Jenk Daniels dizinin dördüncü ve son yazısında Maradona'yı anlatmaya şu sözlerle başlıyor,
"Maradona fazla politik kimliği, hırçınlığı, kavgaları, ukalalığı ve yetenekleriyle dünya futbolunun che guevara'sıdır; başka bir ifadeyle o, futbol kültürünün 'tanrısıdır'dır.
Neden tanrısı olduğunu aşağıda anlatıyorum."
"... and that is why Maradona is the greatest player in the world!"
Napoli formasıyla 2 şampiyonluk yaşayan Maradona, 1986 Dünya Kupası'nın da yıldızıydı.
Çalkantılı bir hayata rağmen Maradona 2000’de FİFA tarafından Pele ile birlikte yüzyılın futbolcusu seçildi.
11 Aralık 2000’de yapılan bir törenle ödülünü aldı.
Fakat törende kendi ödülünü aldıktan hemen sonra Pele’nin ödül almasını beklemeden salonu terketti.
Nitekim bir gün sonra yaptığı açıklamada
“Kendi bedenime karşı saygısız olsam da işime devamlı saygılıydım;
bu yüzden de dünyanın en iyisi benim”
diyerek bütün spor kamuoyunun beklediği açıklamayı yapmıştı.
Futbola Boca Juniors takımında başladı ve burada 1981’e kadar oynadı. 1981’de rekor bir ücretle (12 milyon Dolar) Barcelona’ya transfer oldu
Ama Barcelona da olmadı. Akılda kalan tek olayı Barcelona'da kral kupası finalinde maçta Athletıc Bilbao kasabı Ion Andoni Goikoetxea' nın yaptığı gaddar fauller sonrası 1-0 maçı kaybedince İspanya kralı önünde iki takım arasında çıkan kavgada attığı uçan tekmeydi. Bu da onun Barcelona kariyerının sonu oldu.
Futbolunu konuşmaya gerek yok,
dünyanın en iyi futbolcusuydu hala da öyle
ama o kadar renkli ve özel bir kişilikti ki...
isterseniz kısaca tanıyalım tekrar.
İtalya gibi dünyanın en sert futbol oynanan liğinde tek başına Napoli gibi nerdeyse bir köy takımını şampiyon yaptı.
Maradona adına İtalya'da bir kilise bulunmaktadır.
‘Maradona Kilise’sinin şu anda dünya çapında yaklaşık 120 bin üyesi bulunuyor. 30 Ekim 1998 yılında kurulan kilise, Maradona’nın İngiltere’ye ‘Tanrının eli’nin yardımıyla” attığı golün yıldönümü olan 22 Haziran 1986’nın kutsal gün ilan edilmesine karar verilmiş.
Ünlü futbolcu adına para bile bastıran kilisenin kurucusu Marcela Amez, ‘gerçek bir kilise olmadıklarını’ ise her fırsatta dile getiriyor.
Gelelim İngiltere'ye atılan gole...
Arjantin ile İngıltere 4 yıl önce Falkland Adaları yüzünden savaşmıştı ve bu maç bir nevi üzerinde güneş batmayan İmparatorluk ile Arjantin arasında ki hesaplaşma idi.
Tahmin edildiği gibi, Arjantin halkı için bu bir futbol maçından çok kaybedilen savaşın intikamı olarak görülecektir.
Maradona, 51. dakikada İngiliz oyuncuları çalımlarla ekarte edip topu takım arkadaşına yolladı. Arjantinli oyuncu topu kontrol edemedi ve ingiliz savunmacı topu uzaklaştırmak isterken ters bir vuruş yaptı. Top ilahi bir kavis alıp süzülerek kale alanına doğru inerken, pozisyonu takip eden Maradona, İngiltere kalecisi Shilton ile aynı anda topa zıpladı.
Ve boyu yetmediği için elini kafasının üstüne uzatıp eliyle golü attı. Hakem golü vermişti.
Aztec stadı çıldırmıştı
Ve İngilizler deliriyordu.
Çünkü herkes eli görmüştü.
Çünkü herkes eli görmüştü.
Ama Maradona buna "Tanrının Eli" demişti, daha sonra.
Asıl olay ise Maradona'nın golden tam 4 dakika sonra, kendi yarı alanından aldığı topla ilerleyerek, müthiş bir süratle sırasıyla Peter Beardsley, Peter Reid, Terry Butcher ve Terry Fenwick'i geçmiş, en son kaleci Shilton'u da çalımlayıp topu boş kaleye yuvarlamıştı. Bu gol birçok futbolsever tarafından tarihte atılmış en güzel gol olarak kabul görürken, ingiliz spiker durumu çok güzel özetlemiştir:
"... and that is why Maradona is the greatest player in the world!" (işte bu yüzden dünyanın en büyük oyuncusu Maradona)
Ve böylelikle tarihe geçti.
Futbol hayatında şöhreti yakaladığında bir çok mafya üyesi etrafını sardı.. onunla foto çekti... gece hayatına daldı... pahalı hediyeler aldı.
Maradona'ya mafya ilişkisi sorulduğunda...
"Ben sadece yanıma gelen eğlendiğim, bana futbolumdan ötürü hayran olan zengin fakir herkesle eğlendim, foto çektirdim hiç kimseyi geri çevirmedim, adını bile sormadım. " diyecekti.
Uyuşturucu tedavisi görürken bir hemşireyle sevişirken görüntülendi.
Maradona'nın kaçak saat olayı yüzünden vergi kaçakçılığı da dahil edilip, bir takım organizasyonlara seyirci olarak alınmayıp, ülkelere girişi yasaklanmıştı ama o intikamını Arjantın milli takımına teknik direktör olunca takımının başına çift saat takarak aldı.
1990 dünya kupasında Maradona'ya bitmiş gözüyle bakılıyor ve kimse Arjantin milli takımı ve Maradona'yla doğru dürüst röportaj bile yapmıyordu. Finale herkes İtalya kalacak diye bakıyordu.
Ama İtalya'yı eleyen Arjantın final maçına çıkmadan önce bütün basın röportaj için kampa geldiğinde Maradona kapıyı açtı ve
"Bütün kupa boyunca İtalyanlarla röportaj yaptınız şimdi gidin onlarla konuşun." dedi ve kapıyı kapadı.
Son olarak şunu söyledi:
"Dünya üzerinde futbolun adı geçtiği sürece herkes Maradona'nın adını bilecek ve hatırlayacaktır."
harika yazı!kalemine sağlık!
YanıtlaSil