Sayfalar

27 Haziran 2024 Perşembe

... Bir Kaç Mısra, Bir Kaç Nota ve... GÖKALP BAYKAL

 


Gökalp Baykal'ı  nasıl anlatayım? Öncelikle ben İDGSA (1) Resim Bölümü'ne girdim, o aynı üniversitenin mimarlık fakültesini bitiriyordu. Sonra bitim kanlandı Gırgır'a girdim ve bir zaman rock adına yazıp çizmeye başladım, bu sefer de o Rock üzerine kitaplar yazmaya başlamıştı. O kitaplardan biri de Bob Dylan üzerineydi ki ülkemizde Dylan üzerine en kapsamlı kaynaktı... keşke bugün yeniden yayınlansa demeden de edemiyorum. 

Sonraları köprü (2)  yandı, yerini rock barlar aldı ve etrafta bir fanzin modasıdır başladı. Bugün ülkemizin önemli müzik yazarları ve gazetecileri olan nice isim o dönem rock tutkunu gençler olarak rock basınının boşluğunu fanzinlerle dolduruyorlardı. Sonra baktık ki yıllar önce bizim Gökalp ilk fanzin örneklerini tek başına yapmış.  

Yazıya neden böyle bir giriş yaptım derseniz. Şimdi kalkıp, Gökalp Baykal uzun bir aradan sonra yeni albümünü çıkartıyor dediğimde yeni kuşak, "Kim ?" diye soracaktı. Bu yüzden yazıya başlamadan önce bunları dedim ki Gökalp Baykal denilince nasıl bir birikim ve geçmişle karşı karşıya olduğunuzu anlayın diye. 

1990'lı yıllarda underground tavır, rock gruplarının vazgeçilmeziydi. Nasıl ki rock dinleyicisi fotokopi baskısıyla yaptığı fanzinlerle kendi müzik medyasını oluşturuyorsa, rock grupları da müzik şirketlerine inat kendi demo kasetlerini yayınlıyordu. Gökalp bu işi daha 90'lı yıllara gelmeden 1986 yılında ilk albümünü demo olarak yayınlayacaktı. Bunu 1992 yılında ikinci demo kaseti takip edecekti. Bunlara gelmeden önce de 1980'lerde besteler üretecek ve konserler verecekti. 

Gökalp Baykal,  müzikten hiç kopmadı, kimi zaman tek başına akustik, kimi zaman da grubuyla devam etti. Onu 1996 yılından itibaren bağımsız firma olan Kod Müzik ile yaptığı albümlerle  görecektik. Onun müzik tutkusu hiç ara vermeden sürse de mimarlık alanındaki çalışmalarıyla hayatını başarıyla devam ettirecekti.  

Peki öykümüz burada bitiyor mu? Tabiki hayır. Gökalp Baykal, şimdi de altıncı stüdyo albümü "Bu Hayat, Belki..." ile karşımızda. Bugün yani 28 Haziran 2024'te çıkan bu albüm her zaman olduğu gibi bağımsız ve piyasa hay huyunun ötesinde işlere imza atan bir yapımla olmuş: S.C.P. yani Sabih Cangil Production ile. 


 “Bu Hayat, Belki…” albümü,  Baykal’ın yakın dönemde yaptığı şarkıların yanı sıra, kariyerinin ilk yıllarında yazdığı yayınlanmamış bazı çalışmaları da içeriyor.

“Bu Hayat Belki…” her zamanki Gökalp Baykal sedasında olduğu gibi old-school rock ve blues temalarıyla dikkat çekiyor ve sanatçının özgün tarzını ve derin duygularını yansıtıyor. Baykal, “Bu Hayat Belki…” albümünde yılların birikimiyle oluşturduğu müzikal vizyonunu, içtenlikli duygularla işlenmiş, yer yer ironik sözleri ve rock/blues temalarını, modern bir yaklaşımla birleştirerek dinleyicilere aktarıyor. Zaten Gökalp Baykal müziğini tanımlamak istersek, onun yaptığına ozan geleneğinden kaynaklanıyor diyebiliriz. İster tek başına ister grubuyla hep özgün anlatımı esas alan ve  kendi dünyasını yansıtan şarkı sözü yazarlığının maharetini de görebiliriz. Onu kimi zaman tek başına folk şarkıcısı gibi görürken bir başka anda blues'un tonlarında ya da hard rock'a varan rock tınılarında bulabiliriz ama her zaman Gökalp Baykal dünyası hakim olarak. 

Albümde Gökalp Baykal’ı vokal, gitar ve armonikasıyla bulurken;    Özgür Ayabakan ve Sabih Cangil de elektro gitarlarıyla katılıyorlar. Bu inanılmaz buluşmada  Ali Öcalır’ın titiz baslarıyla “Bu Hayat Belki…” dinleyicilere doyulmaz bir müzik ziyafeti sunuyor.

Albümün bir diğer özelliği, şarkıların kanallarının ağırlıklı olarak müzisyenlerin ev stüdyolarında kaydedilmiş olması. Kayıtlar daha sonra Tanju Eren tarafından özenle yapılan miks ve masteringkalitesiyle dinleyenleri etkiliyor.

Biraz da şarkılardan özetler:

“Ya Seninle Hiç Karşılaşmasaydık” gitarı, armonikası ve piyanosuyla yaşama karşı umudunu yitirmiş bir adamı anlatıyor.

Dünyanın halini sarakaya alırken, bir yandan kendisiyle de dalga geçen “Çatlaklar Var”.

“Bütün Bir Yaz” ile 90’lı yılların başında yazılmış ve unutulmuş bir şarkısını, bambaşka sözlerle, içerikle veenerjiyle temize çekiyor.

Bir zamanlar grubunu takdim ederken çaldığı, “Hoşça Kal Çakal” gibi bir alegorik blues öne çıkıyor.

Yakın zamanda kaybettiği, çok sevgili sportmen arkadaşı için yazdığı “Nasıl Bir Adamdın Sen” etkileyici.

Yıllar önce Yabancılar (1999) albümünde de yer alan “Karantina”nın elektro-akustik versiyonu sert ve uzun bir hikâye anlatıyor.


Müzisyenler:

Gökalp Baykal: Vokal, geri vocal, akustik gitar, armonika, klavyeler, mandolin, marakas


Sabih Cangil: Elektrik gitar, davul programlama

Özgür Ayabakan: Elektrik gitar

Ali Öcalır: Bas gitar

Düzenleme: Gökalp Baykal

Miks & Mastering: Tanju Eren

Digital Distribution: www.sabihcangilproductions.com

 


Gökalp'i şöyle bir çoook eski yıllardan bir hatırlayalım hele:




Ve 2004 yılı Barışarock Festivali'nden bir görüntü ve benim en sevdiğim parçalarından biri "Taş Kalmadan". 




Bu parçayı Rock FM'de yaptığım radyo programı Blues Perişan'da çok yer vermiştim. Bu arada "Yağmuru Beklerken" isimli albümde yer alan bu parçayı spotify'de falan stüdyo kaydıyla dinleyebilirsiniz.

Şimdi yazıyı bitirdikten sonra Gökalp Baykal'ın yeni albümü  “Bu Hayat, Belki…” yi dinlemeye başlayacağım. 

Aptulika


Not: İtalik ve siyah bölümler basın bülteninden alıntıdır. 

(1) İDGSA yani İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi. Fındıklı'daki bu akademi  YÖK'ün kuruluşuyla Mimar Sinan Üniversitesi olacaktı. 


(2) Galata Köprüsü - Köprüaltı




 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder