Çok küçük yaşlarda bir plakta duyduğum sesle büyülenecek ve bu yıllarca sürecek bir tutkuya dönüşecekti. Bu 1973 yılında Sanremo'da yapılan, İtalyanların şarkı yarışmasında üçüncü gelen Milva'nın şarkısı "Da troppo tempo"nun Türkçe sözler yazılarak yorumlanmış haliydi. Ben o yıllarda ilkokula gidiyor olsam da bu hassas bilgiyi biliyordum... çünkü Sanremo yarışması o dönemde TRT'den naklen yayınlanırdı ve bizde cümbür cemaat ülkece izlerdik. O yarışmada kazanan parça bir hafta sonra ülkemizde Türkçe sözler yazılarak bir şarkıcımıza okutulur ve 45'lik plak olarak çıkartılırdı. İşte 1973 yılındaki üçüncü gelen parça da "Tek Başına" ismiyle Ayten Alpman tarafından seslendirilecekti.
O günden sonra aklımda ne Milva kalacaktı ne de parçası ama o Türkçe yorumundaki "Uzun zamandır hasret kaldım yüzüne..." diye başlayan şarkıdaki ses beni etkisi altına alacaktı. Hala bugün bile Ayten Alpman'ın o yorumunu duyunca işi gücü bırakırım.
O günlerde ne caz ne de rock ayrımındayım, zaten ülkemizde hepsi Hafif Batı Müziği diye adlandırılırdı. Sonra biraz daha büyüdüm ve Ayten Alpman'ın caz müziğinden geldiğini öğrendim.
Zuhal Focan'ın editörlüğünü yaptığı Jazz dergisinde 2000'li yılların başında Ayten Alpman ile yapılan bir röportajda okumuştum; Ayten Alpman ilk plağını caz olarak yapıyor ve klüplerde de bu tarz söylüyor. 1963 yılında da caz alanında kendini geliştirmek için İsveç'e gidiyor ve burada üç yıl boyunca Kuzey cazının oluşum sürecinde dünyaca ünlü müzisyenlerle çalışıyor. Sonra bu birikimlerini ülkesinde sunmak için dönüyor. O günün plak yapımcıları ona, "Sen o öğrendiklerini kendine sakla, biz şimdi yabancı parçalara Türkçe söz yazıyoruz ve iyi gidiyor." demişler. Yani caz yapma düşüncesi hayal olup gidiyor. Jazz dergisinde yapılan o röportajda Alpman, "Caz yapılan bir mekana girdiğimde evime girdim sanırım." diyerek bu sevgisini belirtecekti. Ayten Alpman'ı hep caz yapacak diye bekledim. Ölümünden kısa bir süre önce bu tipte bir albümü neyse ki çıktı.
Ayten Alpman'ın "Tek Başına" plağını ilk duyduğum on yaşımdan sonra o plak elimden hiç düşmeyecekti. Tabi onun diğer plaklarını da dinleyecektim. Artık büyümüştüm ve rock, caz gibi türler hayatıma girecekti. Gene o günün tek kanallı TRT televizyonunda Erol Pekcan'ın caz programlarını kaçırmayacaktım. Bunu 80'lerin başında radyoların FM kanalına geçmesi ile TRT 3 radyosundaki klasik, caz ve rock yayınlarıyla beslenecektik. İşte o sıralarda İzzet Öz'ün televizyon programında duyduğum bir ses ile yeni bir büyülenmeye girecektim. Hangi parçaydı o programda seslendirilen parçayı hatırlamıyorum ama o şarkıcını adı aklıma çıkmayacak biçimde kazınmıştı. Ayşe Gencer ismiyle böyle tanıştım ve onun Ayten Alpman'ın kızı olduğunu öğrenecektim. Açıkcası o gün Ayten Alpman'ın caz hayalinin gerçekleşeceğine dair umutlarım artmıştı. O günlerin tarihi ya 1977 ya da 78 gibi bir şeydi ama caz ve rock benim hayalimdeki gibi gidemedi buralarda, hiç bir şey olmadı demiyorum ama hep kapının dışında kaldı. Son yıllarda caz yapılan mekanlar ve bu alanda albümler çıkıyor neyse ki. İşte bu ümitle Ayşe Gencer'i bir konserde dinlerim dedim ama ancak TRT Caz Orkestrası'nın radyoda yayınlanan bir konseri dışında hiç birini izleyemedim. Albüm kaydı olarak da Ozan Musluoğlu'nun albümündeki tek parçalık vokaliyle hafızama kazınacaktı.
2023'e girmemize bir gün kala Ayşe Gencer'i kaybedecektik.
Böyle bir ses gelir mi? Tabiki gelmez.
Aptulika
Don't Explain
Vokal: Ayşe Gencer
Trompet: İmer Demirer
How do you keep the music playing
TRT Caz Orkestası ile
2002
İstanbul
Ozan Musluoğlu ile