. Yılların
birikimindeki bu büyük ustaya genç ve
güçlü müzisyenlerden kurulu bir grup
verilirse yaratıcılık ve coşku da
naftalinli sandıktan çıkıveriyor. İngiliz gitaristin son yıllarda kurduğu The 4th Dimension isimli
grubu bizleri 70’lerin dimağ açıcı konserlerine götürüyor. Bu sıralar piyasaya
çıkan ve Boston’daki Berklee Müzik Okulu’nda geçen yılın yaz aylarında verilen
konserin kayıtlarından oluşan “ The
Boston Record”u dinlerken kendimizi bir zaman makinesinde buluyoruz.
British Blues’ın
doğuşundan fusion devrimine
Annesi konser piyanisti olan John Mc Laughlin, ilk olarak
keman ve piyano eğitimiyle müziğe başladı. Sanatçı 10 yaşına geldiğinde ise
flamenko ve caz müziğiyle tanışacak ve 11 yaşında gitara geçecekti. 1960’lı
yıllara geldiğimizde Britanya adasındaki caz müzisyenleri blues’a meyletmeye
başlamışlardı. Amerikalı siyahların müziğine ilgi duyan İngilizler bu tarzı hem
öğreniyor hem de ilerde doğacak olan ve rock müziğininde 70’lerdeki devlerinin
çıkışına vesile olacak olan British
Blues’ın temellerini atıyorlardı. 20 yaşındaki McLaughlin’i de onların arasında bulacaktık. British Blues’ın
kurucuları olan Alexis Korner ve Graham Bond ile çalan John Mc Laughlin,
dönemin ateşinde iyicene pişecekti. 1969’da basçı arkadaşı Dave Holland onu Tony
Williams ile tanıştırmasaydı, kimbilir John Mc Laughlin’i bir hard rock
gitaristi olarak bulabilirdik. Zira bu tanışmadan sonra kuracakları Lifetime grubuyla yaptıkları iki
albümden sonra Miles Davis bu genç
gitaristi keşfedecek ve caz fusion devriminin gitar hanesinin en önemli ismi böylece
ortaya çıkacaktı.
Rotasını doğuya
döndüren gitarist
Miles Davis’in
caz tarihinde bir dönüşümü belirleyen “In
A Silent Way”, “Bitches Brew” albümlerinde gitar çalan John McLaughlin, elektrik fusion döneminin önemli isimlerinden biri
olacaktı.
John McLaughlin, caz
fusion değişiminin deneyciliği içinde farklı bakış açıları da getirecekti. Onu
bu aşamada kurduğu Mahavishnu Orchestra’da
yeni ufuklara yelken açarken görecektik. İngiliz gitarist böylece rotasını
doğuya döndürerek Hint müziği
sularında gezinmeye başlayacaktı.
Zaman içinde Hintli kemancı L. Shankar ile tabla virtiözü Zakir
Hussain ile tanışması onu daha büyük serüvenlere taşıyacaktı. 1975’te
kurulan Shakti grubu dünya müzik
piyasasında 90’lardan sonra yer alacak
olan “World Music” tarzını ismi
konmadan içra edeceklerdi. Bugün etnik müzik diye de isimlendirdiğimiz ve
dünyaya yayılan tarzın ilk örneklerini caz içinde sunan Shakti, dönemin en
yaratıcı ve açık fikirli albümlerine imza atacaktı.
80’li yıllara kadar süren Shakti’den sonra One Truth
Band isimli elektrik fusion grubunu kuran McLaughlin’i bir başka kültürel
hem hal oluş bekliyordu. McLaughlin bu seferde Latin gitarının dev ismi Al Di Meola ile birlikte İspanya’nın
geleneksel müziği flamenko’nun gitar
ustası Paco De Lucia’yla muhteşem
bir üçlü oluşturacaklardı.
John McLaughlin’in coğrafyalara açılan müzikal yolculuğu
zaman içinde hep devam etti. 1990’lara
doğru onu Hintli perküsyon ustası Trilok
Gurtu ve Afrikalı bascı Kai Eckardt’la
ortak çalışmalarda görecektik. John McLaughlin’in doğu , batı içindeki bu
gezintisi sıradan bir sentez denemesinden uzaktı. O bu birlikteliklerde
doğuluları taklit eden, öykünen bir batılı müzisyen olarak durmuyor, bir
İngiliz gitarist olarak farklı coğrafyaların müzikleriyle buluşup, ortak bir
tını çıkarmayı tercih ediyordu. Bu yüzden de yapılan işler ne tepeden bakıcı ne
de hin oğlu hinlik dolu bir ticari yaklaşım içermiyordu. Böyle olunca da
70’lerden bugüne dek kalan ciddi ve devir açıcı işler ortaya çıkacaktı.
Ustanın dördüncü
boyutu
Doğu batı müzikal buluşmalarına bakıp, John McLaughlin’in müziğine bir sentez ya da etnik arayışlar müziği
demek yanıltıcı olur. Sanatçı bu günlerde de yeni grubu 4th Dimension ile birlikte 70’lerin fusion, caz rock
tarzına dönük albümlere imza atıyor. Bu ayın başında piyasaya çıkan “The Boston Record” da bu tanımın
üzerine tam oturan bir elbise gibi diyebiliriz. İngiliz gitaristin geçen yaz Boston’daki Berklee Müzik Okulu’nda verdiği konserin kayıtlarından oluşan
albüm, “The Boston Record” ismini
taşıyor. 9 parçanın yeraldığı albüm bizi 70’lerin atmosferinde ve doğaçlamalar
panayırında gezdiriyor.
John McLaughlin artık 70’lerinin baharında
ama dinlediğinizde gençlik yıllarını aratmayacak enerji içinde. McLaughlin’in
grubu The 4th Dimension”dan
bahsetmemiz gerekirse en öne çıkan eleman keyboardcı Gary Husband olsa gerek. Asıl çıkışını davulcu olarak yapan
Husband, konserin sonunda yer alan “Hijacket”de
keyboardı bırakarak davula geçiyor ve grubun davulcusu Banjid Barot’la birlikte
iki davul olarak harika bir performans ortaya koyuyor. Davulcu Banjid Barot’a gelince o da Husband
kadar joker bir eleman. Ritmik dokunuşları fusion melodilerini uyum içinde
kulaklara akıtırken, “Abbaji” isimli
parçada vokaliyle karşımıza çıkan davulcu
Barot, “Echos From Then”de
ise Hint müziğindeki sözsüz ritmik vokaliyle de harika bir soloyu sunuyor.
Grubun bas gitar mevkinde yer alan isim ise Etienne Mbaappe. 5 telli bas gitarı oldukca iyi bir funk
dokunuşuyla verebilen Mbappe kelimenin tam anlamıyla bir virtiöz.
John McLaughlin
ve The 4th Dimension’un “Boston Record” albümü sağlam bir müzik ziyafeti sunarken, bizleri
70’lerin fusion ve caz rock ortamına götürüyor.
APTÜLİKA
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder