Sayfalar

4 Mart 2024 Pazartesi

Steve Hackett - "The Circus and the Nightwhale" YAZI 5



"The Circus And The  Nightwhale", Steve Hackett'ın Genesis grubuyla yaptığı kariyerinin haricinde solo olarak yaptığı otuzuncu albüm olmakta. Bu aynı zamanda sıradan bir çalışma olmanın ötesinde baştan sona konsept bir öyküyü sunarken, gitaristin hayatından izler veren bir otobiyografiyi de bizlere sunuyor. Dünya Progresif Rock tarihine oturmuş bir müzisyenin bunca albüm ve yetmişini aşan ömrüyle hayatını müzikal olarak bizlere sunuyor olması elbetteki heyecan verici.  

"The Circus And The Nightwhale" madem birbirini takip eden konsept bir albüm, o halde biz de işin büyüsünü bozmadan tek sırasıyla parçalara bir kulak verelim.


1. “People of The Smoke”

Steve Hackett'in çocukluk dönemi ve 2. Dünya Savaşı henüz bitmiş. Albümün açılışını yapan "People of the Smoke", bizi 1950'lerin savaş sonrası Londra'sına götürüyor.  Steve'in Battersea'de büyüdüğü evin penceresinden elektrik santralı görünüyor. Bu santralı sizlere hatırlatmam gerekirse, aklınıza Pink Floyd'un "Animals" albümünün kapağını getirin derim. Pink Floyd'un kapağına manzara oluşturan o ikonik elektrik santralı ve savaş sonrası Londra'nın puslu ortamında geçen bir çocukluk.  Savaş bitmiş ama baskısını hala yaşayan bir şehir Londra. Bu yüzden parça bu ortamı veren bir ses kolajıyla başlıyor.  O eskilerin  radyolarındaki kanal arayışlarındaki gibi kesintili sesler,  ardından gelen bir bebek ağlaması, onu takiben annevari bir kadın sesi ve bir buharlı tren sesi ile ortalığı bir duman bulutu sarıveriyor.  Trenin raylarının sesi ile oluşan ritim bizi maceraya adım attırıyor.  Savaşın yıkımından sonra doğan çocuk, o parçanın başındaki bebek ağlaması efektiyle verilirken, albümün kahramanı Travla'nın  öyküsü de başlıyor. Bu aynı zamanda buharlı trenlere çocukluğundan tutkun olan Steve Hackett'in hayatı aynı zamanda. 


Senfonik etkide bir müzikal girişten sonra Hackett'in gitarı bizi buyur ediyor. Bu sefer trenin raylara dokunan ses ritmi bateriye devrediliyor. Hackett'in ve Nad Sylvian'ın vokalleri ile koro bölümlerinde harika bir etki sağlanırken, bateri ve gitar bizi muhteşem bir atmosfere sokuyor. Artık ister istemez bir destansı filmin içine giriyoruz. 




2. “These Passing Clouds” 

Ardından orkestral bir yapı üzerine Steve Hackett'ın  elektro gitar ile işlediği  kısa bir enstrümantal bölümle sakin bir ortama giriveriyoruz ama gene de bu sakinlik ilerde parlayacak kasırgaların da habercisi gibi. 



3. "Taking You Down" 

Harika bir geçişle öyküye devam ediyoruz. Nad Sylvan'ın vokalinin ardından Rob Townsend'in saksafon solosu bir feryadı anlatır gibi. Sona doğru Hackett'in karmaşık soloları akıyorken progresif bir orkestral ana geliyoruz. Öykümüzde artık Travla'nın bir arkadaşı vardır. O çocukluk yıllarını zorlu maceralara sokacak olan acımasız, hayta bir arkadaş. 




4. "Found and Lost

Yumuşak tonda bir orkestral ortamın üzerine Steve Hackett'in klasik gitarla yaptığı dokunuşların ardından biraz blues etkili armonika ile  Steve'in harika yumuşaklıktaki vokaliyle kendimiz kısa bir balad'a bırakıyoruz.  




5. Enter the Ring

Bu sefer Amanda Lehman'ın vokali ve koro ile birlikte harika ve uzun bir girişle biraz Yes grubunun havasını hissediyoruz. Bu albümde farklı türler cesurca bir araya getirildiği gibi progresif rock gruplarına da selam gönderen kolajlar mevcut. Zaten dinlediğimiz parçada Yes etkisindeki koral havadan bir anda müzik kraşendo etkisinde yükseliyor ve çalmaya başlayan flütle değişen melodi bir anda Jethro Tull'a selam gönderir gibi. Bu arada can alıcı bu flütü Steve Hackett'in kardeşi John çalıyor. Parçanın sonuna doğru müzik bir panayır havasına dönüyor. Bu da demektir ki Travla, yaramaz arkadaşının peşinden bir lunaparka ve tabi sirke doğru yol alacaktır.


 


6. Get Me Out"

Travla karekterinin maceralarının sonucu ödeyeceği bedelin anlatıldığı bu parçada ilk bölümde Steve Hackett'in vokaliyle sunduğu güzel bir meldide giderken ikinci bölümde Hackett'in gitar gösterisi başlıyor. Burada gitarın değişik soloları  akarken Travla'nın karmaşasını hissediyoruz. Sona dğru gene ana melodiye bir senfoni etkisinde dönüyoruz. 




7.  "Ghost Moon and Living Love "

Amanda Lehman'ın sunduğu göksel koro girişiyle başlıyor. Handel'in izlerini süren bir oratoryo etkisindeki girişten sonra parça başlıyor. Güzelim bir vokalle devam eden parçanın arasında giran gitar soloları bizi 1970'lerin progresif rüzgarlarının tatlı esintisine götürüyor. 




8. “Circo Inferno” 

Hem öykünün hem de müzikal yapıtın can alıcı noktasına geliyoruz. "Circo Inferno" öküdeki Travla'nın "Kurtar Beni" çığlıklarının içinde yaşanan bir anaforun başlangıcı. Müzikte bu yabancılaşmayı alışıldık gidişin dışında Orta Doğu ezgilerine girerek yapıyor. Bu parçada Azeri müzisyen Malik Mansurov'un tarıyla katılımına şahit oluyoruz.   




9. “Breakout” 

Bir heavy metal parçası edasıyla başlayan enstrümantal sözsüz ama müzik diliyie Travla'nın öyküsünü dinliyoruz. 




10. “All At The Sea” 

Kurtulma çığlıkları arasındaki "Breakout"tan sonra gelen "All At The Sea" öykünün can alıcı bölümüne , yani balinanın karnında kayboluşa geliyor. 


 Steve Hackett bu bölüm için şöyle diyor: "Tamamen denizde değildim ve bir balinanın karnında da değildim, ama ben de aynı derecede zorlu şeyler yaşadım."


Bu bölümde yaratılan sesler aracığıyla  bir balinanın karnında hissediyoruz kendimizi.




11. “Into The Nightwhale” 

 Hiç ara vermeden geçiş yapıyoruz.  Artık iyice balinanın karnındayız, yani kahramanımız Travla pes edecek gibi derken kalp atışları gibi bir ritimle tünelin sonundaki ışığı görüyoruz.  Ttnelin sonunda hem ışık hem de kurtuluş var; aşk ve melodi galip gelir. Yaşasın ve yaşasın! Travla için mutlu son. Hackett, davulcu Craig Blundell'in de desteğiyle,  güçlü bir etkiyi yakalıyor.  




12. “Wherever You Are”  

Davulun gerilimli atağıyla sert bir geçiş yapılıyor ama bu seferki sertlik jurtuluşu ve özgürlüğü simgeliyor. Steve Hackett sadece müzikle öyküyü anlatmakla kalmıyor adeta konunujn içinde üç boyutlu bir film izler gibi geziniyoruz. 




13. “White Dove”  

Ve hem öykünün hem de albümün son bölümüne geldik. Debdebeler, inişli çıkışlı serüvenlerin ardından klasik gitarın yumuşak ve klasik müzik etkisindeki dokunuşlarıyla huzurlu bir sona ulaşıyoruz. 








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder