Sayfalar

24 Aralık 2023 Pazar

Gitarla Dünya Ahvaline Dokunabilmek



Dokuz gitaristin yer aldığı  "Guitarists Of Istanbul" albümü çıktığında yer alan gitaristlerin her birini neredeyse otuz, kırk yıldır tanıyordum, ancak aralarında bir isim vardı ki onunla sadece bu albüm vesilesiyle karşılaşacaktım. Albümde yer alan parçası  ise ilk dinleyişte dikkatimi çekecekti.

"Guitarists Of Istanbul" albümünde "Dızlama" isimli parçasıyla yer alan Paşa Çelik'ti bu gitarist. Dokuz rock gitaristinin yer aldığı bu albümde her gitarist hard'n heavy çizgisinde yer alırken sadece iki isim farklı bir pencere sunuyorlardı... bunlardan biri Melih Güzel diğeri de Paşa Çelik'ti. Ufak bir araştırmadan sonra Melih Güzel'in klasik gitarda bir akademisyen olduğunu öğrenecektim. Böylece albümde Güzel'in çaldığı "Dream of Reality" deki cazımsı etkinin sebebini anlayacaktım. Aynı caz etkisini Paşa Çelik'in "Dızlama"sında da görecektim ama onun alanı klasik ve akustik gitar değildi, tamamen elektro gitarıyla bütünleşmiş biriydi. Hani bu parçayı dinledikten sonra ister istemez devamı gelse diyordunuz. "Dızlama" ilk dinlemeyle birlikte dikkati çekiyordu ama Çelik'in gitaristliğinin daha ötesi olduğuna dair merakınız körükleniyordu. Tabi bende de böyle oldu ve daha önce neler yapmıştır, kimdir bu Paşa Çelik gibisinden sorulara cevap arayacaktım.  Ama ne gezer "Guitarists Of Istanbul" albümünün plak baskısının içindeki çizimleri yaparken bile Paşa Çelik'in sadece bir fotoğrafını bulabilmiştim ki o da yüzünü belli eden iyi bir fotoğraf değildi. Neredeyse o çizimi tarifle ( robot resim misali) yapacaktım. 



Benim KİMDİR BU PAŞA ÇELİK? Muammam

Albümün prodüktörü Sabih'e (Cangil), "Yahu bu albümü kaydederken Paşa'nın bir fotoğrafını niye çekmediniz?" dediğimde Paşa Çelik'in yurtdışında yaşadığını ve kaydı da orda yapıp gönderdiğini söyleyecekti.

Sonra bu albümün plağı çıktı ve bütün gitaristlerin katılımıyla bir  imza günü yapıldı. Sırf onun için İstanbul'a gelir ve tanışırım dedim ama ne yazık ki gene göremedim. Ama ben durmadan, devamlı bu adamın diğer çalışmalarını nasıl dinleriz, bir bağlantı kurabilir miyiz diye o kadar insanın başını ağrıttım ki, en sonunda biri "Yahu şu adamı bir ara" demiş olacak ki, geçen hafta Paşa'nın bir maili gelecekti. Böylece kimdir, nedir ve çalışmaları nedir? gibi sorularıma cevap bulabildim. 


Toplumsal Konulara Dokunan Gitar:"Heretics"

Paşa bana yaptığı çalışmaları ve müzik yaşamıyla ilgileri bilgileri  gönderdi sağolsun. Bunları sizlerle paylaşacağım ama öncelikle onun yaptığı "Heretics" parçasının video klibini  sizlerle paylaşayım, sonrasında da bu parçanın üzerine bir iki kelam edip, Paşa Çelik'in müzikal evrenine doğru bir yolculuğa çıkalım. 




Virtüoz ya da enstrümanıyla özdeşleşmeyi tercih eden gitaristler, bana hep uzak gelmiştir. Sevmediğimden falan değil, tam tersine onların müzikal evrenlerine her daim saygı duymuşumdur ama enstrümanlarına öyle bir sevdayla bağlıdırlar ki, neredeyse  çalışmaları  dinleyici için değil de kendileri için yapılmış gibidir. Çok eskiler de bu işi bir tür "gitarist yarıştırması" gibi yapanlar da vardı ki neyse şimdiler de bu biraz azaldı. 

Onların gitarlarıyla bağları öylesi güçlüdür ki, siz onları dinlerken neredeyse iki sevgilinin arasına girmiş gibi olursunuz. Onlarda bir müzikal tür takıntısı olmadığı gibi dünyaya söyleyecek lafları da pek yok gibidir. Bu tavrı benim gözümde yok eden bir zaman Satriani olmuştu. İstanbul konserine gelen Joe Satriani, burada kendisine hediye edilen ( ya da bir şekilde edindiği ) Aşık Veysel CD'si ile ülkemizden ayrılacaktı. Bir sene sonra yaptığı albümde de "Asik Vaysel" adlı bir parçasıyla beni şaşırtacaktı. Aşık Veysel'i bir başka coğrafyadan bakarak kendi yorumuyla sunacaktı. Bu bir cover değildi, bu sadece dinleyerek yapılan bir analizdi ve gerçekten çok sevmiştim. Üstelik bu çalışma o albümde tek örnek de değildi. İstanbul konserinden önce yer aldığı İspanya konserinin izlerini de Endülüs müziği üzerine yaptığı çalışmayla da görecektik. Virtüoz bir gitarist olarak Satriani'nin dünyaya gözleri kapalı olmadığını ve bir sanatçı duruşuna sahip olması açısından bu benim için çok önemli bir deneyim olacaktı. 

İşte yukarda yer alan Paşa Çelik'in "Heretics" parçasını dinlerken de aynı duyarlılığı hissedecektim. Bu parça 1990'lı yıllarda ülkemizde yaşanan "Madımak Katliamı" anısına yapılmış. Ülkemizin 38 aydınının faşist ve gerici bir katliamda yanarak, dumandan boğularak öldürülmesinin anısına yapılan bu parça müzikal duyarlılığı açısından bana çok önemli geldi. Burada Paşa, "ben gitarımı çalarım, tekniğime bakarım" demenin ötesinde bu hazin olayı sanatçı duruşu ve müzikal hassasiyeti ile sözsüz ama enstrümantal duygu ile çok güzel vermiş. Bu arada parçada kendisine bas gitarıyla eşlik eden Polonyalı müzisyen Piotrek Moczurad'ı da çok tuttum. 


İstanbul'dan Polonya'ya uzanan müzikal yolculuk

Paşa Çelik'in müzikal yolculuğu Sakarya Üniversitesi Devlet Konservatuarı'nda ve İstanbul'daki Modern Müzik Akademisi'nde başlamış. Müzik prodüksiyonu, caz armonisi alanında kendisini geliştirmiş. Elektro gitar, fretless elektrik gitar, akustik gitar ve klasik gitarda uzmanlık kazanan Paşa Çelik, bu eğitimler sonucu farklı müzik tarzlarına uyum sağlama konusunda da yetkinleşmiş. Gitar sevdasını Yıldız Teknik Üniversitesi'nde Jazz Gitarı üzerine aldığı lisans eğitimiyle taçlandırmış.  

Gitar konusunda yoğun eğitim ve uzmanlaşmanın yanında gitarist, farklı coğrafyaların ve kültürlerin müziğine kulağının açık olması bunları harmanlayarak harika füzyonlar yakalayabilmesine vesile olmuş. Onun müziğinin temelinde caz olsa da türler arasında pek ayrıma girmeyen gitarist, çalışmalarında Türk ezgilerini de katmaya ayrıca bir özen gösteriyor. 

Müzik hayatını önce İngiltere ve şimdilerde de Polonya'da devam eden sanatçı Polonyalı müzisyenlerle kurduğu üçlüsüyle Avrupa'nın çeşiti kentlerinde konserler veriyor. 



Gericault'nun"Medusa’nın Salı" tablosu gibi:

" The Short Song About Drowning"

Paşa, Polonya'da kurduğu üçlüsüyle geçen yıl üç parçadan oluşan bir EP( mini albüm) ve iki single çıkartmış durumda. "Trio Vol.1" adını taşıyan EP'de elektrik bas ve kontrbasta Piotrek Moczurad, davulda Bartek Bak ve gitarlarda da Paşa Çelik üçlüyü oluşturmuş. Aslında bu grubun temeli 3 yıl önce atılmış ama araya pandemi girince biraz sekteye uğramış ancak çıkan sonuca bakınca devam etseler demeden de edemiyorum. 17 dakikalık bu çalışma açıkcası tadı damağımızda bırakıyor. Özellikle albümün finalinde yer alan " The Short Song About Drowning" ilk anda dikkatimizi çeken çalışma oluyor. Evet bu enstrümantal ve caz normları içinde bir parça ama tıpkı (biraz önce klibini verdiğimiz) "Heretics" gibi duyarlı ve de toplumsal bir konuyu işliyor. Mülteci ve göçmen krizini işleyen "The Short Song About Drowning", Suriye'deki mülteci krizinin başladığı zaman diliminde bestelenmiş. Trio ile kayıtlara girildiğinde ise medyaya  Polonya - Belarus sınırında soğuktan donan mülteciler haberi düşüvermiş. Bu kayıtları yayınladıkları dönemde de Rusya - Ukrayna savaşından kaçan insanları Polonya'da görmeye başlamışlar. Yani parça her süreciyle yenileniyor ama acılar daha da artıyor. 

"The Short Song About Drowning"te Paşa Çelik perdesiz gitarıyla savaşlar sonucu yaşanan göçmenliğin acılarını, yabancılaşma ve umutsuzluk halini duyarlı bir şekilde veriyor. Çalışındaki makamsal etki ve Doğu motifleri sözsüz ama müzikal etkili bir ağıta dönüşüvermiş. Bas dolgun ses etkisiyle bir tuval oluştururken, davulun ritmik fırça darbeleri içinde perdesiz gitarın ana dokunuşlarıyla sorgulayıcı bir tablo çıkıyor, adeta Theodore Gericault'nun  "Medusa’nın Salı" tablosunun müzikteki ve çağımızdaki yansıması gibi. 

Albümde yer alan "Spanish Bartek" ise her dinleyişte beni ziyadesiyle içine çeken çalışma oldu. Caz adına çok renkli ve atak bir kompozisyona sahip olan bu parça keşke biraz daha uzun olabilseydi dedim, sanırım bu parça konserlerde dinleme keyfini daha hissettirir gibi, zira doğaçlamalara ve sololara imkan verebilecek zenginlikte. 

Paşa Çelik'le ilk tanışmam "Guitarists of İstanbul" albümüyle oldu ve şimdi bu mini albüm ve iki single ile devam etti. Yeterli mi? Yetmez tabiki. Zira koskoca bir kumsaldan bir parmak kum tanesi aldık. Ne diyelim, hani o çizgi romanların ardına eşlik eden "Devamı Var" yazısı gibi, "Devamı Var" diyelim. 

Aptulika




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder