21. Knats - KNATS (22) - 3
17 Nisan 2025 Perşembe
Liste Başı Albümler - 16 Nisan 2025
21. Knats - KNATS (22) - 3
11 Nisan 2025 Cuma
ALEX KOO: "Beni Kategorize Etme. Benle Oynama!"
Alex Koo bir caz piyanisti ama sanatçımız müziğinin herhangi kategoriye sokulmasını istemiyor. Zaten Koo ile röportaj yapan Alman Jazzthetik dergisi başlığa, "Alex Koo kategorilere meydan okuyor." diye manşet atmış. Aşağıdaki yazıda sanatçının yeni albümü "Blame It on My Chromosomes" hakkındaki yazımı kategorize etmeden sunuyorun. Buyrun!
Alex Koo'nun "Blame It on My Chromosomes" albümünün Şubat ayında çıkışından beri ilgi hanemde duruyor. Beğenip, beğenmemek gibi bir yargım da olmadı, taki bu yazıyı yazana kadar. Aslında ilgi hanemi oluşturan spotify'de albüm kapağının altında resmimi görmemle başladı. Çekik gözlerinden "Heh gene bir Japon cazcı" diyerek ilk yargımı oluşturacaktım. Sonra alttaki tanıtıma bakınca bu kişinin Belçikalı bir piyanist olduğunu öğrenecektim. Tabi hemen hikayeyi oluşturmaya başlayacaktım. Japonya'dan Belçika'ya göçmüş biri olduğuna kanaat getirecektim. İyi de caz'a Japonya'dan daha uzak olan bir ülkeye niye göçmüş ki, yollu akla ziyan sorulara yönelecektim.
Aradan bir ay geçti ve "bugün şu albümü şöyle bir dinleyeyim" dedim. Açıkcası aklıma yazı falan yazacağım da gelmedi hani. Kısa bir araştırmadan sonra Alex Koo'nun yüzde yüz bir Belçikalı olduğunu öğrenecektim. Nasıl mı ? Durun anlatayım hele. 1970'li yıllarda Belçikalı bir misyoner Japonya'ya gönderilir ve ikamet etmeye başlar. Orada Japon bir piyaniste aşık olur. İşte o evlilikten doğan kişi de günümüzün caz piyanisti Alex Koo'dur.
Alex Koo için caz piyanisti dedim ama sanatçımız müziğinin herhangi kategoriye sokulmasını istemiyor. Zaten Koo ile röportaj yapan Alman Jazzthetik dergisi başlığa, "Alex Koo kategorilere meydan okuyor." diye manşet atmış.
On parçanın yer aldığı "Blame It on My Chromosomes" albümü için Alex Koo, yaptığının müzikal bir ifadeden çok bir tür terapi olduğunu vurguluyor. "Günümüzde bir caz müzisyeni olarak depresyona girmemenin tek yolu, içini dökmek ve kendini müziğe kaptırmaktır," diyor Koo. "Müziğin kendini tanıtmanın ötesinde bir amacı olmalı. Benim için bu, olduğum kişiyi kabul etmek ve diğer her şeyi bırakmakla ilgili."
Piyanoda Alex Koo yer alırken, kontrbasta Lennart Heyndels ve davulcu Dré Pallemaerts ile uyumlu bir trio meydana gelmiş. Albümde yer alan "Eagles of the Sun" isimli parçada Alex Koo'yu piyanonun yanısıra ıslık ve sözsüz vokaliyle de görüyoruz. Bu katkı parçaya spagetti western müziklerini anımsatan bir etki veriyor. Sanatçının "Kategorilere meydan okuması"nın nedeni de bu olsa gerek. On parçanın her biri farklı etkiler sunabiliyor. Bunu bir anlamda onun korkusuz çok yönlülüğü olarak tanımlayabiliriz. Keza "Jonass", isimli parçada minimal dokunuşlar ve ritmik bir yapıdan sonra dramatik bir tona erişiyoruz ve böylece farklı yapılar içinde bir öyküyü izliyoruz. Bu parça Koo'nun trajik bir şekilde hayatını kaybeden çocukluk arkadaşına ithaf edilmiş ve albüme derin bir kişisel katman ekliyor. "Çocukken Jackass'tan esinlenerek kaykay yapar ve alışveriş arabalarıyla aptalca şeyler yapardık," diye hatırlıyor Koo. "Bu yüzden Jonas'a 'Jonass' diyorduk - hayal edebileceğiniz en büyük gülümsemeye sahipti, kahkahası bulaşıcıydı, ancak aynı zamanda aramızdaki en pervasız kişiydi." Yaşanmışlık da içeren "Jackass" 4 dakikalık bir süre içinde uzun bir dinleme keyfi oluşturuyor. Bu parçada konuk olan trompetçi Ambrose Akinmusire'ın katkısı da çok önemli olmuş... hatta açıkcası "cuk oturmuş".
Albümün müzikleri tümüyle Alex Koo Derudder tarafından bestelenmiş. Heybetli caz müzik dergisi Downbeat, bu albümün kritiğinde Koo için, "şaşırtıcı derecede orijinal" tanımını yapmış. Dinleyince siz de göreceksiniz ki bu pek abartılı bir yargı olmasa gerek.
Aptulika
10 Nisan 2025 Perşembe
Branford Marsalis'in 50 Yıl Sonra KEITH JARRETT Buluşması.
Amerikalı caz saksafoncusu Branford Marsalis dörtlüsüyle birlikte 1974 yılına gidiyor. Branford Marsalis Quartet'in yeni albümünün ismi "Belonging" ve bu Keith Jarrett'ın bundan 51 yıl önce çıkan albümünün de ismi. Bu bir benzerlik değil, Marsalis bu yarım asırlık albüme bir saygı duruşu yaparak, parça sıraları da aynı olmak üzere yeniden yorumlamış.
Branford Marsalis bu albümün çıktığı yıllarda liseye giden bir gençti ve Keith Jarreth'in bu çalışmasından etkilenerek müziğe adım atacaktı. Aslında bu Jarrett'den daha çok "Belonging" albümünde yer alan Norveçli saksafoncu Jan Garbarek'e bir saygı ya da vefa borcu niteliğinde. Amerikalı saksafon ustası böylece bir tekrar yorumla Garbarek'in izinden gittiğini belirtmiş oluyor.
Jarrett'in "Belonging" albümü, o dönem caz'ının elektriklendiği ve Miles Davis'in başını çektiği Fusion döneminden sıyrıldığı ve kendi bağımsız yolunu seçtiği albümdü. Norveçli saksafoncu Jan Garbarek'in katılımıyla Keith Jarrett, European Quartet'i kurarak fusion'dan uzak daha organik sesi arayan , akustik bir tarza yönelerek farklı bir kulvara geçecekti. Jarrett'deki bu farklılık, bir eskiye dönüş değildi, gene yenilikçi fikirler müziğine giriyordu ama bunu elekrtiklenmeden kendine ait sınırlar içinde yapıyordu. Bir parantez açarsak kendi yorumumu söyleyeyim: Keith Jarrett bana o dönemin diğer cazcılarından farklı gelirdi. Hatta onu içe kapanık, mızmız da bulurdum ama şimdi tekrar baktığımda ona en yakın isim İskandinav Cazı'nı oluşturan isim Garbarek'miş. Böylece benim kafamda resim daha net oluştu.
Jarrett'in bu albümünde yer alan "Long as You Know You're Living Yours" adlı parça daha sonra rock grubu Steely Dan ile bir davanın konusu olacaktı. Jarrett, bu ikilinin 1980 albümü Gaucho'daki başlık parçasının kendi bestesi"Long as You Know You're Living Yours"dan çalındığını iddia edecekti. Steely Dan ikilisi için bu parçayı Donald Fagen bestelemişti ve o da Keith Jarrett'in parçasını çok sevdiğini ve bundan çok etkilendiğini itiraf edecekti. Jarrett telif hakkı ihlali nedeniyle dava açtı ve ardından şarkının ortak yazarı olarak plağın yeni baskılarında adı eklendi.
İşte Keith Jarrett'in yarım asır önceki albümü şimdilerde Branford Marsalis ve Dörtlüsü'nün yorumuyla yeniden karşımızda. Albümün yorumunu dinlemek keyifli ama bir Steely Dan'ın "Gaucho" bir de Keith Jarrett'in 1974 albümüne dönmek de kaçınılmaz hani.
Aptulika
9 Nisan 2025 Çarşamba
Hayatımızın en güzel anlarında olan GÖRÜNMEZ ADAM
ANDY FAIRWEATHER LOW ismiyle belki de ilk kez karşılaşıyoruz ama o hayatımıza dokunan bir çok albüm ve konserde iz bıraktı. O vardı ama hep görünmezliği seçti.
Andy Fairweather Low gerçekten de Görünmez Blues'cu !
Andy Fairweather Low'ın yeni çıkan "The Invisible Bluesman" albümünü ilk gördüğümde kapağa bakıp, bunun 1950 ya da 60'larda yaşamış keşfedilmemiş ya da az sayıda insanın bildiği bir blues adamına ithafen yapılmış bir tür tribute albümü olduğunu sandım. Ya da buna benzer düşünceler içinde gezindim. Gün geçtikçe albümü daha fazla dinler oldum. Hatta kafama göre, "Eh be Eric Clapton popvari işler yapmaktansa şöyle blues tadında bir albüm yapsan ne olur" gibi serzenişlerde bile bulunacaktım.
Sonra aklıma, "Kimdir bu Andy Fairweather Low?" gibi sorular takılacak ve devamında da, "Daha önce niye duymadım?" diye kendi kendimi hırpalayacaktım. Kimi zamanda bu adamın müziği bana hiç yabancı gelmeyecekti. Eh her şey zaten albümün isminde gizliydi... "The Invisible Bluesman". Evet sonuçta o sadece benim için değil cümle alem için de "Görünmez Bluescu"uydu.
Oysa biz bu adamı çok iyi tanıyormuşuz aslında...
hem de o doksanlı yılların başındaki güzel günlerden.
Durun bir yol hatırlatayım.
Doksanlı yıllara yenilikleriyle adım attığımız zamanlar... yıl 1992 ve MTV hayatımıza "fişsiz" denilen bir konser biçimini yani "unplugged"i sokmuştu. İşte o modanın ilk örneği de Eric Clapton'unkiydi. Onun "Unplugged" isimli konseri hem albüm hem de konser videoları olarak yaşamımıza yeni bir boyut katarken, farklı bir bakış da sunacaktı.
O albümü bugüne kadar unutamamışızdır. Eric Clapton'un "Unplugged" isimli o konser albümünde ustaya akustik gitar, mandolin, mızıka ve kazoo ile eşlik eden bir adem vardı ya, işte o Andy Fairweather Low'dan başkası değilmiş. O konserin videosunda bile görüp hayran olduğumuz adam yıllar içinde nasıl bizden saklanmış. Harbiden görünmez adammış. Şimdi onunla yeni çıkan "The Invisible Bluesman" albümüyle tekrar karşılaşmak muhteşem bir buluşma doğrusu.
Andy Fairweather Low hayatımıza sadece Eric Clapton'ın "Unplugged" konseri ve albümünde girip sonra kaybolup gitmedi. Şimdi sıkı durum... onu 22 yıl boyunca Roger Waters'ın destek grubu olan The Bleeding Heart Band'da gitarist olarak dinleyecektik. Fairweather Low, Waters ile 1985'teki Amerika'daki "The Pros and Cons of Hitchhiking" albümü turnesinin konserlerinde çalacaktı. Ayrıca Waters'ın 1987'deki "Radio KAOS" ve 1992'deki "Amused to Death" albümlerinde de yer alacaktı. Bu kadar mı? Değil tabi, Roger Waters'ın 21 Temmuz 1990'daki The Wall - Live in Berlin'deki all-star performansında , 1999-2002 In the Flesh dünya turunda gitar ve bas çaldı. 2006 ile 2007'deki Waters'ın Dark Side of the Moon Live dünya turunda çaldı.
Andy Fairweather Low işte böyle çok yakınımızdan geçti ama o yeni albümüne verdiği isim gibi görünmez adamdı.
Aslında Andy Fairweather Low'ı sadece bu iki isimle anamayız. Onun müzik kariyerinin içinde kimler yok ki. İsterseniz onları bir bir sayalım: BB King, Benmont Tench, Bill Wyman, Bob Dylan, Bonnie Raitt, Buddy Guy, Charlie Watts, Chris Barber, Chris Rea, Clarence 'Gatemouth' Brown, Dave Edmunds, David Crosby, David Gilmour, David Sanborn, Donald 'Duck' Dunn, Edie Brickell, Elton John, Emmylou Harris, Garth Hudson, George Harrison, Georgie Fame, Gerry Rafferty, Jackson Browne, Jeff Beck, Jimi Hendrix, Jimmy Page, Joe Cocker, Joe Satriani, John Mayall, Kate Bush, Levon Helm, Linda Ronstadt, Lonnie Donegan, Mary J. Blige, Mick Hucknall, Otis Rush, Paul Weller, Paul Young, Pete Townshend, Phil Collins, Richard ve Linda Thompson, Rick Danko, Ringo Starr, Roger Waters, Ronnie Lane, Sheryl Crow, Steve Gadd, Steve Winwood, Stevie Nicks, The Impressions, The Who, Van Morrison, Warren Zevon ve daha yüzlercesi onunla birlikte çalışmıştı.
Görünmez Blues Adamı Andy Fairweather Low, müzik hayatına Amen Corner'ın solisti olarak başladı. Bu grup oldukça popülerleşti ama Low bir şekilde ünden ve göz önünde olmaktan kaçınarak kendini gizlemeyi seçecekti. Buna rağmen onun gitaristliği ve blues hakimiyetinden dolayı dünyanın en iyi sanatçıları onunla çalışmak için peşinden koşacaklardı. Böylece Andy, plak şirketleri ve prodüktörlerin vazgeçilmezler listesinde en baş sırada yer alacaktı.
Kendi adına solo çalışmalar da yapan sanatçı, blues birikimine rağmen bugüne kadar hiç blues albümü yayınlamamıştı. Bu sebeple yeni çıkardığı "The Invisible Bluesman" albümü muhteşem bir tanışmaya vesile oldu. Albüm sanatçının , Clapton'ın işinden ayrıldığından beri kaydettiği materyalleri bir araya getiriyor. Ayrıca bu albümde ona bas gitarist Dave Bronze ve Ian Jennings , klavyede Chris Stainton ve Richard Milner ve davulda Paul Beavis ve Henry Spinetti gibi usta isimler eşlik ediyor.
Galli Andy Fairweather Low, İngiliz müzik sektörünün gizli kahramanı. Onun blues dehasıyla tanıştığımız bu albümde Junior Parker, Jimmy Reed, Arthur "Big Boy" Crudup, Muddy Waters, Big Bill Broonzy ve Carl Perkins gibi blues ustalarının coverlarından oluşan 12 parça yer alıyor. Daha önceden bildiğimiz ve bir çok grup, sanatçıdan bildiğimiz bu parçalar Low'ın yorumuyla ayrıcalıklanıyor. Onun gitarının yanısıra vokali de dikkat çekici.
Albümü dinlerken, aklımdan geçen hep Eric Clapton oldu ve ister istemez, "Yahu Eric Aga böyle bir blues albümü yapsan ya" dedikten sonra, "Vakti zamanında From The Cradle diye böyle bir albüm yapmıştın da..." diyerek serzenişte bulunuyordum. Tam o sıra 1994 tarihli yüzde yüz blues albümü "From The Cradle"da da bu bizim "Görünmez Blues Adam" yani Andy Fairweather Low'ın da yer aldığını öğrenecektim. Issız bir adaya gittiğimde yanıma alacağım tek Eric Clapton albümü "From The Cradle" olurdu... şimdi onun yanına bir de Andy Fairweather Low'ın "The Invisible Bluesman" albümünü de ekleyeceğim.
Aptulika
Liste Başı Albümler - 9 Nisan 2025
SAVOY BROWN Mirasında Bir SEAN CHAMBERS Konseri
Sean Chambers ismine daha önceden pek dikkat etmemiş olabilirsiniz, hatta bir çoğunuza göre aynı ada sahip olan basketbolcuyla bile karıştırabilirsiniz. Amerikalı blues rock şarkıcısı ve gitaristi Sean Chambers daha önceden benim için de öyle yana yakıla takip ettiğim biri değildi. Zaman içinde dinlenilip, geçmişti. Onun bir ay önce çıkan "Live From Daryl's House Club" albümü beni bir anda tarihi bir gezintiye çıkartıverdi. Bu öyle retro etki yaratan bir çalışma değildi, tam tersine bugüne ait ama bir o kadar da geçmişin birikimini bugüne taşıyan bir albümdü.
Nasıl mı?
Durun anlatayım hele...
Öncelikle albümün ismi olan "Live From Daryl's House Club" taki Daryl eskilerden Hall & Oates'in solisti Daryl Hall. Yani Hall'ın New York'un Pawling semtindeki mütevazı konser mekanında verilmiş bir konserin kaydı. Mütevazı dedik ama burası Paul Rodgers (Free, Bad Company, Queen vb.), Edgar Winter, Savoy Brown gibi efsanevi grup ve sanatçıların özel konserlerine sahne olmuş bir mekan.
İşte Sean Aga bu mekanda özel bir konser vermiş. Ve bu konserin ikinci önemli yanı da bütün zamanların en önemli blues dokulu rock grubu Savoy Brown ile birlikte verilmiş olması. Onun öyküsü de şöyle: Savoy Brown'ın kurucusu Kid Simmons ile özel bir dostluk kuran Chambers, birlikte de çalışmalar yapacaktı. 2019'da bir festivalde Savoy Brown ile birlikte çalan Sean Chambers, 2022 yılında Kid Simmons'un ölümünden önce bir nevi el alarak bu efsanevi grubu devam ettirmeye söz verdi. Yani dinlediğimiz bu konser albümü bu efsanevi grubu The Savoy Brown Rhythm Section adıyla devam ettiriyor.
Sean Chambers bu birlikteliği ve konseri "Grup harikaydı, kalabalık canlıydı ve kendimizi evimizdeymiş gibi hissettirdiler. Kesinlikle enerji dolu, elektrikli bir geceydi!" dedikten sonra, "Umarım insanlar bu konser albümünü dinlerken bizim kaydederken aldığımız kadar keyif alırlar," diye ekliyor. Belki klişe bir cümle gibi gelebilir ama Sean Chambers'in bu tanımı albümü bütünüyle özetliyor. Bu albümü dinlerken sanki oradaymış gibi hissediyor ve keyif alıyorsunuz.
1998'den beri blues rock dünyasında olan Sean Chambers bu güne kadar dokuz albüm çıkardı ve ' Live From Daryl's House Club' ta sanatçının ikinci konser albümü. Albümde Chambers'a, bas gitarda Savoy Brown'dan Pat De Salvo ve davulda Garnet Grimm eşlik ediyor. Böylece ortaya 1970'leri hissettiren ham elektrik blues ve rock havası hakim oluyor.
Aptulika