Geçtiğimiz ay Judas Priest'in en sevilen albüm ve parçalarını sizin oylarınızla belirlemiştik. Şimdi de Scorpions üzerine anketimize devam ediyoruz.
23 ve 25 Mayıs tarihlerinde ülkemize gelip, konser verecek olan Scorpions'un en sevdiğiniz albümü ve parçasını bize gönderin, sizin oylarınızla anketimizi belirleyelim.
En sevdiğiniz Scorpions albümü ve parçasını yazarak, Blues Perişan blog'daki yorum bölümüne yazabilirsiniz.
Ya da,
bluesperisan@gmail.com
adresine mail olarak yazabilirsiniz.
Sayfalar
29 Şubat 2024 Perşembe
En Sevdiğiniz SCORPIONS Albümü ve Parçası Anketi Başlıyor!
ROCK FOR RONNIE
Hard Rock ve heavy metal'in en güçlü vokali Ronnie James Dio'yu bundan 14 yıl önce kaybetmiştik. Yaşamının son 6 ayında kanser tedavisi ile boğuşmuştu. Ancak o tedaviler sırasında kanser araştırmaları için bir vakıf kuran sanatçı buraya da yüksek bağışlar yapmıştı. Ölümünden sonra bu vakfı karısı Wendy Dio devam ettirecek ve bu konuda çok önemli çalışmalar gerçekleştirilecekti.
Ronnie James Dio adına kanser için oluşturulan bu fon bu yıl Kaliforniya'da bir yardım konseri düzenleyecek. "Rock For Ronnie" adını taşıyan bu konser 19 Mayıs tarihinde Woodland Hills'teki Warner Center Park'ta gerçekleşecek.
"Rock For Ronnie" etkinliğinin baş grubu Quiet Riot olurken, Lita Ford, DIO DISCIPLES , güneyli rock grubu Jason Charles Miller ve geçmişte Doug Aldrich , Steven Adler gibi ünlü müzisyenlerin de yer aldığı Eddie Trunk'ın All-Star Band'i , Chris Broderick , Phil Demmel , Dave Grohl , Adrian Vandenberg , Ricky Warwick , Jesse Hughes ve Brian Tichy gibi isimler konserde yer alacak.
Ronnie James Dio Stand Up And Shout Cancer Fund, efsane şarkıcının anısına kuruldu. Özel olarak finanse edilen bir yardım kuruluşu olan bu fon, kurulduğundan bu yana 2 milyon doların üzerinde bağış toplanmış. Toplanan paralar, Ronnie'nin son altı ay boyunca mide kanseri tedavisi gördüğü Houston'daki MD Anderson Kanser Merkezi'nin mide kanseri araştırma birimi olan TJ Martell Kanser ve lösemi araştırmaları Vakfı'nın kanser araştırma çalışmalarına adandı.
"Rock For Ronnie" den elde edilen net gelirin %100'ü, farkındalığı artırma ve kanseri önleme, eğitim ve tedavi için araştırma için çok ihtiyaç duyulan finansman konusunda 14. yılında olan Dio Kanser Fonu'na gidecek .
Kaybedenler Kulübü'ne Bir Kadınsı Dokunuş
Danielle Nicole'ün “The Love You Bleed” albümünde genelde hep aşk ver ama bu aşk rocker duygusunda ve bira kokulu.
Blues Rock vokali ve bas gitaristi Danelle Nicole ile tanışmaya hazır mısınız?
"Aşk denen şeyin ne kadar değerli olabileceğini görmekten korktuğumuzu ve hazırlıksız olduğumuzu biliyorum."
diyor Danielle Nicole, "How Did We Get To Goodbye" şarkısında. Yeni çıkan "The Love You Bleed" albümünde yer alan bu şarkıya öyle bir kapıldım ki dinlemeden edemiyorum. Albümüm adına da bakarsanız Danielle bu aşk konusuna kafayı bir hayli takmış ama onun ki ağlak bir aşk değil kelimenin tam anlamıyla başına buyruk ve kadınsı bir dik duruşta.
Danielle Nicole ismini ilk defa bu albümle duydum ve ilk önce sesine hayran oldum. Sonra onun aynı zamanda bas gitarist de olduğunu öğrenince merakım daha da arttı. Ben onu her ne kadar bu albümle tanımış olsam da Nicole, Grammy'e aday gösterilmesinin yanında bir çok blues ödülüne de layık görülmüş, sadece vokaliyle değil bas gitaristliğiyle de.
Aileden müzisyen olan Danielle Nicole, bir blues gitaristi baba ile pop şarkıcısı bir annenin kızı. Zaten ilk müzik hayatı da anne, baba ve erkek kardeşten kurulu grupla başlamış. Ama o bir süre sonra kendi yolunu çizmek için bağımsızlığını ilan etmiş. Böylece 2015 yılında "Wolf Den" albümünü yapmış. Bu ilk albüm Spotify'da 7,5 milyon dinlenme toplamış ve Billboard'ın Blues listelerinde 2 numaraya yükselmiş. Bunu üç yıl sonra ikinci albümü "Cry No More" takip etmiş. Bu albüm de 10 milyondan fazla Spotify dinlenmesi almış ve Billboard Blues listelerinde 1 numarada yer almış ve "Contemporary Blues" kategorisinde Grammy Ödülü'ne aday gösterilmiş.
Forty Below Records'tan çıkan yeni "The Love You Bleed" albümünde yapımcılığını ise blues rock albümlerinin vazgeçilmez ve kalite çıtasının üstündeki prodüktörü Tony Braunagel üstlenmiş. Vokal ve bas gitarda Danielle Nicole'e eşlik eden çok sıkı bir grup da yer almakta. Bunların başında da gitarist Brandon Miller gelmekte. elektro gitar, 12 telli ve akustik gitarın yanısıra geri vokallerde adeta Nicole'ün müzikal destekçisi ve sağ kolu olarak yer alıyor. Davulda Go - Go Ray, org ve piyanoda Damon Parker, keman ve çello ile de Stevie Blacke grubun elemanları olarak harikulade bir bütünlük. oluşturuyorlar. Aynı zamanda iyi bir davulcu olan albümün prodüktörü Tony Braunagel'da perküsyonu ile katkısını vermiş.
12 parçanın yer aldığı albümde şarkıların genel konusu aşk, ayrılık, tutku ve kaybedilmişlikler. Ancak konunun bu bağlamda olması ağlaksı aşkların anlatıldığı ucuz pembe diziler aklınıza gelmesin; Nicole'un anlattığı aşklar rocker duygusunda ve kadın dikbaşlılığında... Hani bir anlamda "Kaybedenler Klübü"nün kadın hali gibi... Rock bar'ın önünde bir tartışma sonucu yaşanan ayrılık gibi bira kokulu asi ve tutkulu. İşin özeti Danielle Nicole bunu çok iyi anlatıyor, kendine has , yalansız, dolansız.
Müzikal olarak baktığımızda Nicole'un sesi tek başına caz'a ve blues'a ideal uygunlukta. Yanısıra bas gitaristliğiyle de dikkat çekici ve rock duygusuna yakınlaştırıcı bir etkisi var. Yazıda daha önce sağ kolu dediğim gitarist Brandon Miller ise Danielle Nicole'ün hem sesinin yapısını hem de şarkıların anlatımını daha netleştirmek için rotaları çizen bir kaptan gibi. Harika ama olması gerektiği gibi sololar ve karekteristik dokunuşlarla aldığımız gitar tadını doruklara çıkartıyor. Albümde benim en sevdiğim ve defalarca dinlediğim parça olan "How Did We Get To Goodbye" dediklerimi özetler gibi. Parçanın açılışından itibaren gitar dokunuşlarıyla davulla birlikte Danielle Nicole'ün sesini bize alta konulmuş bir halı şeklinde sunarken sonlara doğru akustik gitarın altta süzlen melodisinin üzerine harika bir solo yüklüyor... Öyle uzun da değil, kısa ama duygu yüklü.
Aptulika
28 Şubat 2024 Çarşamba
Suzi Quatro 60. yılı konserleri!
Suzi Quatro, müzik hayatına daha 14 yaşındayken yani 1964'te başlamış, yani tamı tamına 60 yıl önce. Ablası Patti'nin grubu The Pleasure Seekers'ın vokalisti olmuş. Ondan sonra da dev gibi bas gitarıyla ortalığı kasıp kavurup 1970'lere damgasını vurdu.
Suzi Quatro müzik hayatının 60. yıldönümünü yapacağı İngiltere turnesi konserleriyle kutlayacak. Önümüzdeki sonbaharda gerçekleşecek turne beş konserden oluşacak.
13 Kasım 2024 tarihinde Londra Palladium'da ilk konser gerçekleşecek. Bunu takiben Suzi Quatro, 20 Kasım Çarşamba günü Leicester De Montfort Hall'da ardından da York Barbican, Cardiff New Theatre ve Liverpool Philharmonic Hall'da devam edecek.
Quatro, bu konserlerde 'Can The Can', 'Stumblin' In', '48 Crash', 'If You Can't Give Me Love', 'Devil Gate Drive', 'She's In Love With You' gibi 1970'lere damgasını vurmuş unutulmaz klasiklerini seslendirecekmiş.
Siz bu haberi okurken büyük ihtimalle aranızdan bazıları, "Yahu kardeşim artık kim tanır Suzi Quatro'yu. Ne işimiz olur nuh nebiden kalmış isimlerle... Bari bi de kadının konser biletleri ne zaman satışa çıkacak, onu da yazsaydın!" diye kızacaksınız. Aslında haklısınız bu konserlerin biletlerinin ne zaman satışa çıkacağını falan yazmayı az daha unutuyordum. Suzi Quatro'nun İngiltere turnesinin biletleri, 1 Mart 2024 Cuma günü saat 10:00'da satışa sununulacakmış. Biletleri şu linkten alabilirmişsiniz:
https://www.planetrocktickets.co.uk/article/suzi-quatro/
Şaka bir yana çok da haksız sayılmazsınız. Suzi Quatro'nun bu haberini elimden geldiğince görkemli hale getirmeye çalışıyorum, üstelik yapılacak konserler de sadece İngiltere ile sınırlı. Yani bize ne! Ama işte bu da benim tutkum, yani Suzi Quatro Tutkusu. Buna ben ta çocukluk yıllarımda kapıldım ve yıllar hatta yarım asır geçmiş olsa da bu tutku bitmiyor işte.
1970'li yıllarda daha ilkokula giderken onun ismini bile bilmeden devasa posterleriye tanımıştım. O "Q" harfinden dolayı soyadını okuyamazsak da ismini gayet kolaylıkla sööyleyebiliyordum. Neyseki o o kadar popülerdi ki, abiler "Suzi Kuatro" derken hafızama alıvermiştim. Sonra tabi onun şarkılarını da dinler olmuştum.
1970'lerin en popüler ismiydi Suzi Quatro ama deri giysileri, umursamaz tavrıyla ilerde görülecek bir çok kadın rockçının da ilk ilham kaynağıydı. Bir röportajında, ilk defa televizyonda Elvis Presley'i görmesiyle "ben de onun gibi olacağım" demiş. Bunu derken de açıkcası kadın - erkek diye düşünmemiş sadece onun gibi olmak istemiş. 1970'ler değil 90'larda bile kadınlar rock yaptı mı, şaşırılırdı. Zaten dünyada da sayıları çok azdı ve Joan Jett, Runaways, Heart, Lita Ford, Doro gibi bir elin parmağı kadar olmayacak kadar sayıları azdı...eh onlara da "kızlardan kurulu rock grubu" denilirdi. Bizde de Volvox'a şaşırılırdı. Hele Spinners'a punk yapıyorlar diye aynı şaşkınlık duyulurdu. İşte erkeklerin hakimiyetinde olan rock müziğine Suzi Quatro, 1960'ların sonunda giriyordu.
60'ların sonu dedim ama Suzi Quatro, müzik hayatına daha 14 yaşındayken yani 1964'te başlamış, yani tamı tamına 60 yıl önce. Ablası Patti ondan da evvel bir rock grubu kurmuş ve kardeşi Suzi The Pleasure Seekers isimli grubun vokalisti olmuş. Ondan sonra de dev gibi bas gitarıyla ortalığı kasıp kavurup 1970'lere damgasını vurdu.
Çocukluk günlerimden bu yana en unutamadığım kahramanın Suzi Quatro'ya selamlar olsun.
Aptulika
Florida Ormanlarından JJ Grey & Mofro ve yeni albümü: "OLUSTEE"
JJ Grey ve grubu Mofro, bu hafta çıkan albümü "Olustee" ile gene Alligator Records'da dönmüş oldu. Albüme Budapeşte Senfoni Orkestrası da konuk olmuş.
“Şimdiye kadar söylediğim şarkıları ben yapmadım, bizzat şarkılar kendilerini yaptılar. Her şey kendi kendine oldu ve benimle veya yetenekle pek ilgisi yoktu. Bana göre bu şeyler dürüst bir anın gücünden geliyor, sanırım bu güç içinde yaşamaya ve bunları çıkarmak için kendimi zorlamamaya çalışıyorum."
Blues müzisyeni, şarkıcı ve söz yazarı JJ Grey, müziğini bu sözlerle tanımlıyor. 2001 yılında başladığı müzik kariyeri içinde 10 albüm yapan ve ABD'de yakaladığı başarısından sonra aralarında Montreal, Avustralya, Japonya'nın da bulunduğu dünyanın en büyük festivallerinde grubuyla birlikte konserler verecekti. Oysa bundan 25 yıl önce kereste deposunda çalışan bir işçiydi. Çalışma hayatının dışında yakaladığı zamanlarda Jacksonville'in barlarının kümes telleriyle korunan sahnelerinde müzik yapıyordu.
Grey, 2001'de ilk albümü "Blackwater"ı çıkardı, ardından 2004'te "Lochloosa"yla devam etti. Bu iki albümde Mofro adını kullandı. Bu Grey'in kereste fabrikasında günlük işini yaparken müziğini ve sesini tanımlamak için seçtiği bir takma addı. Daha sonra kendi adı JJ Grey'i kullanacaktı ve lakabını da grubuna isim olarak verecekti. 2007 yılında blues'un en prestijli plak şirketi olan Alligator Records ile anlaşma imzalayan müzisyen, 2015' e kadar bu şirketle çalıştı. Daha sonra Provogue şirketiyle albümler yapan JJ Grey, bu hafta çıkan albümü "Olustee" ile gene Alligator Records'da dönmüş oldu.
JJ Grey yeni çıkan albümü "Olustee"de gitar, dobro, klavye, mızıka çalıyor ve vokalleri yapıyor. Grubu Mofro'da ise basta Todd Smallie, klavyede ve arka vokalde Eric Brigmond, gitarda Pete Winders ve konga ve perküsyonda Eric Mason eşlik ediyor. Ayrıca gruba nefesli enstrümanlardan oluşan bir ekip de dahil edilmiş. Onları da sırasıyla sayarsak: trompetçiler Dennis Marion, Marcus Parsley ve John Reid ; saksafon ve flütte Kenny Hamilton; fagotta Paul Curtis; trombonda Quinn Carson. Bunlara ek olarak keman gibi çalınan, ancak viyola veya çello seslerini de verebilen altı telli bir enstrüman olan fadolin ile de Lev Zhurbin yerini almış. Katie Dawson, Nikki Dawson, Laiken Love ve Sage Grey arka vokalleri üstleniyor.
"Olustee" albümünde Mofro kadrosunun dışında ilginç ve devasa bir ekip daha var: Budapeşte Senfoni orkestrası da bazı şarkılara eşlik etmiş. Bu Alligator Records tarihinde ilk defa bir senfoni orkestrasının yeraldığı bir kayıtmış.
Albümün açılışında yer alan "The Sea" piyano ve akustik gitarla yumuşak tonda başlayıp, JJ Gray'ın vokaliyle yumuşak dalgalar gibi akıyor. Akabinde orkestra da katılıyor ve bizler okyanus atmosferine giriveriyoruz. Burada orkestra ile Eric Brigmond'un ufaktan bir piyano solosu var ki, inanılmaz güzel. “Ben denize aitim/ Orası benim gibi/ Özgürlerin evi...” diyerek okyanus tutkusunu "The Sea"de çok anlamlı bir şekilde anlatmış. Ardından gelen "Top Of The World" ile hareketlenmeye başlıyoruz. Soru cevaplı geri vokaller ve nefeslilerin katılımıyla ortam daha da şenleniyor. Parçanın başından sonuna devam eden ritmik gitar arpejleri oldukça akılcı ve etkileyici. Biraz 1970'lerin folk ile pop arasındaki tonunu yakalayan "On A Breeze" ile albümün başındaki sakin havaya gene dönüyoruz.
Albüme adını veren "Olustee" ile hareketleniyoruz. Vokalin Motown yıllarını hatırlatan soul hali, gitarın funk çığlıkları bizi coşturuyor. Bu coşku biraz da tedirgin edici zira bu parça kötü bir olay için yapılmış. 1998'in Haziran'ında Doğu Florida'da yedi ilçeyi saran ve ormanlık, kırsal kesimde büyük bir yıldırım düşmesi sonucu meydana gelen korkunç yangınların öyküsünün anlatıldığı bu şarkıda JJ Gray'in gitarı yangının ateşini hissettiriyor, ağız mızıkası ise itfaiye sirenleri gibi. Çevre hassasiyeti olan bu parçayı ancak doğaya böylesi bağlı olan biri yani JJ Grey yapabilir, diyoruz.
11 parçanın yer aldığı albümde biri hariç bütün parçalar JJ Grey'e ait. "Seminole Wind" parçası ise bu çalışmanın tek cover'ı. John Anderson'ın bu parçasında trompet solosu harika bir etki yapıyor. Albümde genellikle dünya ahvali ve çevre sorunlarına değinen konular hakim, ama hep karamsar değiliz ve "Wonderland" ile hareketleniyoruz. "Starry Nighy" ile hissiyatlı bir aşk şarkısını dinlerken ardından gelen "Free High" ile nefeslilerin daveti ile soul'a ve funk'a dönüveriyoruz. "Waiting" ile gene yumuşak bi tona dönerken sonrasında gelen "Rooster" ile gene hareketleniyoruz. 70'lerin funk, R&B ve soul'unu hatırlatan bu parçada gitarın solosu kelimenin tam anlamıyla harika. Albüm "Deeper Than Belief" ile kapanırken orkestranın verdiği pastoral etki de gözden kaçmıyor. Albümün en dikkat çekici yanı hiç bir şey abartılmamış ve birini eksiltseniz de her şey yerle yeksan olacak gibi. Budapeşte Senfoni Orkestrası'nın çalışmada yer alması bir süs olsun diye değil, müziğin buna ihtiyacı olduğu için yer verilmiş.
İyi bir müzisyen olmasının ötesinde JJ Grey, iyi bir çevreci, aktivist ve doğa koruyucusu. Florida'daki doğanın korunması konusunda tutkulu bir savunucu olan müzisyen, şarkılarında da buna yer veriyor. JJ Grey'in parçalarına tamamen blues diyemeyiz, ama 1970'lerin soul ve funk tarzlarına daha yakın. Onu belki de kategorize etmesek daha iyi olur, albümü dinlemeye koyulun ve açılıştaki parçadaki denize kendinizi bırakın ve dalgalarla gidin.
Kuzey Florida'da doğaya tutkun, onun verdikleriyle hayatın tadını çıkarmayı öğütleyen bir okyanus insanı yani, JJ Grey. Onu tanımanız içi son albümü "Olustee" açıkcası çok iyi bir başlangıç olacak.
Aptulika
27 Şubat 2024 Salı
Liste Başı Albümler - 28 Şubat 2024
19. Mirror in the Sky - YES (23) - 39
8. Jump Start - BRYN JONES BREW (11) - 4
Sean Ono Lennon ile Yıldızlara Seyahat
Sean Ono Lennon'un yeni çıkan "Asterisms" albümü ile avangard, progresif ve space rock arası deneysel bir çalışmaya imza atıyor. Gitar, bas, piyano, davul ve daha bir çok enstrümanı çalan sanatçı albüme besteleri ve gitarıyla katkı vermiş. Albümü dinlemeye başlamamla birlikte John Lennon'un oğlu imajı bir anda gitti ve yerine sadece Sean'ın müziği ile tanışmak geçti.
Sean Ono Lennon ya da tekmili birden haliyle Sean Taro Ono Lennon. Yazıya kapak olan resimde John Lennon kucağında doğduğu zamanki halini koyduk ama Yoko'yu da unutmayalım derim, zira her ikisinin de oğlu.
Ünlülerin çocuğu olmak (hem de John Lennon gibi devasa bir ismin) hele de müzik yapıyorsanız daha ilk adımda başınıza gelen talihsizliktir. Lennon'un büyük oğlu Julian Lennon bu talihsizliği yaşadı. O yılları çok iyi hatırlarım, 1984'te ilk albümü "Valotte"ı çıkardığında herkes ondan yedi kaplan gücünde bir John Lennon bekledi. Babasına benzediği yerlerde ise onu daha da yerden yere vurdular. Belki de onun soyadı Lennon olmasaydı işleri daha iyi giderdi. Sonrasında üç albüm daha yaptı ve köşesine çelildi ya da ben takip edemedim. İşte bu yüzden yeni çıkan albümler arasında Sean Ono Lennon ismini görünce "eyvah" dedim. Ama her şeye rağmen insan dinlemeden edemiyordu işte.
Sean Ono Lennon'un yeni çıkan "Asterisms" albümünü bu duygularla dinlemeye başladım. Baştan sona enstrümantal olan bu çalışmada Devon Hoff, Yuka C Honda, Michael Leonhart, Joao Nogueira, Mauro Refosco, Ches Smith, Johnny Mathar gibi New Yorklu müzisyenlerden oluşan bir grupla Sean Ono Lennon, avangard, progresif ve space rock arası deneysel bir çalışmaya imza atıyor. Gitar, bas, piyano, davul ve daha bir çok enstrümanı çalan sanatçı albüme besteleri ve gitarıyla katkı vermiş. Albümü dinlemeye başlamamla birlikte John Lennon'un oğlu imajı bir anda gitti ve yerine sadece Sean'ın müziği ile tanışmak geçti.
Sean Ono Lennon'un "Asterisms" albüm kadrosu
Ben bu albümle tanıdım ama Sean daha önceden de film müzikleri bestelemiş, birçok albümün de prodüktörlüğünü yapmış. Şimdi dinlediğimiz "Asterisms" yılların birikiminde toparlanmış. Albümün tarzı için yukarda avangard, progresif space rock dedim ama bunlara elektronik ve caz'ı da eklemem gerekir. Albüme ismini veren 11 dakikayı aşan çalışmada caz fusion bölümleri çok yaratıcı ve keyifli. Hatta albümün sonunda yer alan "Helopause" Eric Satie'nin eserine gönderme yapar gibi ve böylece klasik müzik çağımızın müzik diliyle günümüze geliyor gibi. Tarzlar o kadar güzel bir araya getirilip harmanlanmış ki, yeni bir ses ortamına taşınıyorsunuz.
Son albümü "Asterisms" ile ilgili Sean Ono Lennon, küresel karantinalardan ve kişisel dönüm noktalarından ilham aldığını, iç gözlemsel merceğiyle göksel dünyaya benzersiz bir bakış açısı yakalamak istediğini belirtiyor.
Sean Ono Lennon'un müziği ile tanıştığım "Asterisms" albümü, kendi iç dünyasında bir müzik insanının imajlardan ve tabii Lennon heybetinden uzak kalarak kendi iç dünyasında yaptığı güzel bir çalışma. Keyifle dinleniyor ama "John Lennon'un oğlu bakalım ne yapmış" derseniz hiç bulaşmayın derim, çünkü bu çocuğun sadece soyadı Lennon, yoksa o kendi anlayışında başka bir müzisyen.
Yazının sonuna doğru biraz magazin yapalım bakalım. "Asterism" albümünün ardında Sean Ono Lennon'la yapılan bir röportajda, sanatçı annesinin sağlık sorunlarıyla ilgilenmek için devamlı yanında olduğunu ve yaşlanan annesine baktığını da belitmiş. Bu arada Yoko Ono da artık 91 yaşında, az buz birşey olmasa gerek. Ama Sean aynı zamanda hayırlı bir evlat da.
Sean Ono Lennon'un "Asterisms" albümü bana güzel geldi. Siz ne düşünürsünüz onu da merak ederim. Yorumlarınızı beklerim.
Aptulika
26 Şubat 2024 Pazartesi
Prog Rock Songs
Ülkemizdeki Progressive Rock dinleyicilerinin sayıları belki az gibi görülebilir ama hiç de öyle değil galiba. Bu yazısında Meral, sosyal medyada progseverlerin buluşma noktalarından birine ışık tutuyor.
“Progresif rock, karmaşık müzik tekniği ve kompozisyonu olan bir rock müzik türüdür.”
Böyle midir gerçekten?
Maalesef değildir.
Kararlı Bohça programını hazırladığım dönemde 52 haftada 52 farklı progressive rock tanımı yaptım. Progressive rock, dinleyicisi ne diyorsa odur.
Progressive rock dinleyicisine gelince, Türkiye’nin en yalnız müzik severi diyebiliriz. Aslında bunu ben demiyorum, sevgili Onur Tosun diyor.
“Müzik zevkim çevremdeki kimseyle uyuşmadığı ve kimseyle müzik hakkında konuşamamak sıkıcı olduğu için Prog Rock Songs hesabını oluşturdum, ama artık burada sizlerle birçok şeyi paylaşabiliyorum, teşekkürler!”
Türkiye’de, genelinde rock müzik, özelinde progressive rock dinleyicisi olmak gerçekten biraz zor, rock müziğin klasik müziği gibi, hep biraz “tepeden bakıyor, züppe, çok bilmiş” damgası yiyebiliyorsunuz. Ancak progcular da kolay kolay pes etmiyorlar.
Sosyal medyada benim de severek takip ettiğim birkaç grupta, progseverler bir araya geliyor, sohbet ediyorlar, haberler paylaşıyorlar, sevdikleri müzik hakkında hem kendilerini hem de birbirlerini besliyorlar.
Bu oluşumlardan biri, Twitter’da “Prog Rock Songs” sayfası. Sayfanın kurucusu Onur Tosun, kuruluş amacını yukarıdaki gibi açıklamış. Şöyle devam ediyor.
“Sayfayı 2014 yılında açtım, sayfanın amacı başlarda sadece olabildiğince farklı progressive rock gruplarından parçalar paylaşmaktı, bu şekilde binlerce farklı progresif rock veya alt türlerinde müzik yapan sanatçıdan parçalar paylaştım. Sayfanın işleyişi zamanla değişim gösterdi, geçen süreçte güncel paylaşımlar da çeşitlendi. Şu an konser kayıtları, gruplar, müzisyenler veya albümlerle ilgili bilgilendirici videolar, albüm değerlendirmeleri, progresif rock sanatçılarından sözler, anketler, progresif rock ve gruplarıyla ilgili sorular, şarkı sözleri, müzik gruplarına veya sanatçılara ait eski fotoğraflar gibi çeşitli şekillerde paylaşımlar gerçekleştirilmekte. Şu an gururla söyleyebilirim ki Prog Magazine’in resmi hesabını saymazsak X sitesindeki en yüksek takipçili progresif rock hesabı bir Türk’e ait ve bu takipçiler arasında Rick Wakeman, Annie Haslam, Roine Stolt, David Cross, Dave Kilminster gibi birçok prog rock sanatçısı da var ve bu türde müzik yapan birçok grup ve sanatçı sayfayla sürekli etkileşim halindeler.”
Bazı önemli sanatçıların sayfa ile olan etkileşimleri:
“Prog Rock Songs Turkey Telegram sayfasını açmam çok anlık gelişti, hiç kafamda planını yaptığım bir şey değildi. Açtıktan sonra sayfada davet linkini paylaştım ve özel olarak da bu türde müzik yapan önemli sanatçıları davet ettim, sağ olsunlar, onlar da bizi kırmayıp gruba katıldılar. (Ben de gururla belirteyim ki gruba Sevgi Yeşilyaprak’ın önerisiyle davet edildim.). Grup kimliği çok renkli; müzisyenler, akademisyenler, yazarlar, radyo programı sunucuları, hekimler ama en çok mühendisler olarak çoğunluktayız. Şimdiye kadar birkaç defa il düzeyinde küçük buluşmalar da gerçekleştirdik ve gerçekten çok keyifliydi, bu buluşmalarda saatlerce sadece müzik konuşuldu ve kimse masadan kalkmak istemedi. Grupta yapmaktan en çok gurur duyduğumuz şey listeler oldu ve yönetici olarak belki de beni en çok zorlayan şey. Ancak, yorulsam da gruptaki arkadaşlar destekleriyle beni tekrar canlandırmayı bildi. Şu anda Spotify’da Progresif Rock’ın 21 alt türünde farklı albümlerden parçalar eklemenin ön planda olduğu onlarca kişinin kolektif olarak oluşturduğu 2.200’den fazla parçanın eklenerek oluşturulduğu çok değerli listeler çıktı ortaya (Mühendis yoğun grupta, listelerin toplamda kaç saat sürdüğü, ortalama şarkı süreleri de hesaplanmış.), bu sayede birçok grup üyesi daha önce fikri olmayan genre’lar hakkında fikir sahibi olup bunun ayrımını yapabilir oldu (Mesela ben “djent” diye bir türün varlığını öğrendim). Tabii bizim için en değerlileri progressive rock örnekleri olan listeler olsa da film müzikleri ya da grup listeleri gibi listeler de oluşturduk ve bunları birlikte yapıyor olmak yaptığımız şeyin en keyifli tarafıydı.”
Grubun gerçekleştirdiği buluşmalardan bir kare:
“Beni en heyecanlandıran şeye gelecek olursam, üzerinde çokça düşünülen ve çalışmalarına başlanan sitemiz. Domain adresini aldık ancak siteyi kurma aşamalarının henüz çok başındayız. Çoğul konuşuyorum çünkü bunu tek başına yapmıyorum, hatta bu işi en az benim kadar önemseyen ve dert edinen başka biri daha var. Grubumuzun da bir üyesi olan Nemrud’un kurucusu Mert Göçay’ın sayesinde gruba dahil olan ve böylece tanıştığımız tam bir müzik aşığı olan Ömer Yeşilyaprak’a buradan bir kez daha teşekkür etmek istiyorum.
Sitenin içeriğine gelecek olursak, site fikrinin bende oluşmasına sebep olan şey önemli progresif rock sanatçılarıyla röportajlar yapma düşüncesiydi, bu röportajları da grubumuzda bu sanatçıların en büyük hayranı olan gönüllülere yaptırma düşüncesi içerisindeyim, bu düşünce gerçekleşirse grubumuz üyelerine çok değerli bir anı kalacağını düşünüyorum. Bu anlamda zaten mevcut grup üyelerimizin hemen hepsi çok değer verdiğim kişiler ve böyle bir şeyi gerçekleştirmek beni çok mutlu edecek. Bunun dışında yeni yayınlanan progresif rock albümlerin incelemeleri de olacak sitede, daha başka güzel düşüncelerimiz de var ancak bunları zaman gösterecek.”
Halihazırda 35 bin takipçisi olan bu X sayfasının ve Telegram grubunun nihai amacı, müzik konusunda bilgili ve bu konuda samimiyetle konuşulabilen, fikirlerini ve görüşlerini saygı çerçevesinde paylaşabilen insanları bir araya getirmek.
Takip etmek isterseniz.
Prog Rock Songs Twitter Sayfası: www.twitter.com/progrocksongs
Prog Rock Songs İnternet Sitesi: www.progrocksongs.com
Güney Afrikalı blues gitaristi Dan Patlansky'den yeni albüm
Sanırım 2014 yılıydı Dan Patlansky istanbul'a konser için gelmişti ve onu böylece tanımıştık.
Güney Afrikalı blues gitaristi Dan Patlansky, şimdilerde 11. stüdyo albümü 'MOVIN' ON'u çıkartmaya hazırlanıyor.
1 Mart 2024'te piyasaya sürülecek albüm için Patlansky şunları söylüyor:
"Yeni albümüm, bir sanatçı olarak kendimin nerede durduğu ve daha da önemlisi, bir sanatçı olarak nasıl tanınmak istediğimin gerçek bir temsilidir. Kendimi yeniden keşfetmek, müzikal olarak beni harekete geçiren şeyleri hatırlamak ve geçmişi çok geride bırakmak, yeni bir şeyler yapmak için koşmak. Ticari idealleri düşünmeden sevdiğim müziği yapmak istedim.”
25 Şubat 2024 Pazar
WALTER TROUT'un Yeni Çıkacak Albümünde BETH HART konuk
Blues rock gitaristi Walter Trout, şu sıralar yeni albümünü çıkartmaya hazırlanıyor. "Broken" adını taşıyan albüm 1 Mart'ta Provogue / Mascot Label Group aracılığıyla piyasaya çıkacak. Albümün en sürpriz yanı da konuk olan isimler. Walter Trout'un son albümünde Beth Hart, 80'lerin heavy metal grubu Twisted Sister'ın vokalisti Dee Snider ve Harmonica virtüözü Will Wilde olmak üzere üç harika konuk yer alacakmış.
72 yaşındaki sanatçı, hayatında bir hayli badireler atlatmış bir isim. Onun yakın zamanda geçirdiği karaciğer rahatsızlıklığı neredeyse hayatını kaybetmesine neden olacaktı. İğne ipliğe dönen sanatçı karaciğer naklinden sonra tekrar hayata döndü. Onun için zorluklar, badireler ve travmalar daha çocukluk yıllarından başlıyordu. Ocean City, New Jersey'deki travmatik çocukluk geçen albümünün de ana temasıydı. 1974'te Batı Yakası'na yapılan cesur göçüyle blues yolculuğu başlıyor. 80'lerin başında Canned Heat'le çalışmaya başlıyor. Müzik tarihinin bu ikon blues rock grubuyla çalışmak muhteşem bir şey ama o sıralarda bağımlılıkları da ayağına bir pranga gibi yapışıyor.
Trout'un yolcuğu Canned Heat'tan sonra bir başka dev isimle kesişiyor. 80'lerin ortalarında İngiliz blues'ının kurucu "Büyük Babası" John Mayall'ın efsanevi Bluesbreakers kadrosunda gitarist olarak yer alıyor. 1989'dan sonra solo kariyerine adım atar ama uyuşturucu bağımlılığı onun hayatını inişli çıkışlı hale getirir ve bir Avrupa konserinde tanıştığı Marie onu bu bağımlılıktan kurtarır. Bu zorlu süreçte ona destek olan Marie yani eşi olan bu kadına inanılmaz bir şarkı yapmıştır ki, anıt değerindedir.
Eşi Marie, Walter Trout'a kurtarıcı ve destek veren tek kişi olmuştu. Yeni çıkacak olan "Broken" albümünde de Beth Hart'ın konuk olması da onun fikriymiş.
Evet geçen Albert Cummings yazımda haberi finans kapital ekonomi dergisine döndürmüştüm. Bu sefer de Walter Trout albüm haberini yazarken işi uzattım ve "Acıların Çocuğu" vari arabesk bir filme döndürdüm ama gene de Walter Aga sert ve travmatik hayatında bu filmi tersine çevirerek azmin ve sevginin zaferi haline getiriyor, Üstelik bu filmin müziklerini de kendi yapıyor, iyi mi!
Aptulika
24 Şubat 2024 Cumartesi
Joe Bonamassa Orkestra ile Pek Yakında...
Albümleri ve konserlerinin yanısıra farklı etkinlikleri ve müzisyen arkadaşlarının çalışmalarına yaptığı prodüksiyonlarla yıla bir şekilde damgasını vuran başarılı blues rock gitaristi Joe Bonamassa, yepyeni bir projeyle bizi gene şaşırtmaya devam ediyor.
Blues, rock ve orkestra birleşiminki projesini Ağustos 2023'te Hollywood Bowl'daki konseriyle gerçekleştirmişti. 40 kişilik orkestranın eşliğinde gerçekleşen bu konserin kayıtları 17 Mayıs 2024'te " Live At The Hollywood Bowl" adıyla yayınlanacak. J&R Adventures tarafından çıkacak bu konser albümü CD, DVD, ikili plak (LP) ve dijital formatlarda da yayınlanacak.
Bu projenin ilk teklisi de bugünlrde çıktı. Bonamassa'nın son stüdyo albümü "Blues Deluxe Volume 2"de yer alan Bobby “Blue” Bland'ın klasiği “Twenty-Four Hour Blues”unun Bonamassa yorumu orkestra ile birlikte aşağıdaki videoda izlenebilir.
Ünal Vanii yeni single'ı "KUMSALDA"
Ünal Vanii'nin yeni single'ı dün yayınlandı. "Kumsalda" adını taşıyan çalışmada slow rock tarzında bir parçayla karşımıza çıkan Ünal Abi, vokalinin de gücünü bir hayli hissettirmiş. Özellikle ses kullanımının sadece yetenekle değil akılla da alakalı olduğunu gösteriyor. Oldukça rahat kullandığı sesini yüksek perdelere çıkarken de zorlamasız başarıyor. Usta olmak budur işte ve onlardan öğrenecek çok şeyimiz var. Rock vokalinin ıkınıp sıkınıp zorlama haykırışlarla olmayacağını gösterdiği gibi böyle duygusal bir parçada arabesk tınıya düşmeden yapabilmesine de şapka çıkarırım.
Ünal Abi'nin akustik gitarıyla başlayan parçada Bora Özçoban'ın elektro gitar desteğine bir süre sonra Burak Büyükarhan'ın klavyesi de katılıyor ve en canalıcı yerde Derya Vanii'nin harika geri vokali parçaya nefes aldıran bir boyut katıyor.
"Kumsalda" beni açıkcası çok etkiledi. Ünal Vanii'nin bestecilik yanını Erkin Koray için yaptığı şarkılardan da biliyoruz ama solo olarak yaptığı üç parçayı bugüne kadar single olarak dinleyebildik. Kim bilir onun heybesinde daha ne besteler vardır. Keşke onları da bir albüm halinde dinleyebilsek. Bu arada "Kumsalda" parçasındaki kadroyu da çok tuttum. Bence (nacizane fikrim) bu ekip korunsa harika olur, zira Ünal Abi'nin sesi ile çok iyi oturuyor.
"KUMSALDA" single'ındaki kadro:
Söz & Müzik : Ünal Vanii
Vokal : Ünal Vanii
Akustik Gitar: Ünal Vanii
Lead Gitar : Bora Özçoban
Gitar, Bas Gitar: Bora Özçoban
Destek Vokaller : Derya Vanii, Bora Özçoban
Davul : Murat Hiçdönmez
Klavye : Burak Büyükkarhan
Aranje, Kayıt, Miks : Bora Özçoban
Mastering : Bora Özçoban
Produktion:BDG Studyo
Yazımın sonuna bir ek olarak, Ünal Vanii ile ilgili son bir notu daha düşeyim. Onun Erkin Koray'ın son anlarına kadar grubunda devamlı eleman olarak kalan tek müzisyen olduğunu söylemeliyim. Ünal Abi, Erkin Koray'ın grubunda kimi zaman bas kimi zaman da gitarist olarak yer aldı. Bazı anlarda grup 5 kişi oldu bazı zaman da üç ama o her zaman vardı... Hatta duo (ikili) olarak bile.
Erkin Koray'ın ölümünden sonra birçok kişiyle röportaj yapıldı ama kimsenin aklına grubunun devamlı ve değişmeyen elemanına mikrofon tutmak gelmedi.
Ben Erkin Koray'ın ölümünde bir iki ay sonra Ünal Abi ile röportaj yaptım ama ben de yayınlamayı geciktirdim. Şimdi aylar sonra o röportajı yayınlayacağım. Şimdilik planım bir hafta sonra olması, dilerim daha fazla geciktirmem.
Aptulika