Sayfalar

5 Haziran 2024 Çarşamba

CEM KARACA-DERVİŞAN'A SAYGISIZLIK




Müzik yazarı Cumhur Canbazoğlu'nun sinema müzik blog'unda (  https://sinemamuzik.com/.../yavuz-plaktan-cem-karaca... ) geçtiğimiz hafta, "YAVUZ PLAK'TAN CEM KARACA-DERVİŞAN'A SAYGISIZLIK" başlığında bir yazı haber yer aldı. 

Haberi noktasına virgülüne dokunmadan aynen aktaracağım ve sonra da canımı yıllardır acıtan bu durumlar hakkında bir iki kelam etmek isterim. Buyrun öncelikle Cumhur'un yazısını okuyalım:

"Yavuz Plak'ın 1977 tarihli Cem Karaca-Dervişan albümü Yoksulluk Kader Olamaz'ın özgün kapağını ve adını kullanarak içeriği farklı yeni baskı üretmesi tepki topladı. 

1977'de albümün kaydında çalan Dervişan üyelerinden Taner Öngür, sosyal medyada bu gelişmeyle ilgili şunları yazdı: 

'Yayınlayan şirketin büyük bir saygısızlığı, ne yazıkki yasal olarak 48 yıl önce imzalanmış muvafakatname dolayısı ile yasal bir itiraz yapılamıyor, kanunun değişmesi gerekiyor (hem de geçmişe dönük olarak) geçmişte işlenmiş cinayetlere bile zaman aşımı uygulanan bir hukuk ortamında, bu geçmişte imzalanmış muvafakatnameye zaman aşımı uygulanmıyor, şirket ise babasının malı gibi hoyratça şarkıları değiştiriyor kafasına göre takılıyor, bu yasal bir eşkiyalık, adalet ve vicdan duygunuz varsa, Cem Karaca'ya ve bu albümde birlikte çalıştığı arkadaşları, Uğur Dikmen, Sefa Ulaştır, Murat Töz ve Taner Öngür'e biraz saygınız varsa almayın bu albümü..

 


ÖZGÜN BASKININ İÇERİĞİ:

Kerem Gibi (Söz: Nâzım Hikmet, Müzik: Cem Karaca)

Bir Öğretmene Ağıt (Söz & Müzik: Cem Karaca)

Adiloş Bebe (Söz: Ahmed Arif, Müzik: Sadık Gürbüz)

İşçi Marşı (Söz: Can Yücel, Müzik: Taner Öngür)

Maden Ocağının Dibinde (Söz: A. Kadir, Asım Tanış, Müzik: Cem Karaca)

Sevdan Beni (Söz: Ahmed Arif, Müzik: Cem Karaca)

Vay Kurban (Söz: Ahmed Arif, Müzik: Cem Karaca)

Yoksulluk Kader Olamaz (Söz & Müzik: Cem Karaca)


YENİ BASKININ İÇERİĞİ

 Kavga

 Mor Perşembe

 İşçi Marşı

 Sevdan Beni

 Maden Ocağının Dibinde

 Mutlaka Yavrum

 Mirasyediye Ağıt

 Niyazi

 Vay Kurban

 Yoksulluk Kader Olamaz. "





Birkaç Sözde Benden 

Bugün parayı bastırıp yüzyıla damgasını vurmuş bir sanat başyapıtını satın alabilirsiniz. Mademki dünyada hala kapitalist bir düzen hüküm sürüyorsa o yapıtın sahibi de siz olursunuz. Peki bugün Picasso'nun bir tablosunu alan adam "Parasını verdim" diye beğenmediği yerleri düzeltebilir mi? İsterse üzerine sıçabilir bile. Ama böyle bir şey olmuyor tabi ki. Her ne kadar dünyanın başına bir bela olsa da anamalcı düzen de kendi içinde bir adaba sahip. En azından yaptığınız müdahale o eserin değerini yok eder ki, bu bile kapitalist düzen için bir büyük ayıptır. 

Peki diyelim ki, bu ressamlar bizim ülkede yaşamış olsalardı ne olurdu? İnanın bana Picasso'nun eserini yamuk bulur "Guernica'yı düzeltmeye kalkarlardı. Cezanne'ın perspektifini hatalı bulup, düzeltmeye kalkarlardı. Ya da Boticelli'nin "Venüs'ün Doğuşu" tablosunu müstehcen bulup, memeciklere boya ile sansür uygularlardı. 

Çok mu acımasız yargılıyorum? Haklı olabilirsiniz ama son yaşanan Cem Karaca hadisesine bakarken aklıma bunlar geliverdi hemen. Rock ve pop tarihimizin üç büyük ismi, Cem Karaca, Erkin Koray ve Barış Manço albümleri diskografisinin dışında öyle hoyratça harmanlanarak basılıyor ki, her gördüğümde içim kanıyor. Buna engel olmak imkansız. Adamlarda yayın hakları var.  Peki bu isimlerin mirasçıları bu durumdan şikayetçi değiller mi? Bu isimler üzerine yapılan filmlerde tam anlamıyla bir atmaca kesilen aileler bu durum karşısında bir güvercin oluveriyorlar. 

Aileden miras kalan bu plak şirketleri şu adamların yapıtlarını tam tekmil zamanında yayınlandığı gibi çıkarsalar gene para kazanacaklar. Böyle yapıp, sonrasında da istediklerini eğip büküp bassınlar gene olur. Ama yapmazlar. Böyle gelmiş, böyle gidecek. Ama çok ayıp oluyor çok ayıp. Sonunda ne mi olacak? Zaman içinde elimizdeki değerler birer çöpe dönecek. İşte bu çok acı. 

Sözün özü, Cem Karaca'nın "Yoksulluk Kader Olamaz" albümü bir dönüm noktasıydı. 1977 yılında bu albümle Cem Karaca, bir milad oluşturuyordu. Parça aralarında yaptığı introlarla konsept bir albüme imza atıyordu. Böylece ardından senfonik ve progresif rock denemesi olan ve albümün bir yüzünü kaplayan bir öyküden oluşan "Safinaz" albümü gelecekti.  12 Eylül faşizmi ile bu süreç son bulacak ve bu kazanımlar yitip gidecekti. Şimdi de aç gözlü tüketiciliğimizle tam tekmil bitiriyoruz ve çok ayıp ediyoruz. Bu ayıp sadece biz rock dinleyicileri için olmuyor, bizden sonra gelecek kuşakların hayatından da çalıyoruz. 

Sanat yapıtlarının kılına dokunulmadığı o uygar ve aydınlık günlere hasretiz. 

Aptulika 




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder