Sayfalar

11 Ağustos 2013 Pazar

GEORGE DUKE Ve STANLEY CLARKE İle 24 Yıl Öncesi İstanbul Açık Hava Tiyatrosu’nda


Çocukluk günlerimizin gençliğe taşındığı yıllarda, plak kapaklarında siyahi bir adam müziğinden önce görüntüsüyle hafızamızdaki yerini almıştı. Hani İngilizce telaffuzu da becerdik mi, ortaya görüntüye eşlik eden bir görkem çıkıverirdi: Corç Dük.
Müzik dinlemeyi küçükten merak edinmiş benim gibilerinin “Dük” denilen soyluluğun hep siyahi insanlara verildiğini sanma divaneleği hakimdir. Aslına bakarsak müzikte  bu dük’lük müessesini Duke Ellington çoktan hakketmiştir ya neyse.  İşte George Duke de bu mertebenin diğer bir zirvesiydi.
O 70’li yılların plaklarında tanıdığım George Duke ile ilk defa konserde karşılaşmam 1989 yılının yaz aylarında olmuştu. İstanbul Festivali’ne geleceğini duymuştum ve tabi hemen AKM’ye gidip bilet kuyruğuna girecektim. Aslında itiraf etmeliyim bu refleksin sebebi George Duke değildi. Onunla birlikte gelecek olan caz basçısı Stanley Clarke’dı. O da 70’li yılların plaklarından hayatımıza girmişti. Onun George Duke’dan farkı bir Long Play’inin evimde olmasıydı. Plağın ismi “Vulcan Princess”

dı ve o bonus  kafalı siyah adamın hem kontrbas hem de elektrik bas ile yaptıkları bana büyüleyici geliyordu. Tabi kontrbas ile yaptığı müziği daha da değerli buluyordum. (Bu zevkim hala aynı yöndedir. Ama Stanley Aga eskisi kadar kontrbas’a yüklenmez olmuştur, ya neyse.)
 

Stanley Clarke’ı plağını çala çala eskitecek kadar dinlemiştim ama George Duke ‘u sadece plak kapaklarındaki resimlerinden biliyordum. Aslında sonradan öğrendim ki onu da daha önceden Frank Zappa albümlerinden bilmeden de olsa dinlemişim. Zaten böylesi bir ekol sahibinin ve fusion klavyesine devrimsel imzasını atan adamı dinlemesek bile tınısını duymamamış olmamız olanaksızdır.
8 Temmuz 1989 tarihinde Klavyeli çalgılarda George Duke, davulda Rayford Griffin ve basta Stanley Clarke, İstanbul Açık Hava Tiyatrosu’ndaydılar. Tabi Stanley Clarke’ın 70’lerin plak kapaklarındaki gibi bonus kafa olmadığını görmek beni biraz abondene etmişti.  Ancak o konser benim unutulmazlarım arasında kalacaktı, yıllar yılları kovalasa da. Konser bir Caz ,Rock, Fusion konseri olsa da o günlerdeki hard’n heavy tutkumuzu da doyurmuştu.

Konsere Stanley Clarke diye gitmiştim ama bittiğinde George Duke konserinden çıkmıştım. Eh biraz da “Vulcan Princes” ve orada aklıma yer eden kontrbas kullanımıyla tanıdığım Stanley Clarke’ın o konserde basgitarı bir an bırakıp, kontrbasa geçmemesinden kaynaklanmış olabilirdi.
Bu büyük fusion klavyecisi George Duke’ü kaybettiğimiz şu günlerde aklıma bu konser geldi. Evde de hala sakladığım o festivalin kitap kataloğunu buldum. Baktıkça bir anda o 24 yıl öncesine gidiverdim.
Aptülika

Not: Bu haftaki Blues Perişan radyo programında George Duke’dan biraz takılacağız. Az biraz Frank Zappa’lı döneminden, biraz da Miles Davis ile yaptığı çalışmalardan ve tabiki davulcu Billy Cobham ile verdiği konser  kayıtlarından.

1 yorum:

  1. Ne zaman Inca Roads'u duysam aklıma bu konser gelir. George Duke'ün boynunda Keytar ile seyirci arasına inip milleti coşturması ve benden birkaç koltuk ötede bir kıza mikrofonu uzatması ve kızın şaşkınlıktan dili tutulunca gülerek etrafa bakıp "she shy! she shy!" diye seslenmesi. O konserden birkaç ay önce ben o zamanki grubumla o sahnede çalmıştım ve 19'u bile henüz doldurmamış o yaşımda bana çok büyük bir iş yapıyorum gibi gelmişti. Birkaç ay sonra bu konseri orda seyirci tarafından izleyince gerçekten ne kadar büyük bir işe kalkıştığımızı ve öte yandan yolun daha ne kadar başında olduğumuzu anlamıştım. Çok güzel yıllardı be, çok yüksek kalibre sanatın içersinde hem var olmak, hem de var olmaya çalışmak... Çok güzel anılar...

    YanıtlaSil