Sabih Cangil, yani o 1980'lerin RA dönemi ve konserleri... O yılların konserleri anılarda kalsa da bugüne bir kaç konser fotoğrafı dışında ne bir kaset ne de albüm kaydı kalmıştır. Son 15 yıl Sabih Cangil'in kimi zaman solo kimi zaman da Sabih Cangil Band olarak yaptıkları bize o aradaki kopukluğu bir nebze de olsa kurtarıyor gibi. Sabih artık RA dönemi işleriyle değil solo kariyeriyle başarılı konserlere ve albümlere imza atıyor ama bir devamlılığı da tek başına sağlıyor.
Sabih ile pandemi öncesi "50" isimli albümünün kapak çalışması için bol bol görüşmüştük. Müzik hayatının 50. yılı için yapılan bu albümde rock dünyamızın önemli isimleri konuk olarak Sabih'in bestelerini seslendirmiştiler. Albüm çıktıktan sonra o konuklarla birlikte tanıtım gecesi konseri de planlanmıştı ama o kahrolası Covid 19 salgını başlayacak ve karantina günlerine girecektik. Yani o tanıtım gecesi olamadı ve o günden bu yana da Sabih'le görüşememiştik. Konserin haberi gelince hemen harekete geçecek ve gidecektim. ( Bu arada "50"nin tanıtım gecesi "50 + 3" olarak falan yapılsın derim.)
Cuma gecesi konser için Kadıköy The Wall'a geldiğimde daha konser salonuna varmadan girişteki barda bir sürpriz beni bekliyordu. Orada oturmuş birasını yudumlayan kişi 1990'ların başında İTÜ Maçka anfisinde verdikleri konserle unutulmazlarım arasına giren Tears grubunun gitaristi Özgür'dü. Nerdeyse 30 yıldır görmemiştim onu. Bana, "hala metal dinliyor musun?" diye sorduktan sonra da "Ben hala dinliyorum, hatta bu sabah UFO'da bir parça dinleyip kendime geldim." diyecekti. Hey gidinin Özgür'ü hey... Ona, " İlahi dostum, bugün UFO'yu bir yerde çalsan millet progresif sanır." diyecektim demedim. Bu arada Tears olarak konserler de verdiklerini öğrendim. Dediğine göre gelecek aylarda Dorock'ta bir konserleri olacakmış.
Bu sohbet bölümünden sonra konser zamanı geldik ve alt kattaki konser salonuna girdik. Eh hani hatır sayılır bir dinleyici de vardı. Ne olur ne olmaz diye en önde bir masaya yerleştik. İyi ki de öyle yapmışız, konser başladıktan sonra arkaya bir baktım ki muhtemelen arkada bir yere yerleşseydik sahneyi tam göremeyecektik.
*
Konser iki İngilizce parçayla açıldı. Bu parçalar bittikten sonra Sabih, "Biz RA grubuyla ilk konserlerimizi verirken basından izlemeye gelip dergide haber yapan gazeteciler vardı. Onlardan biri bizim hep İngilizce parça yaptığımızı vurgulayarak, 'Bunlar konsolos çocuğu mu, niye Türkçe şarkı yapmıyorlar!' diyecekti. Şimdi o gazeteci abimiz Deniz İzgi burada." dedikten sonra ekleyecekti: "Deniz Abi Türkçe parçamız da var, işte onlardan biri dedikten sonra "Farkındayım" parçasına başlayacaktı. Bugün yaşı 50'nin altında olanlar bilmeyebilir ama Deniz İzgi 1970'lerin sonu ve 80'lerin Türk Rock gruplarının izini süren ve destek veren bir isimdi. Onun konsere gelmiş olması harikaydı. Hani bir zaman makinesine binip, o yılların Ambulans, Devil, Egzotik Band, Ra, Whisky konserlerinde gibiydik.
"Farkındayım" parçası konserde seslendirilmeye başlayınca yer yerinden oynadı. Bu parçayı seven sadece benim sanıyordum ama parça herkesi eline geçirmiş gibiydi. Parçaya bütün dinleyici 7'den 77'ye herkes eşlik ediyordu.
Ardından gelen "Şişe" isimli parçaydı ve Sabih parçanın bir yerinde sözleri değiştirerek,"Bir şişe keyif açtık, Aptul Abi" diyerek bana da bir selam gönderecekti. Sabih'in grubu artık belli gibi. Her zaman yanında olan Tanju Eren gitarıyla hatırı sayılır sololar atmayı sürdürüyor. Bir rock dervişi ya da bilgesi konumunda ama bir çocuk içtenliğinde her daim rock diyen Tanju, o eskilerin ( Teoman'ın Boğaziçi Üniversitesi yollarındaki grubu) Mirage konserlerinin tadını günümüze taşımaya devam ediyor.
Konserde klavyede Güven İlter yer alıyordu ki, bazı parçalarda kulağım iyiden iyiye ona gitmeye başlayacaktı. Öyle güzel bir tını kulağıma geliyordu ki, 1970'lerin rock klavyesi tadındaydı. İlter'in katılımı Sabih'in müziğine blues tadını da katıyordu. Konseri dinlerken parçaların biraz daha uzamasını hatta yer yer doğaçlamalarla 10 hatta bilemedin 15 dakikaya çıkmasını bile istedim. İnanın bana abartı değil, Güven İlter'in sololarıyla harika şeyler olur gibi geliyor bana.
Sabih'in ekibinde bateri de yer alan Erhan Akhan baştaki parçalarda davulun sesini alamadığını tonmaistere hep duyurmak için adeta çırpındı. Parça arasında Tanju bu konuyla ilgilenerek tonmaistere uyarı gönderdikten sonra olay halloldu. Yahu dostlarım, o-ndan sonra davul başka bir şey oluverdi. Doğrusu biz davulu tam dinlemiyormuşuz. Açıkcası ondan sonra davul bir anda Grand Funk Railroad tadında oluverdi. Hatta bir ara AC/DC'nin "Back in Black"i gibi yınladı. Konserde kızı için bestelediği bir parçayı davulun yanısıra vokalide üstlenerek seslendiren Erhan Akhan harika bir an yaşattı. Orada olup, o davulun tınlayışını duymanızı isterdim. Rock haricinde Latin ve blues renklerini de barındıran harika bir baterist.
Bu arada Sabih Cangil Band'in belki de en genç elemanı bas gitarist Cenk Tarhan'dı. Konser başlamadan öncesinden beri bir atom karınca misali oradan oraya koşturan bu eleman solak bir bas gitarist olarak Tanju'nun yanında kanat misali yerini alıyordu.
Konserde "Dr. Gilmour" biraz uzun bir yorumla gelse de daha da uzasa dediğimiz bir parçaydı. Açıkcası Sabih'te bu parçayı ayrıca severek yorumluyor gibi geldi bana. Yer yer blues ile rock'ın buluştuğu bu parça gerçekten ayrıcalıklıdır. Konserde bir başka blues parçası daha seslendirildi ama bestecisi Güven İlter'in bu parçayı yapmasının bir öyküsü de var. Gitarist Tanju Eren, 5 yıl önce bir ameliyat geçirmişti ve dolayısıyla belirli bir süre gruptan ayrılıp tuvalete gitmesi gerekiyordu. Bu arada çalarken arada birayı da yanında tutması haliyle etkiyi daha arttırıyordu. Tam bu an geldiğinde Sabih mikrofonda eski bir anıyı anlatıyordu ama bir konserde birı anlatılmış bitmiş ortada Tanju yok ve tabi Sabih'te de milleti oyalayacak bir anı kalmamış. Bakmışkar olacak gibi değil bu ara için klavye üstadı Güven bir beste yapmış. Adı "İdrar Blues" olan bu parçanın sözleri de harika esprili ve Tanju'nun yokluğunda bu parça çalındı. Öyle çok sevdim ki konserden sonra bugün bile parçayı okuyorum.
Tanju tekrar sahneye gelince "Umudumuz Var" ve "Bıktım " ile konser devam etti. Bu arada parçalara nakarat bölümlerinde herkes eşlik ediyordu. Konserde benim Osmanlıca Rock dediğim "Namütenahi Mubabbet" biraz daha heavy seslendirildi. Konserin benim için güzel sürprizi "New York New York"du. Bir zamanlar Frank Sinatra'dan dinleyip, sevdiğim bu parçayı Sabih Cangil Band'ın rock yorumuyla dinlemek harikaydı.
RA'dan bu yana daha sonrasında Sabih'inde konserlerinde final parçası "Rock Fever" olur ve bu defa da gelenek bozulmadı. Hiç yoksa kırk yıllık bu parça yıllar geçtikçe önemini daha da arttırıyor. Konser bitmişti ama salon "Farkındayım" diye tempolu bir şekilde inliyordu. Grup bir kez daha sahneye gelip, "Farkındayım"ı ikinci kez seslendirdi.
7 Ekim , Cuma gecesi harika bir konserle Sabih Cangil Band ile buluştuk.
Aptulika
Bu konser daha iyi anlatılamazdı. Harika.
YanıtlaSil