Sayfalar

7 Kasım 2018 Çarşamba

Sezen Aladağ'ın LONG PLAY'inden MÜZİĞİ GÖRMEK


Blues Perişan'da Sezen'in yazılarını görebilmek benim için bayram nedeni diyebilirim. Rock FM günlerinde onunla beraber program da yaptık ve çok özel Woodstock programını hala unutamam. Onun LONG PLAY ismindeki programlarının da müptelası olarak dinlerdim. Her bir programı ciddi anlamda bir yazı olabilirdi. Şimdi bu hayalim gerçekleşiyor ve Sezen artık BLUES PERİŞAN blog'da yazıyor. 
APTULİKA




Müzik -doğal olarak- çoğunlukla işitme duyusu ile ilgili bir kavram. Ama konser deneyimini bambaşka bir boyuta taşıyan sahne şovları, anlatılan hikâyeyi görselleştirip pekiştiren video klipler ve odaların duvarlarını, tişörtleri, bilgisayar masaüstlerini süsleyen albüm kapakları düşünüldüğünde, müziğin görsellikle kol kola gittiği de su götürmez bir gerçek.
Sevdiğiniz müzisyen yeni bir albüm çıkardığında örneğin, koşa koşa gittiğiniz müzik dükkanında şarkılardan önce sizi karşılayacak olan albüm kapağıdır. Defalarca dinledikten, özümsedikten sonra dahi, o albümü düşündüğünüzde aklınıza gelecek olan ilk görsellerden biri yine bu kapak olacaktır. “Yok ben internetten dinlerim önce, hatta albüm de almam, tüm arşivim dijital” bile deseniz, ekranınızdaki müzik çalarda “play” tuşuna basmadan hemen önce, o küçük Jpeg dosyasına, şarkının içinde yer aldığı albümün/single’ın/EP’nin kapağına illa ki kayacaktır gözünüz.

Bir arkadaşınız sizinle “şu şarkıyı mutlaka dinle” diyerek bir Youtube linki paylaştıysa, şarkının ilk notalarıyla birlikte klibin atmosferi de sizi içine alacak ve sizde şarkının tamamını bile dinlemeden bir önyargı ya da beklenti oluşturacaktır.

 Ya da bir Pink Floyd konserine gittiğinizi düşünün. Grup sadece art arda şarkıları çalıp sahneden inse bile keyif alacaksınız büyük olasılıkla… Ama kullanacakları sahne dekorları, ışık gösterileri ve efektler ile birlikte, yaşayacağınız deneyim de muhtemelen çok boyutlu bir nitelik kazanacak ve konserden aldığınız keyif çok daha yoğun olacak. Ya da bir Rammstein konserinde, şarkının en coşkulu yerinde birden alev alan sahne, coşkunuzu birden 2-3 katına çıkaracak.

Sadece görme de değil, aslında tüm duyularımız müzikten aldığımız hazzı ve sanatçının iletmek istediği mesajı özümsememizi arttırır ve müziği bütünleyen unsurlar olarak görev yapar. O az önce sözünü ettiğimiz Rammstein konserinde hissettiğiniz yanık kokusu, bir şarkıyı ilk kez dinlediğinizde içiyor olduğunuz vişne şarabının mayhoş tadı, sevdiğiniz şarkıda kendinizden geçmişçesine pogo yaparken demire çarparak kestiğiniz parmağınızın ucundaki sızlayan acı… Deneyimlerimizi bir bütün olarak algılama eğiliminde olduğumuz için, yıllar sonra bile o şarkıyı tekrar dinlediğimizde bu hislerin hepsi bilincimize yeniden akın eder ve parmağımızın ucu biraz daha sızlar.

 Uzun lafın kısası; işitme dışındaki duyularımız da bir müzisyenin paylaşmak istediği duygunun dinleyicilerine daha iyi ulaşmasına yardımcı olur ve görme duyusu da şüphesiz bu duyuların en önemlilerinden biridir.

 Yıllarca, önce RockFM’de, ardından da radyodinlemekicinbir.site’de yaptığım Long Play programında, bazen bir şarkıyı anons ederken klibinden, albüm kapağından bahsetmezsem eksik kalacağını hissederdim. Ama tabii radyo medyumunun görsel olanakları -malum- sınırlı olduğu için, her seferinde ‘bu albüm kapağına internetten mutlaka bakın, şu klibi fırsat bulursanız mutlaka izleyin’ diye ayrıca belirtme ihtiyacı duyardım. Çünkü o şarkıyla ilk kez o gün o radyo programında tanışan birinin, onu bu görsellerden bağımsız olarak algılarsa -muhtemelen yine çok keyif alacağını- ama o şarkı ile yaşayacağı etkileşimin bir yönden eksik kalacağını hissederdim.

 Elbette bir müzik eserini benzerlerinden ayıran en önemli unsur o müziğin kalitesidir. Müziği hangi sanatçının, nasıl icra ettiği, anlattıkları ve dinleyene hissettirdikleri, bir albümün satın alınmasındaki temel faktördür (ya da en azından öyle olmalıdır). Fakat müzik mağazasında rafları gezen ve yeni çıkmış bir albümle ilgili henüz hiçbir fikri olmayan bir müziksever için ilk ayırt edici unsur, kapaktır. Dinleyicide merak uyandırarak belki de o albümü almaya ikna eden, sayısız ürünün arasında ilgisini üzerine çekip cezbeden ve albümün içinde kayıtlı olan müziğin türü, anlattıkları ve icra edenin karakteri hakkında ilk bilgileri veren medyadır kapak. Tabii ki bir albümün kapağının iyi ya da etkileyici olması onu tek başına iyi bir albüm yapmaz. Ama iyi bir albümde iyi bir kapak da oldukça şık durur hani.

 Serde tasarımcılık da olunca, uzun süredir aklımda albüm kapakları konusuna daha detaylı göz atmak vardı. Bu vesileyle bundan böyle Blues Perişan blogda efsane albüm kapaklarına sizlerle birlikte göz atma niyetindeyim, bir maniniz yoksa sizi de bu görsel ve müzikli yolculuğa beklerim.

Günümüzden örneklere ve CD gibi başka medyumlara da göz atacağız elbette, ama yoğunlaşacağımız konu doğal olarak çoğunlukla plak kapakları olacak.

 Bunun iki nedeni var: İlki; CD’lerin 12 cm x 12 cm alanı ile kıyasladığınızda, yaklaşık 30 cm x 30 cm’lik long play kapaklarının, bir fikri iletmek ve özenle tasarlanmış bir görseli alıcısına ulaştırmak için oldukça verimli kullanılabilecek çok daha fazla alan anlamına gelmesi.

 İkincisi ise; plak dinlerken yaşadığınız deneyimin, diğer müzik dinleme alternatiflerine göre daha fazla duyuya hitap etmesi. Plak dinlemek başlı başına müzik dinlemeye ayrılmış bir zaman demek ve kendine has bir ritüele sahip. Daha albümü pikaba koyup ilk notaları duymadan, albümle yaşadığınız deneyim çoktan başlamış oluyor. Kullanılan malzemenin dokusu, kapağın açılış şekli, içinden çıkanlar, plağın renk, şeffaflık, şekil gibi fiziksel özellikleri, albümle olan etkileşiminizi müziği duymadan çok önce başlatıyor.

 İlk yazıda kısaca derdimizi ve neler üzerine laflayacağımızı anlatmak istedim. Aslında yerimiz doldu ama görsellikten bu kadar bahsedip de hiç görsel koymadan bu yazıyı bitirmek istemedim ve kapanışı oldukça nevi şahsına münhasır bir albümle yapmaya karar verdim:

Can - Ege Bamyası: 

Alman Krautrock grubu Can’in 1972 tarihli albümü Ege Bamyası’nın kapağını ilk kez gördüğünüzde, albümden ne beklemeniz gerektiği konusunda kafanız oldukça karışabilir. Çünkü Andy Warhol’un ünlü eserine konu olan domates çorbası konservesinden 10 yıl sonra, bu kez bir bamya konservesi kendine bir sanatsal üretimde yer bulmuş ve üstelik kapağını süslediği albüme ismini de vermiştir.

Söylentiye göre; Can grubunun üyeleri bir gün, Türk nüfusun yoğunluğuyla bilinen Köln'de bir Türk restoranında Can marka konserve ege bamyasına rastlar. Bamyanın markasının (aynı anlama gelmese de) grup ismiyle aynı olmasını da fırsat bilerek, bunu albüm kapağında kullanmaya karar verirler ve böylece müzik tarihinin en önemli kitsch kapaklarından biri ortaya çıkmış olur. 

Yedi şarkılık (şarkılardan hiçbirinin adı Ege Bamyası değildir bu arada) bu güzel albümün orijinal kapağındaki eser Ingo Trauer’e, tasarımı ise Richard J. Rudow’a aittir.

Yayınlandığı günden bugüne dek hem kapak hem de albüm başka müzisyenlere ilham olmuş, albümdeki şarkılar farklı isimler tarafından pek çok kez yorumlanmıştır. 

Sonic Youth grubundan Thurston Moore, albümü bir markette 49 cent’lik plakların satıldığı bir sepette görmüş ve hiçbir fikri olmadan, sadece kapağı merak uyandırdığı için satın almıştır. Fakat sonrasında albümden çok etkilendiğini, o zamana kadar duyduğu hiçbir şeye benzemediğini ve plağı aşındırana kadar dinlediğini söylemiştir.

Pavement grubundan Stephen Malkmus ise, 2012’de albümün yayınlanmasının 40. yılı şerefine, grubun doğduğu yer olan Köln’de, kendisini çok etkilemiş olan bu albümü yeniden yorumlamış, bu yorumun kayıtları ise 2013 yılında Record Store Day kapsamında sınırlı sayıda (3500 adet) ve plak formatında basılmıştır. Matador etiketiyle ve yeşil renkte basılan (Domino basımlarında kırmızı renktedir) bu plağın kayıtlarında, Stephen Malkmus’a yine Köln’lü bir grup olan Von Spar eşlik etmiştir. 
İlginç olan ise bu albümde sadece şarkıların değil, albümün efsane kapağının da yeniden yorumlanmış olmasıdır. Kapağa getirilen bu yeni yorum, aynı zamanda Record Store Day etkinliğinin posterini de tasarlayan David Shrigley imzalıdır ve elle basılmıştır.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder