Sayfalar

15 Şubat 2022 Salı

Rick Wakeman ve Özdemir Asaf bir radyo programında buluşunca ortaya çıkan Pelerinli anı

 


Şubat ayının Aksi İhtiyar programını hazırlarken Rick Wakeman'ın bir parçasına yer vermeye karar vermiştim. Yes grubunun klavyesinde görkemleşen Wakeman'ın en bariz özelliği de sahneye pelerinle çıkmasıydı (ki bu hala da sürer). 

Söz konusu pelerin olunca birden gerçek hayatta pelerinle ile gördüğüm ilk ve tek adam aklıma gelecekti. Daha  orta okul yıllarımdaydım. O dönemde bir gün okuldan kaçıp Arnavutköy ile Bebek arasındaki sırtlarda gezinip, hergelelik yapıyorduk. Yolun kenarında set üstüne oturup bir de sigara yakmaz mıyız. İşte o sıra tepemizde bir gölge hasıl oldu. Ne oluyor diye kafamızı çevirip baktığımızda pelerinli bir adam dikiliyordu. Bu pelerini tanımlamak gerekirse Sherlock Holmes'un ki gibiydi ama ondan daha pelerini bol olanıydı.  Hani okuldan kaçtıkları her halinden belli olan dört beş çocuğu, bir yetişkin gördüğünde, "Hiç utanmıyor musunuz okulu asıp, bu yaşta sigara tüttürmeye" derdi... ama bu pelerinli amca hiç bir şey demeden bize sadece baktı ama bağırsaydı daha iyiydi. Utanarak sigaraları söndürdük palas pandıras oradan uzaklaştık. 

O pelerinli amca aklımdan hiç çıkmamıştı ve bir iki sene sonra bir sanat dergisinde resmini görecektim. Bu kişi Özdemir Asaf'tı. O günkü haytalığımdan iyicene utanmıştım çünkü şiirlerini severek okuduğum bir şairdi artık o. Ardından onun Bebek'te oturduğunu da öğrenince o pelerinli kahramanın kesinlikle o olduğunu anlayacaktım. 

İşte radyo programımın parçalarını hazırlarken aklıma bu çocukluk anısı gelince, radyo programına şiiri de katmalıyım dedim ve Rick Wakeman'ın parçasını anons ederken, Özdemir Asaf'ın bir şiirine de yer verdim. Şiirin alt fona müzik eklenip okunmasından hiç  haz etmem... bu sebeple de şiiri parçanın üzerine değil anonsta okudum ve ardından parçayı yayımladım.  Bunu radyo yayınlarını Kooperatif aracılığıyla  podcast haline getiren Cenk Akyol'a söylediğimde bana, "işte abi böyle şeyler yap" diyecekti. Tabi bir iki gün sonra da radyo duyurusu için yaptığım çizimi gönderince de Rick Wakeman ve Özdemir Asaf'ın pelerin kardeşliğini görünce bana hemen mesaj atarak şunları yazacaktı:

"Üç ya da dört yıl öce sanırım KAFA dergisinde İlhan İrem yazmıştı... Özdemir Asaf, 1970'lerde  Bebek'te bar işletiyormuş." 

dedikten sonra o dergiden şu alıntıları bana anlatacaktı, 

İlhan İrem, GECE KÜTÜPHANESİ dediği barı şöyle anlatıyor:

"İçkiler tezgahın altında, barın arkasındaki raflarda sadece kitaplar var. Her yerde koyu renk ahşap kokusu. Üzerinde ziyaretçilerin yazdığı isimler, şiirler. Duvarda akrep yelkovanı olmayan, yalnızca saniyesi dönen saat. 


Giriş kapısında, 

Bana ıslak bir bez verin

Dünyanın tozunu alayım


yazan, duvarları şiirlerle dolu olan bu bar, maddi sıkıntılar nedeniyle bir kaç kez kapanmasının ardından son kapanışını 1980 yılında yaptı." 

Yazıda bahsedilen barı 1970'lerin sonunda liseye giderken ben de duymuştum. Biraz daha büyüyecek ve 18'imi de aştıktan sonra o bara gidecek küçükken yaptığımız o haytalıklar için özür dileyecektim ama 1980'lerden sonra o bar kalmayacaktı ne yazık ki. Aradan geçen yıllarda o KAFA dergisindeki İlhan İrem yazısından anektodları Cenk aracılıyla duyduğumda içimden keşke her şey öyle kalsaydı dedim. İçmek ve bir bara gitmek kitapla, şiirle neden olmasın. Hep kafa cacığa düşmek zorunda mı; aşırılıklardan uzak, bir güzel müziğe, şiire kapılıp gitmek ve bir kaç kadeh parıldatmak, niye olmasın ki... artık bunlar çok uzağımızda. 

Bir radyo programı hazırlanırken her şey böyle dallanıp budaklanıyor işte. Radyo programı sadece bir program değildir, yaşamın bir saatte damıtılmasıdır. Çalınan müziklerde o ağaca dökülen su gibidir ve ağaç yaşamla dallanıp budaklanır, işte böyle. 

APTULİKA

Yazıya dipnot değil DİPRESİMNOT:

O gece Cenk'in bana gönderdiği görselleri de paylaşayım dedim...







Şimdi de DİPNOT:

* Cenk'in alıntıladığı ve gıyaben bana anlattığını dergiyi bulamadığımız için alıntı bölümünde yazamadık. 

* Yazıda bahsi geçen Aksi İhtiyar radyo programını dinlemek isterseniz :

https://archive.org/details/aptul-3


Bu da SONDİPNOT:

* Yazıyı birirdim ve yayınladım ama yarım saat sonra aklıma geleni de yazayım dedim. Şimdi bu bar tekrar açılıp butik bir Özdemir Asaf Müzesi yapılsa nasıl olur derim. 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder