Sayfalar

19 Mayıs 2015 Salı

Blues’ta BB King’in dokunuşu


  BB King’i en etkileyen müzisyenler T- Bone Walker ve caz gitaristi Charlie Christian’dır. Her ikisi de dönemlerine göre ilerici ve yeni yaklaşımlar getiren gitaristlerdir. B.B. King onlardan öğrendiklerini Nefesli enstrümanlardan oluşan bir orkestra önünde çalarken arpejlere dayalı bir teknik geliştirecekti. Böylece tane tane notalar akan arpejlerle kontrast oluştururken yumuşak bir vibrato gitar tonu çıkacaktı.
BB King kariyerinin ilk başlarında Fender’in Telecaster modelini kullanıyordu. Plak anlaşmasını imzaladığı 1949’dan sonra Gibson’ın ES-355 modeli gitarını kullanacaktı. Bu yangından kurtulan ve “Lucille” adını verdiği gitarıydı.
King yapılan bir röpörtajda gitarı Lucille için, “Ben şarkı okurken çalmayı beceremem. O sırada Lucille otomatik olarak çalar.” diyerek espiri yapacaktı. Bu esprinin altında da ince bir nuans yatmaktadır. O gitarı kendi çalıyormuş gibi değil adeta canlı biriyle düet yapıyormuş gibi kullanır. Bu şekilde doğaçlamalar esnasında gitarla anlamlı cümleler birbiri ardına dökülmeye başlar. Sanki gitarla konuşurmuş gibi hassas tek tel biçimiyle dinleyeni içine çeken bir yapı oluşur. Gene aynı röpörtajında King, “Gençler gitara dokunmayı bilmiyor. Oysa o hassastır, onu rahatsız etmemek gerekir.” derken bir başka inceliğini de vurguluyordu. Bu şekilde yapılan elektrikli gitar işlemelerinde ağlarmış gibi çıkan gitar tınıları BB King’in hüzünlü vokaliyle nevi şahsına münhasır biçimini oluşturuyordu.
BB King hem vokal hem de gitar çalışıyla gelenekseli iyice özümsemişken yaşanan çağa da yabancı kalmaz. Gelenekselin sadeliği ile yeninin gelişmişliğini bir arada bütünleştirir. Vokali köklere bağlı iken tenor ile tiz seslere ulasan ses skalasında dramatik bir yapı oluşturmayı başarır. Onun bu yaklaşımı diğer müzik türlerine de kapı açıklığını ortaya koymaktadır. Bütün bu özellikleri de BB King’i eski blues geleneğini Modern Blues’ a taşıyan adam yapmasını sağlıyor.
Bunca geniş bir bakış açısı ve akademik yetkinliğe rağmen BB King’i dinlerken bir kasaba avlusunda ya da bir köy kahvesinde öyküler anlatan bir adamla karşı karşıya olduğunuzu sanabilirsiniz. Belki de bu çağda ve bu yaygınlıkta blues’ın vazgeçilmez olması da bu yüzden, olsa gerek. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder