Sayfalar

26 Mayıs 2023 Cuma

Dik Duran Kadın: Hoşçakal "Proud Mary" !



1970'li yılların siyah beyaz televizyon yayınlarında "Uzay Yolu" (Star Trek) isminde bir dizi vardı. Her hafta TRT ekranlarının başına geçip, merakla izlerdik. Dizideki karekterlere öyle kendimizi kaptırmıştık ki, onlar sanki ailemizden, mahallemizden birileri gibiydi. Mistır Spak, Kaptan Kirk, Doktor McCoy isimleri aklımıza bir kazınacak ve bu zamana kadar da hiç çıkmayacaktı; ama oradaki karekterlerden biri vardı ki onun adı değil fiziği de aklımızdan çıkmayacaktı. Bu kişi Teğmen Uhura idi ve siyahi, güzel bacaklı, vamp ötesi seksilikte bir kadındı. Ona öyle hayrandık ki, bu hayranlık yıllar geçse de bitmeyecekti. Delikanlılık günlerimizde o seksi bir kadındı ama bir o kadar da dik duruşlu, akıllı, vakur bir tavrı vardı. Hem siyahi hem kadın olarak meydan okuyan bir dik duruştu ondaki. 

Teğmen Uhura rolünü oynayan Nichelle Nichols'ı geçtiğimiz yılın Temmuz ayında 89 yaşındayken yitirdik. O günlerde onun ölüm haberini veren bir yazıyı okuduğumda da "Uzay Yolu"nda Uhura rolü için özellikle Nichols'un seçildiğini. öğrenecektim. Uzay Yolu dizisinin senaristi ve yapımcısı Gene Roddenberry filmde önemli bir rolü olacak karekter için hem siyah hem de kadın olacak birini düşünüyoru ki böylece ırk ayrımı algısını bozmak ve karşı çıkmayı hedefliyordu.  Böylece seçilen ve bu rolü oynayan Nichelle Nichols, bir televizyon dizisinde baş rollerde oynayan ilk siyah kadın olacaktı. Hatta Roddenberry'nin bu karekter için Afrika dillerinde "Gurur" anlamına gelen "Uhura" ismini seçmesi de pek tesadüf değildi. 

1960'ların başında ABD'de ırk ayrımının etkisini kırmak amacıyla böyle bir karekter bulunmuştu ama bu o dönem için o kadar da kolay değildi. Çekimler başlamıştı ama toplumdaki alışkanlıklar ve tabii önyargılar kolay kırılmıyordu. Uzay Yolu çekimleri için stüdyoya Uhura rolünü oynamak için giden Nichols kapıdaki görevliler tarafından ten renginden dolayı içeri alınmayacaktı. Bu davranış sebebiyle diziden Nichols, seti terkedecek ve diziden ayrıldığını belirtecekti. Yapımcının araya girmesiyle sanatçıyı tekrar diziye dönmesi için ikna eden kişi de sivil haklar lideri Martin Luther King Jr. olacaktı. 


Irk ayrımına karşı çıkan ve siyahların hakları için mücadele eden Nichelle Nichols'un yani Teğmen Uhura'nın bizi ekrana bağlayan seksiliği ve uzun bacakları değil; o vakur bakışlı, dik duruşuydu. Onu gördüğümüzde yıllarca ırk ayrımına uğrayan siyah bir kadının meydan okuyan, kendisini ezdirmeyen, gururlu, "ben de varım" deyişini duyuyorduk. 


*



1970'lerin sonuna doğru The Who'nun rock operası "Tommy"nin filmi ülkemize gelmişti. Beyoğlu'ndaki Emek Sineması'ında harika bir ses sistemiyle o filmi izlediğimde oradaki "Acid Queen" karekterini hiç unutmayacaktım. İşte Tina Turner'la böyle tanışacaktım. Sonrasında 1980'li yılların Tina'sı olarak müzik dünyasına taşınmış, yeni bir "Teğmen Uhura" etkisi yaşayacaktım. 


O seksi, güzel bacaklı, vamp bir Acid Queen'di... ama o müzik hayatına çok önceden kocası Ike Turner ile "Ike and Tina Turner" olarak başlamıştı. O zamanlarda yaptıkları muhteşem albümleri daha sonradan dinlediğimde ilgim daha da artacaktı. 

Ike ve Tina Turner, 1963'te başladıkları birlikteliği 1966 yılında zirveye taşıdılar.  Ancak 70'lerin ortasına doğru Ike'ın uyuşturucu bağımlılığı ve şiddet yanlısı olması Tina üzerinde hem fiziksel hem de cinsel tacize dönecekti. Bir konser turnesi için gittikleri Dallas'ta, bu baskılara daha fazla dayanamayarak kaldıkları otelden kaçan Tina Turner'ın cebinde sadece  kocasından kaptığı 36 sent vardı. Bu kaçış o kadar da basit değildi, Ike'ın şiddetinden kaçmak için çoğu yerde saklanmak zorunda kalacaktı. Bu kaçış, saklanış iki yıl sürecek ama sonunda Tina açtığı dava ile boşanacaklardı. 

Boşanmıştı ama Tina için her şey düzelmiş değildi. Bu sefer de Ike and Tina Turner olarak verecekleri konserleri bıraktığı için dava üzerine dava açılıyor ve maddi olarak bunları karşılayamıyordu. Turner, United Artists yöneticisi Mike Stewart tarafından kendisine verilen finansmanla borçlarını ödemek için solo olarak konser turnesine para almadan devam edecekti. 


1980'li yıllara gelirken tek başına kendini yeniden kanıtlamak için büyük mücadele verdi. Boşanmasının ardından eşinden gelecek şiddet korkusu hala devam ediyordu. Bir de buna davalar sonucu oluşan borçları ödeme zorlukları ekleniyordu.  Tina, müzikal olarak bir yandan da kendini var etmek zorundaydı. Yani her şeye yeni baştan başlayacaktı. İşte bu dik duruşlu mücadeleci kadın 1980'lerden sonra kendini yeniden hem de tek başına var etmişti. Böylece müzik tarihinin en güçlü vokali ve bir "Rock 'n' Roll Queen" abidesi çıkacaktı. 

Ike and Tina Turner ve solo dönemlerinde de "Proud Mary"i onun sesinden dinlemek doyulmaz bir keyiftir. Bu unutulmaz klasiği bir çok grup ve şarkıcı seslendirmiştir ama Tina Turner'ın yorumu bir nevi turnasol kağıdı gibidir. O şarkıda anlatılan Mary, nice zorluklar, çelmelerden gururla çıkabilmiştir ki işte bu Tina Turner'dır. 

Tina Turner, bir kadın dik duruşu abidesi olduğu için gerçek bir "Rock 'n' Roll Queen" olması boşuna değildir. 

Aptulika



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder